Claude Monet


14 Kasım 1840'da Paris'te doğdu. 5Aralık 1926'da Giverny Fransa'da öldü.İzlenimcilik akımının başlatıcısı,önderi ve kararlı savunucusu 
Fransız ressam.
Sanatçı olarak ilk başarıyı,15 yaşında yaptığı karikatürlerin satılmasıyla kazandı.Resim yaşamı Eugene Boudin ile tanıştıktan sonra başladı.
Birlikte açık havada çalıştıkları daha ilk gün,Monet'in ışığa karşı duyarlığı ve sanat yeteneği ortaya çıktı. Monet bunu izleyen 60 yıl 
boyunca durup dinlenmeden gördüğü gerçek ile onun kendi üzerinde bıraktığı etkileri renge dönüştürme konusunda çalışıp durdu.

İlk Yapıtları: Monet ilk kez 1659-60'ta gittiği Paris'te  Manet,Barbizon okulu ressamlarından Charles Daubigny ve Constant Troyon'nun 
resimlerinden etkilendi.Avzngarde sanatçıların uğradığı yerlerde dolaştı ve Suisse Akademisi'ne yazıldı;orada Camille Pissarro ile tanıştı.
Kısa bir süre sonra askere alınıp gittiği Cezayir'de Afrika'nın ışığına ve renklerine hayran kaldı.Monet 1862'de eğitimine devam etmek için 
Paris'e döndü.Bu kez akademik bir ressam olan Charles Gleyre'in atölyesine girdi.Frederic Bazille,Alfred Sisley ve Pierre-Auguste Renoir ile 
burada tanıştı. Öğretmenleri ile anlaşamayan bu grup Fontainebleau Ormanı'nda,Barbizon yakınlarında küçük bir köy olan Chailly-en-Biere'e 
taşındı.Monet bu dönemde Japon baskılarını keşfetti.bu resimlerin bezemesel niteliği ve derinliksiz betimlemeleri Fransa'da modern resmin 
gelişmesi üzerine büyük bir etki yarattı.

Monet 1865-70 arasındaki gençlik dönemi resimlerinde izlenimciliğin tipik özelliği olan kesik fırça vuruşlarını henüz denememişti.Bu tür 
yapıtlarının en önemlisi, Edouard Manet'in 1863'te Salon de Refusès'de (Reddedilenlerin Salonu) sergilendiğinde skandal yaratan "Kırda Yemek"
 (Louvre Müzesi)  adlı resminden esinlenerek adlandırdığı "Piknik"ti (1865-66, Jeu de Paume Müzesi, Paris).Bu resmi, büyük olasılıkla 
Gustave Courbet'in olumsuz yorumları yüzünden bitiremedi. Monet de Manet gibi kurguya dayalı, tarihsel, romantik ve düşsel konular yerine 
modern yaşamdan sahneler betimlemekten yanaydı. Bu bakımdan onun "Piknik"i daha çok Courbet'nin gerçekçiliğinin bir devamı niteliğindedir.
Geniş anlamda izlenimcilik, orta sınıf yaşamının beğenilerini dile getirmekti; ama Monet'in başlıca amacı modern yaşamı betimlemek değildi.
 O, kendi köktenci doğa görüşünü ortaya koyabileceği yollar arıyordu. Her ikisi de Chicago Sanat Enstitüsü'nde bulunan "Irmak" (1868) ve 
"Saint-Adresse Kumsalı" (1867) gibi doğa görünümleri, onun izlenimci üsluba geçişini, iddialı figüratif resimlerinden daha iyi ortaya koyar.

İlk izlenimci resimleri. 1860'larda Monet para sıkıntısı içinde yaşadı. Henüz tam anlamıyla izlenimci sayılamayacak resimleri yıllık Salon 
sergilerine kabul ediliyordu. Monet'in bu dönemi Renoir ile birlikte çalışmaya başlamasıyla sona erdi. Her ikisi de neredeyse birbirinin 
aynı resimler yapıyordu. Yüzen insanları, sandalları, dalgalanan suyun içindeki titreşimleri yansıtan bu resimler, Monet'in "kötü taslaklar"
 diye nitelemesine karşın, onun ilk izlenimci yapıtlarıydı. İkisi de izlenimlerini kesik fırça vuruşlarıyla tuvale yansıtıyorlardı. Monet 
1870'te Camille'nin Trouville'de kumsalda otururken bir resmini yaptı. ("Trouville'de Kumsal", Tate Galerisi, Londra). Yapıt, görsel 
gerçekliğin o döneme değin yapılmış en canlı örneğiydi, boyaya kum tanecikleri yapışmıştı. Fransız-Alman Savaşı'ndan uzaklaşmak için 
Londra'ya giden Monet orada Pissaro ile birlikte İngiliz ustaların yapıtlarını gördü. 1871 ve 1872 yıllarında Hollanda'da kanalların, 
sandalların, yel değirmenlerinin resmini yaptı., bir süre Le Havre'da çalıştı. Dönüşünde Paris yakınlarında Sen ırmağı kıyısındaki 
Argenteuil'de bir ev kiraladı. Onun Argenteuil'de yaşadığı yıllar izlenimcilik akımının da doruğa ulaştığı dönem oldu.

İzlenimciliğinin son dönemi.1876-77 kışında Paris'teki Saint-Lazarre Garı'nda yaptığı bir dizi resim Monet'in aynı temayı farklı ışık ve 
hava koşullarında tekrar işleme uygulamasının ilk örnekleri idi. Turner'in "Yağmur, Buhar ve Hız-Büyük Batı Demiryolu" (1844) adlı 
resminden esinlenmiş, bacalarından duman ve buhar püskürten makineleri ele alarak geleneksel izlenimci konulara sırt çevirmişti.
1881'de izlenimciler çözülmeye başladılarsa da iki sergi daha düzenlediler. Yeni izlenimciliğin gelişmesinden sonra açılan sekizinci ve 
son sergiye Monet de katılmadı, ama doğayı aynı coşkuyla ve dikkatle izlemeyi bir tek o sürdürdü.
Son yılları. 1900'den sonra Giverny'den çok uzakta gerçekleştirdiği son iki resim dizisi onun yeni motifler arayışını gösterir. Dizilerinin 
ilkinde Thames Irmağının, Waterloo ve Charing Cross köprülerinin ve Parlamento Binası'nın betimlendiği resimler yer alıyordu. Yabancı renkleri
 ve gizemli, romantik havalarıyla Turner ve Whistler'in Thames resimlerini hatırlatan bu dizide konu, yapısal öğelerden çok, atmosferdi. 
Yapılar ve köprüler, titrek fırça vuruşlarıyla hacim kazanan ışıltılı sis ve buğu kadar somut değildi. Mimari öğeler içeren ikinci dizinin 
konuları Venedik'in kanalları ve saraylarıydı. Monet bu çalışmasına 1908'de başlamış, Giverny'ye döndükten sonra da 1912'ye değin sürdürmüştü.
 Venedik, izlenimciler için bulunmaz bir konuydu, ama Monet'nin bu resimlerindeki ışık, su, hareket, mimari ve yansımalar "Saman Balyaları",
 "Katedraller" gibi dizilerde suyun kendine özgü veriliş biçimine göre çok daha genelleştirilmişti.

1890'da Monet evinin ve bahçesinin karşısında Epte Irmağının kollarından birinin aktığı bir bataklık parçası satın aldı. Akıntının yolunu 
değiştirerek burada bir nilüfer bahçesi oluşturdu. Nilüferler, su ve Japon köprüsünün yer aldığı tablolarını büyüklüğü 1 metrekareyi bile bulmuyordu, 
ama bunlarda daha önce görülmemiş bir açık kompozisyon düzeni vardı. Çiçek ve yapraklar sanki havada asılı gibi duruyor, bulutlar tirşe 
rengi suya  yansıyarak çerçevenin dışına taşan bir görünüm yaratıyordu. Resim tarihinde yeni olan bu mekânsallık kavramı, ilk nilüfer 
resimlerinde yalnızca üstü kapalı olarak seziliyordu. 1925'te Tuileries'deki Orangerie'de iki büyük oval odaya yerleştirmek üzere yaptığı 
dev duvar resimlerindeyse iyice açık hale gelmişti. Andrè Masson 1952'de bu resimler nedeniyle bu odaları "İzlenimciliğin Sistina Şapeli" 
olarak nitelemişti.

Diğer önemli yapıtları : "Ölü doğa", "Normandiya'da Çiftlik", "Le Havre Kıyısından Görünüm", "Camille Bahçesi,Paris", "Saint-Adresse'de Teras",
 "Bahçede Kadınlar", "Hyde Park, Londra", "Thames ve Parlamento Binası", "İzlenim:Sis", "Yabani Gelincikler", "Japon", "İki Balya Saman", 
"Rouèn Katedrali", "Nilüfer Havuzu".