(Bu yazı Kasım 2009'da İTÜ Arıyorum gazetesinde yayımlandı)
Dizi film Türkçesi ile konuşmak
-Nasılsın?
-Süper…
-Annenler nasıl?
-Süper…
-Okul nasıl gidiyor?
-Süper…
-Dünkü maçta Semih’in golü mükemmeldi
-Aynen öyle…
-Sarıkız’ın bu yarışın favorisi olduğunu düşünüyorum
-Aynen öyle…
-Yaprak Dökümü güzel bir dizi ama çok uzatıyorlar
-Aynen öyle…
Süper, aynen öyle, yani, kendine iyi bak, bekraunt, mental, umarım, kahretsin, detay, ‘nasıl gidiyor, sıcak bakıyor musun, şu andan itibaren telefon alacağız bol bol, problem yok, moral doping, ekşın filimler, ajite, asosyal, okey, çok mersi, transparan gelinlik, panik yapmak, negatif hareket, nüans, şoke olmak, argüman, soft, flaş, rivörs, momentum, asistlik, skorer, tolere, bilbordlar, dominant, prezante, start almak, start vermek, skorbord, egzajere, motive etmek, anomali, kreatif, anbiyans, singıl, orjinli, tradisyon, rutin, lânse etmek, ba baaay, cenerasyon, bloke etmek, finiş, efektler, ekarte etmek, trendler, brifing almak, revize etmek, layt ekmek, sponsor, konsept, step step, direkt, interaktif, performans, aktivite, vi ay pi….
Örneklerini artırabileceğimiz, yerli ve yersiz her durumda kullandığımız bu sözcükler veya deyimler, gerek televizyon dizilerindeki karakterlerin sığlıklarını ele veren karşılıklı konuşmalarından ve daha da çok yabancı film/dizi tercümelerindeki uydurma deyimlerden oluşan ‘çeviri Türkçesi’ diye nitelendirdiğimiz, gündelik hayatımızı kuşatan yapay bir konuşma dili yarattı. Diller arasındaki etkileşim bazen kelime sınırını aşarak kelime gruplarına ve cümlelere kadar uzanır. Bazı kelime grupları ve deyimler kaynak dilden hedef dile kaynak dildeki yapısıyla ve kelime kelime aktarılır. Oysa aynı düşünceyi anlatmak için hedef dilde başka söyleyiş kalıpları, başka deyimler vardır. Dolayısıyla hedef dilin deyim ve söyleyiş kalıpları dikkate alınmadan yapılan bu tür çeviriler yanlış sayılır. Gerçi bazılarının zamanla dile yerleştiği de olur; ancak ana dildeki söyleyiş olanaklarını kullanmak ve bunlardan kaçınmak gerekir. Aksi durumda bugün olduğu gibi ‘çeviri Türkçesi’ denilen, dilimizin yapısına aykırı anlatımlar etrafı sarar. Daha çok yabancı film ve dizilerde rastlanan bu tür yanlışlar, ana dilini yeterince bilmemekten veya acele ile yapılmış kötü tercümelerden kaynaklanmaktadır.
Türk Dil Kurumu ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun ortaklaşa çalışmaları sonucu kaleme alınan raporda Radyo ve televizyonlarımızın söz varlığını tespit etmek için de üç kanala ait ve daha çok haberlerden oluşan, toplam 24247 kelimelik bir yazılı metin üzerinde çalışılmış; bu metin üzerinde yapılan değerlendirme ve sıklık listeleri de rapora eklenmiştir. Saptanan dil yanlışlarının, uygulanmakta olan eğitim sistemimizle doğrudan ilgili olduğunu öncelikle belirtmek gerekir. Toplumumuzda gittikçe yoğunlaşan dili yanlış ve keyfî kullanış, ilkokuldan başlayan ve bütün öğretim kademelerinde dilimize önem verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Raporda ayrıntılarıyla belirtilen yanlışlar ve bazı önemli noktalar, genel olarak birkaç maddede toplanabilir.
- Dil yanlışları daha çok canlı yayınlarda görülmektedir. Haberin gerçekleştiği yerden yapılan canlı yayınlarda bu oran daha yüksektir.
- Yapılan dil yanlışları, sunucunun belli bir dil eğitiminden geçmediği, dildeki gelişmeleri takip etmediği sonucunu ortaya koymaktadır.
- Yoğun olarak yapılan dil yanlışlarına ve keyfî kullanımlara bakıldığında ilgili kurumda bir denetlemenin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
- Kelimelerin seçimi, yazımı ve okunuşunda ortaya çıkan dil yanlışları, pek çok sunucunun imlâ kılavuzu, sözlük gibi kaynakları kullanmadığını göstermektedir.
- Bu saptamalara, yabancı dillere karşı gösterilen aşırı ilgiyi, yabancı kelime kullanmadaki özentiyi de katabiliriz.
- Yerli film ve dizilerde toplum içinde söylenmesi çirkin olan, görgü kurallarına ters düşen pek çok argo sözcüğün kullanıldığı da görülmektedir. Bunların yoğun olarak kullanılması dinleyicileri, seyircileri rahatsız etmekte hatta tiksindirmektedir.
- Öğrenim sırasında ve daha sonra herhangi bir deyimin gerçek yapısı ve nerelerde kullanılabileceği kavranmamış olduğundan pek çok deyim yanlış kullanılmakta, söz gelişi, ekmeğine yağ sürmek gibi birdeyim kazancına ekmek sürmek biçimine dönüştürülebilmektedir.
- Deyimleri yanlış ve eksik kullanma, kelimeleri yanlış telâffuz etme, cümle düzenini bozma, konuşmada kaba, terbiye dışı sözlere yer verme, yabancı kelimelere özenme gibi noktaların toplumu hızla etkilemekte olduğu acı bir gerçektir. Kısa vadede önlem alınmadığı takdirde bu olumsuz gidişin boyutları daha da büyüyecektir.
- Radyo ve televizyonlarda kullanılan söz varlığının da son derece sınırlı olduğu ve 500-1000 kelime etrafında döndüğü saptanmıştır.
‘Diksiyon’ sözcüğü Fransızcada ‘diction’ karşılığı bulunup, sözleri seçip sıralayış ve okuma ya da anlatım biçimi anlamındadır. Seslerin, sözcüklerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarının hakkını vererek söyleme biçimidir. Her ülke, bölgelerinde kullanılagelen çeşitli ağızlardan birini kendi konuşma dilinin en iyi örneği -standardı- olarak seçip saptamıştır. Bizde bu örnek, İstanbul Ağzı diye bilinir. Etkili ve güzel konuşmanın yolu, okuma, anlama ve anlatma, dinleme ve dinletmek süreçlerinden geçer. Güven verici ve samimi olmak, canlı ve doğal olmak, dilimizi iyi kullanmak ve de söz sanatlarından yararlanmak, iyi konuşmacının uyması gereken ögelerdir. Sadece Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri, Eğitim Bilimleri Bölümleri, Konservatuarlar ve İletişim Fakültelerinde değil, tüm akademik disiplinlerde ‘Konuşma Eğitimi’nin (fonetik-diksiyon) seçmeli ders olarak benimsenmesi daha aydınlık bir geleceğin inşası için büyük önem taşımaktadır. Ancak bu dersin programlara alınması yeterli olmayıp, dersi verecek akademisyenin Türkçenin güzelliğine, zenginliğine ve bu dersin önemine önce kendisinin inanması; hepsinin Türkçe karşılığı bulunan yabancı kökenli sözcüklerin olabildiğince az kullanımlarının sağlanması; yapılan yanlışların, öğrencileri incitmeden kendi çabaları ile düzeltilmesi ve böylece şive, ağız özelliğinin üzülecek bir yanının bulunmadığının anlatılması önemlidir. Uygulama çalışmalarında Türkçeyi doğru ve güzel konuşan bilim ve düşünce insanları, yazarlar, şairler ve tiyatro sanatçılarının ses kayıtlarının dinletilmesi ile dersin amacına ulaşılmış olacaktır.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ismi efsaneleşen Rektörlerinden, Rahmetli Prof. Dr. Mustafa İnan’ın bilim dili olarak Türkçemize katkıları ve sözcüklerin, terimlerin kökenleri üzerine araştırmalarının önemi yadsınamaz. Değerli Hocamızın miras bıraktığı bu çalışmaları sürdürmek, İstanbul Teknik Üniversiteliler olarak bizim en önemli ödevlerimizdendir.
Suha ÇALKIVİK
İ.T.Ü. Radyosu Yayın sorumlusu