|
YÖNETİMDE
32 ALTIN KURAL Yazar : Richard R. CONORROE Yayınevi : İlgi Baskı : İstanbul / 1989 / 198 shf. Bölüm 1 Başarınızı en fazla etkileyecek kişiler seçin; onları
doğrudan etkileyecek, kişisel Kitap olarak ve sürekli irtibat halinde bulunun Bu kitabın iki hedefi var; Önce herkesin, meslek hayatında sık sık yaptığı hataları
göstererek uyarılarda bulunmak İkincisi, yönetimde 32 altın kuralı, özellikle iş hayatında
fazla tecrübesi olmayan genç kadın ve erkekler için yazdım. Her işte, kilit noktası olan kişiler vardır. sizi
engelleyebilecek, ya da başarıya itebilecek tanıdık kişiler...Bunlar sizi
bazen zirveye çıkarır, bazen mahveder. İş hayatında iki tür tanıdık ayırt edilir: Kendi düzeyindeki tanıdıklar: Gücünüzü kaybetmeden bulduğunuz mevkide kalmanıza yardım
ederler. Yüksek düzeydeki tanıdıklar: İlerlemenize yardımcı olurlar İş ilişkileri, evlilikten çok aşk maceralarına benzer. Çiçek
açar ve solar. Bazen tekrar çiçek açtığı, yada tamamen öldüğü olur BÖLÜM 2 Şu andaki durumunuzun, yarın hatta bugün değişmeyeceğini
sanmayın. İş hayatı, elinizde tuttuğunuz bir prizmaya benzer; Görüntü
sürekli olarak değişir. İş hayatındaki çalkantılar sizi pasif olmaktan kurtarır,
fırsatlar yaratır. Bunlar bir bakıma, işinizin tuzu biberidir. Seçiminizi yapın. Kırk yılda bir değişiklik görülen
mesleklerden birini seçebilirsiniz yada her telefon konuşmasının, her gelen
mektubun küçük bir serüven anlamına geldiği bir iş bulabilirsiniz. Ama
işlerin hiç değişmediği bir meslek bulamazsınız. “İşler hep aynı!..” deyişi, gerçekle çelişkiye düşmektedir.
İşler asla hep aynı değildir. BÖLÜM 3 Mesleğiniz ne olursa olsun, kendinizi bir satıcı olarak
görün İş hayatına girdiyseniz, artık siz bir satıcısınız. Mühendis, müdür yardımcısı, fabrika yöneticisi, sekreter,
marangoz, kimyager, stilist, başkan yardımcısı olabilirsiniz. Bütün bunların
hiç önemi yok. Siz, yinede bir satıcısınız. Her Allah’ın günü, bütün bir gün boyunca diğer insanlara,
kendi fikirlerinizi şirketinizin veya başkalarının fikirlerini ve hepsinden
önemlisi, onlara kendinizi satıyorsunuz. Bir satıcı olarak hiç yeteneğiniz olmadığını
söyleyebilirsiniz. Bu hiç önemli değil. Zaten satıcılık yapanların çoğunda,
ya pek az satıcılık yeteneği vardır yada hiç yoktur, yinede çoğu başarılıdır. Burada sözüne ettiğimiz satış şekli, yetenekten çok
davranışlarla ilgili. İlk izlenimlerin kalıcı olmasının bir nedeni vardır. Birisi
sizinle karşı karşıya geldiğinde hakkınızda hemen bilgi edinir. Onda
bıraktığınız izlenimleri bilinçli bir şekilde sınıflandıramaz, ama, yinede o
izlenimi alır ve bir yere saklar. Elinizi sıkarken, gücünüzü hisseder, sesinizin cesaret
yansıtıp yansıtmadığını duyar, yürümenize bakar. Kendinizi paketleyiş biçiminizle ona pek çok bilgi
verirsiniz. Giyiminize ve bakımlı olup olmayışınıza göre, sizin düzenli veya
düzensiz, rahat yada sinirli, resmi veya samimi, tutucu veya yeniliklere açık
bir insan olduğunuza karar verir. Kişinin masası, çalışma odası, yada bürosu, onun hakkında
neler ortaya koyar, bir bilseniz şaşırırsınız. Kendisi içeride yokken bile
birinin bürosuna girerek, onun hakkında bir hayli bilgi edinebilirsiniz.
Bürosu bir çalışma yeri olarak mı, yoksa bir vitrin gibi mi düzenlenmiş?
Yoksa her iki durumda bu büro için geçerlimi? Oda, sahibinin özelliğini
yansıtacak şekilde zevkle ve kişisel olarak mı döşenmiş? Yoksa yalnızca
dekoratörün zevkini yansıtan lüks ve ultra modern bürolardan birimi. Yine
aynı şekilde bir büronun genel görüntüsüne bakarak, buranın işinden nefret
eden biri tarafından mı, yoksa işini çok seven biri tarafından mı
kullanıldığını anlarsınız. BÖLÜM 4 Yapıp söylediklerinizin gelecekte ki sonuçlarını daima
düşünün. İş hayatı, satın alanlar ve satanlardan oluşur. Hiç
unutmamanız gereken başka bir kural: “Satanlar, alanlardan daima daha çok
kazanır.!” Önemli bir nokta: “ İnsanlar kendilerine bir şeylerin
satılmasından hoşlanır.” İyi pazarlamacıyı kendilerine bir şey satmak için
dil dökerken görmek onları mutlu eder. İnandıkları bir satıcıdan bir şey
almaya da bayılırlar. Alıcılar, kendilerinin kaptan olduklarını sanırlar. Bırakın
öyle sansınlar. Her iyi satıcı, aslında kendisinin kaptan olduğunu bilir. Bu nedenle satıcı olun, yada en azından kendinizi öyle
görün. İş hayatındaki önemli kişiler, kendilerine ilgi gösterilmesine alışıktır.
Bunun beklerler. Önemsiz olanlar, sıradan işleri yapan küçük memurlar bu
ilgiye alışık değildir ve bir insan olarak onları fark etmenizi takdirle
karşılarlar. Sekreterler,..laboratuar asistanları.. santral memureleri..
getir götür işini yapanlar.. dosya memurları.. İş hayatında küçük adam denen
kişilerin hepsi.. onlarla dost olun, ilgilenin!onları dinleyin ve isimlerini
hatırlayın. Sırf birgün size yardım ederler diye yapmayın bunu; ama bir gün
size yardım edebilirler diye yapın. Sözgelimi, iş hayatının en kötü yönlerinden biri, işten adam
çıkartmaktır. Ama bu işi doğru düzgün yapabiliyorsanız, bu olumsuz tecrübenin
üzücü yanları ortadan kaldırılabilir. Birisini işten atmak için geçerli
nedenleriniz varsa, ve bu nedenleri ona açık ve tartışılması güç bir dille
anlatırsanız, işten atılan kişi genellikle cesur bir tavırla kaderine razı
olur. Aslında pek çok kişinin, kin duymadan ve gönül rahatlığıyla işten
atılmayı kabullenmesi şaşırtıcıdır. Yanlış işte çalışanların çoğu bunu bilir.
Gururunu incitmeden ve yeteneklerini hangi yöne sevk etmesi gerektiğini
tavsiye ederek onu işten çıkarırsanız, düşman değil dost kazanırsınız. Daha
sonra iş hayatında tekrar karşınıza çıktıklarında, mesleklerinde yaptığınız
buy küçük ameliyat için size teşekkür bile ederler. Elbette mesleğinizdeki her şey gibi, hedefleriniz de
değişecektir. Büyük bir ihtimalle hedeflerinizi sürekli gözden geçirip
geliştiriyorsunuz. Bu değişim sürekli ve hızlı olabilir, ama tıpkı büyüyen
çocuktaki gibi her gün görülen değişiklikler fark edilmez. O yüzden uzun
vadeli hedeflerinizi belirli sürelerde gözden geçirin. Her yıl mutlaka, ama
tercihen her altı ayda, ya da üç ayda bir... Hedefleriniz az da olsa değişmiş ise, şimdiki
faaliyetlerinizi gözden geçirin!Şu an yapmakta olduğunuz şeyleri, gelecekte olmasını
istediklerinize uygun hale getirin. İş hayatında iyimser olmak ne kadar kolaydır. Ama bu
iyimserlik insana uzun vadede ne kadar pahalıya mal olur. BÖLÜM 5 İş hayatında mevki her şey değildir. (fakat kısmen) Açık konuşalım. Mevki demek, güç demektir. Çoğu zaman
yeteneğin yerini de alır. Bir mevki, diğerlerine oranla daha iyi, ya da daha kötü
olabilir. Siz yanlış mevkide iseniz, başka biri doğru mevkidedir. Şansınıza
küsün!Sizden yararlanır ya da harcar Bir kaç şey bir araya gelerek mevkiinizi belirler. Önce organizasyondaki seviyeniz. Sonra, boyut. Hemen ardından, yaptığınız işler gelir. Mevkiinizi saptayan etkenlerden biri de şöhretinizidir. İş
hayatında başarılı biri olarak tanınmak, sizi üst mevkilere getirir. Mucize eseri, tamamen yetenekli yöneticilerin çalış tığı bir
şirketi gözünüzün önüne getirin. Bu şirket içlerinde yeteneksiz bulunmadığı
için, akıl almaz boyutlara ulaşır ve büyür. O zaman işe yeniden çok sayıda
yönetici almak gerekir. Doğal olarak bunların çoğu da yetersiz kişiler olur.
Böylece oran yeniden dengelenecek ve vaizler yine endişelenmeye
başlayacaktır. Yetersiz kişilerin en korktukları şey, yetenekli astlardır. Üstünüzden daha yetenekli iseniz, doğal olarak ona karşı kin
duyar ve bunu başkalarına da belli edersiniz. Böylece kendi kendinizi
yenilgiye uğratmış olursunuz. Burada işin sırrı, öyle olmadığı halde patronunuzu çevreye
iyi göstermektir. Bu sizi kahretse bile. Seçenek bir: Öfkenizi
dışarıya vurursunuz. Ama bu hem sizi, hem de üstünüzü kötü durumda bırakır.
İkiniz de, kendinizi savunma gereği duyarsınız. Daha yüksek mevkidekiler,
sizinle çalışma konusunda kuşkuya düşerler. Seçenek iki: Yutkunur,
duyduklarınızı ve düşündüklerinizi içinize atarsınız. Kendinizi
başkalarına ittirerek ve başkalarının sizi çekmesini sağlayarak, terfi
edebilirsiniz. Bunu da, ancak sizin ilerlemenizi isteyenler varsa
başarabilirsiniz. Üstlerinizin, ilerlemenizi istemesi için, onları çevreye
iyi olarak tanıtın. BÖLÜM 6 Başkalarından daha iyi yaptığınız işleri keşfedin Pek çok kişi iş hayatında, yeteneklerini doğru düzgün
kullanmaz. En iyi yapabildikleri işlerde çalışmak yerine, başka yönlere
giderler. O yüzden de, başarı kırıntılarıyla yetinmek zorunda kalırlar. Aynı
şey şirketler için de geçerlidir. Çok başarılı kişiler, genellikle başkalarından ne daha zeki
ne de daha yeteneklidir. Hepsinin sırrı, sınırlı zekalarını ve yeteneklerini
en iyi şekilde kullanmayı bilmelidir. Bunlar, başarılı olduklarından zamanla
tecrübelerini de artırırlar. En iyi olduğunuz konulardan uzaklaştığınız anda, sizin için
çok önemli olan rekabet avantajınızı kaybedersiniz. Zayıf yanlarınızı
yenseniz bile, bir amatör olmaktan öteye gidemezsiniz. Daha başarılı, daha
zengin, daha mutlu ve güven içinde olabileceğiniz konularda uzmanlaşın! İşin üzücü yanı, pek çok kişi (ve şirket), gerçek
yeteneklerinin ne olduğunun farkında bile değildir. Diyelim ki çiftçilere rüzgar gülü satıp başarılı oldunuz. O
yüzden çok iyi bir pazarlamacı olduğunuza karar veriyorsunuz. Sanayi
fabrikalarına makine aksamı satmaya başlıyor ve işin altından kalkamıyorsunuz. Neden? Bir düşünün!Belki, siz özellikle çiftçilere satış
yapma konusunda beceriklisiniz. Öyle ise, başarıyı, traktör ya da diğer tarım
makinelerinin pazarlamasında armalısınız. Dünyadaki en iyi sanayi makineleri
pazarlamacısı olduğunuzu da aklınızdan çıkarmanız gerek. Önce, gerçek yeteneklerinizi
ve sınırlarınızı bilin. Bu da, deneyip, hata yaparak, kendinizi dürüstçe
değerlendirerek olur. İkincisi, tamamen
neyi iyi yapıyorsanız, ona dayanarak kişisel bir plan yapın. Herkesten daha
iyi yapabileceğiniz bir işe girin. Mesleğinizi değiştirmeyin. Bu yalnızca
mevki ve zaman kaybına neden olur. Üçüncüsü, öğrenmeyi, tecrübe
edinmeyi sürdürün. Dördüncüsü, iş
hayatında başarılı olmak için vazgeçilmez becerilerden birini kazanın . Üstün insanları bulabilme yeteneği gibi. Sorumluluklarınız
arttıkça, zayıf olduğunuz alanlarda başarılı olan kişilere yaslanmayı öğrenin
Beşincisi, asla
sınırlarınızı unutmayın. Mükemmel olduğunuz alanlarda, gereğinden fazla
başarılı olduğunuzu göreceksiniz. Zayıf olduğunuz alanlarda ise, başarı
aramanıza hiç gerek yok. İnsanda, yeni alanlardan kendini deneyerek tecrübe
kazanma eğilimi vardır. Yıllar önce Perry Como için bir dizi televizyon
programı düşünülüyordu. Prodüktör, bir dizi dans, şaka ve konuk yıldızlar
tasarlamıştı. Perry Como ‘ya böyle bir tasarının beğenilip beğenilmeyeceği
soruldu. Como her zamanki rahat tavrıyla cevap verdi: “Beğenilmezse, ben de şarkı söylerim. Nasıl olsa şarkılarımı
beğeniyorlar.”Anlaşılan Perry Como, iş hayatındaki başarı yollarını iyi
biliyordu BÖLÜM 7 Kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğiniz şeyleri arkasından
söylemeyin. Alay, kinaye ve iğnelemeler iş hayatının küçük tuzaklarıdır.
Durmayın, patronunuza rakibi hakkında üstü kapalı, hoş olmayan bir yorumda
bulunun!Ne olacağını göreceksiniz. Belki patronunuzun gözünde adamı
küçültmeyi başaracaksınız. Ama bakın kendinize ne yaptınız, Patronunuz,
bilinçli ya da bilinç altında, aynı yöntemi kendisi için de kullanılıp
kullanılmadığını merak edecek ve sizden kuşku duymaya başlayacaktır. İş hayatında dedikodu eğlenceli olabilir-bu kadar çok
yapıldığına göre, mutlaka eğlenceli olmalı-ama bu, bedeli pahalı olan bir
lükstür. Dedikodu, boşuna zaman harcatan, insanın sinirlerini bozan,
enerjisini tüketen bir şeydir. Üstelik dedikodu yapan kişinin, zayıf
karakterli ve kendine güveni olmayan biri olduğunu gösterir. Güçlü bir insanın ilgisini çekip taktirini kazanmanın basit
yollarından biri de, hem yüzüne kaşı hem de arkasından hak ettiği saygı ve
içtenlikle davranmaktır. Başarılıysanız, mutlaka arkanızdan konuşulacaktır. Misillemeye
kalkışmayın. Dedikodu, iş hayatının en ucuz oyunudur. BÖLÜM 8 Her felakette zaferin tohumlarını ve her zaferde felaketin
felaketin tohumlarını arayın. İş hayatında bazı insanlar çok şanslıdır. İşten atıldıkları,
önemli bir müşteriyi kaybettikleri, uygulamaya konulan fikirleri
başarısızlığa uğradığı, ya da insanı kahreden bir yenilgi yaşadıkları anda,
bunun yararını görürüler. Yenilgi, ortada bir hata olduğunu gösterir. Olmasaydı,
yenilmezdiniz. Durumunuz en azından tedbirsiz davrandığınızı gösterir. Tamam!
Ortada bir hata varsa, şimdi değişiklik yapmanın tam zamanı Büyük bir
yenilgiden sağ çıkıp, geri dönüş yaptınızsa, pek çok yönden daha güçlü
olduğunuzu göreceksiniz. Yenilginin yıkıntıları arasından, daha büyük bir
zaferin malzemesini bile çıkartabilirsiniz. Tabi kazanmasını bilen bir kişi
iseniz. Felaketi başarıya döndürmek için yapılacak üç şey vardır: Birincisi: Felakete karşı hazırlıklı olun. İkincisi: Felaketin neden olduğunu araştırın Üçüncüsü: Karşı saldırıya geçin! Bir daha felaketle karşı karşıya kaldığınızda, kuyruğunuzu
bacaklarınızın arasına sıkıştırma duygusuyla mücadele edin. Gurura, şerefe
aldırmadan parçaları bir araya koymanın yollarını arayın. Belki bu yeni yol
sizi daha ileriye götürecektir. BÖLÜM 9 Yalan söylemeyin doğruyu söyleyemiyorsanız, susun. Yalan
söylemeye başladığınız anda yok olmaya mahkumsunuz. Bir düşünün: iş hayatında doğruyu söyleyen o kadar az kişi
var ki! Onlardan biri olmak, sizi özel biri haline getirir. Her zaman doğruyu
söylemek, cesaret isteyen bir iştir. Doğrusu, böyle bir üne sahip olmak,
zaman alır. Çevrenizde doğru söyleyen biri olarak ün yapmanız için, kendinizi
sık sık “ateş altında “ kanıtlamak zorunda kalırsınız. Ama ulaşacağınız sonuç
çabalarınıza değecektir. İşin kötüsü, hepsi olmasa da, yalancıların çoğu, başkalarına
olduğu kadar kendilerine de yalan söyler. Çoğu, bu korkunç hastalığa
yakalandığından habersiz yaşamını sürdürür. İş hayatında, uydurukçuların olduğu gibi, yalancıların da
birkaç türü vardır. Patolojik yalancılar, yalan söylemeyi huy haline getirmiş
yalancılar, sadece baskı altında yalan söyleyenler, arada sırada küçük
yalanlara başvuranlar, komplocu yalancılar bunlar arasında sayılabilir. Her
grup yalanlarını geçerli göstermek, açıklamak, hatta böbürlenmek için ayrı
ayrı yöntemlere başvurur. Yalancıyı tanımlamak kolaydır. Gerçeğe saygısı olmayan ve
sık sık doğrudan uzaklaşan kişidir Doğruyu işine geldiğinde, ya da kırk yılda bir aklına
estiğinde söyler. BÖLÜM 10 Kimseden sır tutmasını beklemeyin. Sır diye bir şey yoktur. Çalıştığınız işletmede hiçbir sırrın kutsal olmadığını
kanıtlamaya çalışacağım. İşte size bir deney. Bulunduğunuz şirketin size çok
uzak bölümlerinde çalışan birine, kendinize ait masum bir sır söyleyin. Hani
şu önemsiz sırlardan birini. Sonra söylediklerinizin ne kadar zamanda
kulağınıza geleceğini beklemeye başlayın. Bu deneyle “anten “gücünüzü ölçmüş
olursunuz. Çoğu sırlar, süpersonik hızla yol alır. Sırrınız kulağınıza
çabucak gelmiş ise, yanlış frekansı açmış olmalısınız. Başkaları olup
bitenleri biliyor da siz bilmiyorsanız, başınız gerçekten dertte demektir. Kimsenin sır tutmadığını aklınızdan çıkarmayın. Bunu
bildiğinize göre, bu bilgiyi yarınıza kullanabilirsiniz. Bunun da dört yolu
vardır; önce sırrınız olmasın .İkincisi sırrınızı açtığınız kişilerin sayısı
asla beşi geçmemeli. Bu sayı beşin üstündeyse, hayatınızı herkesin önüne
sermiş sayılırsınız. Üçüncüsü “sırları” ustaca bir haberleşme yolu olarak
kullanın. Genç bir yönetici adayı olduğunuzu farz edelim. Patronunuza, -ona
söylemeden- kendinizi geliştirmek için gece kurslarına başladığınızı anlatmak
istiyorsunuz. Bunun için patronun sekreteriyle arkadaş olan bir sekreterle
konuşmanız yeter. Sekretere bu kurslara katıldığınızı ve tamamlayana kadar
patrona söylemek istemediğinizi anlatın. O gece patronunuzun ne kadar azimli
ve çalışkan biri olduğunuzdan haberdar olduğundan emin, rahat rahat kurs
öğretmenini dinleyebilirsiniz. Dördüncüsü “sırları bilgi toplamak için
kullanın. Bürodaki dedikoducuları dinleyin. Kısa zamanda iyi bir ajan
olabilirsiniz. BÖLÜM 11 İnsanlar üzerinde bahse girin, ama kaybetmeye hazırlıklı
olun. İş hayatında üzerine bahse girdiğiniz kişilerin çoğu
kaybettirecektir. Aman bu, bahse girmekten vazgeçmeniz için yeterli bir neden
değildir. Bahse girmediğiniz takdirde zaten otomatikman kaybetmiş
sayılırsınız. Bahse girerseniz, üzerine oynadığınız kişilerin pek azı
başaracaktır. Fakat bu kazanan pek az kişinin size kazandırdığı,
kayıplarınızı telafi etmeye yetecektir. BÖLÜM 12 Çözülmesi imkansız görünen sorunlar günlük işlerinizi alt
üst etmez; onlar günlük işlerin ta kendisidir. “İş hayatında herkesin kafasında canlandırdığı mükemmel bir
çalışma modeli vardır. Düzenli, tutarlı, yardımlaşmalı, sorunsuz... Hemen herkesin görevi de, işleri bu hayale uydurmaya
çalışmaktır. Şimdiye kadar bunu başaran biri çıkmamıştır ama, sonunda
sinirleri bozulup ülser olanlar oldukça çoktur. Başarılı bir iş adamının en
belirgin özelliği, yenilgiyi bir filozof gibi kabullenmesidir. O çözülmesi
imkansız gibi görünen sorunlarla mücadeleye devam eder, ama bu durum karşısında
hastalanmaz. BÖLÜM 13 Mümkün olduğu kadar az hata yapın. Bir tek hatanın
felaketiniz olabileceğini düşünün. Hatalar, ders almanın en kötü ve en pahalı yoludur.
Hatalarınız gerçekten büyükse, çok zeki biri olabilirsiniz: Ama bunu gösterme
fırsatı bulamazsınız. İş hayatında hata yapmak, arabayla yolda kaybolmaya benzer.
Yola çıkmadan, gözünüzü iyice açıp nereye gittiğinize baksaydınız,
kaybolmayacaktınız. Şimdi geri dönüp doğru yolu bulmanız on kat daha fazla
zaman alacaktır. BÖLÜM 14 Kişisel çıkarın asla unutmayın. İş bir tek neden yüzünden vardır:Kendisiyle uğraşan
kişilerin bazen sağlıklı bazen sağlıksız hırs ve çıkarlarını tatmin ettiği
için. Bölüm 15 Herkesin amacı farklıdır. İş hayatınızın kişisel amacını
öğrenin. İnsanlar çok garip nedenler yüzünden çalışır. İş hayatında,
paranın ötesinde onları yönlendiren şeyler de vardır. Somut ödüller, ego tatmini, toplumsal temaslar,
yapabilirliğin ifadesi, ataklık ya da yarışma arzusu, kaçış, rahatlık, görev
ve kişilikteki garip eğilimler insanları çalışmaya yönlendirir. BÖLÜM 16 Hedeflerinizin ne olduğunu iyi bilin. Hedef saptama, başarınızı etkileyebilecek en önemli
yeteneklerden biridir. Sizi amacınıza ulaştıracak olan hedefleri saptamadan,
iş hayatında bir yere varamazsınız. Stratejinizi bile tasarlayamazsınız.
Büyük bir ihtimalle saptayacağınız mantıklı hedeflere ulaşacaksınız. O yüzden
hedefleriniz bir anlam taşıyacak kadar yüksek olmalıdır. BÖLÜM 17 Sürpriz çok güçlü bir taktiktir. Onu dikkatli kullanın,
felakete neden olabilir. İş hayatında kimse sürprizlerden hoşlanmaz. Bunun bir nedeni
vardır. İş hayatında sürpriz genellikle dert demektir Zaman ve enerjinizi başkalarının size yaptıklarını ödetmek
için tüketiyorsanız iş hayatında başarılı olamazsınız. İntikam tatlı ama bu yetki size değil Tanrıya aittir. BÖLÜM 19 Düşmanlar hayatın bir gerçeğidir. İş dünyasında düşman, kin bağlamış bir arkadaş yada bir
rakiptir. Bu düşman, kendi başarısını ne kadar çok ister ise sizin
başarısızlığınızı da o kadar çok ister. İş hayatında düşmanım yok diyorsanız,
ya kendinizi aldatıyorsunuz, ya da dahi bir politikacısınız . Mecbur oluncaya kadar karar vermeyin. İş hayatında insanlar
kararlarını genellikle çok erken verirler ya da sıralamaları yanlıştır.
Verdiğiniz her karar bir çeşit fedakarlıktır. Size bir şeylere mal olmaktadır
vereceğiniz bir karar seçeneklerinizden fedakarlık etme anlamına gelebilir.
Bir şeyi yapmaya karar vermek onun dışında hiçbir şeyi yapmamak demek
olabilir. Mecbur oluncaya kadar karar vermeyin BÖLÜM 21 Önsezilerinize kulak verin. Onlar da herkesin mantığı kadar
doğrudur. Karar verebilmek için sadece gerçekleri bilmek yetmez. Bir
kararın niteliği sizin gerçeklere eklediklerinize bağlıdır. Kazandığınızda da, kaybettiğiniz de de, gülümseyerek,
çevrenize yenilmez olarak ün salın BÖLÜM 23 Verdiğiniz veya verdiğiniz sanılan bir sözü tutun. İş hayatında her gün milyonlarca insan milyonlarca şey vaat
eder. Bütün bu vaatler iş hayatını bir araya getiren ipliklerdir. Ne yazık ki
bu ipliklerin çoğu birbirine karışmış düğümlenmiş, takılmış, kısalmış ya da
kopmuştur ve ne yazık ki, iş vaadi yetersiz, güçsüz aptalca ve yarasızdır. BÖLÜM 24 Asla başkalarının da sizin kurallarınıza göre davrandığını
düşünmeyin. İş hayatını yürütenler kurallara göre hareket edenlerdir. İş
hayatında çok sayıda hırsız, yalancı, dolandırıcı, düzenbaz vardır. Bu
kişiler genellikle davranışlarını o anlık kişisel çıkarlarına göre
değiştirirler. Yine de iş hayatında çoğunlukla kurallara göre oynamaya
çalışılır. Sorun:herkesin kuralının farklı olmasıdır. BÖLÜM 25 İş denen oyunu varınızla yoğunuzla oynayın, ama hayatınız
ona bağlıymış gibi değil. Kaybınızdan birinin kazanç sağlayacağı durumlara göz yumun Sağlıklı pek çok kişi iş kanserine yakalanır. İş hayatının
yoğun faaliyetleri yaşamlarının öteki yönlerini yıkar. Bu hastalık öldürücü
olabilir ve hiç kuşkusuz işletmeler açısından da hiç iyi sonuç vermez. İş hayatında atılacak en olumlu adımlardan biri her türlü
ihtimale açık durumlara girmemektir ya da daha işin başında iken bütün açık
kapıları kapanmamak gerekir. İki numaralı adamın gücünü asla küçümsemeyin İş hayatında insanları övmek bir teşvik kaynağıdır ama bu
tür tavsiyeler iyi bir otomobilin her türlü yol koşulunda her zaman en yüksek
hızla gidebileceğini ileri sürmeye benzer. Yani ustaca kullanmayı bilmezseniz
tehlikeli ya da zararlı olabilir. Beraber çalıştığınız kişileri tartmak önemli bir kuraldır.
Bazı şirketlerin iyi elmanlar bulmak için paralarını ve zamanlarını boşa
harcadıkları da bilinen bir gerçektir. Kişileri tartabilmek için buna hiç
gerek yoktur. Sadece onlara çözmekten hoşlandıkları sorunları halletmeleri
için bir fırsat verin, yeterlidir. BÖLÜM 28 Teşekkürlerinizi belirtin, bol bol iltifat edin ama sizi
istismar etmelerine izin vermeyin. İnsanı, çözmekten hoşlandığı sorunların boyutuna göre
tartabilirsiniz. Hangi görevde olursanız olsun, görevinizi kendi ediyormuş
gibi yapın. Hangi görevde olursanız olun görevinizi kendi seviyenizdeki
biriyle rekabet ediyormuş gibi yapın. İş hayatının en olumlu ve insanı tatmin
eden yönlerinden biri yenilecek olsanız bile sizin kadar başarılı olan
biriyle rekabet ederek yeteneklerinizi geliştirebilmenizdir. BÖLÜM 31 Başarı için çok şey gereklidir, ama bunların en önemlisi
kendine güvendir. Başarı için en önemli şey kendine güvenmedir. Kanun iyi
olduğunuza inanırsanız başarırsınız demez.”İyi olduğunuza inanmazsanız
başarılı olamazsınız “ der. Başarılı olmak istiyorsanız işe kendinize
güvenerek başlayın ve cesaretinizi destekleyecek bir başarı çizelgesi
oluşturana kadar güveninizi arttırmayı sürdürün. İyi olduğunu bilen kişi daima
iyi işler yapar. BÖLÜM 32 Çok çabuk kazanmanın. İş oyununun en zevkli yanından
biridir. Pek çok kişi için iş hayatı bitmek bilmeyen can sıkıcı
mücadeleden başka bir şey değildir. İş hayatında bir işin verebileceği zengin
zevklerden yaralanmanın da bir yolu vardır. İşinize sadece iş olarak
bakmaktan vazgeçin ve onu bir spor olarak görmeye başlayın. Bu size şunları
kazandırır: 1-İşinizden büyük zevk alırsınız 2-Bağımsızlık kazanırsınız 3-İş
hayatının rekabetinden büyük zevk alırsınız 4- Büyük bir şöhret kazanırsınız Mesleğinize spor değil iş olarak bakarsanız şunları kaybedersiniz: 1- Sağlığınızı kaybedersiniz 2-Uykunuzu kaybedersiniz 3-Çalışma etkinliğinizi kaybedersiniz4-Zirveye çıkma şansınızı kaybedersiniz. |