|
DOST
KAZANMAK VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI Yazar : Dale CARNEGIE Yayınevi : Akış Baskı : Başarı Carnegie, Missouri’de tren yoluna on mil uzaktaki bir
çiftlikte doğmuş ve 12 yaşına kadar araba-tramvay görmemiştir. Fakat bu çocuk
Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün
kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmıştır. Güney Dakota’da sığır
çobanlığı yapan bir çocukken, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans
veren birisi olabilmiştir. Carnegie yaptığını şöyle açıklıyordu: ‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum.
Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularının yenenler, kendilerine
güveniyorlar, atak oluyorlar. Gün geçtikçe kurslarıma katılanların yalnız etkili konuşmak
değil, sosyal münasebetlerden başarı sağlamanın diğer yollarını da öğrenmek
ihtiyacında olduklarını gördüm. Teknik bir meslekte bile başarının % 15 bilgiye, % 85
insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır. Yaşayan meşhurlarla yüz yüze görüşmeler yaptım. Marconi,
Roosevelt, Young, C. Gable, Pickford, Johnson bunların arasındaydı. Yanımda çalışan 314 kişi bana selam bile vermezdi. Beni
gördüklerinde yollarını değiştirirlerdi. Şimdi 314 düşmanım yerine, 314
dostum var. Çünkü artık onları başaramadıkları ile değil, başarabildikleri
ile değerlendiriyorum. Azarlayarak değil, takdir ederek yaklaşıyorum’. İNSANLARI İDARE ETMENİN TEKNİK ESASLARI 1-Tenkit Çok Tehlikeli Bir Kıvılcımdır Yıllarca birçok cinayet işlemiş, insanları sindirerek haraca
bağlamış, bir sürü soygun yapmış insanlar bile suçlu olduklarına
inanmadıklarına göre, sizinle her gün görüşen insanlar, tenkitlerinizin doğru
olduğunu hemen kabul edecekler midir? Sert tenkitleriniz bir işe yarayacak
mıdır? Bütün tenkitler yuvalarından uçan güvercinler gibi
yuvalarına dönmeye mahkumdurlar. Tenkit, insanın en çok değer verdiği ‘benliğini’ yaralıyor.
O’nun hiddetlenmesine sebep oluyor. Alman Ordusu’nda hiçbir asker olayın hemen sonrasında
şikayette bulunamaz. Önce hiddeti yatışacak, olayı daha soğukkanlı
değerlendirebileceği bir zaman geçecek, sonra şikayette bulunabilecektir. Karısı veya başkaları iç harp sırasında Güney halkı için
ağır sözler sarf ettiklerinde Lincoln şöyle diyordu: ‘Onları tenkit
etmeyiniz. aynı şartlar içinde bulunsaydık, aynı şekilde hareket
edebilirdik’. Dünyadaki karışıklıkların ve anarşinin birçok sebeplerinden
biri de kendisi düzeltilmeye muhtaç olan insanların dünyayı düzeltmeye
kalkmalarıdır. Konfiçyus der ki: ‘Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun
damındaki karlardan şikayet etmeyiniz. Çok tehlikeli bir kıvılcımdır tenkit. Bu kıvılcım, bir barut
fıçısından farksız olan insan gururunu anında infilak ettirebilir. Büyük adam, küçük adamlara karşı takındığı tavırlardan
anlaşılır. 2-İnsanları İdare Etmenin Büyük Sırrı İnsanlara iş yaptırmanın en kestirme yolu insanlarda o işi
yapma arzusu uyandırmaktır. İnsanlara tehditle, zulümle, kaba davranışlarla
da iş yaptırmak mümkündür ama bu tarz davranışların, katlanmanız gereken ağır
neticeleri vardır. Samimi bir takdiri, iltifatı hangimiz özlemeyiz? Hangimiz
bulduğumuz zaman reddederiz? Yoksul bir bakkal çırağını bir evin döküntüleri arasında
bulduğu hukuk kitaplarını okumaya sevk ederek sonunda onu Lincoln yapan duygu
önemli olma arzusuydu. George Washington kendisine Haşmetli Birleşik Devletler
Başkanı denilmesini isterdi. Kristof Kolomb Okyanus Amirali ve Hindistan
Naibi ünvanını istemişti. İmparatoriçe Büyük Katerina üzerinde İmparatoriçe
Hazretleri yazmayan zarfları açmazdı. Bazı ilim adamlarına göre, yaşadığımız dünyada önemli olma
fırsatı bulamayanlar kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar. O dünyada çok
önemli biri olarak yaşıyorlar. Ben insanlara heyecan verebiliyorum. İnsanın yeteneklerini
geliştirmesi ve kullanması takdir ve teşvik edilmesine bağlıdır. İdarecilerin
tenkitleri kadar insanın çalışma ve başarma ihtirasını öldüren bir şey
yoktur. Ben insana hız vermek için O’nu överim. İnsanlarda kusur bulmaktan
nefret ederim. Beğendiğim bir şeyi takdir etmekte gecikmem. Bundan da zevk
alırım. Ünü makamı ne olursa olsun tenkit yerine iltifat duyup da daha çok
gayrete gelmeyen hiç kimseyi tanımadım. Burada kendisinden daha akıllı ve yetenekli insanları
etrafında toplamayı bilen bir adam yatıyor. İnsanların iyi taraflarını düşünelim. Bunları takdir edelim.
Takdirimizi söyleyelim. O zaman bu sözleriniz siz öldükten ya da
söylediğinizi unuttuktan sonra bile söylediğiniz insanlarda yaşarlar. 3-Oltaya Uygun Yem Takmayanlar, Balık Tutamazlar Ben kremalı çilekten hoşlanırım. Balıklar ise kurt yemeyi
seviyorlar. Onun için Maine üzerinde balığa çıktığımda oltaya kremalı çilek
takmayı aklımdan bile geçirmem. Oltamdaki kurtlara koşan balıkları kolaylıkla
avlayabilirim. İnsanları elde etmek için de aynı yolu takip etmek
mecburiyetindeyiz. İşte, vazgeçilmez kural: Oltaya doğru yemi takmak... Bir insanı etkilemenin biricik çaresi, onun istekleriyle
ilgilenmek, onun isteklerine değer vermek, onun isteklerinin önemini kabul
etmektir. Oğlunuza saatlerce sigara içmemesini istediğinizi anlatsanız
ne elde edebilirsiniz? Sizin bu isteğiniz onu niçin etkilesin? Siz onun
isteğini ön plana çıkarın. Oğlunuz futbolu çok mu seviyor? Ona sigara içtiği
takdirde iyi bir futbolcu olamayacağını anlatın. Kendi isteğinin
gerçekleşemeyeceği ihtimali onu daha çok etkileyecektir. Prof. Harry A. Averstreet şöyle yazar: ‘Davranışlarımızın
kaynağı arzu ve isteklerimizdir. Hangi alanda çalışıyor olursanız olun,
başkalarında kuvvetli bir istek meydana getirebilirseniz insanlar yanınızda
olur. Bunu başaramayan yalnızlığa mahkumdur. Carnegie, ilk oğlundan uzun zaman mektup alamadığı için
üzgün olan baldızına ‘Endişelenme’ demişti: ‘Şimdi onlara bir mektup
yazacağım ve derhal cevap gelecek’ Carnegie annelerini ihmal eden çocuklara
bir mektup yazdı ve zarfın içinde para yolladığını söyledi. Derhal cevap
geldi: ‘Mektubunuzu aldık. Ama zarfın içinden para çıkmadı’. Yarın siz de belki başkasına bir şey yaptırmak
isteyeceksiniz. Kendinize sorun: ‘Bu adamın (veya bu kadının) bu işi yapmak
istemesini nasıl sağlayabilirim?’ Başarının bir sırrı varsa, karşınızdakinin bakış açısını
kavramak ve onun gözüyle görebilmektir. Kendisini başkalarının yerine koyup, onları anlayabilen
kimsenin geleceği için kaygı duymasına gerek yoktur. İnsan tabiatının en zaruri ihtiyacı kendini tanımak ve ifade
etmektir. SEVİLMEK İÇİN ALTI YOL 1-Başkaları ile ilgileniniz. Tippy herkesi severdi. O, herkesi sevdiği için de herkes onu
severdi. Psikoloji ilminin zirvelerinden Alfred Adler diyor ki:
‘Başkaları ile ilgilenmeyen insanlar hayatta daima büyük güçlüklerle
karşılaşmaya mahkumdurlar’. Roosevelt, yerini Taft’a bıraktıktan sonra bir gün Beyaz
Saray’ı ziyaret etmişti. Bütün görevlileri, hizmetçileri hatta mutfakta
çalışan kadınları bile isimleri ile selamlamıştı. Archie Butt diyor ki:
‘Roosevelt mutfakta çalışan Alice’i gördüğünde ona hala çavdar ekmeği
yapıp-yapmadığını sordu. Alice de ona, yaptığını, ama yalnızca hizmetçilerin
yediğini söyledi. Roosevelt, Alice’in tepsi içinde ikram ettiği bir dilim
çavdar ekmeğini yiye yiye bahçeye çıkmış, bahçıvan ve işçileri selamlamıştı.
Bu adamlar o günü gözyaşları içinde hatırlarlar. Bunlardan Ike Hoover der ki:
‘O gün, son iki yıl içinde mutlu olduğum tek gündü’. Telefonla konuşurken bile muhatabınız ses tonunuzdan bu
konuşmadan ne kadar mutlu olduğunuzu anlamalıdır. Sizin ona değer vermeniz,
onu size samimi olarak yaklaştıracaktır. Başkalarına karşı samimi ve derin bir ilgi gösteriniz. 2-Gülümseyiniz İnsanın yüzünde taşıdığı, sırtında taşıdığından daha
önemlidir. İnsanları hareketleri kelimelerden daha yüksek bir sesle
konuşur. Kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin
güzel dili yüzünden bağlanıveririz. Büyük bir şirketin yöneticisi ‘İşe alacağım insanları
seçerken, gülümsemeyi bilen bir lise mezununu, asık suratlı bir üniversite
mezununa tercih ederim’ demişti. Gülümseyin. Öyle samimi ve sıcak olunuz ki, her sıktığınız
ele, ruhunuzu da katınız. Düşmanlarınızı düşünerek zaman kaybetmeyin. Korkuya kapılıp hedef değiştirmeyiniz. Aklınızı hedefinizde yoğunlaştırınız. Güçlü ve faydalı olma düşüncenizi zihninizde yaşattıkça
gerçekten de öyle olmaya başladığınızı göreceksiniz. Siz ısrar ettikçe
fırsatlar çıkacaktır. Fikir, imanla bağlanırsa, kudret haline gelir. İmanla
bağlanın. Cesur, açıkgöz ve neşeli olun. Kalbiniz neye bağlanırsa, varlığınız onun mahiyetine
bürünür. Bürüneceğiniz mahiyeti doğru tespit edin. 3-İsimleri Hatırınızda Tutunuz Sıradan bir adam bile kendi ismine dünyadaki bütün
isimlerden fazla önem verir. Bir insanı uzun zaman sonra hatırlayıp, ismi ile hitap
etmek, büyük bir iltifat kabul edilir. Fakat ismi yanlış hatırlasanız veya
yanlış telaffuz ederseniz, bu, zararlı olabilir. Adam yeterince
önemsenmediğini düşünüp, gücenebilir. Eserlerini kendilerine ithaf ettirmek için yazarlara para
teklif eden zenginleri de biliyoruz. Siyasal adamlarının aldıkları ilk ders
şudur: ‘Bir seçmenin ismini hatırlamak devlet idaresine hazır olmanın ilk
şartıdır. Başkalarının isimlerini hatırınızda tutunuz. Çünkü bir insan için
dünyanın en tatlı ve önemli sesi, kendi ismidir. 4-Dinlemeyi Biliniz Dinleyen birisini bulduğunuzda dinletmeyi sevmeyenimiz
yoktur. Heyecanlı dikkat ve ilgiden zevk almayacak insan yoktur. En sert, en saldırgan, tenkitçiler bile sabırlı ve sevimli
bir dinleyici karşısında yumuşarlar. Böyle dinleyiciler zehirini akıtan
tenkitçinin dilinin tutulacağını bilirler ve sabırla zehirini akıtmasını
beklerler. Detner Yünlüler Şirketi’nin 15$’lık borcu için mektup
yağmuruna tuttuğu bir müşteri, şirketin kurucusu Julian F. Detner’in odasına
öfke ile dalmıştı: ‘Muhasebeniz hesabımı yanlış tutmuş. Size borcum falan yok
15$ ödemeyeceğim gibi, bir daha on paralık alışveriş de yapmayacağım’ diye
gürleyen müşteriyi Detner dikkatle dinlemişti: -Hiç sözünü kesmedim. İçini boşalttı. Rahatladığını görünce
şöyle konuştum: ‘Şikago’ya kadar gelip bu gerçekleri bildirdiğiniz için
teşekkür ederim. Siz dikkatli bir müşterisiniz. Hatayı binlerce hesapla
uğraşan memurlarımızın yaptığına eminim. Bir daha bizden alışveriş de
yapmayacağımıza göre, ben size diğer iyi firmaları tanıtayım’. Çok etkilenmişti. Şikago’ya geldikçe beraber yemek yerdik.
Bu defaki yemek davetimin sonunda yüklü bir sipariş vererek ayrıldı. Birkaç
gün sonra da hesapları tekrar incelediğini, 15$’lık bir borcunun olduğunu
bildiren mektubu geldi. Bu adam oğluna Detner adını vermiş ve ölünceye kadar
dostumuz olarak kalmıştır. Önemli insanlarla çok sevilen röportajlar yapan Isaac
Marcosson der ki: ‘Birçok insan dikkatle dinlemeyi bilmediğinden, iyi bir
izlenim bırakmaz. Bunlar hep daha sonra söyleyeceklerini düşündükleri için,
kulak açmazlar. Benim röportaj yaptığım büyük adamların hepsi de, konuşmaktan
çok, iyi bir dinleyici olmayı tercih ettiklerini
söylemişlerdir’.Karşınızdakini dinlemeyi biliniz. Başkalarına kendilerinden
bahsetme imkanı veriniz. 5-İnsanların İlgilerini Paylaşınız Bir insanın gönlünü kazanmak için onun ilgilendiği konuları
konuşmanın çok etkili olduğu bilinmelidir. Avrupa’da düzenlenen büyük bir izci toplantısına
katılacaktık. Oymağımdaki izcilerden birisi yol masrafını karşılayamayacak
durumdaydı. Dev şirketlerden birinin yöneticisinden bu çocuk için yardım
istemeye karar verdim. Görüşmeye gitmeden önce şirket yöneticisinin bir zamanlar
bir milyon dolarlık bir çek yazdığını, karşılığı ödendikten sonra bu çeki
çalışma odasına astığını öğrenmiştim. Odasına girer girmez bu çekten
bahsetmeye başladım. Şimdiye kadar hiç bir milyon dolarlık bir çek
görmediğimi, şimdi böyle bir çeki gördüğümü izcilerime anlatacağımı söyledim.
Yöneticiden çekin hikayesini de anlatmasını istedim. Bana o günü, tekrar
yaşayarak, zevkle anlattı. Görüyorsunuz ya, Chalif söze yardım isteği ile değil,
yöneticiyi çok heyecanlandıran bir konuyla başlamıştı. Bakalım bunun
sonucunda ne elde etmiş? -Çek bahsi bitince yönetici candan bir ilgiyle ziyaretimin
amacını sordu. Ben de anlattım. O, bir değil, beş çocuğun masrafını
karşılayabileceğini söyledi. Bin dolarlık bir çek yazdı. Şirketin Avrupa’daki
şubelerine bize her konuda yardımcı olmalarını isteyen birer mektup
hazırlattı. Üstelik Paris’te bizi bizzat karşılayıp şehri gezdirdi. Çek hikayesi
aramızda öyle bir dostluk doğurdu ki, hala elinden gelen hiçbir yardımı
izcilerimden esirgemez. O gün sözlerime onu çok ilgilen bir konu ile
başlamamış olsaydım, herhalde bu başarıyı elde edemezdim. Karşınızdakilerin ilgilerini paylaşınız. 6-Başkalarına Önemli Birisi Olduklarını Hissettiriniz Başkalarına, size nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle
davranın. Hepimiz saygı görmek, samimiyetle takdir edilmek isteriz.
Hakkımızda güzel sözler söylenilmesinden hoşlanırız. Önemli birisi
olduğumuzun farkedilmesinden mutluluk duyarız. Evet, hepimiz önemli birisi
değil miyiz? Bu takdir etme uygulamasına başlamanız için Amerika’nın
Ankara Büyükelçisi ya da FIFA Başkanı olmayı beklemeyiniz. Herkesin takdir
edilmeye ihtiyacı vardır ve takdir etmesini bilmelidir. İşimiz dost kazanmak
değil mi? Size zahmet verdiğim için üzgünüm’, ‘Rica ederim’, ‘Lütfen’,
‘Teşekkür ederim’ gibi söylenmesi hiç de zor olmayan cümleler karşınızdaki
insana kendisine değer verildiğini düşündüreceği gibi sizin iyi yetişmiş
olduğunuzu da gösterir. Başkalarına önemli biri olduklarını hissettiriniz.
Bunu samimiyetle yapınız. İNSANLARI KAZANABİLMENİN ON İKİ YOLU 1-Hiçbir Münakaşanın Galibi Yoktur Bir münakaşayı kazanmanın en iyi yolu, o münakaşaya hiç
girmemektir. Uzun politika hayatım, bana bir gerçeği öğretti: ‘Cahil bir
adamı münakaşa yoluyla mağlup etmeye imkan yoktur. 2-Kimseye Yanlış Düşündüğünü, Yanlış Bir Şekilde
Söylemeyiniz Hiçbir zaman yüzde yüz isabetli davranamayacağınıza göre,
niçin yanlış hareket ettiklerini başkalarının yüzüne vurup duruyorsunuz? Bir şey ispatlayacaksanız, bunu iddianızı ve niyetinizi
belli etmeden yapınız. Öğreniyormuş gibi davranarak öğretiniz. Hatırlamaya
çalışıyormuş gibi hatırlatınız. Acaba yanlış mı düşünüyorum? Çünkü bizim esas korumaya çalıştığımız şey fikirlerimiz
değil, şahsiyetimizdir. 3-Yanlışınızı Kabul Ediniz Hatayı kabullenmek hatta üstlenmek aynı zamanda bir asalet
işidir. Üstün bir karakterin belirtisidir. Yanıldığınız takdirde bunu çabuk ve kesin bir şekilde kabul
ediniz. 4-İşe Dostça Başlayınız Bir damla bal, bir varil ziftin çekemeyeceği kadar sinek
toplar. Nezaket ve dostluk, sertlikten kuvvetlidir. 5-Hayır’ın Geri Dönüşü Zordur Söze doğrudan doğruya anlaşmazlık bulunan konulardan
başlamayınız. Başlangıç noktanız ortak düşünceleriniz olsun. Muhatabınızın ilk sözlerinin ‘Evet’ olmasını sağlayınız.
Muhatabınıza konuşmanın başında ‘Hayır’ dedirtmeniz büyük strateji hatası
olacaktır. 6-Şikayete Karşı Sigorta Çok kimse düşüncelerini kabul ettirebilmek için çok
konuşmaları gerektiğini zanneder. Değişik bir fikri dinlerken sabırsızlanıp lafa karışmayın.
Kendi fikrinizi ifade etmek için konuşmanın bitmesini bekleyin. Muhatabınızı
düşündüğü bir şeyi anlatması için teşvik edin. Bunu samimimi olarak yapın.
Konuşmasına müsaade etmediğiniz biri, sizin düşüncelerinizden etkilenmez.
Onun aklı, söyleyemediklerinde kalır. New York Herald Tribune gazetesinin ekonomi sayfasındaki
ilanda yetenekli bir adam arandığı bildiriliyordu. Charles T. Cubellis de
müracaat etti ve mülakata çağırıldı. Cubellis mülakata girmeden önce
görüşeceği adam hakkında Wall Street’de epey bilgi topladı. Mülakat esnasında
şu bilgileri araya sıkıştırdı: ‘28 yıl önce büyük bir odada tek memurla bu
işe başladınız ve bu noktaya geldiniz değil mi? Sizinle çalışmak, benim için
şereftir’. Hayattaki mücadelesini anlatmaktan hoşlanmayan adam var
mıdır? Bu adam da neler çektiğini, engelleri nasıl aştığını, işlerini nasıl
büyüttüğünü saatlerce anlattıktan sonra Personel Müdürü’nü çağırmıştı:
‘Aradığınız adam bu. Hemen işe başlatın’. Cubelis önce bilgi toplamakla, sonra da bu bilgiler
vasıtasıyla karşısındaki adama uzun uzun konuşma, kendinden bahsetme imkanı
vermekle bir iş sahibi olmayı başarmıştı. 7-Düşüncelerinizi Başkalarına Söyletebilmenizin Önemi Kendi fikirlerimize başkaları tarafından fikirlerden daha
çok önem veririz. Başkalarının fikirlerini daima belirli bir direnmeyle
karşılarız. Öyleyse fikrimizi kabul ettirmenin yolu nedir? Çok basit, Kendi
fikrimizi karşımızdakine sanki kendi fikriymiş gibi söyletebilmek. Theodore Roosevelt New-York valisi iken siyasi liderlerin
sıcak bakmadığı işleri, onların onayını alarak yapıyordu. Nasıl mı? ‘Önemli bir makama atama yapacağım zaman, siyasi liderlere
haber verir, teklifte bulunmalarını isterdim. İlk verdikleri ismin yeterli
birisi olmadığını söyler, ikinci bir isim isterdim. Bunun da sakıncalı
olabilecek taraflarını anlatır başka bir teklifte bulunmalarını rica ederdim.
Bu, biraz daha iyi bir isim olurdu. Onlar benim istediğim adamı teklif
ettiklerinde ‘tamam’ derdim, ‘kabul ediyorum’. Böylece onların istediği adamı
atamış olurdum. Sonra da döner şöyle derdim: ‘Ben size destek oluyorum. Şimdi
sıra sizde.. Bu usulle hiç istemedikleri konularda bile yanımda olmalarını
sağlıyordum’. Bir fikrimi ona, üzerine giderek kabul ettirmeye çalışmazdım.
Laf arasında şöyle bir dokunup geçerdim. fikrim, onda adeta demlenir, birkaç
gün sonra Wilson tarafından kendi fikriymiş gibi açıklanırdı. Beni alacağım sonuç ilgilendirdiğinden, bu fikir benimdi
demezdim. Böylece demleme olunu devam edebilirdi. Wilson da öne sürdüğü
fikirlerin bana ait olduğunu anlamazdı bile. Karşınızdaki insana fikrin kendisine ait olduğunu
düşündürünüz. Başkalarının, fikirlerinizi kendilerine mal etmelerinden
kaçınmayınız. 8-Büyük Neticelerin Küçük Formülü Çocuklar işbirliği yapmak, bir işi birlikte başarmak
fikrinden çok etkileniyorlar. Başarımı, olaya onların gözüyle bakmama
borçluyum. Unutmayın ki karşınızdaki insan hatalı olduğunu hemen kabul
etmeyecektir. Bu yüzden onu suçlamadan önce, düşüncesine kuvvet veren sebepleri
anlamaya çalışmalısınız. İnsanların düşüncelerinin sebeplerini keşfederseniz.
onun şahsiyetinin anahtarını ele geçirmiş olursunuz. Kapıyı açmak kolaydır
artık. Bunu sağlamak için kendinizi onun yerine koymalısınız. ‘Onun yerinde
olsaydım, onun şartları altında bulunsaydım, nasıl hareket ederdim acaba?’ Olayları tam bir samimiyetle başkalarının bakış açılarından
da görmeye çalışınız. 9-Sempatinin Gücü A-Bu şekilde insanların ihtiyacı olan şey sempati görmektir.
Çocuk, yarasını herkese bunun için gösterir. Hatta daha fazla sempati
görebilmek için bir yerini yaraladığı bile olur. Büyük insanlar da yanı
sebepten maddi-manevi yaralarını-berelerini anlatıp dururlar. Geçirdikleri
kazalardan, ameliyatlardan bahsederler. Neler çektiklerini, başlarına ne
felaketler geldiğini anlatıp aniden sırlarını dökerler. Bütün dünyada herkes
kendi gerçek ya da hayali ızdırablarına karşı acınıp durur. Diğer insanların düşüncelerine, arzularına, tavırlarına
sempati gösteriniz. 10-Asil Duyguların Harekete Geçirilmesi Gerçek şu ki, karşılaştığınız herkes, aynada gördüğünüz adam
dahil, kendisine büyük bir saygı duyar. Başkalarının da bu saygıyı kendisine
göstermesini ister. John D. Rockfeller Jr. a gazetelerde çocuklarının
resimlerinin basılmasını asil duygulara hitap ederek önlemişti. Onun dediği
şuydu: ‘Sizler de çocuk sahibisiniz. Küçüklere vaktinden önce şöhret
sağlamanın iyi yetişmelerini engelleyeceğini takdir edersiniz’. Bir müşteri hakkında kesin bilgileriniz yoksa, ona dürüst,
samimi, namuslu borcuna sadık adam olduğuna inandığınızı söyleyin. Siz böyle
söylerseniz, o da kendisini böyle olmak zorunda hisseder. Kendisine bu
vasıflar verilen bir insan başka türlü hareket etmek istemez. A-Bir adama
namussuz olduğunu söylerseniz, o zaman da namuslu davranmak istemez. Bu kuralın
istisnası çok azdır. 11-Fikirlerin Gösterisi Rakamlar, konuşmaktan çok daha büyük bir fayda sağlar.
Grafiğin gücü ise rakamı aşar. Rakamların şekillerle ifadesi daha etkili
olur. 12-Son Çare İyi ve çok iş yaptırabilmek için rekabeti körüklemek
gerekir. Bu, herkesi birbirine ezdiren bir rekabet değildir. Daha mükemmeli
yakalama arzusunun ateşlenmesidir. İnsanlara vasıflarını ortaya çıkarabilecek cesareti veriniz.
Bu cesareti vermenin en emin yolu da onlara meydan okumaktır. İNSANLARI KOLAYLIKLA DEĞİŞTİRMENİN DOKUZ YOLU 1-Mutlaka Kusur Bulacaksanız... Sekreter bu uyarıdan hiç alınmadı. Çünkü az evvel üstün bir
yanı söylenmişti. İnsan övüldükten sonra, kusurunun söylenmesine tahammül
edebilir. Tamamen gözden çıkarılmadığını düşünüp, rahatlar. Kusurunu
düzeltecek gücü kendisinde bulabilir. Berber de traş etmeden önce,
müşterisinin sakalını sabunlamaz mı? Önce övgü, sonra tenkit sonra itimat. İşte insanı öldürmeden
kazanmanın formülü: ‘Çok iyisin. Şu hataların var. Sana itimat ediyorum’. Söze samimi bir takdirle başlayınız. 2-Düşman Kazanmadan Tenkit Etmenin Yolu İnsanlara hatalarını dolaylı olarak anlatınız. Böylece kaş
yapayım derken, göz çıkartmazsınız; düşman kazanmazsınız. 3-Önce Kendi Hatalarınızı Söyleyiniz Hatan, benim yaptığım hatadan daha küçük ama sen bunu
yapmamalısın. Kendi hatalarımızdan bahsetmemiz, başkalarının da kendi
hatalarını kabullenmelerini kolaylaştırır. 4-Hiç kimse Emir Almaktan Hoşlanmaz Doğrudan emirler yağdırmak yerine yapmaları gerektiğini
insanlara hissettiriniz. 5-İnsanların Gururlarını Koruyunuz Yıkılan gurur çoğu zaman beraberinde başkalarını da alır
götürür. 6-Küçük Bir Takdir Büyük Başarıya Sevk eder Her insanda gördüğünüz en küçük bir yeteneği ve başarıyı
bile samimiyetle takdir ediniz. İnsanlar bu takdir cümlelerin verdiği hızla
büyük başarı yollarına girerler. Unutmayınız, böyle davranılmaya sizin de
ihtiyacınız var. 7-Değer Vermek Herhangi bir insana bir meziyetinden veya faziletinden ötürü
saygı duyduğunuzu hissettirirseniz, onu idare etmek son derece kolaylaşır. Baştan çıkmış bir adamı yola getirmek için ona namuslu adam
muamelesi yapmak gerekir. Bu muamele onu öyle sevindirir ki, layık görüldüğü
şekilde karşılık vermek ister. Bir başkasının gösterdiği itimat ona gurur
verir. Bir insana öyle bir değer veriniz ki, o değere gerçekten
sahip olmak istesin. İnsanlara değerli olarak yaşama imkanlarının ve
fırsatlarının önünü açınız. 8-Zorlaştırmayınız Bir çocuğa, bir eşe, bir memura beceriksiz ve yeteneksiz
olduğunu söylerseniz, onun bütün gelişme, başarılı olma ümit ve arzusunu
kırarsınız. Tam tersini yapınız. Yapılacak işin zor değil kolay olduğunu
söyleyiniz. Teşvik ediniz. Yapamadıklarını tenkit etmeden önce
yapabildiklerini övünüz. Onun yeteneğine güvendiğinizi hissettiriniz. O zaman
daha iyi olmak için elinden geleni yapacaktır. İnsanlara eksikliklerinin
kolayca getirebileceğini, hatalarının kolayca düzeltilebileceğini söyleyiniz.
Yapmaları gereken işlerin zor olmadığını hissettiriniz. Ne kendi işinizi, ne
onların işini zorlaştırmayınız. Daima cesaret aşılayınız. 9-Sevdiriniz Yapılmasını istediğiniz işi karşınızdakine sevdirerek
yaptırınız. AİLE HAYATIMIZI DAHA MUTLU YAPACAK YEDİ YOL 1-Aile Hayatınızın Mezarını Kazmak İstemiyorsanız... Kıskançlığın zehirli dumanları bu evliliği de boğmuştu.
Kadın dırdırı ile imparatoru bile evinden kaçırtmıştı. Kocaların evlerini terk etmelerinin en önemli sebebinin
karılarının dırdırı olduğunu gördüm. 2-Sev ve Yaşat Karşısında kendisinde kusur arayan, kusurlarını büyüten bir
kadın değil, sadece yorgun başını dinlendirmeye çalışan bir kadın bulmuştur. Karısının kendisine güvendiği bir erkek dik durur, güçlü
olur. Bu konuda verilebilecek en çarpıcı örnek Hz. Muhammed ile Hz.
Hatice’nin bir konuşmasıdır. Günlerce süren ruhi gerginlikten sonra Hz.
Muhammed eşi Hz. Hatice’ye Peygamberlikle görevlendirildiğini açıkladığında
tereddütsüz aldığı cevap şudur: ‘Eğer hakikaten bir Peygamber gelecekse, bu
ancak sen olabilirsin’. Evlilikte başarı yalnızca aranan eşi bulmak değildir. Aynı
zamanda aranılan eş olmalıdır. Eşinizi ‘Aradığım bu değildi’ diye suçlamayın. Acaba onun da
aradığı siz miydiniz? Hayat arkadaşınıza önem veriniz. Onu olduğu gibi kabul
ediniz. 3-Soluğu Mahkemede Almamak İçin İmparatoriçe Katerina da evinde aynı diplomasiyi
uyguluyordu. Güçlü bir imparatorluğun bütün tebaasını avucunun içinde tutan,
düşmanlarına işkence yapmaktan çekinmeyen, hasımlarını kurşuna dizdiren
gereksiz savaşlar ilan eden bu kadar evinde kimseyi incitmezdi. Aşçısının
önüne koyduğu yanmış eti bile hiç bir şey söylemeden yerdi. Hatta aşçısına
gülümserdi. Catherine dışarıda ne kadar zalimse, evinde de o kadar sabırlı,
kibar ve hoşgörülüydü. Evlilik gemisinin sert kayalara çarpıp parçalanmasına sebep
olan dev dalgalar yıkıcı tenkitlerden başka bir şey değildir. Kırıcı, aşırı, lüzumsuz, yıkıcı tenkitten kaçının. Aksi
halde soluğu mahkemede alırsınız. 4-Herkesi Mutlu Etmenin Kestirme Yolu Kadının mutlu ve evine bağlı olması için kocası tarafından
takdir edilmesi gerekir. Katını mutlu eden erkek kendisinin de mutluluğunu
sağlamış olur. 5-Kadın İçin Küçük Bir Dikkatin Büyük Değeri Vardır Lütfen bir demet çiçek götürmek için karınızın hasta
olmasını beklemeyin. Kadınlar doğum, nişan, nikah günlerine büyük önem verirler.
Bunların unutulmasını kendilerinin sevilmediği şeklinde yorumlarlar. İçlerinde
hakaret kabul edenler de vardır. Erkeklerin eşlerinin doğum günlerini,
evlilik yıldönümlerini, benzeri önemli günleri mutlaka ezberlemelidirler.
Bunların hatırlanmaması halinde üzülebilecek erkekler varsa, kadınlar bu
günleri unutmadıklarını göstermelidirler... Birçok insan küçük dikkatlerinin değerini takdir etmez.
Küçük ihmaller birikir, ortaya koskocaman bir boşanma davası çıkar. Küçük bir
dikkatsizliğin orman yangınına sebep olduğunu unutmamalıyız. 6-Bunu İhmal etmemelisiniz Hollanda’da bir eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmak
zorundasınızdır. Bu, günün sıkıntılarını kapının önünde bırakmak anlamına
gelir. Hepimiz ayakkabılarımızı çıkarıp, eve öyle girmeliyiz. Bu çok önemli
bir derstir. Müşterisine kötü söz söylemeyi aklından bile geçirmeyen adam, karısına ağzına geleni söyler. Ne budalalıktır. Mutlu olması için karısı ona daha çok lazımdır. Bir kadın, yüz bin müşterinin veremeyeceği mutluluğu verebilir. |