|
OKUL BAŞARISI ’ndan HAYAT BAŞARISI’na Yazar: Doç. Dr. İlhan KASATURA Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi 1-Giriş Yazar kitabına yapmış olduğu bir otobüs yolculuğunda
yanındaki ve otobüsteki bazı ailelerle olan konuşmaları ile başlıyor. Bu
konuşmalar okul ve hayat başarısı üzerine. Devamında yazar 1970 yılında
yapmış olduğu bir anketi ve 20 yıl sonrasını anlatıyor. 1970 yılında 15-18 yaşlarında 258 lise öğrencisini içeren
bir anket yapılmış. 20 yıl sonra bu öğrencileri yazar araştırmış ve 32
kişiyle okulun geleneksel çay gününde tekrar bir araya gelip görüşmüş.
Olaylar 20 kişilik bir grup arasında geçiyor. Anket sonuçları 1970 yılında
144 ve 1990 yılında ise 32 kişi üzerinden değerlendirilmeye alınmış. Sonuçlar
rakam olarak ifade edilmiş. % olarak ifadesini kendim yaptım. Seçilen adaylar
belirli bir sosyal yaşam düzeyinde. Elde edilen sonuçlar gerçekleri yansıtma yönünden isabetli.
Sonuçlara ilişkin yazarın önerileri ve çözümleri gerçekçi görünüyor. Uygulanabilir
bir his uyandırıyor. Anket sonuçlarında genel olarak iki konu ele alınmış.
Öğrencinin okul başarısı ve okul sonrasındaki hayat başarısı. Okul hayatında
başarılı öğrenciler ve başarısız öğrencilerin bu durumlarını sağlayan
sonuçlar anketlerde ele alınarak araştırılmış. Başarı ve başarısızlık üzerine
öğretmen görüşleri alınmış. Başarı -başarısızlık üzerinde öğretmenin rolü
anlatılmış. Öğretmenlerin sorunları dile getirilmiş. Zeka durumu, aile
ilişkileri, arkadaş ilişkileri ve çevrenin başarı ve başarısızlıktaki rolü
araştırılmış. 20 yıl sonra bazı adayların bazı görüşleri: “Çağdaş yönetici bir ekip çalışmasını gerçekleştirebilen,
varılmak istenilen hedefler doğrultusunda işleri organize ederek, en verimli
sonuçların alınmasını sağlayan kişidir. Ancak tümüyle kendi görüşlerini
uygulamaya koyması, yatay ve dikey etkileşim ile bilgi alışverişini önler. Bu
nedenle iyi performans ve yaratıcılık gösteren kişilerin ödüllendirilmesi ve
görüşlerine yer verilmesinden yanayım. Bazı şirketlerde toplantılarda
gözlediğim şey, üst düzey yöneticilerin astlarına hiçbir yaratıcılık şansı
tanımadıklarıdır.” “İnsanın başkaları üzerinde bıraktığı etkileri bilmesi bence
başarılı olabilmek için atılacak en önemli adımlardan biri.” 2- Yirmi Yıl Sonra Yapılan Anket Sonuçları Ve İçeriği: AİLE HAYATI BAŞARISI:
SOSYAL HAYAT BAŞARISI:
İŞ HAYATI BAŞARISI:
Başkalarına ters düştüğü durumlarda bile kendisini ifade
edebilecek cesarette olmak. 1970 Yılında Okulda Başarılı Ve Başarısız Öğrencilerin 1990
Yılındaki Hayat Başarılarının Görünümleri Toplam 32 Kişi
Tablo - 1 Hayat başarısı gösteremeyen kişiler 1990 yılından geriye
dönük olarak yaptıkları değerlendirmede kendilerini başarılı olmaktan
alıkoyan nedenleri şöyle göstermişlerdir.
3- Başarının Hammaddeleri: Zeka Ve Kişilik Özellikleri Okulda başarısız öğrenciler için ilk akla gelen neden,
başarılı olmak için zekalarının yeterli olup olmadığıdır. Oysa ilkokulu
normal koşullarda başarılı bir şekilde bitirmeye yeten zeka, orta öğrenim,
hatta yüksek öğrenim için bile yeterlidir. Okulda başarısızlık, zeka
faktöründen çok, zekaya işlerlik kazandıramayan etkisiz bir eğitimden
kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle, zekanın hammaddesine işlerlik
kazandıracak olan, çevredeki etkileşimlerdir. Öğrenilen yeni kavramları yeni
durumlara uygulayabilmek, yani zekaya kıvraklık kazandırabilmek sürekli
işleme ve eğitimle gelişir. İleri derecede eğitim eksikliği, ekonomik ve
coğrafi nedenler, zeka potansiyelinin gelişmesini engelleyerek, zekaya
yeterli düzeyin altında bir görünüm verebilir. 4-Duygusal Sorunlar Zekice Davranışları Engelleyebiliyor Ailelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenememeleri, aile
içinde yaşanan huzursuzluklar öğrencinin zekasını olumsuz yönde etkileyerek,
geçici bir süre için de olsa zekaya işlerliğini kaybettirebilir. Çevreyle iyi
bir uyum içersinde olmak ise zekayı daha verimli hale getirebilir. Bireyin
heyecansal olarak dengeli ve uyumlu bir kişiliğe sahip olması, zeka
özelliklerini olumlu bir şekilde yönlendirir. Bu nedenle daha önce çok iyi
uyum ve belirli bir potansiyel gösteren öğrencilerin birden bire başarısız,
dikkatsiz hale gelmelerinde bazı duygusal nedenler araştırılmalıdır. Ergenlik çağında zekalarına duygularıyla yön vermeye alışmış
olan bireyler, bu konuda eğitilmezlerse, daha sonraki yaşamlarında
zekalarından istenildiği ölçüde yararlanamazlar. Bireyin duygusal sorunların
yüklülüğüne rağmen, zekasıyla yönünü bulabilmesi zeka düzeyinin ortalamanın
üzerinde olması gerekmektedir. Ortalama zeka özelliklerine sahip olan
bireyler, duygusal sorunlarla karşılaştıklarında gerilemektedirler. 5- Başarı İçin Zeka Kişilikle Bağdaşmalıdır Başarılı ve başarısız öğrencileri seçerken, zeka belirleyen
ölçütleri göz önüne alarak, onların hepsinin liseyi, hatta üniversiteyi
bitirmeye yeten bir zeka düzeyine sahip oldukları varsayımıyla hareket ettik.
Bunun için de araştırmaya aldığımız öğrencilerin tümüne WAIS ZEKA TESTİ SÖZEL
BÖLÜMÜ nü uyguladık.(el maharetlerini içermeyen bölüm)
Tablo - 1 incelendiğinde başarılı ve başarısız olmak üzere
iki ana gruba ayırdığımız öğrencilerin zeka bölümleri bakımından anlamlı
faklılıkları bulunmadı. Başarılı öğrenciler sadece başarısız öğrencilere göre
daha yüksek puan aldılar. Zeka yönünden 20 yıl sonra yapılan araştırma,
ortaya anlamlı bir farklılık koymamıştır. 6 -Önemli Olan, Kişinin Zeka Özelliklerini Bilmesidir Kuşkusuz, zeka bölümünden söz ederken, zeka bölümünü
oluşturan faktörlerin hangisinin başarıda daha fazla etken olduğunu
söyleyebilmek pratik hayatta pek kolay olmaz. Günlük yaşamda biliriz ki, uzun
zaman gitmediğimiz bir çevrede, adımızla hitap edilmesi, unutulmadığımızı
göstermesi bakımından bizi memnun eder, hatırlayanlara da olumlu puan
kazandırır. Birey başarı kazanabilmek için kendi zekasının özelliklerini
bilmek zorundadır. Örneğin bir politikacı, bir avukat el maharetlerini
geliştirmese de olabilir. Ama konuşma yeteneklerini ve topluluklara
ulaşabilme yetilerini geliştirmek zorundadır.. ... gibi. Gençlik dönemindeki
yetenekler daha sonraki yıllarda anlamlı bazı değişikliğe uğramamaktadır.
Yani kişi zeka yetenekleri bakımından gençliğinde neyse, orta yaşlılığında da
odur. Ancak kendilerini geliştirmek için sürekli çaba harcayan bireyler
düşünce ve davranış esnekliği kazandığından, varolan zeka potansiyeli daha
verimli hale gelmektedir.
Tablo - 2 8 - Benzerliğin Nedeni: Özdeşleşme Çocuk geliştikçe anne baba davranışlarına benzeyen birçok
özellik kazanmaya başlar. Bazen genç bir çocukla anne babanın yürüyüşleri,
jestleri ve konuşma tarzlarındaki benzerlik o kadar çarpıcıdır ki, çocuğun
anne babayla tam özdeşleştiği düşünülür. Örneğin, çocuklar anne babalarını
her konuda taklit etmezler. Bir genç, annesinin sosyal davranışlarını, mizah
anlayışını taklit edebilir; ahlak değerlerini benimseyebilir. Anne baba
çocuğun ilk ve en sık olarak ilişki kurduğu kişiler olduğu için özdeşleşme
kaynağı onlardır. “ Bu sebeple ailenin eğitimi ve geleneklerine, kendi örf
-adetlerine bağlı olması çocuğunda bu doğrultuda yetişmesini sağlayacaktır.”
9- Başarılı Öğrenciler Daha Çok Anneye Benziyor Anne babalarıyla davranış benzerlikleri araştırılan
üniversite öğrencileri mizaç ve eğlenme ilgilerinde karşı cinsle olan
ebeveynle daha çok benzerlik göstermişlerdir. %40 dan fazla erkek çocuk
anneleriyle, aynı oranda kız çocuk da babalarıyla benzerlik göstermişlerdir.
Tablo - 3 10- Değer Ölçüleri Ve Tutumlarda Da Tutarlılık Var Danimarka ve Amerika’da yapılan bir araştırmada, anne ve
ergen tutumları arasında büyük bir benzerlik olduğu göze çarpmıştır. Her iki
ülkede de ergenlerle annelere yöneltilen, “Başarılı olmak ve hayatta
ilerleyebilmek için ne gerekir?” sorusuna aşağıdaki cevaplar alınmıştır. İki ülke arasındaki farklılıklar anne - çocuk farklılığından
daha önemlidir. Amerikalılar çok çalışmayı, Danimarkalılar ise hoş bir
kişilik ve başkalarıyla beraber olma yeteneğini başarı için birinci planda
görmüşlerdir.
Tablo - 4 11- Yaşıt Grupların Etkisi Ne Zaman Güçlü Olur Yaşıt gruplarının en etkili olduğu durumlar, aile ile
eksikliği ve doyurucu olmayan bir ilişki söz konusu olduğu hallerdir.
Özdeşleşme sorunları ergenlik dönemiyle bitmez. Otuz yaşına gelip nasıl olmak
istediğine, hayattan neler beklediğine karar vermemiş kişi pek çoktur. 12- Liderlik Başarılı Öğrencilerin Kişilik Özelliği Kişiliğin liderlik özellikleri de başarıyla yakından ilgisi
görülen bir olgudur.
Liderlik özelliklerinin ortaya koyan bu sorulara göre
başarısız öğrenciler klikler ve mahalle arkadaşlarını, başarılı öğrenciler
ise okuldaki kulüpler ve organizasyonları tercih etmekte, okul
faaliyetlerindeki liderlik görevlerini de çoğunlukla başarılı öğrencilerin
üstlendiği görülür. Liderlik için çoğunlukla başarılı öğrenciler grubunda yer
alan öğrenciler seçilmektedir. Lider olmak, kişileri yönetmek, fazla şeyler
ummak gibi özelliklerde başarısız öğrencilerin değil, başarılı öğrencilerin
beklentileri arasındadır.
Tutumlarına Göre Biçimleniyor Kişilik özelliklerinin başarı ve başarısızlıkla ilgisi
araştırılırken ilk akla gelen, bu niteliklerin oluşup biçimlenmesinde ana
babanın ne ölçüde rolü olduğudur. Kendilerine uygulanan disiplin çeşidinin otoriter,
demokratik ve gevşek türden hangisine uyduğunu ve disiplin türü için
düşüncelerini sorduğumuz öğrencilerin büyük çoğunluğu, kendilerine uygulanan
disiplinin otoriter olduğunu, ancak demokratik şekli tercih ettiklerini
söylemişlerdir.
Tablo - 5 14- Başarılı Ve Başarısız Öğrencilerin Zeka Faktörü
Bakımından 20 Yıl Sonraki Görünümleri
Tablo - 7
Tablo - 6 16 - Ne Kadar Ve Nasıl “Sorumluluk” Verelim? Orta öğretim dönemi ergen için kişiliğinin biçimlendiği bir
evredir. Kişilik gelişimi için çok gerekli olan sorumluluk duygusunun
gelişmesi de bu dönemde son şeklini alır. Sorumluluk duygusuyla başarı
arasında olumlu bir ilişki olduğu gerçektir. Sorumluluğun çeşitli konularda
çok iyi gelişmemiş olması, hayata hazır olmayış, gencin kendini bir boşluk
içinde hissetmesi gibi duyguları da beraberinde getirmektedir. Anne babanın bu konuda bilinçli davranması yada
önemsememesi, ilgisiz kalması, çocuğun bu duygusunu geliştirebilir veya
körletebilir. Örneğin, çocuğun yaşı için ağır gelebilecek bir sorumluluğun
verilmemesi ve zamanından önce sorumluluktan yıldırılmaması gerekir. 17 - “Değersizlik” İnancı Güvensizlik Doğurur Araştırmamızda başarılı öğrenciler grubunda oldukları halde,
değersizlik inancı ve güvensizliği bir kişilik özelliği olarak taşıyan
öğrencilere de rastlanmıştır. Bütün öğrencilerin birbirini tanıdığı bir
sınıfta “Eğer lider seçmeniz isteseydi kimi seçerdiniz” sorusuna cevap
olarak; kendini değerlendirme puanı yüksek olanların %47 si 1.derecede lider,
kendini değerlendirme puanı orta olanların % 32 si 2.derecede lider, kendini
değerlendirme puanı zayıf olanların % 15 i lider olarak seçilmiştir. Kişinin kendini değerlendirme ölçüsünün temeli büyük çapta
ailesinin yetiştirme tarzında yatar. Bu konunun devamında şu başlıklar yer
alıyor.
18 - Başarı Güdüsünü Yaratan Ya Da Engelleyen Etkenler Bir ZEN ustası yanında öğrencileriyle birlikte gezinirken,
tilkiden kaçan bir tavşanı gösterir ve şöyle der: “Eski bir hikayeye göre,
tavşanlar tilkilerden daha hızlı koşarlar” “Hayır” diye itiraz eder bir öğrenci.”Tilkiler daha hızlı
koşarlar” “Ama tavşan tilkiden kurtulacak “ der bu kez usta. “Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?” diye sorar
öğrenci. “Çünkü tilki sabah kahvaltısı için, tavşan ise canı için
koşuyor “ diye cevap verir ustası. Birçok psikolog, güdülenmeyi(motivasyonu) davranışı harekete
geçiren ve ona yön veren olgu olarak niteler. Başarı güdüsünün gelişmesinde,
toplumsal çevrenin rolü birçok yazarca anlatılmıştır. Başarı güdüsünün gücü
önce kişinin genel enerji düzeyine bağlıdır. İkincisi, kültürel etkiler, okul
eğitimi ve başarı konusundaki aile değerleriyle ilgidir. Üçüncüsü, bireyde
bağımsızlığı, kendine güveni, kusursuz olma isteğini geliştirecek çocuk
eğitimidir. Bu konunun devamında şu başlıklar işlenmektedir.
19 - Olumsuz Güdülenme İnadına Başararak Kendini Kanıtlama Övgü ve yapıcı eleştiriler çocuğun başarı güdüsünü harekete
geçirmekte olumlu rol oynarken, kişiliğe yönelen olumsuz eleştiriler,
küçümsemeye yatkın olan ifadeler çocukta bunlara karşı tepki oluşturur.
Kişiliğine yönelmiş olumsuz eleştirilerden rahatsız olan, kendini aptal ve
beceriksiz hissetmeye itilen genç, bu değerlendirmeyi gerçek olarak kabul
ederse, kendine güvenini, dolayısıyla da girişimde bulunma, deneme cesaretini
yitirir. Sonuçta olaylardan kaçmak için “eğer denemezsem başarısızlığa
uğramam” gibi yanlış bir düşünceye kapılabilir. Örneğin, şişman görünüşünden
dolayı çeviklik gerektiren bir uğraşta, “ Sen mi yapacaksın?” diye küçümsenen
genç, kırgınlık ve öfke duygularını biriktirerek hiçbir sosyal etkinliğe
katılma cesaretini gösteremeyebilir. Çocuğunuzu yola getirmek için kullandığınız kırıcı ve
olumsuz ifadeler o anda kırgınlık ve öfke yaratırken, ileriye yönelik olarak
da öç alma ve kendini kanıtlama şeklinde bir tepki oluşturabilir. Böyle bir
küçümsemeye karşı bu tür bir meydan okumayla tepki vermek, özsaygıyı koruma
çabasından başka bir şey değildir. 20- Ana Babaların Ve Diğer Önemli Kişilerin Umut Ve
Beklentileri Araştırmamızda liseli öğrenciler ana babalarının
gençliklerinde sahip olamadıkları araba, arkadaşlar, para ve iyi bir eğitim
gibi olanaklara çocuklarının sahip olmasını istediklerini belirtmişlerdir.
Öğrenciler bunların bir kısmını yaparken hoşnutluk duydukları gibi bir
kısmının da altında ezilip kalınca aşağılık duygusuna kapılarak varolma
yeteneklerini de kullanılamaz hale geldiklerini belirtmişlerdir. Ergenin ilgileri, başarı umma düzeyini iki yönden etkiler:
Birincisi, aspirasyonların hangi alanda gelişeceğini belli eder, ikincisi
başarı umma düzeyini sınırlar. 21- “Amaç Edinme” yi Neler Etkiler Amaç edinme davranışını etkileyen faktörler şunlardır.
Kültürel idealler, Aile çeşidi ve zeka faktörü. 22- Kendini Gerçekleştirmeye Götüren Davranış Ve Kişilik
Özellikleri
23- Ailenin Sosyo - Ekonomik Durumu Öğrencinin Başarısını
Nasıl Etkiliyor? Öğrencinin sosyo - ekonomik durumu incelenirken, ailenin
gelir düzeyi, anne babanın öğrenim ve meslek durumları, oturdukları evin
bulunduğu yer, içinde kaç kişi yaşadığı gibi değişkenler, geniş anlamıyla
“sosyal sınıf” ı belirlemektedirler. Toplum içinde sosyal sınıf farkları
olmadığı kuramsal olarak ifade ediliyorsa da, kişinin ait olduğu sosyal
sınıf, kişiye sağladığı kolaylıklar ya da engellemelerle çok çeşitli
biçimlerde varlığını göstermektedir. Bu bölünde yazar konuyu anket sonuçlarıyla da ele alarak
yorumluyor. Devamında şu başlıklar bulunuyor.
Annenin sabahtan akşama kadar çocuğun yanında olması değil,
verilen eğitimin kalitesi önemlidir. Yalnızca ev kadınlığı ve anne rolüyle
yetinmek durumunda olan, hayattan bezmiş kadınlar, çocuklarına düşüncesiz ve
ilgisiz davranmaya daha yatkındırlar.
Başarılı Ve Başarısız Öğrencilerin Ailelerinin Öğrenim Düzeyleri 144 Kişi
Tablo - 8 24- Okul Ve Öğretmen Başarısı Da Başarılı Öğrencilerinin
Sayısıyla Ölçülür Okul faktörü, öğretmenin tutumu ve kişiliğiyle ilgili olarak
hem öğrenci, hem de öğretmene aynı soruları değişik biçimlerde sorarak her
iki tarafın da görüş açısını değerlendirmeye ve eğitim sisteminin okul
başarısı üzerindeki rolünü saptamaya çalıştık. 25- Eğitim: Kişiyi Bilinçli Etkileme Çok geniş bir kapsamı olan bu konuyu kişiye yapılan bilinçli
bir etkileme olarak kabul edersek, bu etkilemenin amaçlarını da değişik
şekillerde açıklayabiliriz. Şöyle ki:
26- Herkesin Eşit Başarı Olanağına Sahip Olduğunu Söylemek
Daha Büyük Eşitsizlikler Doğurur. Türkiye de eğitim eşitliğinin hukuki yönden teminat altına
alınmasına rağmen, ekonomik, coğrafi, sosyal ve politik etkenler eğitimde
eşitsizliği doğurmaktadır. Bu etkenlerin meydana getirdiği eşitsizlik yaygın
bir ayırıma neden olmaktadır. Ailelerinin ekonomik durumlarından dolayı
zorunlu eğitimi bile tamamlayamayan öğrenciler vardır. Konunun devamında şu başlıklar işlenmektedir.
27- Öğrencilere Göre “İyi Öğretmen”İn Nitelikleri Birleşik Amerika da bir öğretmenin sınıfından beğenilmesini
sağlayan kişilik çizgilerini belirlemek üzere yapılan bir araştırmaya göre,
öğrencilerce en çok vurgulanan 12 nitelik şöyledir:
Değişik ülkelerde yapılan araştırmalara göre saptanan bu özelliklerle,
bizim araştırmamızdaki öğrencilere göre “iyi öğretmen” özelliklerinin nasıl
bir paralellik gösterdiğini görmek için sorulan sorulara verilen yanıtlar
şöyledir:
Bu konuların devamı şu başlıklar altında işlenip
değerlendiriliyor:
28- Meslek Seçiminde Son Sözü ” Bireysellik ” Söylemeli Aile meslek seçiminde çocuğu yönlendirmeli fakat kararı
kendisine bırakmalıdır. Kendi hayalindeki mesleği çocuğa dayatmamalıdır.
Meslekleri tanıtarak ona yol göstermelidir. Meslek seçiminde çocuklarının istek ve tercihleri konusunda
ailenin vurdumduymazlığı, genellikle başarısız öğrencilerde çok belirgindir.
Aileler genelde çocuğa meslek seçimi konusunda kendi hayalindeki meslek
konusunda dayatma uygulamaktadırlar. Meslek seçiminde ana babanın soruna yönelik tutumu, önceden
karar vererek açıklama yapmak değil, çocuklarıyla birlikte çözüm yollarını
araştırması, en doğruyu birlikte bulma çabası olmalıdır. 29- Stres, İnsanın Dünyaya Bakış Açısından Kaynaklanır Stres, bedensel ve ruhsal olarak bizi zorlayan tehditler
karşısında yeni bir uyum yapma çabasına girmemizdir. Kişiye stres duyuran
şeyler dış koşullardan kaynaklandığı gibi, insanın olaylara bakış açısından
da kaynaklanabilir. Stres, yaşamın ve insanın yapısında olan bir şeydir.
Yaşantıyı üzücü olaylardan soyutlayarak, hep mutlu, neşeli, olumlu olaylarla
dolu düşünmek mümkün değildir. Yaşadığımız sürece stres yaratan olaylar hep
varolacaktır. Konu başlıkları:
Ağabeyi bu sözlerden sonra bu kadar kısa bir süre içinde
daha önce başlayıp da yarım bıraktığı kitabı yazmış ve ölümünden sonra
kardeşi “Yağa’ya verilmek üzere, kitabı şu ithaf cümlesiyle bırakmış.” Önemli
olan, sizin hayattan bekledikleriniz değildir. Hayatın sizden
bekledikleridir. Ben hayatın benden beklediklerini bu kitabımla verebildim mi
acaba?”
30- Psikolojik Savunmamızı Kişisel Özelliklerimize Ve
Kültürel Etkenlere Göre Seçeriz. Günlük hayatın getirdiği sorunların ciddi psikolojik
rahatsızlıklara yol açmaması için birey bazı çıkar yolları bulmak zorundadır.
Gerilime dayanma yeteneği kişiden kişiye değişir. Ama herkesin kendine göre
bir sınırı vardır. Bu farkı oluşturan şey, şu üç sorudur.
Bu üç sorunun cevabını vermek, savunma mekanizmaları
arasındaki farka ışık tutar. Konunun içerdiği alt başlıklar:
Duygudaşlık başkalarının duygularını anlama yeteneğidir. Ana
baba çocuğun sorunlarıyla ilgilenirken kendilerini onun yerine
koyabilmeye çalışmalıdırlar. Onun yaşı ve durumunda neler hissedilebileceğini
anlamaya çaba göstermeleridir. Ana baba çocuklarının özel dünyasını kendi
dünyalarıymış gibi algılayabildiğinde, iki taraf arasında iletişim daha rahat
kurulabilir.
% 72 olarak saptanmıştır. Bu bölümde iletişimi engelleyen
nedenler üzerinde duruluyor.
Tablo - 9 32- Duygusal Olgunluk, Hoşgörü ve Çatışmaları Başarıyla
Çözmek Yaşamın anlamı, sağlıklı düşünen herkes için mutlu
olabilmektir. Mutluluk ise bireyin çevresiyle kurduğu ilişkilerin başarılı
olmasına bağlıdır.
Mücadelede iletişim biçimini ağırlık, anlaşma ve pazarlık
olarak üç ana temele bağlayabiliriz.
İşte size başarılı çözüm için akılda tutulması gereken
birkaç nokta:
33- Her Şey Gibi Başarının da Bir Bedeli Vardır Günümüzde insanlar hangi sosyal sınıf içinde olursa olsun,
bir üstteki sınıfın yaşam biçimlerini, onlarla aynı harcamalar ve tüketim
düzeylerine ulaşırlarsa, gerçekleştireceklerine inanıyorlar. Ne var ki, böyle
büyük bir çalışma çabası içinde kendilerine ayıracak zamanın azlığı yüzünden
insan ilişkilerinde başarısızlığa uğrayabiliyorlar. Çalışmayla elde edilen
teknik kolaylıklar artarken, psikolojik yorgunluk ve gerilimler de kişiyi
önlenemez boyutlarda bir yalnızlığa itiyor. Sonuçta, birey gençliğinde derslerin dışında bir hayatın
varolduğunu öğrenmemişse, yetişkin yaşamında da işin dışında bir hayat
olduğunu genellikle kabul edememektedir. 20 yıl sonra kaygı düzeyleriyle
başarı alanları arasındaki ilişkiyi araştırdığımız zaman, lise döneminde
benlik bütünleşmesini tam yapamadığı ve iç benden gelen sesleri iyi
duyamadığı için genel kaygı düzeyi yüksek olan öğrenciler, yetişkin
yaşamlarında da aile ve sosyal başarı yönünden düşük puan almışlardır. Sözün
kısası, okul başarısı çok yüksek olan öğrenci, eğer sosyal yaşamını nasıl
değerlendireceğini öğrenmemişse, potansiyel bir işkoliktir.
Kitabın Sonu: Anket
|