Back to Cengiz KUZU's Home Page
Patlatma İşlerinde Ortaya Çıkan
Çevresel Etkiler
1. GİRİŞ
2. SİSMİK ENERJİ
3. PATLATMA TİTREŞİMLERİNİ
ETKİLEYEN DEĞİŞKENLER
4. FİZİKİ YAPILAR HASAR
KRİTERLERİ
5. FİZİKİ YAPILARDA DİĞER
NEDENLERDEN KAYNAKLANAN HASARLAR
6. TİTREŞİMLERİN ÖLÇÜLMESİ
Madenciliğin
temel işlemlerinden olan patlatma işi, yine bir madencilik faaliyeti olan taş
ocaklarındaki kırma taş (agrega)amaçlı üretimin de vazgeçilmez temel bir
işlemidir. Patlatma kaynaklı başlıca olumsuz çevre etkileri ise; yer
sarsıntıları, hava şoku,
taş savrulması, toz oluşumu gibi etkilerdir. Konunun önemi, doğrudan can ve
mal güvenliği ile ilgili olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada, patlatma
kaynaklı yer sarsıntısının yapılar üzerinde olan etkisi incelenmektedir.
Patlatma
esnasında çeşitli enerji tipleri açığa çıkar. Bunlar faydalı enerji ve faydasız
enerji olarak iki ana bölümde toplanabilirler (Şekil 1). Bunlardan ilk
gurupta yer alan, şok enerji ve bunun yarattığı şok basıncı ile gaz enerjisi ve
gaz basıncı patlatma çalışmalarında yapılan işi gerçekleştiren enerjilerdir.
Bunların toplam faydalı enerji içinde dağılımı sırasıyla % 15 ve % 85
oranlarındadır. İkinci gurupta yer alan enerji türleri ise patlatmanın amacı
olan kaya parçalanmasına yardımcı olmayan ısı, ışık, ses ve sismik enerji gibi
patlatma prosesindeki kayıp enerji türleridirler
(Konya, 1990).
Sismik
kelimesi yunanca sallama anlamına gelen "seismos"
dan kaynaklanmaktadır. Sismik enerjinin taşınması
dalga hareketi ile olmakta ve sismik dalgalar aracılığı ile taşınmaktadır. Sismik
enerji ve sismik dalga kavramlarıyla en çok depremler bağlamında
karşılaşılmaktadır. İnsan kaynaklı sismik enerji ve dalga kavramları ise,
özellikle yurdumuz madenciliğinde son yıllarda giderek artan sıklıkta duyulmaya
başlanmıştır. Dünya ölçeğinde ise bu konudaki ciddi çalışmalar, otuzlu yıllar
başında yapılmaya başlamış olup bu konuya karşılık gelen araştırmalar içinde
bulunulan zaman dilimine göre yüksek teknoloji gerektiren türden araştırmalar
olmuştur. Yurdumuzda da bu yönde, henüz tatmin edici seviyede olmamakla
birlikte çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır. Burada, yer içinde patlama
kaynaklı enerji yayılmasının anlaşılabilmesi için, dalga özellikleri ile ilgili
olarak elastik gövde modeli örneği üzerinde konuşulacaktır. Şekil 2' de sunulan
elastik gövde modelinde, uygulanan kuvvetlerin etkileri sonucunda belirli
miktarlarda deformasyon oluşur. Modeldeki noktalar denge pozisyonlarını bozarak
başlangıç pozisyonları etrafında salınırlar ve bir taraftan kendi denge
pozisyonları etrafında salınırlarken, diğer taraftan ise oluşan bu salınımlar noktadan noktaya bir dalga hareketi şeklinde
yayılırlar. Özetle burada, devamlı olarak deplasman veya deformasyon türünde
bir zorlama olmamakta, fakat iki farklı hareket ile iki farklı enerji tipi,keza iki farklı hız (dalga hızı>parçacık hızı) söz
konusu olmaktadır. Bunlar;
Patlatma olayında da benzer bir mekanizma söz konusudur. Kayaya uygulanan ve onun dayanımını ve elastik sınırlarını aşan bir enerji durumunda, kaya parçalanmakta ve bu enerji devam eden parçalanma sonucu giderek tüketilmekte, enerji seviyesinin kayanın dayanımının altına düşmesi ile kırılma olayı sona ermektedir. Bundan sonra kalan enerji, elastik limitlerin altında ve ancak deformasyona yetebilecek büyüklüktedir. Bu deformasyon da kaya yapısı içinde bir parçacıktan diğerine iletilerek uzaklığa bağlı olarak enerjinin tamamen sönümlenmesine kadar azalan bir şekilde devam etmektedir. Bu ise sismik dalganın yaptığı işin ta kendisi olmaktadır.
Ancak,
doğadaki sismik dalga yayılmasında; homojen, yani anizotropi
ve süreksizlikten arınmış ortamları bulabilmek olanak dışıdır. Bu durum dalga
yayılması esnasında enerji kayıplarına neden olup, sismik dalga yayılmasını
etkileyen başlıca özellikler aşağıdaki gibidir (Atlas,1987);
Burada,
patlatma kaynaklı sarsıntılar başlığı altında sıkça gündeme gelen, boyuna,
enine ve yüzey dalgaları gibi bazı dalga tipleri kısaca gözden geçirilecektir.
Bu anılan dalgalar belirli bir kaynaktan çıktıktan sonra yer içinde yansıma,
kırılma, saçılma gibi olaylar ile yollarına devam ederler. Genellikle yer
içinde yol aldıkları konuma göre gövde (cisim) ve yüzey dalgaları olmak üzere
iki gurupta toplanırlar (Şekil
3):
2.1 Gövde dalgaları:
Bu
gruptaki dalgalar kaya kütlesinin içinde yol alan dalgalardır. Basınç (compressional/longitudinal/primary) ve kesme (shear/transverse/secondery) dalgaları
olmak üzere iki farklı şekildedirler:
P ve
S dalgalarının farklı formasyonlarda hızlarının
kestirimi için, söz konusu formasyonun elastik sabitlerine bağlı olarak
aşağıdaki formüller kullanılabilir. Bazı ortamlar için anılan sismik dalga
türlerine ait hız değerleri ise Çizelge 1’ de
sunulmaktadır.
2.2 Yüzey Dalgaları:
Bu
dalgalar, gövde dalgalarının formasyon sınırları veya
süreksizliklerle karşılaşmalarını takiben oluşurlar. Yani homojen ortamlarda
yüzey dalgası oluşumu söz konusu değildir (Kulhanek,
1990). Yüzey dalgaları kaya kütlesi ve tabakalarının dış yüzeyleri boyunca
yayılırlar ve iç kısımlarına dalmazlar. Dalga hareketi, yaklaşık bir dalga boyu
derinlikte sıfıra düşer. Yüzey dalgaları gövde dalgalarından daha büyük olmakla
beraber onlardan daha yavaştırlar. Patlatma sonucu oluşan titreşimler
açısından, daha büyük enerji taşıyıcısı olduklarından daha büyük titreşime
sebep olurlar. Burada yüzey dalgalarından Rayleigh ve
Love dalgaları üzerinde durulacaktır. Nitekim
titreşimlerin zararı açısından Rayleigh dalgası en
önemli dalgadır. Çünkü bu dalga yüzeyden hareket etmekte ve genliği ulaştıkları
mesafeye göre P ve S dalgalarına göre daha geç sönmektedir (Hoek
ve Bray, 1974). Rayleigh
dalgalarında, parçacık hareketi, dalga yayınım yönündeki dik düzlemde olmak
üzere, saat yönünün tersi bir eliptik yörüngede gerçekleşir. Love dalgasında, düşey doğrultuda parçacık hareketi
gözlenmez. Parçacık hareketi yatay düzlemde ve dalga yayınım yönüne dik olarak
gerçekleşir. Bundan dolayı düşey sensörler love dalgası kaydedemezler. Sismogramlarda
Q dalgaları, R dalgalarına göre hız farkından dolayı bir miktar daha evvel
izlenmektedir.
Buraya
kadar da vurgulandığı üzere, patlatma kaynaklı titreşimler bir kayıp enerji
türü olan sismik enerji nedeniyle oluşmaktadır ve dikkat edilmesi gereken
noktalar aşağıda tekrar özet olarak sunulmaktadır:
3. PATLATMA TİTREŞİMLERİNİ
ETKİLEYEN DEĞİŞKENLER
Şekil 5' deki patlatma işlemine ait genel çerçeveden de anlaşılacağı üzere, titreşimler; patlatma olayının parçalanma, pasa ötelenmesi, yığın profili vd. sonuçları gibi doğrudan patlatmanın performansı ile ilgili olan bir bir göstergesidir. Burada, patlatma işinin sorgulanmasında incelenen parametre ve değişkenler, titreşim konusunun sorgulanmasında da belirleyici olmaktadır;
4. FİZİKİ YAPILAR HASAR
KRİTERLERİ
Şimdiye kadar yapılan çeşitli araştırmalar sonucu; patlatmalar ile oluşan yer sarsıntılarının (titreşimlerin) geometrik ve jeolojik şartlardaki değişimler nedeniyle,elasto-dinamik eşitlikler ile çözülemeyeceği sonucuna varmışlardır. Bu nedenle en güvenilir çözümlerin,önkestirimlerin, gerçek atımların gözlenmesi sonucu elde edilebileceği, yani ampirik bir yol izlemenin daha yararlı olacağı ve ölçekli mesafe-parçacık hızı arası ilişkinin tercih edilmesi gereği öne sürülmektedir. Bu yol, birçok araştırmacı tarafından da izlenmiş ve sonuçta patlatma kaynaklı titreşimlerin kestiriminde uygulanan başlıca yol olmuştur.
4.1 Değerlendirmede
kullanılan yolların kronolojik özeti:
Patlatma
kaynaklı titreşimler konusunda, günümüze kadar yapılmış bulunan önemli bazı
çalışmalar aşağıda özetlenmektedir:
< 0.1 g güvenli bölge
0.1 - 1.0 g riskli bölge
> 1.0 g hasar bölgesi
olarak tanımlanmıştır (Thonen ve Windes, 1942; Konya,
1990).
ER < 3 güvenli bölge
ER = 3 - 6 riskli bölge
ER > 6 hasar bölgesi
değerlerine göre bir hasar tesbit kriteri kullanılmıştır. Burada; a, ivme (ft/sn) ve f, dalga frekansı (Hz) olup, ER, enerji oranı hız
boyutunda olup, ER = 1 değeri 1.9 in./ sn' lik parçacık hızını göstermektedir (Crandell,
1949; Konya, 1990; Atlas, 1987).
Buraya
kadar olan kısımda (1949-60 arası dönemde) hasar oluşturma kriterleri, deplasman ve ivme üzerine kurgulandırılır iken, özellikle
1960' lardan sonra parçacık hızı üzerine bir
kurgulandırma terciih edilmeye başlamıştır. Buna
göre:
< 2.8 in./ sn. hasar yok
4.3 in. / sn. ince çatlaklar
6.3 in. / sn çatlak oluşumu
9.1 in / sn. ciddi çatlaklar
şeklinde olup, hasar sınıflandırması
için önerilmiştir (Langefors ve Arkadaşları, 1958;
Konya, 1990; Atlas, 1987).
<2 in./ sn. hasar yok, güvenli
2 - 4 in. / sn. riskli
> 4 in. / sn. hasar var
bir hasar sınıflandırması
üzerinde durmuştur (Edwards ve Northwood,
1960; Atlas, 1987).
<2.0 in./sn. tanımlama: hasar yok, güvenli bölge
2.0 - 4.0 in./sn. tanımlama: sıva çatlakları (4.0
in./sn.), hasar eşiğii eski çatlakların açılması,
yeni çatlak oluşumu, gevşek bağlı parçaların ayrılması
4.0 - 7.0 in./sn. tanımlama: küçük hasarlar (5.4 in./sn.), sıva düşmesi, cam,
çerçeve hasarı, tuğla duvarda ince çatlak oluşumu yapı zayıflaması yok
> 7.0 in./sn. tanımlama: büyük hasarlar (7.6 in./sn.), büyük hasarlar, tuğla
duvarda büyük çatlak oluşumu, taşıyıcı duvar hasarı yapı zayıflaması var
Burada, çeşitli araştırmacıların sonuçlarının parçacık hızı temel alındığındaki durum özet olarak, Şekil 6 ile gösterilmektedir (Atlas, 1987).
4.2 OSMRE
Prosedürleri:
Bu bölümde; OSMRE, USBM tarafından yayınlanan değerlendirme yolları, içeriklerinin benzerlikleri açısından bir arada ele alınacak ve bu esnada ölçekli mesafe, ölçekli mesafe - parçacık hızı ilişkisinin parçacık hızı kestiriminde kullanılması ve parçacık hızı - frekans ilişkisi üzerinde durulacaktır.
Ölçekli mesafe (scaled distance -DS-) adı verilen uygulama ile patlatma kaynaklı titreşimlerin bağlı olduğu, mesafe ve minimum 8 ms gecikme aralığı ön şartı sağlanmak üzere, bir anda patlatılan patlayıcı madde miktarı değişkenlerinin kombine etkisi olarak boyutsuz bir ölçek kullanılmaktadır. Bu uygulama, daha sonra 1983 de OSM (US Office of Surface Mining) tarafından da ele alınmış ve nasıl kullanılabileceği açıklanmıştır. Ölçekli mesafe olarak ifade edilen bu yeni kavram;
şeklinde bir ifade olup, burada;
D: atım yapılan yer ile en yakın yerleşim
arasındaki eğik mesafe (ft),
W: minimum 8 ms gecikme
aralığı ön şartı sağlanmak üzere, bir anda patlatılan patlayıcı madde miktarı, lb, olarak alınmaktadır.
Burada OSMRE tarafından önerilen 4 farklı yol
üzerinde durulacaktır:
5. FİZİKİ YAPILARDA DİĞER
NEDENLERDEN KAYNAKLANAN HASARLAR
Fiziki yapılar üzerinde,
patlatma dışı etkiler nedeniyle de bazı hasarlar oluşabilmektedir. Yakın
çevrede gerçekleştirilmekte olan patlatma çalışmalarının varlığı halinde ise,
bu hasarlar, kolayca patlatma çalışmalarıyla ilişkilendirilebilmekte ve şikayetlere neden olabilmektedir. Esasen, tavan ve
duvarlardaki çatlaklar ile ilgili 40’ dan fazla neden
sayılabilmektedir (Çizelge
3). Şikayetler; gerçek hasara bağlı olabildiği
gibi, endişe, korku ve bilgisizlikten de kaynaklanabilmektedir. Bunun yanında
kötü niyetlilerin çıkar sağlamaya yönelik şikayetlerine
de rastlamak mümkün olabilmektedir. Fiziki yapı etkilenmeleri dışında, fiziki
yapılar içinde bulunan insanların da patlatma kaynaklı sarsıntılar karşısında
tepkileri söz konusu olmaktadır. Bu tepkiler için baz
alınan değerlerin, bina hasar kriterlerindeki değerlerden düşük olması ise,
patlamalar karşısında insanların huzursuzluğunun ayrıca bir nedeni olmaktadır.
Farklı araştırmacıların yaptığı, titreşimler karşısındaki insan tepkileri RI
8507’ de derlenmiş olup, bu özet bilgi Şekil 9’ da sunulmaktadır.
Yine bu çalışmanın finalinde belirtildiği gibi, patlatma titreşimlerinin 0.5 in./sn.’ lik seviyesi (1
saniye süreli titreşimler), bu titreşimlerle karşılaşan %95’ lik kitleye göre açıkça fark edilebilir ve aynı zamanda tolere edilebilir bulunmaktadır.
Patlatma
kaynaklı titreşimlerin yanında diğer kaynaklı titreşimler de söz konusu
olabilmektedir. Bu titreşimlerin ender olarak patlatma kaynaklı titreşimlere
karışabilmesi olasılık dahilinde ise de, genelde ayrı
olarak ölçülmesi ihtiyacı doğmakta ve ölçülerek değerlendirilmektedir. Yerleşim
bölgeleri civarında oluşması söz konusu olabilecek kaynaklar ve bunların
ölçümüne ilişkin gösterim şekil
10’ da sunulmaktadır. Şekil
10 ve Şekil 11’
den de izleneceği gibi izleme işleminde kullanılan cihazlar ile bu çalışmanın
kapsamı dışında tutulan fakat konu ile çok yakından ilişkili olan hava şoku
ölçümleri de yapılabilmektedir. Bilindiği gibi sismik enerjinin yanında, Bölüm 1’ de de değinildiği gibi patlatma sonucunda, bir diğer kayıp
enerji çeşidi olan ses enerjisi ortaya çıkmakta ve bunun ürünü olarak yüksek
gürültü şeklinde duyulabilen ses dalgaları oluşmaktadır (20–20000Hz;"noise"). Yine bu arada insan kulağının işitemeyeceği
gürültüler de oluşur (<20 Hz;"concussion”).
Burada sözü edilen her iki grup genel olarak “air blast” hava şoku olarak adlandırılmaktadır ve bu olay bir
bakıma enerjinin atmosferde taşınması olayıdır. Burada patlama sonucu ortaya
çıkan ve patlatmaya -yani kaya kırmaya- yardımcı olmayan patlama sonucu oluşan
gazların yüzeye ulaşan çatlaklar veya sıkılamanın dışarıya fırlaması sonucu
atmosfere ulaşması, kaya kütlesinin ayna yönünde ve basamak üstü yönünde ileriye
atımı ve yer titreşimleri gibi hallerde meydana gelebilen bir kayıp enerji söz
konusudur. Esasen, havanın, fiziksel olarak hacım değişmelerine karşı koyan,
fakat şekil değişmesine direnç göstermeyen bir akışkan olduğu düşünülecek
olursa, ses dalgalarının temelde basınç dalgası türünde oldukları anlaşılır.
Söz konusu aletlerle patlatma sonucu oluşan hava şokunun, Linear
“L” veya, “A” ağırlıklı skala kullanılmasına göre
farklı mikrofonlar kullanarak sırası ile “fiziksel yapılar” veya “insan kulağı”
üzerindeki etkilerinin ölçülmesi söz konusu olmaktadır.
Patlatma kaynaklı titreşimlerin kayıt edilmesinde kullanılan sismografın ana prensibi, deprem kaynaklı yer sarsıntılarının kaydedildiği bir sismografın (“vertical pendulum moving coil seismometer” tipinde, Şekil 12) çalışma prensibi ile benzeşmektedir. Geniş anlamı ile bir sismografı “izleme yapılan yerde sismik dalgaların yarattığı yer sarsıntısını zamana bağlı olarak kaydeden bir cihaz” olarak tanımlayabiliriz. Bir sismografın çekirdeğini ise, sismometre adı da verilen ve sismik hareketi elektriksel bir değere oranlayabilen sismometre adı verilen elemanı oluşturmaktadır. Bu çalışmada kullanılan ve adına jeofon yada “jeofon sensör” adı da verilen bu sismometrenin ve de sismografın yapısal özellikleri Şekil 13 A-F’ de sunulmaktadır. Buradaki jeofonların varolan konumları, yatay uygulamalar için olup, düşeydeki ölçümler (duvar yüzeyinde) için düşey ve enine jeofonların yerlerinin değiştirilmesi gerekmektedir.
Titreşim
izleme cihazı, INSTANTEL firmasını MiniMate Plus adıyla anılan bir tasarımıdır (Şekil 13A). Cihaz, sahip
olduğu sekiz adet kanal vasıtası ile yer sarsıntıları, ivme, hava şoku, VOD ve strain gauge bazlı
ölçmeler gibi diğer bazı olayları izleyebilmektedir. Bu proje kapsamında
kullanılan cihazın sadece dört kanalı açık olup bu kanallar da boyuna, enine ve
düşey jeofonlar ile hava şoku için kullanılan
mikrofon tarafından kullanılmaktadır. Cihazın jeofonları,
bu çalışmada kullanılan ve şekil
13 B’ de görüldüğü üzere harici tipte olabileceği gibi, dahili tipte olup, şekil 13 A’ da görülen MiniMate Plus titreşim izleme
cihazı içine de entegre edilebilmektedir. Cihaza ait
ölçme ile ilgili teknik bilgilerin özeti çizelge 4’ de
sunulmaktadır. Yapılan ölçüm ve kayıt sonrası, elde edilen verilerin analizi
için BlastWare III adı verilen bir yazılımdan
faydalanılmaktadır. Ölçümler PC kontrollü veya sadece MiniMate
Plus kontrollü olarak yapılabilmektedir. PC
bağlantısı ise, COM 1 veya COM 2 seri ara yüzeylerinden biri ile
gerçekleştirilmektedir. Verilerin PC ortamında analizinde, ölçümlerin 27 farklı
standarda (USBM; OSMR; DIN; Swiss Mining
Standart; British Standart;vd.’ ne göre irdelenmesi yapılmakta (Şekil 14 A) ve ayrıca
hakim frekansın ve genelde olayın titreşim frekansları bakımından, frekans domeninde değerlendirilebilinmesi için FFT (Fast Fourrier Analysis)
analizi de (Şekil 14 B)
yapılabilmektedir.