alacak


Giriş Sayfası Duygusal ve Bireysel Genel Temalar Fikir ve Elestiri Makaleler


 

ALACAK-VERECEK DAVASI
(24.12.2011)

 

Solumda alabildiğine boğaz manzarası, önümde bilgisayar, yanımda çay, elimde sigara… Soluma baktıkça, denize değil yokluğuna dalıyorum, çekiyorum içli içli bir nefes daha sigaramdan, dönüp klavyeye sarılıyorum… N’oldu bana, n’oluyor bana? Bu kadar olmamıştım ben hiç… Nasıl…

Olanı biteni düşünmüyorum bile artık, olan bitenin telafisi de vardı affı da özrü de… Olan bitenden sonrasını düşünüyorum… İşte tam olarak da sonrasına anlam vermeye çalışıyorum… Yalanlara, başkalarına… “Kimseyi böyle sevmedim” diyen bir dilin, yalan söylemesine, başkalarının adını anmaya varabilmesine anlam vermeye çalışıyorum… Hadi bunu da geçtim diyelim, hadi bunu da “inattan” “sinirden” diye anlamlandırdım diye düşünelim, bunlara rağmen uzanan elimin itilmesine anlam vermeye çalışıyorum…

Hadi, bütün bunlara da bir şekilde anlam verdim diyelim; tek bir şeyi merak etmiyor değilim aslında… Er ya da geç biriyle birlikte olacağımı hiç mi düşünmüyorsun? Hiç mi koymuyor ya da acıtmıyor başka birinin bana dokunacak olması, başkasının beni öpecek olması ve belki daha fazlası… Hiç mi sahiplenmedin, hiç mi kıskanmadın beni…

Haklı olmama rağmen, yalanlarının üzerine başkalarına koşmanın üzerine zaten “git hayatımdan” demesi gereken benken, nasıl oluyor da benim üzüldüğümün binde biri kadar bile üzülmüyor gününü gün etmeyi başarabiliyorsun… Bu kadar mı vefasızsın yoksa aylarca söylediğin sevgin aslında hiç yok muydu?

Çıkamıyorum soruların içinden, çıkamıyorum sensizliğin içinden… Aklımda sen fikrimde sen, çıkamıyorum senden… Tek bir adım atamıyorum uzağa dizinin dibinden… Ama artık hesabı kapatma zamanını getirdin…

 

Birbirimize borcumuz çok, yalan değil. Senin borçlarından başlayalım bence önce:

 

Çok ağır bir hakaret… (Ödedin gerçi bir aydır defalarca…)

“Sana aşığım” diyerek, beni döndürdüğün bir yol…

Düşsek de birlikte kalkabilecekken, başında su koyuverdiğin KOCA BİR ÖMÜR…

Sayısız kahvaltı…

Sayısız akşam yemeği…

Dürüstlük…

“Budur” deyip, ona buna dağılmamak…

İlgilenmek, sahiplenmek, kıskanmak, arkamda durmak…

Can çekiştiğimi görmezden gelmemek…

 

 

Şimdi benimkilerle devam edelim:

 

Senle birlikteyken sana rağmen yanına gidilecek bir eski sevgili…

Birlikteyken de sonrasında da başkaları için yalan söylemek, birşeyler gizlemek, gizli saklı birşeyler yapmak…

Başlamadan önce de, başladıktan sonra da, bitirdikten sonra da arkadaş eş dost laflarına göre hareket etmek…

Cesaretsizlik…

Sadece keyif için peşimden koşuyormuş gibi muamele etmek…

İnanmamak, arkanda olmamak, her şeye bahane bulmak…

Senden önceki hayat tarzıma seni terk eder etmez geri dönmek ve gayet de keyif almak…

Hatalarımdan pişman olmamak, kendi hatalarımı bile sana telafi ettirmek…

 

Her iki liste de uzatıldıkça uzatılır, listelerden daha önemli ve öncelikli olan ise, kimin borçlarını ödediği ödemediği… Sen, birlikteyken ödeyemedin borçlarını, bitirdin; sonrasında da ödeyemedin…

Ben sana olan borçlarımı, birlikteyken ödemedim, kusura bakma da senleyken ödeyebileceğim şeyler değillerdi. Senin borçlarından vazgeçtim ben, ödemedin, ödeyemedin, bir daha da ödeme istemiyorum… Benim borçlarım mı? Hepsini ödemeye başladım an itibariyle, zamanla tüm borcum kapanır… Alacaklı verecekli kalmamış olur…

 

Emre Utku ÖZEN