“İLK” DERKEN... (25.09.2010) İlkler… Ne kadar güzel, ne kadar özel şeylerdir. İlk arabam, ilk bisikletim, ilk bilgisayarım… Nesnel şeyler, kendi varlıklarından öte bir anlam taşıyamadıkları için olsa gerek ki “ilk” olanları “özel” olma durumlarını korurlar. Ama duygusal ya da düşünsel şeyler, “ilk” olma özelliklerini, hayat silsilesi içerisindeki kronolojik sırasına göre mi kazanır yoksa önem ve değer durumuna göre mi? En basitinden, seçimleri ele alabiliriz. 2004 baharındaki yerel seçimlerdi, tarihsel olarak ilk oy kullanışım. Evet hayatımdaki ilk oyum olacağı için merakım vardı sadece. Peki sonraki seçimlerde? İki genel, bir yerel olmak üzere üç adet seçimde sandığa gitmeyi geçtim, niyetlenmedim bile. Ama sadece on gün kadar önceki referandumda peki? Hayatımın en önemli ilk oyuydu. Aylar öncesinden, tercihimin ne olması gerektiğine dair araştırmaya başladığım bir seçimdi. Bu durumda, benim için “ilk” olan hangisi diye düşünüyorum da, “ilk” oyum referandumdaki oyumdu bence çünkü gerek kendim gerek ülkem için, bence en önemli sandık vazifesiydi. Mesela, “ilk kazanılan para”… Herkes çok büyük manevi bir yeri vardır. Yine tarihsel olarak, ilk kazandığım “kendi param” diyebildiğim para cüzi bir miktar da olsa 10 yaşımda kazandığım paraydı. Biraz daha ileri tarihlerde ise bir üniversite öğrencisi için ciddi sayılabilecek paraları da özel dersten kazandım. Ama hayatımdaki “ilk” parayı –eğer bir terslik olmazsa- önümüzdeki ay kazanacağım çünkü kendi işimi yaparak, yıllardır hayalini kurduğum, beni tatmin edecek mutlu edecek işi yaparak kazanacağım. Benim için, “ilk” budur. Peki ya aşk? Birçoğumuzun kullandığı da bir tabirdir hani “ilk aşkım”. “İlk aşk” kimdir? İlkokulda çocukça duygularla aşık olunan mı? Daha ileri yaşlarda, duygusal ve fiziksel olarak “ilk”lerin paylaşıldığı insan mı? Birinin “ilk”i olmak ya da birinin “ilk” olması, ilişkiler sırasının başında olmak mıdır? Bence “aşk” ve “ilişki” konularında da “ilk”lik tarihsel sıralamanın ötesinde. İnsanın, “İlk kez bu kadar…” şeklinde cümleler kurabildiği insandır her yönden her bakımdan “ilk”i. “İlk kez bu kadar seviyorum” dediğim ilişkilerim olmadı mı oldu, “ilk kez bu kadar mutluyum” dediklerim de oldu bugüne kadar. Ama bugün tüm hayatımı düşündüğümde “ilk defa” ibaresi ile başlamakla birlikte “hiç olmadığım kadar…” ibarelerini de çok derin barındırır oldu cümlelerim. Hiç önemsenmediğim kadar önemseniyorsam, hiç kimsenin merak etmediği kadar merak ediliyorsam, hiç hissetmediğim kadar mutlu ve huzurlu hissediyorsam, hiç sahiplenilmediğim kadar sahipleniliyorsam, hiç kimseye ait olmadığım kadar ait hissedebiliyorsam, hiç güvenilmediğim kadar güveniliyorsam; işte benim “ilk”im budur. Aynı şekilde, ben de bunları hissettirebiliyorsam o insanın “ilk”i benimdir. “İlk”im mi? Benim “ilk”im; onsuz bir hiçten ibaret olduğum, yan yana olsak dahi adımı söylediğinde bile heyecandan öldüğüm, bakışıyla içimi titreten, öpüşü ayağımı yerden kesen, her şeyiyle yanımda olan, her şeyimle yanında olduğum, adeta taptığımdır; yanımdan gittiği anda hasret kaldığımdır, “Özlem”dir, “Özlem’im”dir…
Emre Utku ÖZEN
|