|
|
Türkiye'nin de üye olduğu Avrupa
Orta Vadeli Hava Tahmin Merkezi'ndeki (ECMWF) bir
bilimsel toplantı için 31 Ağustos – 7 Eylül 2008 tarihleri arasında yaptığım
Reading ve Londra seyahatimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle İngiltere hakkında bazı genel bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Avrupa’nın en batısında bir adalar devleti olan İngiltere, 19. yüzyıla
damgasını vurmuştur. Yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık 3’te biri büyüklüğündedir.
İngiltere nüfusu yaklaşık 60 milyondur. Bu nüfusun yaklaşık 36 milyonu İngiliz,
6 milyonu İskoç, 3 milyonu Gal, 2 milyonu İrlandalı ve diğerleri göçmenlerden
oluşmaktadır. Nüfusun yaklaşık %40’ı Protestan, %12’si Katolik, %6 Şıh - Hindu,
%3’i Müslüman ve %1’i Yahudi'dir. |
|
Yurtdışı seyahatlerinin benim için en sıkıcı olan yönü vize almak için çektiğim
sıkıntılardır. Vize için gereken evrakları hazırlamağa ve form doldurmaya
başlayınca gitmekten vazgeçesim geliyor. İngiltere için vize başvurumu
yapacaktım bir de ne göreyim 20 sayfalık bir form doldurulacakmış gözüm korktu
ve hemen bir aracı kuruma başvurdum. 250 YTL vize harcı, 100 YTL aracı kurum
ücreti derken bayağı bir para uçup gidiyor. Bu işin ucuz yolu mümkünse yeşil
veya görev pasaportu ile vizeye başvurmaktır. 20 sayfalık formun da bazı
kısımlarının doldurmaya gerek olmadığını göreceksiniz. Vize başvurularını
doğrudan WORLDBRIDGE'e yapabilirsiniz. Abide-i Hürriyet Caddesi Geçit (Mezarlık)
Sokak Akın Is Merkezi No : 10 Giriş Kat Şişli/İstanbul. |
Birleşik Krallık
Ülkeleri |
İngiltere |
İskoçya |
Galler |
Kuzey İrlanda |
|
Bu yıl yaptığım ABD ve
Portekiz uçuşları öncesinde yurtdışına çıkış pasaport kontrolündeki uzun
kuyrukları düşünerek yaklaşık 3 saat önce havaalanına varıyorum.
Bileti yine Türk Hava Yollarından almıştım. THY'da 24 saat öncesinden başlayarak
internetten biletinizi kaydettirebiliyorsunuz (online Check-in). Bu size bilet kontrolünde
zaman kazandırıyor. Bu arada Miles&Smiles üyelik numaranızı işlem yaparken belirterek puan
toplayabilirsiniz. Puanlarla ücretsiz uçuş hakkı kazanabilirsiniz.
Havaalanında bavulu teslim ettikten sonra hemen pasaport
kontrolü yaptırarak uçağa biniş salonuna geçtim. Burada biletinizi
göstererek THY gazete standından ücretsiz gazete alabiliyorsunuz.
Böylece gazete okurken zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile
varmıyorsunuz. Uçağı kaçırmamak için mümkün olduğu kadar uçağa biniş
kapısı yakınında oturuyorum. |
İstanbul Metrosundan bir görünüm |
|
Metronun havaalanına kadar
gitmesi çok büyük bir imkan. Metro ile havaalanına çok rahat
ulaşabiliyorum. Geçenlerde Honolulu'da bir bilim adamıyla tanıştım. Kızı Fransa'da doktora yapıyormuş. Bana mektup yazdı ve kızının
Türkiye'ye geleceğini söyledi. Ben de kızının bana yazması durumunda
yardımcı olabileceğimi söyledim. Kızıyla yazışmamızda Diyarbakır'a
yolculuk yapacağını ve İstanbul'da 7 saat bekleyeceğini söyledi. Onun
geldiği tarihte ben İngiltere'de olacağımdan dolayı ona metroya bin, Zeytinburnu'nda tramvaya geç, Sultanahmet'te in gez ve aynı yolla geri
dönersin diye tarif verdim. Aynı şekilde yapmış ve bana çok kolay
olduğunu söyledi ve teşekkür etti.
|
İstanbul Atatürk
havalimanından 11.30 civarında ayrılıyoruz ve 4 saat süren
yolculuk sonunda saat 13:30 (2 saatlik zaman farkı var) civarında
Londra Stansted havalimanına iniş yapıyoruz. İşlemleri tamamlar
tamamlamaz daha önceden İngiltere'de yaşayan bir arkadaşımdan
aldığım bilgiler dahilinde Reading'e bilet alıyorum. Önce tren
ile Liverpool istasyonuna oradan metro ile Paddington
istasyonuna ve oradan Reading'e tren ile gidiyorum. İstanbul'dan
güneşli bir havada ayrılmıştım. Londra'da ve bilhassa Reading'te
yoğun yağmur ile karşılaşıyorum. |
|
|
Üniversite yıllarında
arkadaşım olan İÜ hocalarından Mehmet Bey'in Reading'te beraber
öğrencilik yıllarını geçirdiği psikoloji bölümünde yüksek lisans yapmış
Ali Akçay'ı telefon ile arıyorum. Hemen gelip beni Reading Üniversitesi
misafirhanesine götürüyor. Bana daha önceden ayırdığı oda anahtarını
alıyoruz. Pazar günü akşam saatlerinde odaya giriyoruz. Oda da yorgan
yok. Tekrar geldiğimizde ofisin kapandığını görüyoruz. Ali bey sorun değil
diyor ve kendisinin evden verebileceğini söylüyor. Ali Bey
beni evine götürüyor akşam yemeğini yiyor, çay içiyor ve sohbetler ediyoruz.
Görenler bizi yıllardır arkadaş zanneder. Gerçek bir Türk misafirperverliği ile karşılaşıyoruz. Dönüşte bana bir yastık ve yorgan
ayarlıyor ve beni Üniversite misafirhanesine bırakıyor. Reading'te
havalar bayağı soğuk. Ben hazırlıksız yakalanıyorum ve kendi kendime
diyorum ki bir daha uzak bir yere giderken hava durumu ve iklimi
hakkında mutlaka bilgi almalıyım. |
Reading sokaklarından bir görünüm |
Misafirperver Ali Akçay ve çocukları |
Reading yeşillikler içinde bir şehir |
|
Reading Londra'dan 60 km
uzaklıkta. Şehir nüfusu 250 bine yakın. Şehir merkezi dışındaki evleri
yeşillerden göremiyoruz. Bu arada Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu
gibi burada da iklim bitki yetiştirilmesine çok uygun. Düz arazi
sayesinde alt yapıyı (yol, kanalizasyon) yapmak da sorun değil. Yağan
yağış arazinin düz olması sebebiyle doğrudan toprak tarafından emildiği
işin taşkınlar vs.nin oluşmasını önlüyor. Dolayısıyla belediye
başkanlarının işleri bizdekilere daha kolay görünüyor. Avrupa
genelde yeşillikler içinde. Ziraat ve hayvancılık kolay ve ucuza mal
oluyor. Fakat Türkiye'nin sahip olduğu güneşi ürünlerinin zahmetli fakat
daha lezzetli olmasını sağlıyor. |
|
Pazartesi sabahı toplantının
yapılacağı ECMWF'ye gidiyorum. Hızlı adımlarla 30 dakikada gidiyorum.
Kayıtlar yapılıyor. Hoşgeldiniz ikramları veriliyor. Tabi ki ben yeme
içme yapamıyorum çünkü bugün 1 Ramazan. Benim de işime geliyor zaten yurt
dışı seyahatlerimde beni en çok rahatsız eden yeme ve içmeler. Bu konuda çok titizim. Yanımda götürdüğüm bisküviler ve meyvelerle
günlerim geçiyor. Tabi ki bir haftada 3-4 kilo veriyorum. Onun için sık
sık yurtdışına gitmek gerekiyor herhalde. Yurtdışına çıkınca normal
kiloma dönüyorum fakat zamanla verdiğim kiloları geri alıyorum. |
|
ECMWF toplantılarında ilk dikkatimi çeken
150 kişilik salonun tam dolu olması. Toplantıya katılan tek Türk benim. Toplantı boyunca da salonun sürekli dolu olduğunu görüyorum. ECMWF'de
iki de Türk bulunuyor. İkisi de bilgisayar bölümünde çalışıyor.
Bilgisayar laboratuvarlarını geziyorum. Süper bilgisayar bunlar.
Bilgisayarları IBM firmasından kiralamışlar. Hatta yeni bilgisayarlar
gelmiş. Bu bilgisayarları yerleştirmek yaklaşık 6 ay sürecekmiş. Bunlar
dünyanın süper bilgisayarları. Bu bilgisayarlar vasıtasıyla hava
tahminleri yapılabiliyor. Türkiye de üye olduğu için bu tahminlerden
veya sunulan fırsatlardan istifade edebiliyoruz. |
|
Çarşamba akşamı toplantı yemeği var.
Aslında benim yiyeceğim pek yemek olduğuna inanmıyorum fakat sırf
katılımcılarla sohbet etmek için yemeğe eşlik ediyorum. Sohbette konu
konuyu açıyor. Bilim, politika ve sosyal hayattan birçok konuya
giriyoruz. Bu arada bir ara konu Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğine
geliyor. Bana bir İsviçreli bilim adamı halkın Avrupa Birliğini ne kadar
istediğini söylüyor. Masadakiler benim cevabımı bekliyor. Kısa bir
düşünmeden sonra bana göre halkın %90'nı istiyor diyorum. Hemen niye
diye bir diğeri soruyor. Biz Türkler son 150-200 yıldır Avrupa'dan başka bir şey görmediğimizi, doğuştan itibaren Avrupa hayaliyle büyüdüğümüzü
söylüyorum. Bir başkası Avrupa birliğine alınmazsanız ne düşünürsünüz
diye soruyor. Hemen cevaplıyorum. Aslında bana göre Türkiye'nin başta
Rusya olmak üzere çevre ülkeleri ile iyi bir iletişime geçmesi durumunda
çok büyük bir pazarının olduğunu ve Türkiye'nin komşuları ile
başlatacağı ticaret vs sonrasında büyük bir kalkınma ve gelişme sürecine
geçeceğini ve Türkiye'nin büyük bir merkez haline geleceğini söylüyorum.
Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olduğunu bu genç nüfusun kısır
uğraşlardan kurtulup üretime dönüştürüldüğünde Avrupa Birliğine pek de
ihtiyacımızın kalmayacağını belirtiyorum. Şu an niçin dinamizm yok
diyorlar. Gençlerin yeterince teşvik edilmediğini ve basın yayın
organlarının pembe diziler ve filmlerle gençliği uyuttuğunu beraberce
uzun uzadıya konuşuyoruz. Üniversitelerin sanayi ile yeterince
buluşamadığını vurgulayarak konuyu kapatıyoruz. |
|
Evler genelde bahçe nizamlı. |
ECMWF'de yeni başlayan birinin maaşı
yaklaşık 10 bin YTL. Biz de üye olduğumuz için şartları sağlayan her Türk
vatandaşı rahatça burada çalışabiliyor. Fakat orada çalışanlarla
konuştuğumuzda Türkiye'den fazla iş başvurusu olmadığını söylüyorlar.
Belki burası gibi daha birçok üye olduğumuz kuruluşlarda iş fırsatları
yeterince değerlendirilemiyordur. Biliyorsunuz kütüphaneler bilim
dergilerine üye olurlar ve üyeleri bu imkanlardan faydalanır. Bu biraz
pahalı bir iştir. Bu nedenle olsa gerek toplantıda uzak doğudan gelen
bazı bilim adamlarının kendi ülkelerinde bilim dergilerine üyelikleri
olmasa gerek ki toplantıda kendi dizüstü bilgisayarlarına bol bol makale
indirdiler. Kısaca bizler sokakta gördüklerimizi ülkemize getirirken
uzak doğulular bilim ve teknolojiyi ülkelerine götürüyorlar. Biz
ilerlemeyi Avrupa sokaklarında ararken adamlar bilim merkezlerinde
arıyorlar. Utanıyorum, üzülüyorum. Burada da yazıyorum ki bizden
sonrakilere ders olur belki diye. |
|
Reading'te yeşillik üniversitede de geçerli.
Ağaçlardan binaları görmek nerdeyse imkansız. Üniversite bahçesinde
armut, ceviz, kiraz ağaçları dikkatimi çekiyor. Yol kenarları güzel
böğürtlenlerle dolu. Oruçlu olduğum için tadına bakamıyorum. Mevsim
nedeniyle üzüm, armut, elma ve ceviz yetişmiş fakat hiç kimse yemiyor.
Ya yemesini bilmiyorlar veya ağaç meyvesiyle güzeldir diye düşünüyorlar
ya da şehir merkezinde ağaçların soluduğu havanın yeterince temiz olmadığını
düşünüyor olabilirler.
|
Reading'te Türkler
ile hatıra resmi çektiriyoruz. |
Reading Üniversitesi
Misafirhaneleri |
Reading Üniversitesi
Camisi |
|
Reading üniversitesinde çok miktarda yabancı öğrenci mevcut. Eğitim
paralı ortalama yıllık fiyat 15 bin YTL civarında. Yurt ücretleri de çok
pahalı aylık 1000 YTL'ye yaklaşıyor. |
Reading'te öğrencilere her türlü fırsat
sunuluyor. Örneğin Müslümanlar için cami var. Müslüman öğrencileri
çekebilmek için web sitelerinde bunun reklamını yapıyorlar. Buraya
dünyanın geri kalmış birçok ülkesinden öğrenciler geliyor. Kimisi bir
şeyler öğrenmek kimisi ise hayatını yaşamak için. |
|
Reading'te Türkler genelde seyyar büfeler
açmışlar. Seyyar büfeler akşam 5'ten gece 12'ye kadar hizmet veriyor.
Fakat hayatlarından memnun değiller. Ülke özlemi duyuyorlar. Keşke
ülkemizde bir işimiz olsa da Türkiye'de çalışsak eşimizle, dostlarımızla
sürekli görüşebilsek diyorlar. Tabii bu arada gününü gün edenlerde yok
değil. |
|
Toplantımız Perşembe günü öğleden sonra
bitiyor. Gece 12'ye kadar Ali, Sabahattin ve Mehmet Beyler ile geziyoruz.
Gece 12'den sonra teravih namazı kılıp, Ali Beyle vedalaşıp Londra'ya
doğru yola koyuluyoruz. Sahuru Londra'da yapıp güzel bir uyku çekiyoruz. Cuma
Londra'yı gezmeye başlıyorum. Cuma Namazını Regents Park kenarında büyük
bir camide kılıyoruz. Bu arada otobüsten bir iki durak önce inmişim.
Şiddetli yağan yağmurla tamamen ıslanıyorum. Neyse ki Cuma namazı
esnasında üzerimde kuruyor. Cami çok büyük tahminime göre 3000 civarında
kişi var. Burada farklı tipler fakat birbirlerine sıcakkanlılıkla selam
verenleri görüyorum. Londra'da Cuma ve Cumartesi bol bol geziyorum. Yolculuğum
Pazar günü İstanbul'a dönüşle sonlanıyor. |
|
|
|