Günler: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
28 Haziran 2005 Salı (5. gün)
gidilen yol: 87 km
toplam gidilen yol: 301 km
Akşamki manzara kaldığı yerden başlamış sanki,gün doğarken de bambaşka şeyler anlatmakta Ege. Hep bu kadar güzel mi bu deniz, hiç hırçınlaşmaz mı, kayaları sökmez mi başka denizler gibi, Bu sakinlikle kaç kişiyi sürüklemiş Ege mutluluk denen dinginliğin ortasına. Felsefe niye burada gelişmiş insan anlıyor…
Gün aydınlanırken de bir güzel manzara...
Önümüzde Altınoluk var. Tatil beldelerinin cıvıl cıvıl ortamlarına yaklaşıyoruz…Yola çıktık, biraz daha yokuş indikten sonra sahile kadar geldik. Yol düz, sürekli ama sular kötü çünkü deniz kenarında tuzlu su karışmış. Neyse ki bazı çeşmelerin sularının tadı güzeldi. Deniz tarafında oteller, tatil köyleri bulunmakta. Ama hareketlilik yok, sakinliği isteyen insanlar için güzel bir tatil beldesi bu kıyılar. Kara tarafında hemen dağlar uzanmakta
Küçükkuyu’ da mola vermeden yolumuz devam ettik. Altınoluk’a gidiyoruz
Saat 10 gibi Çanakkale bitmişti. Tekrar Balıkesir’e girdik. Çanakkale ile bu yolculukta tekrar görüşmemek üzere ayrıldık… Altınoluk 8 km daha ilerdeydi.
Altınoluk oldukça büyük bir belde, geldiğimizde öğlen için yiyecek alışverişimizi yaptık. Hava çok sıcaktı, öğle saatleriydi. Bu sıcağı atlatacak bir yerler bulacağız. Altınoluk’un çıkışına yakın deniz kenarında ağaçlık bir piknik yerinde konakladık. Altınoluk sahilinde kum yerine taş vardı ve sıcak yüzünden üzerlerinde yürümek çok zordu.Denize girmedik çünkü yıkanacak yer yoktu, gitmemiz gerekti. Sahilde ateş yaktık, çay demledik, hazır çorba içtik.
Güzel bir dinlenmeden sonra yola çıktık. Zaten öğleye kadar 40 km yapmış olmalıydık.Bu, bugüne kadar en fazla gittiğimiz gün olacaktı. Sahil yolundan gitmeyi tercih ettik çünkü haritadan ana yolun yolu uzattığı görülmekteydi. Sahil yollarının da inişli çıkışlı olması yolumuzu güçleştirdi. Yol boyu yazlık yerleşik yerlerinden geçtik. Sokaklara girdik, marketlerden alışveriş yaptık, bir yabancı gibiydik, hiçbir yere ait değildik, sadece gidiyorduk. Geçtiklerimiz sadece görüntüye dönüşüp bir köşesine atılıyordu beynimizin, biz üç yabancı, vardığımız her yerdeki tek amacımız orayı terk etmekti…
Akşama kadar hiç sorun çıkmadı. Gömeç’e doğru gidiyorduk. Sahil yolundan ayrılıp ana yola girdikten biraz sonra güneş batmaya yakın yol kenarında bir çeşme yanında, üstelik bir dut ağacının hemen yanında çadırımızı kurduk. Yol kenarındaydık, bu tedirgin ediyordu, üstelik burası çeşmeden dolayı araçların durması için uygun bir yerdi. Ama gidecek başka bir yerimiz yoktu, Şüpheleri bir kenara bıraktık,zaten uykumuz çok vardı -gariptir bir zaman sonra metabolizmalarımız birbirlerine benzemeye başladı- baygın halde uyumuşuz. Hatta Yurdaer eşofmanının tek bacağını giyemeden uyuyakaldığını anlattı :)