Günler: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
27 Haziran 2005 Pazartesi (4. gün)
bugün gidilen yol:38 km
toplam gidilen yol: 214 km
Sabaha karşı 3 gibi koyunlarını otlatan çobanlarla yaptığımız muhabbetten sonra yine uyuduk.Ertesi sabah oldu, ne kadar çok uyumuşuz, planı yaptık, Yurdaer yanında bisikletiyle (ki arka lastik çıkmış..) sonraki durağımız olan Ayvacık’a otobüsle gidecek, Ayhan Kenan'la toplanıp Ayvacık‘a (3 gündür yaptıkları gibi) bisikletle gidecek..
Fazla değil, yaklaşık 20 km yol var Ayvacık’a. Yol inişli, çıkışlı ve sıcak. Gittikçe havalar daha da ısınıyor, denize yaklaşıyoruz. Yol üzerinde çeşmeler iyi ki var. İkimiz sonunda Ayvacık’a vardık..
Ayvacık
Ayvacık, daracık taş sokakları, bir yamaca kurulmuş herhalde, yokuşlarla dolu sıcak bir yer. Böyle küçük bir yerde Yurdaer'i bulmak zor olmadı. Zaten gittiğimiz yerde dikkat çekiyorduk, "arkadaşınız şu tarafa gitti" yönlendirmeleriyle Yurdaer'i bulduk, bisikletin isi bitmişti. Kenan’ın da bisikleti tam yerinde sorun çıkarmıştı. Akort telini tamir ettirdik onunda. Bisiklet tamircisiyle dost olduk, "Berber Bisikletçi " diye tanınıyor Ayvacık’ta. Berber koltuklarının arka tarafı bisiklet hurdaları dolu olan dükkânında iki işi birden yapıyor. Oldukça da iyi anlıyor bisikletten.
Bisikletleri buraya emanet ettikten sonra, kısa bir tur attık, iyice karnimizi doyurduk, caminin şadırvanında hem yorgunluk giderdik, hem de temizlendik kirlerimizden..Günün ikinci kısmında yolumuz Assos (Behramkale), Ayvacık'tan bir daha belki hiç karsılaşmayacağımız insanlara veda ederek ayrıldık. İnsan her gittiği yerde bir iz bırakmıyor ama her gittiği yerden aklında bir şey kalıyor. Assos yolunun çok virajlı ve yokuş olduğunu duyduk, denize inecektik oldukça yüksekteydik ve ineceğimiz yokuşlar heyecanlandırıyordu...
Yol dar, inişli çıkışlı. Hiç yokken bir köylünün biz giderken bize uzattığı bir torba erik ki nerden gördü geldiğimizi, nasıl hazırladı… Akşam yemeğimize kalacaktı. Yolun başlarında daha çok yokuş çıktık ve öyle bir yere vardık ki, günler sonra denizi gördük... Ege denizi günler süren yolculuğun ardından bize çok uzaktan göz kırpıyordu. Artık yolumuz Ege’nin mavi eteklerinde ilerleyecekti.
Devam ediyoruz yola, inişe geçtik, yolların darlığı korkutuyor, büyük bir iniş geçtik ki, bir virajda durduk, karsıda, Assos ve daha ilerde Midilli adası görülmekteydi. Kim bilir tam buradan asırlardır kaç kişi durup seyretmiştir bir zamanlar taştan bir kent meydana getiren insanların geride bıraktıklarını…Midilli adası denizin ortasından yükselen bir duvar sanki sırtını dönmüş oturan bir dev uzun süre daha göreceğiz Midilli’yi.
Assos (Behramkale) (27 Haziran, 19:30)
Ve inişlere devam ederek akşamüstü Assos'a vardık..
Assos'u dolaşmaya vakit bulamadık, keşke dolaşsaydık, acele ettik çoğu zaman ama yapmadığımız her şeyden pişman olduk.. Assos’tan çıkıp bir çadır yeri bulacağız. Şimdi deniz sağımızda, aşağıda lüks oteller durmakta. Bulduğumuz bir zeytinliğe girdik, en güzel yeri seçmekte zorlandık çünkü her yer çok güzeldi, aşağıda Ege dümdüz uzanmış akşam güneşiyle iyice sakinleşmişti.
Uykumuz da gelmiyor, böyle güzel bir yerde uyumak mı olur. sabahlara kadar seyretmek isterdik.. Bu manzara yetmezmiş gibi bir de denizin içinden gelen sapsarı koskocaman dolunay... O gece konuşmalarımız sabaha kadar sürerdi ama uyumak zorundaydık... Çadırımızdan iki resim;
El fenerinin üzerinde asılı duran şey de ne:) O kadar sıcakta saatlerce bisiklet kullanırsan bir de yıkanmazsan bir de akşam olunca 4 metre karelik bir çadıra 3 kişi girip yatarsan, ortaya yayılacak olan kokuyu hissetmemek için " Ernet " kullanmak oldukça akıllıca oluyor.