(Bu yazı 12 Mart 2006’da yayımlanmıştır)

Suha Çalkıvik

 

Tutunabilenlerin filmi ‘Murderball NTV’de

 

 

 

Murderball’ için bir eleştirmen, “Elimde olsa, bütün dünyaya bu film için bilet alırdım” demiş. Tekerlekli sandalyelerinde rugby oynayan bu ‘gladyatörler’, yaşam dersi veriyorlar.

 

 

Önümüzdeki ay gerçekleştirilecek Uluslararası İstanbul Film Festivali programında ‘NTV Belgeseller Kuşağı’nda yer alan çarpıcı film ‘Murderball’, En İyi Uzun Metraj Belgesel dalında bu yıl Oscar’a aday olmuştu.

 

 

 

Murderball’un iki yönetmeni, Dana Adam Shapiro ve Henry Alex Rubin, ‘Maxim’ adlı bir dergide yayımlanan makaleden yola çıkarak iki buçuk yıl boyunca, görmeye pek de alışık olmadığımız sporcuların peşinden gittiler. Aslında roman yazarı ve serbest gazeteci olan Shapiro, ele aldıkları engelli insanların bu spor sayesinde ‘sandalyelerinde yeniden doğduklarını’ söylüyor. Özellikle Mark Zupan’ı tanıdıklarında bir ‘süper kahraman’ kimliği taşıdığını ve oyuncuların saha içindeki hareketlerinin de eşsiz bir görsel şölen oluşturduğunu düşünerek filmi çekmeye  karar veriyorlar.

Bir kaza ya da hastalık sonucu tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bu rugby oyuncuları, her şeye rağmen zirveye ulaşıyorlar. Sert yapıda ve son derece azimli olan bu engelli insanlar, kıyasıya vahşi  bir rekabet ortamında zamana karşı da yarışarak birbirlerinin pestilini çıkarıyorlar. Elleri ve ayakları felçli (quadriplegic) erkek veya kadın engelli sporcuların oynadıkları ‘Tekerlekli Sandalye Rugby’ sporu 1972’de Kanada’da doğuyor. Paralimpik Oyunlara (Engelliler Olimpiyatları) dahil edilen bu spor, oldukça sert oynanmasına rağmen kısa sürede tüm dünyada yaygınlaşıyor. Bu oyun, basketbol, futbol ve buz hokeyinin bir karışımı sanki. Bir basketbol sahasında sekizer dakikalık 4 devre halinde oynanan karşılaşmalarda, takımlar sahada 4 asıl oyuncu ile oynarken, yedeklerin sayısı 8 kişiye çıkabiliyor. Oyun, voleybol topu ile oynanıyor. Her 10 saniyede bir sektirilmesi gereken bu top, taşınabiliyor, saydırılabiliyor ya da vurma dışındaki her yolla diğer oyuncuya pas olarak geçirilebiliyor. Sporcular topu karşı takımın kale çizgisinden ileri taşımayı amaçlayarak sayı yapmak için çalışıyorlar. Bu spor için özel olarak tasarlanmış (‘Mad Max’ filmlerindeki arabalar gibi kaplanmış) korumalı tekerlekli sandalyelerinde mücadele eden oyuncular, kask takmıyorlar ve adeta birer ‘gladyatör’ gibi çarpışıyorlar. Olimpiyatlar’daki hedefleri, kendi ifadeleriyle, “kucaklanmak değil, altın madalyaya ulaşmaktı.”

Yönetmenler Shapiro ve Rubin, birbirlerine rakip olan ABD ve Kanada Tekerlekli Sandalye Rugby takımlarının oyuncularını 2002 yılında İsveç’te yapılan Dünya Şampiyonası’nda izlemeye başlıyorlar ve 2004’te Atina’da düzenlenen Engelli Olimpiyatları’nda çekimleri tamamlıyorlar. Kanada takımının antrenörü olan Joa Soares aslında Amerikan ekibinin eski bir oyuncusuyken, bir süre sonra takımdan kesilmiş. ABD takım kaptanı Mark Zupan, Soares’i kendilerine ihanet etmekle suçluyor. Zupan ve takım arkadaşlarının en büyük hedefi, İsveç’te, Kanada takımına kaptırdıkları dünya birinciliğini tekrar ele geçirmek. Filmin karizmatik kahramanı Mark Zupan (ilginç sakal biçimi ve bacağındaki iddialı dövmesi ile) 18 yaşına kadar son derece sağlıklı biri iken, 1993’te en yakın arkadaşı ile içki içmek için dışarı çıktıkları bir gece kamyon kazası geçirmiş. Onun temsil ettiği insanlar, en verimli çağlarında yaşamlarının akışının tamamen değişmesi nedeniyle doğan öfke, umutsuzluk ve isyan duygularını, içlerinde gizli olan kazanma arzusu ile yenerek, her koşulda sonsuz bir azimle hayata tutunuyorlar.

 

Mini-DV kameralarla çekimleri gerçekleştirilen ‘Murderball’, özellikle saha içi planlarda oyuncuların hareketleri ile senkronize görüntüleme başarısının yanı sıra, kurgudaki incelikli çalışmayla temposunu hiç düşürmeden ilginin sürekliliğini sağlıyor. Karakterlerin çok boyutlu yaşamlarından (rugby maçları-aile-cinsellik-aşk-sokaklar) yola çıkılarak Jamie Saft’ın zenginleştirilmiş tonlarla yazdığı müzikler, filmin ritmini destekleyen önemli bir faktör. Maçlar boyunca arka plandaki ‘heavy-metal’ parçalar, kimi film eleştirmenleri tarafından olumsuz eleştirilere tutulsa da, ‘yabancılaştırma etkisi’ olarak okunduğunda bu müzik türünün yerinde bir seçim olduğu bile söylenebilir.

 

Film eleştirmeni Steve PersallMurderball’ için, “Elimde olsa, bütün dünyaya bu film için bilet alırdım” demiş. Ülkemizdeki bütün televizyon kanallarının aralarında anlaşarak bu filmi aynı anda yayınlamalarını isterdim.

 

Muderball’un ana karakteri takım kaptanı Mark Zupan’ın sözleriyle noktalayalım:

 

“Tekerlekli sandalyeki bir çocuğa çarpacak değilsin ya?

   Bana çarp…

   Ben de sana çarparım…”

 

 

 

 

 

BASINDA ‘MURDERBALL’

 ‘Heyecan verici, eşsiz.’ The New York Times

‘Yılın en güçlü filmlerinden biri.’ Washington Post

‘Hayrete düşürüyor. Cesaret kelimesine yeni bir anlam kazandırıyor.’ Rolling Stone

‘Amansız bir yarış.’ New York Magazine

‘Şiddetli, eğlenceli ve etkileyici.’ Premiere

‘Çok güzel. NBA’deki smaç yarışmaları gibi.’ Paper       

‘Şaşırtıcı, hayrete düşürüyor.’ Chicago Sun-Times

‘İnsanı sarsıyor.’ San Francisco Chronicle

‘Nefes almakta zorlanıyorsunuz ve yüreğiniz burkuluyor.’ The Boston Globe

‘İnanılmaz… Büyüleyici…’ The Dallas Observer

‘Dehşet verici, çok şamatalı, heyecanlı ve çok hareketli. Murderball’ herhangi bir türe sığdırılamayacak cinsten ve yılın en iyi filmi.’  St. Paul Pioneer Press

‘O kadar büyüleyici bir film ki, ne zaman izlemek isterseniz isteyin, her seferinde etkileneceğiniz bir film.’ St. Petersburg Times

 

ÖDÜLLER

78. Oscar  Ödülleri, En İyi Uzun Metraj Belgesel Film dalında Aday

Sundance Film Festivali, Belgesel dalında Seyirci Ödülü ve Kurgu dalında Jüri Özel Ödülü

Boston Film Eleştirmenleri Topluluğu En İyi Belgesel Film

Seattle Uluslararası Film Festivali, En İyi Belgesel dalında ‘Golden Space Needle’ Ödülü

Televizyon Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri, En İyi Belgesel Film

Dallas-Fort Worth Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri, En İyi Belgesel Film

ABD Full Frame Belgesel Film Festivali Seyirci ve Jüri Ödülleri

Gotham Ödülleri En İyi Belgesel Film Ödülü

Indianapolis Uluslararası Film Festivali, En İyi Film dalında Seyirci Ödülü

Londra Film Festivali, ‘Sutherland Trophy’ Özel Mansiyon

Jackson Hole Film Festivali, En İyi Belgesel Film ve Spor Mücadelesi konulu dallarında  ‘Kovboy Ödülü’ sahibi.          

 

YORUMLAR

Diğer tüm spor öyküleri gibi, “Murderball” acımasız rekabeti, kaybetme korkusunu, spor dünyasında yaşanan sinsilikleri, yürekli kişilikleri ve kimsenin inanmadığı zaferleri işliyor. Fakat filmde “Murderball”, adından da anlaşılacağı gibi, omuz omuza geçen, bildiğimiz rugby olarak değil de, korumalı tekerlekli sandalyelerle oynanıyor. “Murderball” dünyayı çok farklı bir açıdan gören bir adam tarafından anlatılan benzersiz bir hikâye. Filmdeki ‘tekerkeli sandalye rugby’ oyuncuları çeşitli sakatlıklar geçirip, vücutlarını kısıtlı kullanır hale gelmişlerdir. Bu genç oyuncuların hayatları, araba kazası, vurulma, kavga ve bunun gibi sayısız örneği olan olaylar sonucunda dramatik bir şekilde bambaşka bir hal almıştır. Film, onları sahada ve saha dışında izlerken, engelli insanların dünyasındaki bütün klişeleşmiş örnekleri kafanızdan silip atıyor. Aynı zamanda film, insan olmanın, bir hayatı tam anlamıyla yaşamanın ve kazanan olmanın tanımlamasını yeniden yapmamızı sağlıyor. 

Peter Travers, Rolling Stone  (Çeviri: Y. Kemal Günay - Işık Üniv.)

 

 Murderball” olarak adlandırılan tekerlekli sandalye rugby’si, hiç şüphesiz en sert sporlardan bir tanesi. Bir makaleden esinlenerek  çekilenMurderball” belgeseli de aynı şekilde enerjik bir yapıyla karşımıza çıkıyor. Gücünü, konuyla bütünlük içindeki kurgusu ve ses örgüsünden alarak bedensel engelli sporcuların dünyasına yapılan bu çarpıcı dalış, onlarla ilgili tüm klişeleri yıkıyor. Gerçekte, bu rugby oyuncuları kaderlerinden hiç şikayetçi olmayan ve kazanma hırsıyla yanıp tutuşan son derece yetkin birer sporcu.  Onlara acıyarak yaklaşanlar asıl hayal kırıklığına uğruyorlar. Ayrıca, Shapiro ve Henry Alex Rubin her ne kadar tekerlekli sandalyeye mahkûm bu insanların öykülerini anlatmakla meşgul olsalar da, çalışmanın bütünü, abartılı sözlerden sıyrılmış görünüyor. İlgi çekici oldukları kadar coşkulu olan bu kahramanlar, bazı tabuları, özellikle de cinsel yaşamları hakkındakileri yıkmak gibi bir kaygı gütmüyorlar.

Manon Dumais, Médiafilm  (Çeviri: Işılay Yanbaş - Galatasaray Üniv.)