7 Kasım 1917'de Rusya'nın Petrograd (şimdiki Leningrad) şehrinde doğdu. Babası Bakü kökenli bir Türk, annesi Rus'tur. Ekim Devrimi'nden sonra önce Finlandiya'ya, ardından Fransa'ya yerleşti. Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Bölümü'nden mezun olan Melikoff, Doğu Dilleri Yüksek Okulu Türkçe ve Farsça Bölümü'nü, Sorbonne Üniversitesi Uygulamalı Yüksek Eğitim Okulu'nu bitirdi.

Sorbonne Üniversitesi'nde Edebiyat doktorası yapan Melikoff, aynı üniversiteden emekli oldu.

Melikoff, Strasbourg Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü ve İranoloji Enstitüsü Müdürlüğü, TURCICA Dergisi Kurucu Başkanlığı, Osmanlı Dönemi Öncesi ve Osmanlı Dönemi Eğitimi Uluslararası Komite (CIEPO) Başkanlığı, Türkoloji Gelişim Derneği Başkanlığı, Paris Asya Toplumu Derneği Üyesi Alsace Lorraine Bölgesi Başkanlığı, Paris Dil Derneği Üyeliği, Ernest Renan Derneği Üyeliği görevlerinde bulundu.

Birçok uluslararası kongreye katılan ve Alevilik- Bektaşilik üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Melikoff, Umur Paşa Destanı, Melik Dânişmend, Ebu Müslim Horasanî, Türk Sufizminin İzinde, Uyur İdik Uyardılar, Efsâneden Gerçeğe Hacı Bektaş ve Kırklar Sofrası gibi Türkçe eserler vermiştir. 

15'i İslam Ansiklopedisi'nde yayımlanan 70'ten fazla makalesi bulunan Melikoff'un aldığı ödüller ise şöyle:

İran Milli Eğitim Bakanlığı Onur Ödülü (1973),
Türkiye Devlet Bakanlığı Onur Diploması (1973),
Chevalier de l'Ordre des Palmes Academiques (1978),
Officier de l'Ordre des Palmes Academiques (1983),
Türk Tarih Kurumu Onur Madalyası (1982),
Mevlana Anma Töreni Onur Madalyası (1982),
Strasbourg Üniversitesi Onur Madalyası (1992),
Chevalier de l'Ordre du Merite (Legion dHonneur) (1994),
Bakü Üniversitesi fahrî doktora unvanı,
Selçuk Üniversitesi fahrî doktora ünvanı.
 
 
 

 

 

 

Nice yıllara Irene Melikoff

TÜRSAK Vakfı Sinema Tarih Buluşması'nın açılış gecesinde onur ödülü alan Irene Melikoff, kimsenin, hatta Türklerin bile derli toplu bilmediği konularla ilgilendi. Bu yıl 90'ıncı yaşını kutladığımız Melikoff cem ayinlerini izledi, Anadolu Aleviliğinin bilinmeyen yanlarına baktı

Birinci Dünya Savaşı'nın en çilekeş, en tezatlar içinde yaşayan başkenti St. Petersburg'da -ki savaşın başında adı Almanlara olan nefretten dolayı Petrograd'a çevrilmiştir- 7 Kasım 1917'de varlıklı ve soylu bir ailenin kızı dünyaya geldi. Babası Azerbaycanlı petrol işleri ile meşgul Ivan Melikoff ve annesi Rusya ayanından Yevgenya Nikiferovna Mokşanova idi.
Şehrin bir kesimi kalın duvarların arkasında eski şaşaalı hayatını sürdürürken, öbür kesim açlık ve ölüme isyan etmişti. İhtilal patlamıştı, yeni doğan bebek ailesinin eski yaşamıyla ilgisi olmayan bir istikbale doğmuştu. Irene Melikoff hayatının kendisine miras kalan ama maddi değil, kültürel bir zenginliğin pırıltısı ile soyundan gelen güzellik ve zekası yanında sıkıntılı bir maddi hayatı bir arada yaşayacaktır.
Sürgündeki Ruslarda görülebilen seçkin bir kültür ve müzikal bir Rusça, Fransızların dahi göstermediği bir özenle edinilen zengin ve hoş aksanlı Fransızca ve her iki millette de görülmeyen zengin, düzgün telaffuzlu İngilizce, Irene Melikoff'u etraftan farklı kılıyordu. Hiç kuşkusuz onu farklı kılan bir diğer yönü de sık sık "Efendim"le hitap ettiği temiz Türkçesiydi.
Açıkçası soyundaki Kafkaslılık ağır basmış ve belki de bu yüzden Paris'teki Türk çevresinde tanıdığı Faruk Sayar ile evlenmişti. Üç kızı da bu evliliktendi ve bütün kültürlü Ruslar gibi çocuklarına Fransa'da dahi hem Rusçayı hem Türkçeyi öğretmişti. Kızı Şirin her iki dili de mükemmel kullanan bir Fransa aydını ve üniversite hocasıdır.

İki dünyanın da efendisi
Genç Irene, Sorbonne Üniversitesi ve Paris'teki ünlü Şark dilleri okulunda (Ecole Nationales des Langues Oriantales) eğitimini tamamladı. O yıllarda kendisiyle birlikte burada öğrenim görenler Türkoloji dünyasının gelecekteki en renkli grubunu oluşturuyordu: Avusturyalı Andreas Tietze, Fransa'dan Louis Bazin ve Britanyalı Bernard Lewis... Hocalardan biri Türk gramerini yazan ünlü Jean Deny'di.
Ama bu zeki ve renkli gençleri en çok etkileyen sürgündeki Dr. Adnan Adıvar'dı. Bernard Lewis'in ifadesiyle onlara sadece Türk tarihini ve Şark edebiyatını değil, her şeyi, hatta Goethe'nin "Faust"unu bile anlatırmış. "Bilgisi ve kültürü ile iki dünyaya aitti ve ikisinin de efendisiydi" der.
Irene hanım ünlü "Danişmendname" üzerine çalıştı, bu tez ona bir şöhret kazandırdı ve giderek Türk halk kültürüyle ilgilenmeye başladı.
Kimsenin, hatta Türklerin bile derli toplu bilmediği sahalar ilgisini çekti. Güzel ve canayakındı, bilge ve sıcak kişiliğiyle her zaman Anadolu halkının muhtelif gruplarının dostu oldu. Bir aşıklar gecesinde tribünlerdeki kadınların "Irene bacı!" diye tabur halinde onu çağırıp nümayişle aralarına aldıklarını hepimiz gördük.
Cem ayinlerini izledi. Anadolu Aleviliğinin bilinmeyen yanlarına baktı, tarihi malzemeyi kullandı. Bizdeki Bektaşilik, Alevilik, Babailik gibi sahaların yetkin araştırmacısı olan tarihçi Ahmet Yaşar Ocak da Strasbourg Üniversitesi'nde onun yanında yetişmiştir. İkisi Fuat Köprülü'den beri bazı yeni açılımlar yaptılar. Anadolu Aleviliği ile Şiilik arasındaki farkları sarahatle ortaya koymak gibi.

İşçi ailelerimizin yardımcısıydı
Irene Melikoff sadece etrafındaki Türk öğrencilere Avrupa'da yaşayan Alevi aşık ve sofulara değil, başı derde giren ve sokakta kalan Türk işçi ailelere bile yardım etmekle tanınır. Bir ara damadı merhum Kasım Yeşilgül ile birlikte bu işe kendilerine hasretmişlerdi.
Irene Melikoff, Alevilik-Bektaşilik ile ilgili sahalarda "Uyur idik Uyardılar", "Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları", "Hacı Bektaş", "Efsaneden Gerçeğe" gibi çalışmalarının Turan Alptekin tarafından çevrilmesiyle Türk okuyucu tarafından izlenebildi. Ama Fransa'da Türkoloji sahasındaki öğretmenliği ve meslektaşlar arasındaki dost davranışıyla her zaman için gönüllerde yerini tuttu.
Bu hafta İstanbul onun 90'ıncı yaşını kutluyor ve kendisine TÜRSAK Vakfı Sinema Tarih Buluşması'nın açılış gecesinde onur ödülünü sundu. Sevgili Irene Melikoff'a sağlık ve mutluluklar diliyoruz.

Prof. Dr. İlber Ortaylı / 16 Aralık 2007 / Pazar  / Milliyet