Çalakalem  (Scribblings)       Taner Derbentli

             Bu sayfada değişik konularda ayda bir yazdığım kısa yazıları bulacaksınız.
             (On this page you will find short articles that I will monthly write on various topics.)
             Yazıları okumak için aşağıdaki konu başlıklarını tıklayınız.
             (To read the articles plase click the headings below.)
             Yazıların iki dilde olmasının bir nedeni de İngilizce hazırlık öğrencilerine yardımcı olmaktır.
             (One reason for the articles being in two languages is to help the English preparatory students)

             Carnot and Mozart (Carnot and Mozart)             Genel Seçimler (General Elections)
             Eğitimin Kalitesi (Quality of Education)               Anneanne (Grandmother)
             Şok ve Dehşet (Shock and Awe)                        Otuz Yıl (Thirty Years)
             Kuymak (Kuymak)                                               Cumhuriyet (The Republic)
             Enerji ve Toplum (Energy and the Society)        Ölçek (Scale)
    

  Kuymak                                                Kuymak

    
    Haziran ayı başında bir doktora jürisinde bulunmak üzere Trabzon'a gittim. Görevimi tamamladıktan sonra, doğal güzelliğini sıkça duyduğum ancak görme olanağı bulamadığım bu yörede bir buçuk gün gezdim. Bu sürenin yarım günü Trabzon' dan Çayeli' ne uzanan sahil şeridinde, yarım günü Uzungöl' e giderek, yarım günü de Trabzon'da geçti. Ancak bu gezintilere değinmeden önce Karadeniz Teknik Üniversitesinden kısaca söz etmeliyim. Trabzon'un doğusunda, havaalanının hemen yakınında bulunan kampüs, ağaçları ve çiçekleri ile adeta bir botanik bahçesini andırır güzellikte. Sınav dönemi olmasına karşın, öğrencilerin spor yaptığı, eğlendiği, kafe ve marketlerin geç saatlere kadar açık olduğu canlı bir yer görünümündeydi.
    Trabzon' dan Çayeli' ne giden sahil yolu üzerinde, dik yeşil yamaçlarla deniz arasına sıkışmış yerleşim birimleri birbiri ardına başlayıp bitiyor. Bu şeridin Trabzon' dan sonra büyük yerleşim birimleri sırasıyla, Rize, Çayeli, Of, Araklı ve Sürmene. Bu yerleşim birimleri genellikle çayların, derelerin denize döküldükleri yerlerde kurulmuş. Yamaçlarda ve kasabalarda tek tük çok güzel geleneksel taş evler var. Ancak bu güzel örneklere karşın yeni yapılaşma yamaçlarla deniz arasına örülen ve yüksek bir duvarı andıran apartman kümelerinden oluşuyor. Rize, Çayeli arasında yamaçlar dışarıdan birine çok ilginç gelen öbek, öbek yeşil çay bitkisiyle kaplı. Kuru fasulyesiyle meşhur Hüsrev lokantası da Çayeli' de.
    Uzungöl dağların arasına sıkışmış bir heyelan gölü. Çevresindeki ormanlarla bir doğa harikası. 2 km kadar öteye yürüdüğünüzde, yapay bir göl ve çağlayanla karşılaşıyorsunuz. Uzungöl' e, Of' lu olan ve KTÜ' de görev yapan öğretim üyesi arkadaşım Habip Asan' la gittik. Çocukluğu bu yörede geçtiği için yöre kültürü üzerine bana bilgiler aktardı. Çevre yamaçlarda tek tük görülen sarı, güzel kokulu zifin çiçeğinden bal yapıldığını, çok yenirse insanı bayıltıcı etkisi olduğunu, mor çiçeklere ise orman gülü dendiğini ondan öğrendim. Öğlen yemeğinde yöreye has bir yemek istedim. Kuymak geldi. Mısır unu, tereyağı ve peynirden yapılan nefis bir bulamaç. Birden neden kuymağın, mısırın, hamsinin hazır yemek olarak işlenerek Türkiye'ye ve dünyaya pazarlanmadığı sorusu aklıma geldi.
    Trabzon'da insan büyük bir kentte olduğunun bilincine hemen varıyor. Tarih ve mimari doku bunu size her adımda anımsatıyor. Zağnos Köprüsü bir bakıma eski ile yeniyi ayırıyor. Köprüden yukarı baktığınızda Trabzon Kalesi görünüyor, aşağıda ise vadiyi dolduran harap yapılar ve kentin çaresizliği. Birkaç yüz metre ötede ise Hükümet Konağından, eski zamanlarda bir katedral olan Ayasofya Müzesine uzanan modern cadde. Kültür Merkezini geçtikten sonra Rus konsolosluğundan yukarı çıkan dar sokaktaki evlerin güzelliği, hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkan bir boşluk ve deniz manzarası hoş ayrıntılar.
    Otelime dönmeden önce Trabzon' daki son bir saati dalgakıranda bir kayaya oturup biraz mutlu biraz hüzünlü Karadenizi ve ufukta yavaş yavaş kaybolan bir gemiyi seyrederek geçirdim. Karadeniz' in tüm kıyılarını dolaşıp, gizemli öyküsünü uzun uzun anlatan biri oldu mu acaba diye düşündüm.
          (1 Ağustos 2003)     
    
    
    
    
    
    
    
    
    
         
    I was in Trabzon at the beginning of June to attend a Ph. D. Thesis dissertation. After completing my duty as a jury member I took one and a half day to see the region which is one of the naturally beautiful corners of our country. One half day was spent travelling along the coast from Trabzon to Cayeli and back. One half day was spent in going to Uzungöl, and I spent the rest of the time in the city of Trabzon. Before talking about these short excursions however, I should say a few words about the Karadeniz Technical University. The campus is located on the east side of Trabzon, very close to the airport. The beautiful trees and flowers in the campus give it the appearance of a botanical garden. Furthermore, despite the fact that the semester had finished, the campus was very much alive with the students doing sports and enjoying life in cafes until the late hours.
    On the coastal road from Trabzon to Cayeli, settlements squezed between steep mountain sides and the sea start and end one after the other. The bigger settlements of this coast are Rize, Cayeli, Of , Arakli and Surmene. These settlements are generally located at places where rivers and streams flow to the sea. There are some very beautiful traditional stone houses on the hills and villages. But despite these beautiful examples, the new developments are in the form of high rise apartments which reminds one a wall separating the green from the sea. The hills between Rize and Cayeli are covered with tea plantations in the form of green bundles. The Husrev restaurant famous for its dry bean dish is also in Cayeli.
    Uzungol is a landslide lake squezed between mountains which was formed many years ago. With the forests around it is a natural wonder. When you walk 2 km past Uzungol, you come to an interesting artificial lake and a fall. I went to Uzungol with Habip Asan, a professor friend of mine from the Karadeniz Technical University. Since he was from Of and his childhood passed in this region, he gave me some information on the local culture. He told me that the beautifully smelling yellow flower called Zifin, seen in the mountain sides around, was used to make honey, which if eaten too much had a narcotic effect. The purple flowers on the hills were called forest rose. For lunch my choice was a local dish. Thus I met Kuymak. It is a delicious blend of corn flour, butter and soft cheese. At once I asked myself why kuymak, corn, hamsi (sardines) were not processed and marketed as fast food to the rest of Turkey and the world.
    In Trabzon, one immediately becomes conscious of being in a big city. History and architecture reminds you this at every corner. The Zagnos Bridge built over a valley separates the old from the new. When you look up from the bridge you see the city fortress and when you look down, you see the old worn houses of the poor and the helplessness of the city. A few hundred meters past the bridge, there is a wide avenue going from the Government Center to the Haghia Sophia Museum which was a cathedral in older times. The beautiful stone houses on the climbing narrow road besides the the Russian Consulate after passing the Cultural Center and a popping view of the Black Sea from a small square at the middle of the road are some remarkable details.
    Before I returned back to my hotel, I spent the last hour in Trabzon by sitting on a rock in the harbour and watching the Black Sea and a ship diasappearing slowly in the horizon. A litlle sad, a little happy, I wondered if somebody travelled around the coast of the Black Sea and wrote its long mysterious story.
          (August 1, 2003)