NTV-MSNBC
Bir belgesel ve bir Usta’ya dair
Herkes, yazılı bir metni yüksek sesle
okuyabilir, ama içlerinden çok azı, dinleyenlerine keyif vermeyi başarabilir.
Güncelleme: 15:09 TSİ 23 Kasım 2006 Perşembe-İSTANBUL
Film ve televizyon
seslendirmelerinde çalışan sanatçılar arasında ‘duayen’
olarak gösterilen sanatçıların başında, tiyatro, sinema sanatçısı ve aynı
zamanda da öğretim görevlisi olan Levent Dönmez gelir. NTV’nin kuruluşunun 10.
yılında, test yayınların başladığı günlerden bugüne, Aziz Acar’ın yönetiminde,
‘kaliteli seslendirme’ şiarından ödün vermeyen ve Türkiye’nin en değerli tiyatro
ve seslendirme sanatçıları ile çalışmayı ilke edinen NTV Seslendirme Bölümü,
‘Planet Earth / Yeryüzü’ belgeselinin seslendirmesinde
de yine ‘kaliteye’ imzasını attı.
Sinemamızda nice aktöre sesiyle
can katan, reklâm camiasının karizmatik soluğu olan ve aynı zamanda CNBC-e
kanalının tanıtımlarını seslendiren Levent Dönmez, şu sıralarda NTV’de
yayınlanmakta olan, dünyanın en çok ses getiren belgesellerinden ‘Planet
Earth
/ Yeryüzü’ adlı yapımın anlatıcısı Sir
David
Attenborough’u mükemmel Türkçesi ile yorumluyor.
Yıllarca tiyatro ve sinemada
oyunculuk, yönetmenlik ve senaristlik yapan Levent Dönmez, hoca olarak da
Anadolu Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde onlarca tiyatro insanının yetişmesine
emek verdi, Tiyatro Anadolu’da oyun yönetti. Halen Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak oyuncu
adaylarına ışık vermeyi sürdürüyor.
Kendinde doğuştan varolan eşsiz ses renginin dinleyenlerde yarattığı büyünün,
içimizde nehir coşkusu yaratan şiirsel tınıların yanı sıra; tonlama ve
vurgulamalarında “en doğruyu arayıp keşfederek, onları ifade edebilmenin
olağandışı becerisini de sergiler Levent Dönmez. Dudaklarından dökülen her hece,
milim milim ölçülüp de sarf edilmiştir. Her
seslendirme sürecinde, başlı başına bir “titizlik abidesi” olarak seyrederiz
hocamızı.
Ayırıcı özelliklerinin en başında,
seslendirdiği (Türk ya da yabancı) karakterlerin mimiklerini kaçırmaması ve o
mimiklere uyumlu yorumlarla konuşması gelir. Düz metinleri seslendirirken, metni
sadece okumaz, anlatır o metni. Dramatik film seslendirmelerinde ise, perdedeki
( ya da ekrandaki) oyuncuyla öylesine özdeşleştirir ki kendini, adeta kendi
oynamışçasına oynar sesiyle ve de sonuçta o kişinin oyununa da ruh katar.
Levent
Dönmez’in
ustalığının ardında yatan bir başka etken de tevazuu asla elden bırakmayıp, reji
koltuğunda oturanlara “Oldu mu çocuklar? Aman ölçüyü elden kaçırmayalım!” diye
titizlenip, yaptığı işe hassasiyet göstermesidir.
TRT-2
yıllarından bu yana kendisi ile çalışarak sayısız işe imza attıkları seslendirme
yönetmeni Aziz Acar, Levent Dönmez ile bir çok iddialı belgeselin
seslendirmesini yapmalarına karşın, “hiçbir yapımda, ‘Planet
Earth / Yeryüzü’ belgeselinin görüntülerinden etkilendikleri kadar
etkilenmediklerini, bu belgeselin bambaşka bir yapısı olduğunu” vurguladı.
Belgesel seslendirmenin
inceliklerini, ayırıcı özelliğini sorduğumuz Levent Dönmez de düşüncelerini şu
cümlelerle özetledi:
Bir kağıdın üstündeki yazılar cansızdır.
Seslendirildiklerinde ya da yorumlandıklarında hayat kazanırlar. Seslendirilen
her parça da, bir yorum gerektirir. Haber okumak bile bir yorumdur örneğin:
tarafsızlık yorumu. Çok farklı nedenlerle seslendirme yapıyoruz.
Dramalar, yani uzun metraj filmler ve dizi filmler, tanıtım filmleri,
reklam filmleri, belgeseller v.s.. Bunların her birinin
tarzı farklıdır. Elbette seslendirme tarzları da. Belgesel seslendirmesine
gelirsek görürüz ki onlar da kendi içinde farklı farklıdır. Örneğin çiçekleri
böcekleri anlatan belgeselle, tarihe ışık tutan bir belgesel asla aynı tarzda
yorumlanamaz. Versailles
sarayını anlatan bir belgeselle, petrol kuyularını anlatan bir belgesel de aynı
şekilde. “Planet Earth” ya da “Yeryüzü Belgeseli”ne
gelince. Tabii ki orijinaline olabildiğince en yakın biçimde seslendirmeliyim
diye düşündüm ve öyle de yapmaya çalıştım. Ancak açık söylemek gerekirse,
izledikçe öyle etkilendim ki kendi duygularımı da katmam gerektiğini düşündüm.
Görüntüler sizi kavrayıp içine çekiyor. İnanılmaz güzellikteki fotoğraflar
eşliğinde hüzünleniyor, mutlu oluyor, duygulanıyorsunuz. Ve bir süre sonra
kendinizi bütün o canlıların arasında ve onlardan biri gibi görüyorsunuz.
Doğanın harikaları, ona ne kadar saygı duymamız gerektiğini fısıldıyor
kulağınıza. Elimden geldiğince bu duyguları yansıtmaya çalıştım. Umarım başarılı
olmuşumdur.
Yabancı sinema ve televizyon
yapımlarının anadilimize tercüme edildikten sonra yeniden seslendirilmesi ya da
yaygın deyişle “dublaj”, son yıllarda mecra sayısındaki artışla ters orantılı
olarak, değerini yitirmekte -ucuzlatılmakta-, eski günlerdeki kalitesini mumla
aratmaktadır.
Radyo başlarında geçen
günlerimizde “arkası yarın”, “çocuk bahçesi”, “radyo tiyatrosu” saatlerinde
yüreklerimize işleyen seslerin sahipleri olan değerli sanatçıları birer
birer
sonsuzluğa uğurlasak da, o sesler atmosferdeki radyo dalgalarında taşınan
titreşimleriyle ebediyen uzayın derinliklerinde yaşamaktalar aslında…
Kâmuran
Usluer, Sadrettin
Kılıç, Pekcan Koşar, Alev Emre, Zekâi
Müftüoğlu, Mübeccel Vardar, Savaş Başar, Saadettin Erbil, Kerem Yılmazer, Mümtaz
Sevinç, Alev Sezer, Kerim Afşar… hepsinin ses titreşimleri, soluduğumuz havada geziniyorlar;
anılar ve sesleri, onları ölümsüz kılıyor.
“Ustamız”, “hocamız” diye
seslenebileceğimiz sanatçıların sayısı, bir elin parmakları kadar bile kalmadı
artık… ömürleri
uzun olsun…
Meraklısına Notlar:
-Levent
Dönmez, oyuncu olarak Hiçbir Gece (1989), Film Bitti (1989), Sen Türkülerini
Söyle (1986), Adı Vasfiye
(1985), Faize Hücum (1982), Ah Güzel İstanbul (1981) filmlerinde rol alırken;
Hiçbir Gece filminin senaryosuna da imza atmış ve 1990 yılında Bir Yalnız Melek
filmini yönetmiştir.
- 14
Kasım 1975’te Türkiye’de o güne değin çok tartışılmış, çok özlenmiş ama
gerçekleşme yolunda en ufak bir çaba gösterilmemiş bir atılım gerçekleşti. Türk
sinemasına sesleri ile katılan sanatçıların örgütü ‘Filim Seslendirme
Sanatçıları Derneği’ adı altında kuruldu. Bu kuruluş belki de bu alanda çalışan
sanatçıların ilk ciddi ve örnek atılımları oldu. Kısa adı ‘FİLİM SES’ derneği
olan örgütün tüzüğü kabul edildikten sonra kurucu üyeler ilk genel kurul
toplantılarını gerçekleştirdiler. Kurucu üye olan sanatçılar: Saadettin
Erbil, Cüneyt Türel, Levent Dönmez, Kâmran
Yüce, Temuçin Caymaz, Esen Günay ve Selâhattin
Dursun
(Yeni Türk Sineması dergisi- 15
Haziran 1976, sayı:1)