Günler: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
2 Temmuz 2005 Cumartesi (9. gün)
gidilen yol: 109 km
toplam gidilen yol: 590 km
İZMİR- Dağkızılca-Ayrancılar-Torbalı-Belevi-Selçuk-Kuşadası-Davutlar
Otelde rahat yataklarımızda uyandığımızda çoktan sabah olmuştu. Günler sonra bir yatakta uyanmak garip bir şeydi. İzmir'in sıcağı gece de hiç bitmemişti. Sabah güneş ışığı odamızı ısıtırken uyandığımız mutlu bir yaz sabahıydı, insanın canı öğlene kadar yatakta pineklemek isterdi ama yolculuk devam etmeliydi, eşyalarımızı toplamaya koyulduk.
Hemen aşağıdaki melemencide sıcak sıcak melemenlerimizi beklerken yurdaer yeni dış lastiği bisiklete takmaya koyuldu. Afiyetle yediğimiz melemenlerimizden sonra nasıl şehir dışına çıkacağımızı öğrenip yola çıktık.
Saat 10'a doğru yola çıktık. Ayhan bisikletini önceki gece oteldeki el sabunu ile yıkadığı çamaşırlarını kurutması üzere çamaşırlığa çevirmiş haldeydi :) İzmir sıcağında yollarda bizi kendimize getiren tek içecek sodaydı ve durup durup soda içiyorduk. Soda ile terlemeyle kaybolan minerallerimiz geri geliyordu. İzmirin karışık yollarından sora sora bizi izmir dışına çıkaracak otoyolu bulduk. Bu fotoğraflar İzmir'i de pedallarımızla bitirdiğimiz anlamına geliyordu...
Bugün acele etmeliydik, Kenan'ın Kuşadası'ndaki amcasının yazlığında bizi bekliyorlardı. Öğlen sıcağını bir kahvede salam ve ekmek yiyerek, çaylar oraletler içerek geçirdikten sonra, burada gene Yurdaer'in lastiğinde sorun çıktı, üstelik pompamız bozuldu, yola koyulduk.
Acele ediyorduk, ama yolumuz oldukça uzundu. Akşam üstüne kadar sorunsuz bir şekilde gittik.
Akşama doğru Ayhan'daki dünden başlayan yorgunluk iyice kendini gösterdi, Ayhan geri kalmaya başladı. Ayrıca gene Ayhan'ın bu sırada patlayan lastiği bizi oldukça oyaladı. Otoyoldaydık ve yaklaşık yarım saat bisikletlerle en yakın benzinciye yürüdük, işin kötü tarafı pompamız yoktu! Lastiği tamir etmesine ettik fakat Ayhan'ın bisikleti biraz sorunlu olduğundan dolayı çok zaman harcattı bize. Önce bagajının arka tekere bağlandığı noktada kırık olduğunu gördük, bunu iple bağlamayı düşünürken, bisikletin arka tekerinin dengesini koruyan (bunu Ayhan bulmuş) kibrit başı kadar küçük bir bilye arka teker civatalrını gevşettiğimizde kaybolmuştu! Elimizde bu olmadan tekerin dengeye gelmezi imkansızdı... Bu ufacık şeyi yaklaşık yarım saat aradıktan sonra sonunda bulduk,işimiz halloldu. Bir saate yakın süre kaybetmiştik, saat 6'yı geçiyordu ve Kuşadası'na oldukça yolumuz vardı... Bulunduğumuz nokta paralı otoyol ile (haritada kırmızı renkli yol) ile normal otoyolun Belevi civarındaki birleşim noktasıydı.
Yolumuza yeniden başladık, akşam kalacak yerimiz hazır olduğundan dolayı hava kararınca da sürmeye devam etmeyi düşünüyorduk. Efes'e girmeden önce burada çadır kurmayı düşündük ama beklendiğimiz için yola devam etmeye başladık. Efes ve Selçuk akşam 8-9 arası geçildi. Ayhan yorgunluktan sürekli geri kalmaktaydı ve buna morali çok bozulmuştu. Güzelim Efes ve Selçuk kentlerini böyle transit geçmek te çok doğru değildi açıkçası. Bu gün buralardan çekebildiğimiz yalnızca 1 fotoğraftı.
Hava kararırken aslan heykelli tarihi yoldan geçtik, Kuşadası sapağına nihayet vardık. Yol bitmek bilmiyordu Kuşadası'ndan sonra çok az yol olduğunu söylüyordu Kenan.
Gece karanlıkta Kuşadası'na inen bir yokuştan aşağıya indik. Karanlıkta sürmek çok tehlikeliydi, yolda ve bizde aydınlatma yoktu ve yol virajlıydı. Dikkatlice indiken sonra nihayet Kuşadasına girdik.
Burada biraz dinlendik, başta Ayhan hepimiz çok yorgunduk bugün çok fazla yol gitmiştik. Saat 10'u geçiyordu. Burada hepimizin moralini alt üst eden bir şey öğrendik.
Kenan'ın amcasının yazlığının bulunduğu yer olan Davutlar yaklaşık 15-20 km ilerideydi.
Bu, bizim daha çok yolumuzun (en az 2 saat) olduğunu gösteriyordu. Gitmeliydik, gece yarısını geçse de ulaşmalıydık. Gece karanlıkta Kuşadası'ının caddelerini geçtik. Burada Ayhan tehlikeli bir kaza atlattı. Işık yeşil olduğu halde dörtyola doğru dümdüz yoldan aşağıya inerken Ayhan'ın solundaki motorsiklet aniden sağa kırdı. Oldukça hızlı ilerliyorduk, yorgunluktan Ayhan kaskını çıkarmıştı. Allah'tan akşam üstü yapılan tamirde ön freni düzeltmişti. Ön freni sıktığı anda bisiklet durdu, tabi arkadaki yüklerin etkisiyle bisikletin arkası kalkmıyordu, kötü bir kaza atlatılmış oldu...
El fenerini Ayhan'a verip, onu en öne geçirip gecenin karanlığında ormanların içinden geçtik. Yavaş gidiyorduk Ayhan bitkin haldeydi Kenan bu kadar uzak olduğunu tahmin etmediğinden kendi kendine kızıyor, Ayhan ve Yurdaer'den özür diliyordu... Yolculuğun bu kısmı gerçekten bizim için zor bir imtihandı. Ve birbirimizden kopmamalı, kimseyi suçlamamalıydık...
Sonunda, en sonunda, gece 1'e doğru Kenan'ın amcası ve kardeşinin arabayla bizi beklediği noktaya ulaştık. Onları takip ederek biraz daha sürdük ve bitkin bir halde saat 1'de yazlığa ulaştık. Yorgunluktan Ayhan kafasındaki düşünceyi açıkladı, geri dönmek istiyordu... Kuşadası son durağımız olusun, geri dönelim diyordu... Kenan, Yurdaer sabah bu konuyu konuşacağımızı söyledi, Kafamız zaten yerinde değildi...
Alınan duştan sonra, bir gece daha,