Bölüm 13: Mutluluğu ve Mutsuzluğu Bakımından İnsanlığın Doğal Durumu Üzerine
İnsanlar doğuştan eşittir.
(Zekâdan bahseder) “... bir şeyin eşit pay edildiğinin en büyük kanıtı, herkesin kendi payından memnun olmasıdır.”
Eşitlikten güvensizlik doğar: Eşitliğe istinaden iki kişi aynı şeyi arzularsa birbirlerine düşman olurlar ve güvensizlik doğar.
Güvensizlikten savaş doğar: Güvensizliği ortadan kaldırmak için en güçlü olmalıyız.
Herkesi korkutmaya yeterli bir güç olmadığı zaman bu güvensizlik ortamı ve savaş hali, arkadaşlıktan bile zevk almayı engeller.
İnsan doğasında bulduğumuz üç kavga nedeni: Rekabet, güvensizlik, şan ve şeref.
Devlet olmadıkça, herkes herkese karşı daima savaş Devlet, insanların hepsini korku altında tutar. Yoksa herkes savaş halindedir.
Herkesin herkesle savaşı toplumsallığı ve toplumsallığın sonuçlarını ortadan kaldırır. Herkesin herkese düşman olduğu bir savaş zamanı toplum da yoktur. Bunun dışındaki tüm zamanlarda barış vardır.
Bir yasa koyucu üzerinde anlaşma sağlanamayıp da bazı eylemleri yasaklayan yasaların olmadığı durumda ne suç ne de günah vardır.
Böyle bir savaşta hiçbir şey adalete aykırı değildir. Genel bir gücün olmadığı yerde yasa yoktur, yasanın olmadığı yerde de adaletsizlik yoktur.
İnsanları barışa yönelten duygular genel olarak ölüm korkusudur, rahat bir hayat için gereken şeyleri elde etme arzusu ve umududur. “Akıl, insanların üzerinde anlaşabilecekleri uygun barış şartlarını gösterir. Bu şartlara doğa yasaları da denilir.”
Bölüm 14: Birinci ve İkinci Doğa Yasaları ve Sözleşmeler Üzerine
Doğal hak (jus naturale): “Kendi doğasını, kendi hayatını korumak için kendi gücünü dilediği gibi kullanmak ve kendi muhakemesi ve aklı ile bu amaca ulaşmaya yönelik en uygun yöntem olarak kabul ettiği her şeyi yapmak özgürlüğüdür.”
Özgürlük: Bundan “kelimenin doğru anlamıyla, dış engellerin yokluğu anlaşılır”. Engeller çoğu zaman gerekeni yapma gücünü kısıtlasa da insan kendisinde kalan gücü aklının emrettiği şekilde kullanmaktan alıkonulamaz.
Doğa yasası (lex naturalis): “Akılla bulunan ve insanın kendi hayatı için zararlı veya hayatını koruma yollarını azaltıcı olan şeyleri yapmasını yasaklayan ... bir ilke veya genel kuraldır.” Jus ve Lex birbirlerinde farklıdır: “Hak, yapmak veya yapmamak özgürlüğünden oluşur; Yasa ise bunlardan birini tesbit ve ilzam eder.” Biri özgürlük, diğeri yükümlülüktür.
Doğa Yasası: “That every man, ought to endeavour Peace, as farre as he can hope of obtaining it; and when he cannot obtain it, that he may seek, and use, all helps and advantages of Warre. The first branch of which Rule, containeth the first, and Fundamental Law of Nature; which is, to seek Peace, and follow it. The Second, the summe of the Right of Nature of Nature; which is, By all means we can, to defend our selves.” Birinci doğa yasası, herkesin barışı sağlamak için çalışması gerektiğidir: Barışı aramak ve izlemek.
Doğa Yasası: “İnsanların barışa ulaşmak için çalışmalarını emreden bu [yukarıdaki] temel doğa yasasından şu ikinci yasa çıkar; bir insan, başkaları da aynı şekilde düşündüklerinde, barışı ve kendini korumayı istiyorsa, her şey üzerindeki bu hakkını bırakmalı ve başkalarına karşı, ancak kendisine karşı onlara tanıyacağı kadar özgürlükle yetinmelidir.”
İnsan, hakkını devreder ya da ondan feragat ederken bunun karşılığında kendisine başka bir hak verilmesini bekler, bundan bir fayda sağlamayı umar. Ancak bütün haklar devredilebilir, bırakılabilir nitelikte değildir. Mesela, insan, canını almak için kendisine saldıranlara direnme hakkını bırakamaz. Aynı şey yaralanmak, hapsedilmek, zincire vurulmak için de geçerlidir.
Sözleşme, karşılıklı hak devridir. Korkuyla yapılan ahitler ise geçerlidir. İnsanın kendini korumamak için yaptığı ahit ise geçersizdir.
İnsan, doğal olarak ehven-i şer’i seçer.
Bölüm 15: Diğer Doğa Yasaları Üzerine
Doğa yasası Adalettir ve kaynağı ve başlangıcı, 2. Doğa yasasıyla kurulan sözleşmede yatar. Adaletsizlik ise ahdin ifa edilmemesinden başka bir şey değildir. Adaletsizlik olmayan her şey de adildir. Herkese kendisinin olanı sürekli olarak verme iradesi olan adalet, mülkiyeti gerektirir. Devletin olmadığı yerde ise adalet de mülkiyet de yoktur ve her şey üzerinde herkes hak sahibidir. Dolayısıyla devlet, adaletin de mülkiyetin de başlangıcıdır.
Doğa yasalarının kolaylıkla anlaşılmasını sağlayan bir kural, “kendine yapılmasını kabul etmeyeceğin bir şeyi başkasına yapma”dır (“Do not that to another, which thou wouldst not have done to thy selfe.”).
İkinci Kısım: Devlet Üzerine
Bölüm 17: Bir Devletin Nedenleri, Doğuşu ve Tanımlanması Üzerine
Devletin amacı bireysel güvenliktir. “Kılıcın zoru olmadıkça ahitler sözlerden ibarettir ve insanı güvence altına almaya yetmez.” Güvenlik, “tek bir karar verici tarafından yönetilmeyen bir çoğunlukla da sağlanamaz”. Ve tek karar verici sürekli olmalıdır.
Akıl sahibi olmayan yaratıkların aralarındaki mutabakat doğalken, insanlar arasındaki mutabakat yapaydı ahde dayalıdır.
Güvenlik için herkes, bütün kudret ve güçlerini, kendi kişiliklerini taşıyacak tek bir kişi ya da heyete devretmelidir. “... herkesin herkesle yaptığı bir ahit yoluyla, hepsinin bir ve aynı kişilikte gerçekten birleşmeleridir. Bu yapıldığında, tek bir kişilik halinde birleşmiş olan topluluk, bir devlet, Latince civitas, olarak adlandırılır.”
“İşte devletin özü o kişide toplanmıştır; tanımlamak gerekirse, bu öz, büyük bir topluluğun üyelerinin birbirleriyle yaptıkları ahitlerle, her birinin huzur ve sükûnu ve ortak savunmaları için, içlerinden birinin, onun uygun bulacağı şekilde, hepsinin birden gücünü ve imkânlarını kullanabilmesidir. ... Bu kişiliği taşıyana egemen denir ... onun dışında kalan herkes ise onun uyruğu”
Egemenlik iki yoldan elde edilir: Doğal zor ile ve gönüllü olarak anlaşmalar ile.
Bölüm 18: Sözleşme ile Kurulmuş Egemenlerin Hakları Üzerine
Egemenliğin esasını oluşturan haklar devredilemez ve bölünemez. Bu yetkiler, kral, lordlar ve avam kamarası arasında bölündüğü için halk da bölünmüş ve bir iç savaş çıkmıştır.
Egemen güç, yokluğu kadar zararlı değildir ve zarar, genellikle, daha küçük bir zararın kabul edilmemesinden gelir.
Bölüm 19: Sözleşmeyle Kurulmuş Değişik Devlet Türleri ve Egemenliğin Tevarüs Edilmesi Üzerine
Değişik devlet biçimleri sadece üç tanedir: Egemen gücü elinde bulunduranların sayısına göre monarşi, aristokrasi ya da demokrasidir. Egemen güç bölünemeyeceği için bunların dışında bir devlet biçimi yoktur. Tiranlık ve oligarşi, monarşi ve aristokrasiyi “kötülemek için” onlara verilmiş adlardır.
“Monarşide, özel çıkar kamu çıkarı ile özdeştir.”
Bölüm 20: Pederşahi ve Despotik Hâkimiyet Üzerine
Zorla kurulmuş bir devletin sözleşme ile kurulmuş bir devletten farkı: Sözleşme ile kurulmuş devlette, egemeni seçmiş insanlar, birbirlerinden korktukları için sözleşme yaparlar. Diğerinde ise korktukları kişiye boyun eğerler.
“Fetih yoluyla veya savaşta zafer kazanarak elde edilen hâkimiyet, efendi veya sahip anlamına gelen Despotes’ten yazarların despotik dedikleri şeydir ve efendinin uşağı üzerindeki hâkimiyetidir.”
“... yenilen üzerinde hakimiyet hakkı veren şey, zafer değil, onun kendi rızasıdır.”
Egemen güç bütün devletlerde mutlak olmalıdır.
Bölüm 21: Uyrukların Özgürlüğü Üzerine
“Özgür bir insan, gücü ve zekâsıyla yapmaya muktedir olduğu şeylerde, istediği şeyi yapması engellenmemiş olan birisidir.”
Korku ile özgürlük tutarlıdır.
“Toplum yasaları denilen yapay zincirler...”
Toplum yasalarının üzerine bir şey söylemediği alan ve eylemlerde, uyruklar, kendi akıllarının önereceği şeyleri yapmakta özgürdürler.
“İtaat etmeyi reddedişimiz, egemenliğin kuruluş amacına ters düşüyorsa, reddetme özgürlüğü yoktur: ters düşmüyorsa, vardır.”
“Uyrukların en büyük özgürlüğü, yasanın sessizliğine dayanır.” (İki üstteki madde)
Uyrukların egemene olan yükümlülüğü, egemen onları koruyamayacak, yani sözleşmenin koşulu sağlanamayacak duruma geldiyse ortadan kalkar. Bir egemenlik, dış kaynaklı bir istila ile yok edilebileceği gibi iç karışıklık da egemenliğin çözülmesine yol açabilir. Böyle bir durumda uyruklar, daha güçlü ve kendilerini koruyabilecek bir egemenin kılıcı altında güven arama hakkına sahiptir ki bu aynı zamanda bir doğa yasasıdır.
Zor altında bir egemenliği kabul etmenin koşulu yaşamın ve bedensel özgürlüğün bize bağışlanmasıdır. Bunun karşılığında egemenliği kabul ederiz. Ancak hapis tutulmaya devam ediyorsak ve bedensel özgürlüğümüz bize verilmiyor ya da yaşamımız bağışlanmıyorsa, bir sözleşme yapmaz ancak hayatımızı kurtarmak ve kaçmak için mümkün mertebe çabalarız. Bu bir doğa yasasıdır.
Bölüm 26: Toplum Yasaları Üzerine
Toplum yasaları, insanların belirli bir toplumun üyeleri oldukları için uymak zorunda oldukları yasalardır. Genel olarak bir yasa ise tavsiye değil, emirdir.
Yasa koyucu egemen güçtür.
Egemen güç toplum yasalarına tabi değildir.
Bir yasa, zamana değil, egemen gücün rızasına dayanarak kullanılır.
Doğal hukuk (doğa yasaları) ile toplum yasaları birbirini içerir. “... doğal haklar, yani insanın doğal özgürlüğü toplum yasalarıyla sınırlanabilir: gerçekte, yasa koymanın amacı bu sınırlamadan başka bir şey değildir. Doğa yasaları toplum yasalarıyla sınırlanmazsa zaten barış ve huzur da olmaz. Hukukun yaratılış nedeni, insanların doğal özgürlüğünü sınırlamaktan başka bir şey değildir...”
Yapılmış ama duyurulmamış bir yasa, yasa değildir. Yazılı olmayan yasalar doğa yasalarıdır ve doğa yasaları için herhangi bir ilan gerekmez. İnsanlar onları akıl yoluyla bilebilir.
Bölüm 29: Devleti Zayıflatan ve Çökmesine Yol Açan Şeyler Üzerine
Devletlerin çöküşü, kusurlu yapılarından kaynaklanır. “... devletler, yapılarının doğası gereği, onlara hayat veren insanlık veya doğa yasaları veya adaletin kendisi yaşadığı sürece yaşarlar.” Bir devletin kusurları:
Mutlak iktidar yokluğu
İyiye ve kötüye kişilerin karar vermesi
...
Egemen gücün toplum yasalarına tabi kılınması: Egemen doğa yasalarına tabidir ancak toplum yasalarına tabi değildir.
Uyruklara (kendi malları üzerinde) mutlak mülkiyet hakkı verilmesi
Egemen gücün bölünmesi: Bir devletin gücünü bölmek, onu dağıtmaktan başka bir şey değildir; çünkü karşılıklı olarak bölünmüş güçler birbirlerini yok ederler.
Komşu ülkelerin taklit edilmesi
Greklerin ve Romalıların taklit edilmesi: Tyrannicide’ın kökleri bu kaynaklardadır. (Hobbes için Tyrannicide ile Regicide aynı şeylerdir)
Devlette birden fazla egemen olduğu görüşü
Karma hükümet: Bu tek bir bağımsız devlet değil, üç tane bağımsız kısımdır. Tek bir kişilik ve tek bir egemen yerine üç farklı kişilik ve üç farklı egemen bulunur.
Parasızlık
Tekeller ve vergi tahsildarlarının suistimalleri
Popüler insanlar
Bir kentin aşırı büyüklüğü, şirketlerin çokluğu
Egemen güce itiraz etme özgürlüğü
Devletin dağılması
Bölüm 30: Egemen Temsilcinin Görevi Üzerine
Halkın iyiliğinin sağlanması: Egemen halkın güvenliğini sağlar ancak burada güvenlikle kastedilen sadece koruma değil, aynı zamanda “her insanın meşru emeğiyle, devlete tehlike veya zarar gelmeksizin elde edeceği, hayatın bütün konforlarıdır”.
İyi yasalar yapmak egemenin sorumluluğundadır. İyi yasa, adaletli yasa demek değildir çünkü bütün yasalar adildir. İyi bir yasa, halkın iyiliği için gerekli olan ve açık ve net olan yasadır: “... yolcuları durdurmak değil, onları doğru yoldan götürmek için konulan çitler gibi. ... Egemenin yararı için olan, fakat halk için gerekli olmayan bir yasanın iyi bir yasa olduğu düşünülebilir; ama öyle değildir. Çünkü egemenin ve halkın iyiliği ayrılamaz.”
Milletlerarası hukuk ile doğal hukuk aynı şeydir. Bir beden olarak devlet, diğer devletlerle ilişkisinde doğal haklarına göre hareket eder. Yani devletler, devletler arasında bir egemene tabi olmadıkları için kendi aralarında bir yasaları ve takip edecekleri ahlaksal ilkeleri yoktur. Bu nedenle devletlerarası ilişkiler bir anlamda doğa durumunda işler. (Benzeri bir görüş Hegel’de de vardır)
*Yukarıdaki alıntılar: Hobbes, Leviathan, Yapı Kredi Yayınları
The annotations below are the highlighted parts of Thomas Hobbes page of Stanford Encyclopedia of Philosophy and the comments I made on them.
"In philosophy, he defended a range of materialist, nominalist, and empiricist views against Cartesian and Aristotelian alternatives."
Life and Works
Hobbes, Bacon, Descartes ve Mersenne ile tanışık.
"In earlier letters, Descartes suggested that Hobbes was more accomplished in moral philosophy than elsewhere, but also that he had wicked views there (Descartes 1643, 3.230–1)."
"Hobbes was associated with the royalist side, and might also have had reason to fear punishment because of his defence of absolute sovereignty in his political philosophy."
Hobbes, "squaring of the circle" diye bir mesele üzerine uzunca tartışmış.
Mind and Language
"Hobbes thinks at least that we will better understand how individuals interact in groups if we understand how individuals work."
2.1 Sense and Imagination
"At any rate, the sensation is strongly grounded in, perhaps even identical with, the internal motions."
"In general, the understanding that non-human animals can have is the understanding of will. But humans can also understand the “conceptions and thoughts” (Hobbes 1651, 2.10) of others from their uses of language."
"Understanding is for Hobbes the work of the faculty of imagination, and crucially involves language."
"For Descartes, sense and imagination are, as in Hobbes’s story, closely connected to the workings of the brain, but higher cognitive functions are performed by the immaterial mind. Hobbes denies the existence of that immaterial mind, and needs other accounts of those functions."
2.2 Signification
-
2.3 Nominalism
"Hobbes is a nominalist: he believes that the only universal things are names (Hobbes 1640, 5.6–7; Hobbes 1651, 4.6–8; Hobbes 1655, 2.9)."
"There is one name, and there are many trees. But there is not, Hobbes argues, some further thing that is the universal tree. Nor is there some universal idea that is somehow of each or all of the trees. Rather, ‘tree’ names each of the trees, each of the individuals to which the term applies (not, note, the collection of them)."
Leibniz's critique to Hobbes's nominalism: "In arithmetic, and in other disciplines as well, truths remain the same even if notations are changed …"
2.4 Reasoning as Computation
"Hobbes describes reasoning as computation …"
"But the underlying process that’s making this all work is computation, namely, addition and subtraction. The connections seem to amount to no more than that though, so it’s at least rather over-dramatic to say that Hobbes was “prophetically launching Artificial Intelligence” (Haugeland 1985, 23)."
Materialism
"One aim of this critical passage is to support materialism by showing a problem with the belief that there can be thought without a body."
"… whether his target is Aristotle himself, or some later Aristotelians. When Hobbes talks about Aristotelian metaphysics in particular, his main approach seems to be to take a certain core view to have been Aristotle’s, then to criticize both that view and the further uses that were made of it."
"The view that there can be thought without a body is also Descartes’s view."
Method
"Method tells us how to investigate things in order to achieve scientia, the best sort of knowledge."
"A proper explanation tells you three things: what the cause is, the nature of the cause, and how the cause gives rise to the effect. Thus Hobbes accepts the Aristotelian idea that to have the best sort of knowledge, scientific knowledge, is to know something through its causes."
"Here Hobbes defines philosophy as knowledge acquired by correct reasoning."
"For Hobbes, to know an effect through its causes is to know what the causes are and how they work …"
"For Hobbes, analogously, to get to scientia of the effect you need to understand, not just what the causes are, but how they work."
"In a more fully Aristotelian picture, explanations are causal, but causes can be of several sorts. Hobbes’s picture is more restrictive: to find the causes is to find the efficient causes. Moreover, he thinks the efficient causes are all motions, so the search for causes becomes the search for motions and mechanisms."
Philosophy of Religion
"This section focuses on two central questions: whether Hobbes believes in the existence of God, and whether he thinks there can be knowledge from revelation."
"… philosophy excludes from itself theology," Hobbes says.
"Also excluded are discussion of angels, of revelation, and of the proper worship of God."
"However, the word ‘atheist’ did not mean the same thing in the seventeenth century as it means now."
"However, he argues, the only thing we can know about God is that he, “first cause of all causes”, exists."
"We’re either expressing our inability, as when we call God incomprehensible, or we’re expressing our reverence, as when we call God omniscient and just."
Like Spinoza: "The older Hobbes thought that we could know God to have at least one feature, namely extension."
"By this he means at least that God is extended. Indeed, Hobbes seems to think of God as a sort of extended thing that’s mixed through the rest of the world, not being in every individual place in the world, but able to affect all the things in the world (Hobbes 1662, 4.306–13, especially 4.309–10)."
"Whether or not one believes that, this is still on the surface an odd theism rather than atheism. … Even if Hobbes is some sort of theist, he’s a theist who is sceptical about many widely held religious views. This is notable to some extent in his critical reading of biblical texts , which was not at all a standard approach at the time. Indeed, Hobbes and Spinoza often get a good deal of credit for developing this approach."
"The conclusion is weaker than that of Hume’s more famous argument about the evidence for belief in miracles, but a similar sceptical attitude is present."
Reception
"Indeed, one might well speak of Hobbes, not Locke, as the first of the British empiricists."
Further influences on Spinoza: "conatus or endeavour"
"Indeed there are enough connections that it’s plausible to speak of “the empiricism of Hobbes…, Locke…, and Hume” (Nidditch 1975, viii), rather than of the more conventional trio of Locke, Berkeley, and Hume."