|
MİSYONERLER
VE TARİHÇELERİ Yazar : Prof. Dr. Mustafa Halidi- Dr. Ömer Ferruh Yayınevi : Altın Kitaplar Yayınevi Baskı : İstanbul / 1991 / 179 shf.
BU KİTAP (Suriye İncil Koleji) Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden
mezun olan Prof. Dr. Mustafa Halidi ve Dr. Ömer Ferruh bu çalışmaya 1944'de
başlıyorlar. Kendileri misyoner okulundan mezun oldukları için, işin içyüzünü
daha iyi biliyorlar. Kitap1954'de basılıyor. Müslümanlar bu tarihlerde
misyonerlerin oyunlarını daha iyi görüyorlar ve tuzağa artık düşmüyorlar. Ama
içinizdekileri temizlemek ise uzun mesele. Misyonerlik, emperyalizm için
kullanılan bir araçtır. Emperyalist devletler nüfuzlarını artırmak için dini
alet etmişlerdir. GİRİŞ SÖMÜRGECİLERİN AJANI İKİNCİ KUŞAK YERLİDİR ARTIK Misyonerlik, haçlı seferlerinin cephe değiştirmiş ve
süreklilik kazanmış biçimidir. En son ABD.'nin Saddam'ı gizlice kışkırtarak
Kuveyt'e saldırtıp, daha sonra da kendisinin barış havarisi olarak Suudi
Arabistan'a 4.000. askerle inmesi, doğrusu, bizleri şaşırtmadı. Çünkü Haçlı
Seferleri barış adına yapılıyordu. Gaye zengin Petrol yataklarına sahip
olmaktı. İngiliz misyoner teşkilatlarının Osmanlı ile ilgisi XVIII.
asrın ortalarına doğru Moravya Kilisesi'nin çalışmaları ile başlar. Kilise,
İran, Mısır ve Habeşistan halkını Hıristiyan etmek için uğraşmış, fakat
netîce alamamıştır. CMS'nin 1903 raporlarına göre Orta-Doğu' da 141 misyoner,
183 yerli yardımcı, 3 muhabir, 75 okul, 4600 talebe vardı. Bugünkü sayıları
1.500.000.'dir. Amerikan Board Şirketi'nin merkezi Malta adasında idi ve
modern imkanlarla çalışıyor, misyonerlik yapıyordu. Misyonerler, târihten bugüne metot değiştirerek
süregelmişlerdir. Türkiye'de misyonerler Atatürk'ü amaçlarına alet
etmişlerdir. Dejenere edilmiş Müslüman ailelere hastalıklarının iyileşeceği
iddiası ile Fener Rum Patrikhanesi'nde Haç çıkarttırılıyordu. XIX. Yüzyılda
misyonerlik faâliyetlerini hızlandıran Cizvitlerin Suriye'deki misyonerlik
faaliyetlerinin odak noktasını sağlık merkezleri teşkil ediyordu. Gezici
doktorlar etkin rol oynuyorlardı ve doktorlar hastalara “Gerçek şifa veren
İsa'dır” diyorlardı. “Hemşire” in tarifi yapılırken “Hemşire, yalnız
hastaların acısını hafifletmek için uğraşmaz, aynı zamanda İsa'nın risaletini
de onlara anlatmaya çalışır”. Yabancı okulların adları bile misyoner adları idi. Saint
Benoit Kız ve Erkek Lisesi, Saint George Kız Lisesi gibi. I. Dünya Savaşı
sırasında cephelerde yaralanan Osmanlı askerlerine şahâdet şerbeti içmek
üzere iken, Hıristiyanlığı telkin etmek isteyen misyoner hemşire Florance
Nightingale adına hemşire yüksek okulu açıp, İÜ'ne bağlamak, Türk milleti
adına ne büyük züldür. Misyonerler yedi. yüzyıl önce Şark Dilleri Enstitüsü
kurup, Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca eğitimini şart koşuyor. Fakat Türkiye'de
hâlâ Osmanlıca'nın ders olarak konulmasına müsaade edilmiyor. NEYİN 500. YILI KUTLANIYOR? Yahudî'ler Endülüs’ten 1492'de Batının engizisyonundan
kaçıp, Türkiye'ye sığınmalarının 500. yıldönümü, 1992'de kutlanırken,
unutulmamalı ki, 1492, Grenada’nın düştüğü yıldır. Bu tarihte koskoca Endülüs
yakılıp-yok edilmiştir. Her şey yerle bir edilmiş, taş üstüne taş
bırakılmamıştır. Endülüs'e ağıtta, ülkesini kaybedip ağlayan Emir'e, annesi
şöyle seslenir: “Ülkesi için erkekler gibi dövüşmeyenlere, kadınlar gibi ağlamak
düşer. Ağla!” Misyonerlerin ağına sırasıyla, Rum, Ermeni ve Yahudî'ler
düştüler ve misyonerler, Rotarian, Lions, körler sağırlar, ortopedik
özürlüler çatısı altında toplandılar. Oryantalizm, diğer adlarıyla, Şarkiyatçılık veya
Müsteşriklik misyonerlikle birlikte doğmuş ve misyonerliğin yan kolu olarak
çalışmıştır. Oryantalizm üzerine Prof. Dr. Suat YILDIRIM: “Siyasi sömürge
dönemi bitmiştir. Fakat Batı, yaptığı zulüm ve sömürünün tepkisini hesap
ettiğinden, Müslüman'ların eline fırsat geçmesinden korkmaktadır. Bunu
önlemek için, oryantaliste ihtiyacı vardır; Müslümanların dinlerine ve
medeniyetlerine ait şüphe uyandırmak, onları bölmek, uyutmak, petrolün elde
tutulması gibi...”. Emperyalizm hakkında Hekimoğlu İsmail: “Bu kelime, her
şeyiyle Avrupa'nın malıdır. Emperyalizm sadece sınırların genişletilmesi
değil, devletlerin servetlerini gasp, milletleri esir etmektir. Teknoloji,
ekonomik emperyalizmi doğurdu. Emperyalizmin motor gücü ideolojilerdir.
Müslümanlar elbiseleriyle, yemek tarzlarıyla, yaşama biçimleriyle istila
edilmişlerdir”. İstanbul'daki Patrikhane hep başa bela olmuştur. 2 Temmuz
1990'da Amerika'ya giden Patrik Dimitrios, ABD'de devlet töreni ile
karşılanmıştır. Oysa daha önce TC. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, ABD ziyaretinde
verdiği resepsiyonda en alt seviyede temsil edilmiştir. TC. Başbakanı T. Özal
bir albay tarafından karşılanmıştır. Yılbaşı kutlamaları, Noel Baba şenlik ve
hediyelerinin Müslüman ülkelerde gelenekleşmesi, misyonerlerin başarıya
ulaştığının ifadesi olmuştur. MİSYONERLER PARAYI NEREDEN BULUYORLAR? Misyoner olmak için şartların en mühimi, Londra'daki
Misyoner Cemiyeti Mektebi'nde tahsil görerek, yüksek derecede diploma
almaktır. Kendilerine bütün Avrupa'da her türlü destek çıkılıyordu ve
gittikleri yerlerde en lüks hayatı yaşıyorlardı. Doç. Dr. İhsan Süreyya Sırma
1985'de kendisine Bayburt'ta: “Hocam! Bu bir Alman'dır; Müslüman olmuş. Adı
da Alaaddin'dir” demeleri ve neticede şüphelenerek Almanya'da odasında
yapılan aramada misyonerlikle alakalı çeşitli dokümanlar bulunmuş ve ajan
olduğu ortaya çıkmıştır. ULUSLARARASI SOS. ÇOCUK KÖYLERİ Şu an 280 SOS. Çocuk Köyü bulunmaktadır. Çoğu İslam
ülkelerindedir. Türkiye'de Menderes döneminden beri faaliyet göstermişler
fakat bir türlü muvaffak olamamışlardı. Nihayet “Türkiye Korunmaya Muhtaç
Çocuklar Vakfı”nı kurarak, Bolluca'da 52 dönümlük arazi üzerine 1990 yılında
13 villa ile faaliyetlerine başlamışlardır. Misyonerler, sömürgecilerin keşif kollarıdır. Şu an ön
planda olan, ekonomi, siyaset ve eğitimdir. İslam ülkeleri ve üçüncü dünya ülkelerinin
tümünü adeta işgal eden ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER, çağdaş misyonerlerin üslendiği
eğitim kurumlarıdır İlaç sanayiine gelince, Dünya Sağlık Teşkilatı, tüm
hastalıklar için 700 çeşit ilaç kullanılmasını prensip olarak önerirken,
İslam ülkelerinde bu sayı 20.000.'e çıkmaktadır. Kendi ülkelerinde kobay
olarak fareyi kullanırken, İslam ülkelerinde ise insanları kullanmışlardır. Müslüman ülkelerdeki Batı yanlısı yönetici ve yazarların
İslam'a saldırırken kullandıkları malzemelerin hepsi, misyonerlerin İslam'a
saldırmak için sunduğu malzemelerdir; gericilik, irtica, kadın köleliği vb
TRT ve özel kanalların çoğu bilerek veya bilmeyerek Hıristiyanlık ve Siyonizm
propagandası yapan filmler yayınlamaktadırlar; Küçük Ev, He-Man, Şahin
Tepesi, Flamingo Yolu, Dallas dizileri gibi. Türkiye bu son yıllarda
İmam-Hatip, başörtüsü, yurt, cami, okul, alim, zikir, toplantı, bazen bir
öğretmenin kavgasını çok verdi. 25.4.1990 tarihinde Almanya'nın Essen şehrindeki Türk
konsolosluğu, bir hanımı, başı örtülü ve çarşaflı olduğu için konsolosluğa
almamışlardır. Müslüman olan Regina'nın avukatı, mahkemede hakime:
“Hıristiyanlıkta rahibeler, kutsal kadın olarak tanımlanır. İslam ise,
İslam'a itaat eden bütün kadınları kutsal addetmiştir”. demiştir. 1991'de M. Ü. Fizik bölümünde okuyan bir arkadaşımıza
yabancı hocaların yazın köylerine kadar gelmesi... Temmuz 1990'da Arçelik' in Eskişehir fabrikasında, bir
mühendis, bir şef, bir ustabaşı namaz kıldıkları için işten çıkarılmışlardır
ve askeriyeden atılanların sayısı ise oldukça yüksektir. MİSYONERLİĞİN KISA TARİHÇESİ Misyonerlerin kendi milletlerinin parmakları ve ülkelerinin
casusları oldukları unutulmamalıdır. Misyonerlerden bazıları İslam edebiyatı
ve ilimleriyle meşgul oluyorlar. Onların bu husustaki gayeleri, sadece
doğruların içinde bir aşağılık kompleksi, ruhi bir tesanütsüzlük doğurmak ve
onları bu yoldan maddeci batı medeniyetine boyun eğdirmeye doğru sevk
etmektir. MİSYONERLİGİN İÇYÜZÜ Batı dünyasını incelediğimizde, manevi değerlere ehemmiyet
vermeyen, materyalist ve hiç bir dîne inanmayan, azgın bir alem buluruz. Emin
Reyhani'nin de dediği gibi, petrole, altına ve madene tapan Amerika, dünyanın
yarısını manevi hayata ve dinden gelen bir barışa daveti gaye edinen
misyonerlerle işgal etmiştir. Yeryüzünün dört bir yanına dağılan misyonerler,
biraz seyahat, biraz macera, çevresindekilere tahakküm gibi sebeplerle de
gidiyorlardı. İslâm'a karşı bu korkunç düşmanlığın esas sebebi, ondaki
gizli kuvvettir. misyonerler, İslam devletleri arasında birleşme
hareketlerini engellemede büyük rol oynamışlardır. Avrupalıların
politikalarının gerçek yüzü, Batılı devletlerin, Doğulu devletleri köle
yapmak arzu etmek istemeleridir. Misyonerler, yazdıkları yüzlerce eserde, İslamiyet'in bütün
prensipleriyle alay etmekten çekinmiyorlar. Böylece yüz kızartıcı
bilgisizliklerini teşhir ediyorlar. Yazar, Avrupa'da iken, bir grup
misyonerler tartışıyor ve o misyonerlerin Peygamberimize karşı söylediği
sözler... Resmi misyoner belgelerinde Müslümanları Hıristiyanlık
saflarına katmayı başaramadıklarını, misyonerler de itiraf ediyorlar. Bunun
için misyonerler, Müslümanların inançlarını sarsmak yolunda “insani (!)”
çalışmalara kanaat getirdiler. MİSYONERLERİN YETİŞTİRİLMESİ Onlara, Doğunun ruhunu anlatacak hususiyette hazırlanmış
programlar tatbik edilir. İspanya, Paris ve Roma'da bu tür okullar vardır.
Misyonerler bütün yolları gayeleri uğrunda kullandılar. Bütün içtimai
münasebetleri istismar ettiler, doktorluk, eğitim vb Misyonerler, Hıristiyanlık inancına zıt olan prensipleri
kabul etmek için hazırlanmayı kendilerine gerekli buluyorlardı. Mesela “İsa,
Allah'ın oğludur” sözünü her yerde kullanmıyorlardı. JOHN MOTT, 1910 yılında.,dünya ülkelerinde bulunan 150
misyoner derneğinin delegeleriyle Edinburg'da bir misyonerlik kongresi
yapılınca çok seviniyor. Her ülkenin misyonerlik çalışmalarında kendilerine
göre hedefleri ve gayeleri vardır. Misyonerler, Osmanlı'da dirlik
bırakmamışlardır, yabancılar vergi dahi vermemişlerdir. Misyonerler
inatçıdır. Doktorluk, misyonerlerin bir hilesidir. “İnsanın olduğu yerde,
acılar da vardır. Acıların olduğu yerde doktorluğa ihtiyaç vardır. Doktorluğa
ihtiyaç olan yerde de, misyonerlik için uygun bir fırsat vardır. Misyoner,
acıları daima istismar etmiştir. *Misyoner pirinç verip, çocuk alıyor. *Misyonerlerin amacı din değildir. *İkonomos'un torunları, Müslüman Türk'ü gagalıyor. 6 Temmuz 1770'de Cezayirli Hasan Paşa, Çeşme'de Rus ve
İngiliz'lerle savaşıp yaralandığında, tesadüfen papazın evine düşer ve papaz
ona yardım eder. Hasan Paşanın vezir olduğunu öğrenince, ondan taviz koparır
ve papaz okulu açılmasına müsaade alır. Yıllar sonra bu okulda Türk'lere
karşı düşmanlık aşılanmaya başlanır ve yıllar sonra Alibey Adası'ndaki papaz
okulu, Türk'lere tuzak hazırlar ve ilk Rum-Türk düşmanlığı burada başlar. *Yetmiş dokuzuncu plan Diğer planların özeti sayılabilir. Pitzipios'a aittir.
Târih: 1860'dır. Bir Yunanlı olan bu şahıs, çok hayalperesttir. Bazıları: 1-İstanbul'un Doğu Müttefikleri'nin merkezi olması, 2-Şu devletlerin kurulması: Eflak, Boğdan, Sırp, Bulgar, Bosna, Arnavutluk, Mora, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Ermenistan ve daha niceleri. |