<<Ana sayfa

Günler: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13

4 Temmuz 2005 Pazartesi (11. gün)

gidilen yol: 68 km
toplam gidilen yol: 668 km

Söke-Bafa Gölü-Çamiçi

Serin bir sabahta Kuşadası'na bakan bir tepede uyandığımızda Çise tadında bir yağmur yağmıştı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık,Ege Denizi arkamızda gözden kaybolurken, Onunla bundan sonraki ilk buluşma yerimiz Bodrum olacaktı...

Etrafını dolşacağımız bir dağa tırmandıktan sonra iniş başladı. Burada gördüğümüz, yolculuğumuz boyunca dudaklarımızdan düşmeyen marşımıza(!) mükemmel dansıyla eşlik eden bir köpekti :) Aklımıza geldikçe gülmeden edemeyeceğiz... Dağ yollarından geçtikten sonra uzuun bir yokuş ile düz bir yola vardık, Söke'ye varmadan burada Trabzon'lu pideci amcanın pideleri ve birer bardak çayla ikinci kahvaltımızı yaptık:)

Söke'nin içine girmemizin yolumuzu daha da kısaltacığını söyleyen pideci amcanın sözüne uyarak (haklıymış) Söke'nin içine girdik.

Söke'de ilk Bodrum tabelalarını gördük. Bu bizi sevindirdi, Bodrum'a yaklaşmanın ilk belirtisiydi. Söke den çıkışında otoyolu tekrar bulduk, sağa döndük ve Bafa Gölü'ne kadar dosdoğru güneye inen bu yola girdik.

İlerledikçe Bafa Gölü'nü görmeyi umarak sağa sola bakıyorduk. Düm düz bir yol boyunca sorunsuzca ilerliyorduk. Artık sorunlar peşimizi bırakmıştı sanki, bisikletlerimiz de yolun sonlarına geldiklerini anlamışlar, işlerini başarıyla bitirmenin şevkiyle hiç bir sorun çıkarmadan gidiyorlardı.

Yol üzerinde, Söke'nin çıkışından biraz ilerdeki outlet merkezinden yaptığımız alışveriş ile Yurdaer ilk gün kaybettiği gözlüğünün yerine yenisini aldı.. Bodrum tabelaları kilometre saymaya başlamıştı. Tabelaları gördükçe yorgunluğumuzu unutuyorduk... (Güneş gözlükleri yakışmış :p )

Öğlen yemeği için yol üzerinde, Didim sapağında, artık sürekli doldur boşalt olan fonumuzu tüketmek pahasına mükellef bir yemek yedik. Karnımızın şişkinliğiyle karşımızda aşılmayı bekleyen büyük yokuşu gördükçe yola çıkmaya üşensek te bisikletlerimize bindik, 100 metre sonra inip yürümeye başladık :)

Bu yokuşta köpeği taklitle ve bin bir tür saçmalıkla aşıldı, Bafa Gölünü gören bir tepeye vardık sonuda. Bafa gölüne inen bir yokuşun başında Bodrum 100 tabelası yolculuk için bir geri sayımın başladığını haber veriyordu.

Çıktığımız yokuşu inmek oldukça büyük bir zevkti. Aşağı indiğimizde Bafa Gölü' nün muhteşem manzarası bizi karşılıyordu...

Bafa Gölünün kenarından, dağların arasından geçen çok inişli çıkışlı bu yolu pek te yorulmaktan gitmekteydik. Ta ki, Kenan bisikletinin arka akort tellerinden bir kaçının kopmuş olduğunu görene kadar. Teker dengesini kaybetmiş, sağa sola yalpa yapmaktaydı. Bu şekilde sürmek daha da mahvederdi tekerleği. Elimizde akort teli olmadığından dolayı hiç bir şey yapamazdık. İnip sonraki bisikletçiyi bulana kadar yürüyecektik. Önümüzdeki ilk büyük yerleşimin Selimiye olduğunu, ama bunun da çok uzakta olduğunu biliyorduk. Belki ilerde bir köyde bir bisikletçi bulabiliriz umuduyla yürümeye başladık...

Akşam üstü, güneş batmaya yakındı, biz herhangi bir Türkiye haritasında pek belli olmayan bir gölün az ilerisinde, Ellerimizde bisikletlerimiz yürümekteydik. Yoldan sık olmasa da şehirler arası otobüs ve kamyonlar geçiyordu. Buradan çok uzakta, martı çığlıklarının vapur düdüklerine karıştığı, bir şehrin kubbelerinde güneş batmakta ve etrafı akşam hüznü bürümekteydi ve Menteşe Dağları'nın eteklerinde bu şekilde ilerlerken, insan ister istemez o şehirde yaşayan insanların o anda ne yaşadıklarını ve o insanlarla o şehirde geçmişte yaşadıklarını düşünüyordu...

Hava kararmaya yakın bir köy karşımıza çıktı. Ne yazık ki burası çok küçüktü ve bisikletçi yoktu. Sonraki köyün daha büyük olduğunu, orada yaptırabileceğimizi söylediler ama akşam vakti gidemezdik, gitsek bile yaptıramazdık. Bu köydeki bakkaldan yaptığımız alışverişin ardından karşısında benzinci bulunan bir yerde çadırımızı kurduk. İşte çadırımızdan bir kaç fotoğraf daha:

Çadırımız 4 kişilik bir çadır, Toplaması ve Kurması 20'şer dakikayı alıyor. Fiyatı oldukça uygun, 40 ytl civarı fiyata aldık ve hiç bir sorun çıkarmadı. Yaklaşık 3.5-4 kg gelmekte ve büyüklük olarak bir yastığın enlemesine yarısı kadar büyüklüğünde. Çadırımız Kenan'ın bisikletinin arkasında taşınıyor..

Çadırda akşam eğlencemiz tang içme ve bisküvi yeme eşliğinde oynanan pis yedili oyunu. Ayhan bu oyunu bilmiyordu ama Kenan ve Yurdaer'in böyle bir oyunu kendine öğretmesinden onlara minnettar. Gerçi Ayhan'ın son günlerde yenmeye başlamasından dolayı pişman olsalar da yolculuğun sonlarına gelindiğinden şanslılar :)

Ertesi gün Milas'ta olacaktık. Yurdaer Marmarise gitmek istiyordu, Kenan ve Ayhan'ın hedefi Bodrumdu. Bu durumda Milasta yollarımız ayrılacaktı. Bu gece Yurdaer'in çadırda son kalışıydı. Ertesi gün Milasta ayrılacaktık...

Her şeye rağmen güzel bir gündü, dağların arasında ama çok soğuk olmayan bi gece geçirmek üzere uykuya yattık.

<< 10.Gün   12.Gün >>

Günler: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13