"Ham" petrol
nedir?
Yerküre içerisinde organik
materyalin başkalaşımı ile oluşmuş ve gözenekli
kayaçlar içerisinde depolanmış sıvı haldeki
hidrokarbonlara ham petrol adı verilir. Petrolün
başındaki "ham" terimi bir hammadde
olduğunu ve henüz işlenmediğini gösterir. Ham
petrol, rafinerilerde bileşenlerine
ayrıştırılarak (damıtılarak) günlük yaşamımızda
kullandığımız pek çok ara madde ve akaryakıt
ürünleri elde edilir.
İngilizcede petrol yerine kullanılan petroleum
terimi köken olarak Grekçe’den (Yunanca’dan)
türemiş olup,
taş
anlamına gelen
"petra"
kelimesi ile
yağ
anlamına gelen
"oleo"
kelimelerinin
birleşimidir ve taşyağı
anlamına gelir. Eski Grekler’den daha
önce, Mezopotamya dillerinde
naptu
kelimesi taşyağı
anlamında kullanılmıştır. Daha sonra bu
kelime
nafta
olarak evrimleşmiş ve bugün pek çok dilin kelime
haznesine ham petrol veya petrolden elde edilen
gazyağı ve benzin türü hidrokarbon sıvıları
belirtmek üzere girmiştir.
Petrol ve
doğal gaz nasıl oluşmuştur?
Hidrokarbonların ve dolayısıyla
petrol ve gazın yeraltında nasıl oluştuğu
kesinlikle bilinmemekle birlikte, 20.
yüzyılın başından beri süregelen bilimsel
araştırma sonuçları, tüm hidrokarbonların
yaşamını yitirmiş canlıların
artıklarının durgun deniz ve göl gibi ortamların
tabanında birikmesiyle oluşmaya başladıklarını
ortaya koymaktadır. Deniz, göl veya
akarsularda yaşamını yitirmiş olan bitkisel ve
hayvansal canlılar (yani
ölü organizmalar)
akarsuların bu ortamlara taşıdığı kum, kil ve
mineral tanecikleri ile birlikte dibe çökerek
yığılırlar. Bitkisel ve hayvansal kökenli
malzemeler
mikroskopik boyuttan gözle
görülebilecek boyuta kadar değişen
büyüklüklerdeki organik artıklardan oluşurlar.
Milyonlarca yıl süren bu çökelme ve
yığılma olayı tüm çökel malzemenin kalınlığının
artmasına neden olur. Ancak, artan kalınlıkla
birlikte çökellerin tabana uyguladıkları ağırlıkta
artar. Önce çökelen ve altta kalan kayaç
bileşenleri sürekli artan üst ağırlık etkisi altında
sıkılaşmaya ve biribirlerine tutunmaya başlarlar.
Organik artıklar da, sıkılaşan katı tanecikleri
arasında gözenek adı verilen çok küçük boşluklarda
ve çatlaklarda su ile birlikte sıkışırlar ve yer
altındaki ısı, radyoaktif element ışıması,
bakteri etkisi ve üst ağırlık
baskısı gibi etkenler altında kimyasal bozunmaya ve
moleküler değişime uğrarlar. Yüzbinlerce,
milyonlarca yıl sürebilen ve
katajenez
adı verilen bu bozunma sürecinde organik kökenli
katılar, sıvılar ve gazlar oluşmuştur.
Bunlardan sıvılar ve gazlar bozunmalarını sürdürerek
bizim algıladığımız anlamda ham petrole ve doğal
gaza dönüşmüşlerdir.
Organik hammaddenin katajenezi
sırasında, bu maddelerin gözenek ve çatlaklarını
doldurduğu kayaç da
diyajenez
adı verilen değişim süreci geçirir. Diyajenez
sırasında killer, kumlar, organik artıkların
kabukları ve mineraller hem kimyasal hem de fiziksel
olarak değişimler geçirirler ve sıkılaşarak
taşlaşırlar, yeraltı kayaç katmanlarını
oluştururlar. Gözenekleri içinde petrol ve gaz
oluşan bu kayaçlara
hazne kayaç
adı verilir.
Bir hazne kayacın
içerisinde içerisinde oluşan
petrol ve gaz, kırılmaların oluşturduğu çatlak ve
kırık yüzeyleri boyunca kaçarak daha
gözenekli
kayaçların
gözenekleri ve/veya çatlakları içine göç edebilirler.
Bu olay petrol veya gazın
birincil göçü
olarak adlandırılır. Göç olayı kilometrelerce
uzağa kadar, yatay veya düşey yönde olabilir.
Yeter ki petrol ve gaz içine yerleşebilecekleri
gözenekli ve geçirgen bir kayaç bulabilsinler…
Gözenekleri suya doygun, geçirgen bir kayaca göç
etmeye çalışan petrol ve/veya gaz, sudan daha düşük
yoğunluğa sahip olması nedeniyle yavaş yavaş su ile
düşey yönde yer değiştirmeye başlar. Bu olay
petrol veya gazın
ikincil göçü
olarak adlandırılır. Eğer petrol ve gaz bu
kayaç gözenekleri içinde sıkışırlar ve bir başka
kayaç içine göç edemezlerse, petrol ve gaz artık
kapanlanmıştır. Yoğunluğu düşük olan gaz üstte
olmak üzere, onun altında petrol ve en altta da su,
kayaç gözenekleri içinde aşağı doğru sıralanırlar.
Molekülleri petrolden çok daha küçük olan gaz bazan
petrolün içine giremeyeceği yeni bir göç yolu bulup
petrolden ayrılabilir. İşte böyle gözenekleri
içinde petrol ve gaz kapanlamış bir kayaç parçasına
petrol rezervuarı,
yalnızca gaz kapanlanmış bir kayaç parçasına da
doğal gaz rezevuarı
adı
verilir.
Ham petrolden
damıtma yoluyla elde edilen bileşenler nelerdir?
Ham petrolün rafinerilerde
arıtılması ve işlenmesi sonucunda, ortalama
olarak %43 benzin, %18 fuel oil ve motorin, %11
LPG (sıvılaştırılmış petrol gazı, propan veya
propan-bütan karışımı), %9 jet yakıtı, %5 asfalt
ve %14 diğer ürünler elde edilmektedir.
Yeraltında
petrol ve doğal gaz nasıl bulunur?
Petrol ve doğal gaz yeraltında
kayaçların mikroskopik gözeneklerinin ve
çatlakların içerisinde bulunur. Petrolün
yeraltında bir göl veya havuz içerisinde
bulunduğu düşüncesi doğru değildir. Petrol ve
doğal gazın aranması jeoloji, jeofizik ve petrol
mühendisliği dallarının ortak çalışmasını
gerektirir. Yeraltı formasyonlarında petrolün ve/veya
gazın var olup olmadığı kesin olarak yalnızca
sondaj yapılarak belirlenebilir. Petrolün
varlığı ve ekonomik olarak üretilebilirliği
sondajlarla kanıtlandıktan sonra üretim kuyuları
delinerek petrolün yeryüzüne çıkartılması
sağlanır. Petrol, yerin derinliklerinde bulunan
kayaçların gözenekleri ve çatlakları içerisinden
akarak üretim kuyusuna ulaşır.
Bir petrol veya gaz kuyusunun
delinmesi işlemi petrol ve doğal gaz
mühendisliğinin bir alt sınıfı olan
Sondaj (kuyu delme) Mühendisliği'nin
görev alanına girer. Petrol veya gaz
amaçlı delinen kuyuların pek çoğu petrollü veya
gazlı çıkmaz ; kuru kuyu adıyla anılır ve
terkedilirler. Eğer bulunan petrol ve/veya
gaz rezervi ekonomik ise, diğer bir deyişle
üretim için yapılacak
parasal yatırımı karşılayacak düzeyde ise, o zaman
petrol ve gazın üretimi için sahanın
geliştirme aşamasına geçilir.
Ancak, bulunan petrol ve/veya gaz
rezervi yapılacak parasal
yatırımı karşılayamayacak kadar küçük ise, o
kuyu petrollü veya gazlı dahi
olsa, petrolün varil fiyatı yeterince yüksek
düzeye erişene dek terkedilir.
Petrol ve gazın üretilmesi, boru
hatları yoluyla ayrıştırma veya tüketim tesislerine
aktarılması işlemi, petrol ve doğal gaz
mühendisliğinin ikinci bir alt sınıfı olan
Üretim Mühendisliği'nin
görev alanına girer. Ancak, yerin binlerce
metre altındaki bir kayacın gözeneklerinde
bulunan petrol
ve gazın tamamının
üretilebilmesi hemen hemen olanaksızdır. Petrol
rezervuarından maksimum miktarda petrol üretebilmek,
gözenekli ortamda petrol ve
gaz
akışın fiziğini belirlemeye yönelik
zorlu ölçümler, ileri düzeyde
matematik içeren hesaplamalar ve sayısal
modelleme tekniklerinin
kullanımını gerektirir. İşin
bu parçası da petrol ve doğal gaz mühendisliğinin
üçüncü bir alt sınıfı olan
Rezervuar Mühendisliği'nin
görev alanına girer.
Doğal gaz
nedir?
Doğal gaz; metan(CH4),
etan(C2H6), propan(C3H8) gibi hafif moleküler
ağırlıklı hidrokarbonlardan oluşan bir
karışımdır. Yeraltında yalnız başına veya petrol
ile birlikte bulunabilir. Petrol gibi doğal gaz
da kayaçların mikroskopik gözeneklerinde bulunur
ve kayaç içerisinde akarak üretim kuyularına
ulaşır. Doğal gaz, yüzeyde ayrıştırılarak
içerisinde bulunan ağır hidrokarbonlar (bütan,
pentan.. vb) uzaklaşıtırılır. Doğal gaz,
evlerimizde kullandığımız en temiz fosil
yakıttır. Doğal gazın yanması durumunda
karbondioksit, su buharı ve azot oksitler
oluşur.
Petrol ve doğal gaz birbirinden farkli iki madde
midir?
Petrol ve doğal gaz, ayni tip
hidrokarbon moleküllerinden oluşmuş, sırası ile
sıvı ve gaz fazlarındaki akışkanlara verilen
isimlerdir. Doğal gaz yeraltında yalnız başına
bulunabileceği gibi, petrol rezervuarlarında gaz
başlığı olarak ve/veya petrol içerisinde
çözünmüş olarak da bulunur. Doğal gaz,
çoğunlukla C1-C5 hidrokarbonlarından oluşurken,
petrol içerisinde C1-C60+ (C60 ve daha ağır)
hidrokarbonlar bulunur. Petrol içerisinde
çözünmüş gaz, petrolün kuyuya akmasını sağlayan
en önemli enerji kaynağıdır.
Aşağıda petrol ve doğal gazın yaklaşık olarak
bileşimleri verilmektedir. Bu tablodan da
görülebileceği gibi petrol ve doğal gaz, aynı
hidrokarbon ailesine ait moleküllerin farklı
bileşimlerde bir araya gelmesiyle oluşur.
Bileşen |
Doğal Gaz
Mol Kesri
|
Petrol
Mol Kesri
|
Metan (CH4) |
0.90
|
0.44
|
Etan (C2H6) |
0.05
|
0.04
|
Propan (C3H8) |
0.03
|
0.04
|
Bütan (C4H10) |
0.01
|
0.03
|
Pentan (C5H12) |
0.01
|
0.02
|
Hexan ve daha ağır (C6H14 ve
yukarısı) |
<< 0.01
|
0.43
|
|
Petroller nasıl sınıflandırılır?
Ham petrolün kimyasal bileşimi
oldukça karmaşıktır. Tipik bir ham petrol örneği,
18 farklı hidrokarbon ailesine ait yaklaşık
birkaç bin kimyasal madde içerir. Petrolün
içerdiği bileşenlerin tamamının detaylı analizi
oldukça zordur. Petrolün yapısının bu derece
karmaşık olması, basitleştirilmiş sınıflama
tekniklerinin kullanılmasını zorunlu hale
getirmiştir.
Yaygın olarak kullanılan bir
sınıflama yöntemi petrolü parafin bazlı ve asfalt
bazlı olarak ikiye ayırmaktır. Parafin bazlı
petrollerden düşük sıcaklıklarda parafin adı verilen
bir katı madde ayrışır. Parafin, asitlere karşı
dayanıklı, eter, kloroform, karbon disülfit gibi
kuvvetli solventler tarafından çözülemeyen bir
katıdır.
Asfalt bazlı petroller, damıtma
sonucunda artık olarak koyu renkli (siyah) bir katı
faz oluştururlar. Asfalt, eter, kloroform, karbon
disülfit gibi kuvvetli solventler tarafından
çözülebilen bir maddedir.
Dünyada petrol tükenmekte midir?
Her yenilenemez enerji
kaynağında olduğu gibi petrol rezervleri de
sınırlıdır. Bununla beraber uzun yıllar yetecek
petrol rezervleri mevcuttur ve yeni rezervler de
yer altında keşfedilmeyi ve üretilmeyi
beklemektedir. Gelişen teknoloji sayesinde
petrol, derin deniz diplerinde ve yer içinin
karmaşık yapıda olduğu bölgelerde dahi
aranmakta, bulunmakta ve üretilmektedir. Yaygın
olarak söylendiği gibi petrolün yaklaşık olarak
40 yıllık içerisinde tükeneceği varsayımı
aslında yanlış bir anlamadan kaynaklanmaktadır
(2011 yılı sonu dünya rezerv/üretim ortalaması
54.2 yıldır). Burada bahsedilen süre petrol
şirketlerinin ellerinde tuttukları ekonomik
olarak üretilebilir petrol rezervlerinin
miktarından kaynaklanmaktadır. Yapılacak yeni
keşifler ile artacak olan petrol rezervleri
yakın gelecekte üretim/tüketim dengesini
sağlayacak yeterliliktedir.
Kaynak: BP eneji istatistikleri
OPEC nedir?
Organization of Petroleum
Exporting Countries kelimelerinin baş
harflerinden oluşan OPEC sözcüğü, kısaca petrol
ihraç eden ülkeler organizasyonunu betimlemek
için kullanılır. OPEC'in kuruluş amaçlarından en
önemlisi dünyada petrol fiyatlarını stabil hale
getirmektir. 11 gelişmekte olan ülkenin katılımı
ile oluşturulan organizasyonun üyeleri aşağıda
verilmektedir :
Cezayir |
Kuveyt |
Suudi Arabistan |
Endonezya |
Libya |
Birleşik Arap Emirlikleri |
İran |
Nijerya |
Venezuella |
Irak |
Katar |
|
OPEC sepet fiyatı ne demektir?
OPEC sepet fiyatı petrol ihraç
eden ülkeler organizasyonuna dahil ülkelerin
uyguladığı fiyatlandırma mekanizması ile
belirlenmiş ortalama fiyattır. Ortalama petrol
fiyatı belirlenirken yedi farklı referans
petrolün ortalaması kullanılmaktadır. Referans
petrollerden altısı OPEC üyeleri tarafından
üretilirken, yedincisi ise (Istmus) OPEC üyesi
olmayan Meksika tarafından üretilmektedir.
Referans petroller aşağıda gösterilmektedir :
Arabian Light (Arap
hafif petrolü), Suudi Arabistan |
Dubai, Birleşik
Arap Emirlikleri |
Bonny Light,
Nijerya |
Saharan Blend,
Cezayir |
Minas,
Endonezya |
Tia Juana Light,
Venezuella |
Istmus, Meksika |
Dünyada en büyük kanıtlanmış petrol
rezervlerine sahip ülkeler hangileridir?
2011 yılı sonunda kanıtlanmış petrol
rezervleri en yüksek olan ilk yedi ülkenin
sıralaması aşağıdadır :
Ülke |
Kanıtlanmış
Rezerv
(109 varil) |
R/P Oranı |
Venezuela |
296.5 |
>100 |
Suudi Arabistan |
265.4 |
65.2 |
Canada |
175.2 |
>100 |
Iran |
151.2 |
95.8 |
Irak |
143.1 |
>100 |
Kuveyt |
101.5 |
97.0 |
Birleşik Arap Emirlikleri |
97.8 |
80.7 |
Kaynak: BP eneji istatistikleri
Dünyada en çok petrol üreten ülkeler
hangileridir?
2011 yılı sonunda en çok petrol
üreten ilk yedi ülkenin sıralaması aşağıdadır :
Ülke |
Günlük Üretim
(106
varil) |
Suudi Arabistan |
11.161 |
Rusya Federasyonu |
10.280 |
Amerika Birleşik Devletleri |
7.841 |
İran |
4.321 |
Kanada |
3.522 |
Meksika |
2.938 |
Kuveyt |
2.865 |
Kaynak: BP eneji istatistikleri
Jeotermal enerji
nedir?
Bilinen tarihi kayıtlar Türklerin, Romalıların,
Japonların, İzlandalıların ve Orta
Avrupalıların jeotermal enerjiyi yıkanma, ısınma
ve ısıtma (pişirme) amaçlı olarak kullandıklarını
göstermektedir. Roma ve Osmanlı İmparatorluğundaki
doğal hamamların,
ılıca ve kaplıcaların sağlık ve temizlik
amacı ile kullanımı, toplumların sosyal
yaşamları üzerinde termal enerjinin ne derecede
etkili olduğunu göstermektedir.
Jeotermal
kaynaklara dünya üzerinde pek çok yerde rastlanmaktadır. Jeotermal enerji
kaynaklarına çoğunlukla volkanik bölgelerde
rastlanmakla birlikte, sedimanter formasyonlar içinde ılık yeraltı
suları olarak da rastlanabilmektedir. Doğal
çatlakları kullanarak yeryüzüne ulaşabilen jeotermal
kaynaklar olabildiği gibi yeryüzünde herhangi bir
belirti göstermeksizin yer içinde bulunan kaynaklar
da görülebilmektedir.
Jeotermal
enerji yer içinin ısısıdır. Doğal yollardan yüzeye
ulaşabilen termal enerji bir kenara bırakıldığında, günümüzde jeotermal enerji olarak
yararlanılan ısının tamamı delinen kuyular
aracılığı ile sağlanmaktadır.
Tarihin eski dönemlerinde
yıkanma şeklinde başlayan jeotermal enerji kullanımı, bugünkü sağlık
turizmine dönüşerek yaygınlaşmıştır. Günümüzün
gelişen ekonomilerinin artan enerji ihtiyacı, ısı
enerjisinin doğrudan ya da elektrik enerjisine
dönüştürülerek kullanılmasını ön plana çıkarmaktadır.
Ayrıca jeotermal sular içerisinde çözünmüş halde
bulunan gazların ve minerallerin de üretilmesi (CO2
ve tuz gibi) termal kaynakların kullanımını
çeşitlendirmektedir.
Jeotermal
enerjinin doğasının anlaşılması temel bilimlerin,
yer içinde araştırılması yerbilimlerinin, geliştirilmesi
ve işletilmesinde ise farklı disiplinlerdeki
mühendislik bilimlerinin ilgi alanına girmektedir.
Jeotermal rezervuarlaradaki kayaç ve akışkan
özellikleri, basınç-sıcaklık-hacim ilişkileri,
üretim/enjeksiyon yöntemleri ve stratejileri, üretim
kuyularının özellikleri, üretilen enerjinin kullanım
alanları bir jeotermal sahanın optimum ve verimli
işletilmesini etkileyen parametrelerdir. Jeotermal
mühendisliğindeki amaç jeotermal bir sahanın
sürdürülebilir bir yöntem ile çevreye saygılı olarak
verimli bir biçimde işletilmesidir.
Türkiye’de bilinen ve işletilen jeotermal sahaları
çoğunlukla Batı Anadolu
bölgesinde (Kızıldere, Germencik, Salavatlı ve
Balçova gibi) yer almaktadır. Doğu Anadolu
bölgesinde volkanik sistemlere bağlı olarak
jeotermal sistemlerin varlığı tahmin
edilmekle beraber, bugüne kadar yapılan araştırmalar
sonucunda henüz ekonomik olarak işletilebilir bir
saha bulunamamıştır.
Jeotermal
enerji, konutların ve binaların ısıtılmasında ve
soğutulmasında kullanıldığı gibi, sıcak su temininde
ve ayrıca endüstrinin ısı gereksiniminin
karşılanmasında da doğrudan kullanılır. Jeotermal
enerjiden elektrik üretiminin yanı sıra seralarda,
havuzlarda, bölgesel ısıtmada ve endüstriyel
işlemlerde de yararlanılmaktadır. Ülkemizde Balçova-Narlıdere, Afyon,
Gönen, Simav, Kızılcahamam, Kırşehir gibi yerlerdeki
jeotermal bölgesel ısıtma projeleri ile on binlerce
konutun ısıtılması gerçekleştirmektedir. Ülkemizde henüz yeteri kadar
gelişmemiş olmakla beraber, jeotermal ısı pompaları
dünyada birçok ülkede jeotermal enerjiden verimli
yararlanmak üzere yaygın olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’de devletin
girişimleriyle 1960’larda başlayan jeotermal enerji
çalışmaları, son yıllarda özel sektörün jeotermal
elektrik ve doğrudan kullanımdaki ticari
etkinlikleriyle hız kazanmıştır. 2000 MWe büyüklüğünde bir
potansiyele sahip olduğu tahmin edilen jeotermal
elektrik üretiminde 2013 yılında 166
MWe kurulu kapasiteye ulaşılabilmiştir. Bununla
birlikte önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 300-400
MWe değerine çıkması beklenmektedir. Tahmini olarak 60 GWt
olarak belirlenen
jeotermal ısıl potansiyelinin ise mevcut koşullar
altında10 GWt kadarı kullanılabilmektedir. 2013 yılı
itibariyle 2200 MWt büyüklüğündeki kurulu kapasite (bölge
ısıtma, termal turizm ve sera ısıtma
uygulamalarıyla) doğrudan kullanımı
olarak devrededir.
Türkiye’de jeotermal enerji arama-araştırma ve
kullanımındaki hızlı gelişmeler sürerken, teknolojik,
ekonomik, çevresel ve yasal sorunlar ve konular
gündeme girmekte, çözüm yolları araştırılmakta ve
geliştirilmektedir. Önümüzdeki dönemde jeotermal sektörünün
büyümesi ve olgunlaşması beklenirken,
üretim-geliştirmeye yönelik hareketlerin izleneceği
bir süreç öngörülmektedir.
Nafta nedir?
Nafta
ham petrolün atmosferik koşullarda damıtılması
sırasında elde edilen (30-170°C
) renksiz, uçucu ve yanıcı sıvı hidrokarbon
karışımlarına verilen bir addır. Nafta kelimesi
tarihsel olarak Bakü ve İran da yeryüzüne kadar
ulaşan bir tür hafif petrol sızıntısını
adlandırmak için kullanılmıştır. Nafta kimyasal
olarak parafinik, naftenik ve aromatik
hidrokarbonlardan oluşur. Nafta yaygın olarak
solvent (çözücü) ve diğer maddelerin üretildiği
bir ara ürün olarak kullanılır. Teknik
açıdan arabalarımızda kullandığımız benzin ve
kerosen nafta gurubu karışımlar arasında yer
alır.
LPG nedir?
LPG (liquiefied petroleum gas -
sıvılaştırılmış petrol gazı) çoğunlukla 3 ve 4
karbonlu (C3 ve C4)
hidrokarbonları içeren ve düşük basınçlarda
sıvılaşabilen gazları tanımlamakta kullanılan
bir terimdir. Doğal haliyle LPG renksiz,
kokusuz, toksik özelliği bulunmayan bir
maddedir. Havadan daha yoğundur ve basınç
altında sıvı halde depolanır. Kaçak oluşması
durumunda kolayca farkedilmesi için içerisine
kokulandırıcılar eklenerek kullanıma sunulur.
LNG nedir?
Doğal gaz atmosferik basınçta
yaklaşık olarak -125°C sıcaklığına kadar
soğutulduğunda sıvı hale geçer ve
sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) olarak
adlandırılır. Bir birim hacim LNG
buharlaştırıldığında yaklaşık olarak 600 birim
hacim doğal gaz elde edilir. LNG su yoğunluğunun
yarısından daha düşük bir yoğunluğa sahiptir.
LNG doğal haliyle kokusuz, renksiz, korozif
olmayan ve zehirleyici bir özelliği bulunmayan
bir sıvıdır. Buharlaştırıldıktan sonra kolayca
farkedilmesi için içerisine kokulandırıcılar
eklenerek kullanıma sunulur.
CNG nedir?
Yaklaşık olarak 2000-3600 psi
basınca kadar sıkıştırılarak basınçlı kaplarda
saklanan ve kullanıma sunulan "yoğunlaştırılmış"
doğal gaza verilen isimdir. CNG genleştirilerek
basıncı düşürüldükten sonra doğal gazın
kullanıldığı her yerde ve şekilde
kullanılabilir. CNG benzin ile kıyaslandığında
daha düşük emisyon değerlerine sahip olduğundan
yaygın olarak taşıt araçlarında kullanılır.
Biobenzin nedir?
Biobenzin (gasohol) %90
kurşunsuz benzin ve %10 tarımsal kökenli (tahıl
veya şekerkamışı) etil alkol (etanol)
karışımıdır. Biobenzin kurşunsuz benzine göre
daha yüksek oktanlıdır. Bunun yanında emisyon
miktarı da kurşunsuz benzine göre daha düşüktür.