Hatay eğitim ve öğretiminde başarılarıyla ve yetiştirdiği öğrencileriyle zirvede bulunan Osman Ötken Anadolu Lisesi Simurg adlı dergisinde Büyük Atatürk'ün düşünce sistemi çerçevesinde bilginin küçülttüğü dünyamızda "Nerdeyiz, ne yapıyoruz, ne yapmamız gerekir?" gibi yüzlerce soruya cevap vermeye çalışacak herkese sevgi ve dostluk eliyle ulaşacaktır. | ||||||||
Neden Simurg? | ||||||||
" Rivayet olunur ki kuşların hükümdarı olan Simurg(Zümrüd-ü Anka), bilgi ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar, Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün, uzak bir ülkede bir kuş sürüsü, Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzeyen bir masal kuşu olan Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için "istek, aşk, marifet, istiğna, birlik, hayret ve yokoluş adları verilen yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar düşenler...Yolculuktan vazgeçenler... ölenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş; güle olan aşkını hatırlayıp. Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş -oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış-, kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş, yıkıntılanı özlemiş... balıkçıl kuşu bataklığını... Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Nihayet yüzlerce kuştan ancak "otuz kuş" bu vadileri aşabilmiş. Kaf Dağı’na varan "otuz kuş" önlerine konan kağıt parçasını okuduklarında yaptıkları tüm yolculuğun bu kağıtta yazılı olduğunu görüp şasırmış, Simurg'tan gelen sesi dinlemisler: "Siz buraya "otuz kuş" geldiniz, "otuz kuş" göründünüz. Daha fazla yahut daha eksik gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Burası bir aynadır. Kuşlar, Simurg'u görmek için aynaya baktıklarında kendilerini görmüşler. Öğrenmişler ki "Simurg", "Otuz Kuş" demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş... Her biri Simurg'muş... Artık ne yol varmış...ne yolcu...ne de kılavuz Bir de derler ki "Simurg", öldükçe küllerinden yeniden doğan Phoenix'e benzermiş. Feridüddin Attar'ın eserleri arasında en meşhuru "Mantık al-Tayr" (Kuşlann Dili) isimli eserdir. 4931 beyitlik bu eserdeki yolculuk, bizlere, yaptığımız "yaşam yolculuğu"nu düşündürdü. Yolculuk bir öğrenme yöntemidir... ve sonunda herkes kendi hazinesini bulur. Gerçek yolculuksa kendi içimize yaptığınuz yolculuktur. Sır bizdedir...mutluluk içimizdedir...ışık içimizdedir...ve sırrı ancak sözcükler çözer. Saygılarımızla... | ||||||||