Monet ve izlenimcilik (hayatı)



	Monet'nin seriler halinde resim yapma ısrarı Gare Saint-Lazare ile başlamış olsa da, en etkileyici serisi belki de kendisini adadığı
Rouen Katedrali çalışmaları olmuştur. Haystacks ve Poplars'ın son bölümlerini tamamladıktan sonra 1892'nin ilk yarısında Rouen'deki 
çalışmalarına Grand-Pont caddesinde muhteşem katedralin batı yüzünü görmesine imkan sağlayan bir apartman dairesi tutarak başlamıştır.

	İzlenimcilik (impressionism) akımının en büyük ismi sayılan Monet'nin oluşturduğu ve ileride de akımın tipik kurallarını 
belirleyecek olan pek çok özellik açık bir şekilde bu eserler dizisinde görülebilmektedir.

	İlk olarak resim artık rönesans sonrasının çizgiselciliği veya barok sonrası dönemin yoğun duygusal içeriğinden arınmıştır. Sadece 
görünenin algılandığı şekilde yansıtılmasına yönelik bir çaba içerisindedir resim artık. Ne rönesans ve izinden giden akımlarda olduğu 
gibi mükemmellik arayışı vardır, ne de barok dönemdeki gibi toplumun duygularına hükmetme arzusu. Resim, ‘izlenim'in tuale aktarılmasından 
ibarettir ve açık hava ressamlığına dönüş de bu sayede nihayet başlamıştır.

	Çizgisel yapı ve kontorlar yok olmuş, biçim deforme edilmeden ancak netleştirme çabasında da bulunmadan tuale aktarılmıştır. Sadece 
renk oyunları ile geçiş hatları belirlenmiştir ve detaylarda dahi netlik aranmamıştır. Teker teker fırça darbeleri ile bütün bir resim 
boyanmıştır. Monet bu serideki her tablosu için sadece üçer adet renk kullanmıştır. Gölge ve aydınlık için siyah ve beyaz kullanmak 
yerine sıcak ve soğuk renkleri kullanmayı tercih etmiştir ve bundan dolayı da bu seride ne beyaz ne de siyaha rastlanamamaktadır. Çok 
açık renkler ve çok koyu renkler dahi bu iki renk kullanılmadan elde edilmiştir. Bunun sebebi de izlenimciliğin kendisini 'ışığın resmi' 
olarak görmesidir. Kendisinden önceki dönemlerde var olan atolye ressamlığının karanlık ve aydınlığı ifade edişinin gerçek olandan çok 
farklı olduğuna olan inançlarından dolayı kendilerini atolyeden dışarı çıkarıp, gördüklerinin -izlenimlerinin- resmini yapmaya 
çalışmalarından kaynaklanan bir reddediştir belki de bu siyah ve beyazı. Çünkü onlar -belki de çok haklı olarak- bu iki rengin de 
ışığın içerisinde yer almadığını, birisinin esasen ışıksızlık, diğerinin ise ışığın ta kendisi -diğer tüm renklerin birleşimi- olduğunu 
söyleyerek ışığın resminde onların değil, ışığı oluşturan renklerin var olmasının gerektiğine inandılar.