|
MEKKE
RASULLERİN YOLU Yazar : Ali Ünal Yayınevi : Pınar Yayınları Baskı : İstanbul / 1995 / 246 shf. BİRİNCİ BÖLÛM: Hz. İbrahim, hanımı Hacer ve oğlu İsmail ile Beyt'ül
Muharrem civarına gelir. Allah’ın evi buradadır. Soyundan insanları da buraya
getirir daha sonra. Başka kabileler de (Cürhümlüler vb.) akın eder, akraba
olurlar. Hacc vesilesiyle ünlenir Mekke. Zaten kervan yollarının üzerindedir
ama Hz. İsmail'den sonra da Resul yüzü görmez. Ta ki Alemlerin Efendisi'ne
kadar. Kurak bir belde olduğu için halk kahir ekseriyetle ticaretle
uğraşır, zenginleşirler. Kimse tarafından rahatsız edilmezler. Zira etraf
çöldür uçsuz bucaksız. Kültürleri de bakir kalır. Dört ay müstesna kan akar
Mekke'de. Kabile savaşları vardır. Yönetim oligarşiktir. Mekke’yi zengin bu zümre yönetir.
Dar'ün-Nedve denilen yerde toplanır ve görüşürler. Çeşitli kurumlar oluşur.
Hicabe; hacıları ağırlama, Rıfade; yoksulları doyurma, Sikave; hacılara su
dağıtma, Şura; Dar'ün-Nedve toplantılarını düzenleme gibi. Her kabile bir
veya daha fazla kurumdan mesuldür. Hz. İbrahim'in dini giderek nesiller
tarafından tahrif edilmişti. Haksızlık yaygınlaşmış, ahlak sukut etmişti. Şirk ve Müşrikler: Hz. Adem (as) hariç tüm Peygamberler şirke kaymış toplumları
yeniden Fıtrat dinine döndürmek için gönderilmişlerdir. Temelde insanların
tabi oldukları iki din vardı: Şirk ve Tevhid İnsan iyi ve kötünün savaş alanıdır. Bir tarafta heva ve
hevesi, diğer tarafta fıtrata çağıran vicdanı ve fıtratın yolunu çizen
Rasuller. İnsan nefsinden azad olmadıkça kul olamaz. Kur'anda anlatılan
müşrik kavimlere baktığımızda içinde yaşadıkları fısk ve fücuru
görebilmekteyiz. Lut kavmi, Ad, Semud, Şuayb'ın (as) kavmi. Hz. Yusuf ve Hz.
Musa'nın (as) Mısırlıların. Mekkeli müşriklerin de bunlardan hiç farkı yoktu
aslında. Tarihte müşrik kavimler hep benzerdir zira mensup oldukları
din şirktir. Kur’an bunlara “şeytanın velileri”der. (A’raf: l21-En'am: 121)
Onları şeytanın yoluna iten heva ve hevesleridir. Allah’ın dinine alternatif
yeni bir din üretirler, hevalarına dayanan şirk. Birden fazla insanın hevası
söz konusu olduğu için şirk dönemleri hep kavgalara ve fitnelere beşik
olagelmiştir. Şirk ikiye ayırır insanları, kanun koyucu rabbler için
çalışan kullar. (Al-i İmran:64). Kur'an da bunlardan müstekbir ve müstaz’af
diye bahseder. Müstekbir büyük olmadığı halde büyüklenen demektir. Kimi
çevresine güvenir Firavun gibi. (Zuhruf:51). Kimi aklına (Kasas:78 ) Kimi de
servetine (Kasas:81) Rabb-insanı oluşturan bir sacayağı vardır: Firavun
-Karun-Haham (Rahip...). Firavun zorbalık ve tiranlığın sembolüdür. Zalim,
sefih, hain Karun servet sahibidir. Amacı ne olursa ve nasıl olursa olsun
kazanmaktır.0ııu da tek başına tüketir. Karun Firavunu servetiyle destekler.
Firavun da Karun’un servetini yasallaştırır. İkisinin en büyük destekçisi de
Hahamdır (bilgin-rahip günümüzde medya). Bu en tehlikeli unsur insanların
zihinlerine ve gözlerine hükmeder. Yeni gerçekler (!) uydurur. Karun’un ve
Firavunun yaptıklarını savunur. Karun’un mallarının tüketilmesi için çaba
gösterir.0ııu koruyan Firavun besleyen de Karun’dur. Müstaz'af, zayıf bırakılmış demektir. Bunlar çoğunluğu
oluşturur. Müstekbirlerin işlerini yaparlar. Şirkte tepkisiz kaldıkları için
sorumludurlar (Nisa: 97). Peygamberler hep mustaz’aflarla birlikte
müstekbirlerin saltanatına son vermişlerdir. Nübüvvet-i Risalet: İnsanlık tüm dertlere çare olacak mükemmel bir sistemin
sıkıntısını çekmiştir. Yoksa niye hala arasınlar ki.(bu sistem Allah'ın
dinidir aslında: İSLAM) Mücerret akılla, ne var ki böyle bir sisteme
ulaşamamışlardır. Çünkü insan zalimdir, cahildir (Ahzab:72), doyumsuzdur
(Mearic: l9), nankördür. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü fırsatını bulunca
rabbleşir. Yapısal farklılıklardan dolayı kurallar, insanı tanıyan.
mutlak doğru ve kötüyü bilen bir üst güç tarafından konmalıdır. O da
Allah’tır (cc). Bu kuralların bir de insanlar arasında sarihi olmalıdır.
Onlar da peygamberlerdir (Nisa:163-165). Vahyin alınması, korunması, tebliği
risalette üç merhaledir. Bu yüzden onlar temiz masum ve hatasız olmalıdırlar.
Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Efendimiz (AS) “ulul azm” peygamberlerdir.
Yani şeriat vazedilmişlerdir. Efendimiz (SAV) ise son peygamberdir. Şeriatı
mütekamildir Tevhid: İnsanlar İslam fıtratı üzerine yaratılmışlardır ve vazifeleri
ibadettir. (Zariyat:56). İbadet kul ve köle olmaktır. Hep emir dairesinde
yaşamaktır. Tevhidin temeli Allah'a ibadettir. Zira mülk Allah’ındır, hüküm
de ona aittir. (En'am:62) Tevhid sisteminde insanın vazifesi hilafettir. Yani
egemenlik ve yasama Allah’ın, yürütme de insanındır. Allah (cc) hükümlerini
“Kitap” halinde indirmiş ve hayatın sınırlarını mahluklar için çizmiştir. Tevhid de tek olan Allah'ı kabulden önce başka ilahların
varlığını ret vardır.(La ilahe illallah). Tevhid sulh dinidir. Tarihteki felaketlerin
sorumlusu nefsine tapan insanlardır. Rabler çoğalınca hevalar kapışacak,
kavga çıkacaktır. Evrende kargaşa olmamasının sebebi Allah'ın
hükmetmesidir.(Rahman:5-7) İKİNCİ BÖLÜM: Tevhidin Tebliği: Tevhid
şirkin zıddıdır. Öldürmek için değil diriltmek içindir.(Enfal 24). Tebliğinde
de şirkle bir zıtlık olacaktır. Resullerin hedefi meşru dairede iş görmektir.
Hidayet ise ancak Allah’tandır. Resullerin Yolu: Tüm resuller bi'setten önce kavimleri arasında en sevilen en
güvenilir kişilerdi. (Hud:87) Hz. Nuh, Lut, Salih, Şuayb (AS) peygamberlerin kavimlerinde
oligarşi vardı. Nimetlerin bolluğuna şükretmiyorlardı. Mezkur peygamberlerin
göç edecek Medineleri olmadığı için kavimleri İlahi azaba duçar oldu. Hz. Musa (AS) kıssası bize Şirkle mücadele yolunu anlatırken,
Hz. Yusuf’unki ise toplum içinde toplumla yaşamayı öğütler. Risalet Öncesi Efendimizin hayatı dupduru olduğu gibi soyu da lekesizdi.
Haşimoğulları Mekke'nin din işlerini yürütürlerdi. Bu yüzden kimse Onun
meliklik amaçladığını iddia etmedi. Daha çocukluğunda Mekke’den uzaklaşmış, şirkin havasından
uzak kalmıştı. Valideyninin erken yaşta vefatı, onların etkisinde kalmasına
mani olmuştu. Ümmi olması sebebiyle de şirk şiirine bulaşmadı. Amcası Ebu
Talib amcaları mabeyninde en temiz olanlarıydı. Risalete Doğru Gençliğinde Efendimiz Hz. İbrahim'in dini doğrultusunda
yaşardı. Ramazanda Hira'ya çıkar, tefekkür eder, dönüşte de Kabe'yi tavaf
ederdi. Kırk yaşındayken, Ramazan ayının sonlarında, Hz. Cebrail ilk
vahyi getirdi. Sonra üç yıl hiç bir vahiy gelmedi. (fetret devri). “OKU”
emrini düşündü. Neticede kainatı okudu. Kalk ve Korkut İlk vahiylerde Allah'ın nimetlerini anmakla birlikte fakir
ve yetimi gözetmekle emrolundu. Şükretmeliydi zira Risalet en büyük nimetti.
Fakir ve ezilmişlerle ise İslam site devletini kurup şirk kalesini yıkacaktı.
Sonra gece ibadeti emrini aldı. Sabah güçlü çıkmalıydı. Korkutmak ve
temizliği öğütlemek de vazifesi idi. Müşrikleri gelecek bir günle korkuttu.
Aynı gün müminlere cennet vaadediyordu. Mekke'de hep ahiretten bahsetti.
Kur'an, imanı zikretti. Korkutma ve müjdelemeye en yakınlarından başladı. İlk üç kişi inandı ona;hanımı Hafice, azatlı kölesi Zeyd ve
yeğeni çocuk Ali. Üç müstaz'af. Bu davasının doğruluğunu gösteriyor idi.
Sonra halkaya yeniler de katıldı: siyahi köle Bilal, Ebu Muayt'ın çobanı
Abdullah İ. Mes`ud, yoksul Eba Zerr, azatlı köle Habbab,.... Yalnız iki istisna vardı müstaz'af olmayan; Ebu Bekir ve
Osman b. Affan. Yeni merhaleyi “Sana emredileni açıkça bildir.” ayeti
başlatmıştı. Artık gizlilik yoktu. Peşpeşe inen ayetler müşrikler için azabı
müjdeliyor onları korkuya salıyordu. Geçmiş kavimlerin helakından da
bahsediyordu. Kur'an. zaten bu kavimlerin kalıntıları kervan yolları
üzerindeydi. Mekki sürelerde keskin ve kesin bir dil görmekteyiz.
Ayrıntıya inmeden kıssalar da vardır içinde. Mukateleye izin yoktur. Henüz
taban oluşmamıştır zira. Dahası bu davanın banileri çetin imtihanlardan
geçmelidir. Artık Mekke'de iki kutup vardır, iki din. Dar'ün-Nedve
karşısında Erkamın evi vardı. Resul açılmak ister. Mekke’yi dışarıdan
fethetmek ister. Taif’te umduğunu bulamaz. Çünkü Mekke Medine’den
fetholunacaktır. Mekke'de İslam: Bir sistem ya İslam’dır ya değildir. İslam’a göre tarihin
motoru nastır. Şirkin değişmesi için önce insan değişmelidir. Kur'an kendini
değiştirmeyen kavimlerin helakından bahseder. Yalnız bu değişim külli bir
değişimdir. Birkaç kişinin değişmesi helaki önlemez. Mekke nasın kendini değiştirme yeridir. Önce değişim için
gerekli esaslar tesis edilmiştir. Mekke birey ve toplumu değiştirici kuralların
vazedildiği yerdir. Medine ise değişen birey ve toplumun hayatını düzenleyici
kuralların sunulduğu mekandır. Birincisi usul, ikincisi ahkamdır. Hicret: Tevhidin en önemli km. taşlarından biri de hicrettir. Hicret
Allah için Allah'a kaçıştır. Çoğu kez Kur'an-ı Kerim'de iman ve cihatla
birlikte kullanılır. Cihad gibi sürekli ve kesintisizdir. En büyük hicret
günahlardan Allah'a hicrettir. Kur'an'da iki hicretten bahsedilir: 1-) Hicret edilen yere muzaffer olarak dönülen hicret
[Medine’si olan hicret] 2-) Medine’si olmayan, geri dönülmeyen hicret. Birincisine örnek olarak Hz. Nuh, Hud, Şuayb, Lut ve Salih
(as) ları verebiliriz. İkincisine ise başta Efendimiz olmak üzere Hz. Musa
(as)'ı misal gösterebiliriz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Fetih: Hudeybiye'den iki, Mute'den bir yıl sonra Efendimiz (SAV)
komşu kabilelere haber göndererek silahlarıyla gelmelerini istedi. Sefer
vardı ama kimse yönünü bilmiyordu. Sekiz yıldır Medine’deydi. İslam site devletini kurmuştu.
l0.000 asker toplayacak seviyeye gelinmişti. Yolda sayı 12.000'e ulaştı. 12.000 kişilik ordu Mekke civarındaki dağların eteğine kamp
kurdu. 10.000'den fazla ateş yakıldı. Sabah girildi Mekke'ye Bu gücün
karşısında kimse duramazdı durmadı da. Bir kaç kişi müstesna. Putlar yıkıldı,
temizlendi Kabe. Eman herkese verildi. Bir ekin gibi filizini çıkardı tevhid Mekke'de, yavaş yavaş boy attı. Medine'de güçlendi. Kalınlaştı ve gövdesi üstünde yükseldi. İşte Bilal Kabe'nin damında tevhidi ilan ederken onu ekenler sulayanlar seviniyor ve kafirler de öfkelerinden kendilerini yiyorlardı. |