Suç ve Ceza

 

Bakış Açısı

Dr. Hüseyin TOROS

huseyintoros@yahoo.com

Suç ve Ceza

Aklı başında olan hiç kimse suç işlemez. Fakat yaşanılan olaylar ve çevre zaman zaman İnsanları çığırından çıkarır isteyerek veya istemeyerek suç işlemeye meyilli kılar. Suç ve cezalar ülkeden ülkeye veya toplumdan topluma farklılıklar göstermektedir.

Genel olarak tüm toplumlarda bir şekilde suç işleyenler cezalandırılır. Cezalar bazı toplumlarda çok ağır olurken bazı toplumlarda hafif ama eğitici nitelik kazanabilmektedir.

Suç işleme durumları ve cezalar çok çeşitlilik göstermekte olup zaman zaman adil olmayan durumlar ortaya çıkmaktadır.

Örneğin ülkemizde kısa bir süre önce baklava çalan bir çocuğun uzun süre hapiste yattığına hepimiz şahit olduk. Buna karşılık devlete trilyonlarca lira soyan ve dolandıranların ise ya hiç hapis yatmadıklarını veya hapiste tatil yaptıklarına yine basın yoluyla şahit olduk.

Bu tür olaylar ise toplumların devlete karşı güvenini sarsmaktadır. Her birey doğal olarak devletin can ve mal güvenliğini sağlamasını ister.

Yine oldu ki can ve mal güvenliğine zarar veren çıkarsa, bu kişi veya kişilerin de cezalandırılmasını arzular. Eğer devlet ceza vermez ise kendisi ceza vermeye kalkar ki o zaman da toplumda huzur bozulur. Kargaşa baş gösterir.

Dolayısıyla devletin vereceği ceza iki noktadan önemlidir. Birincisi aynı suçu işleyenlerin veya bir başkasının aynı suçu işlemesini caydırmak. İkincisi ise mağdur olanın mağduriyetini kısmen de olsa hafifletmektir.

Her ne kadar suç işleyenin cezasını çekmesi önemli ise de asıl daha önemlisi, suç işleyenlerin niçin suçu işlediğin çok iyi analiz edilmesidir. Böylece suç işleyenler azalacağında ceza kavramı da kısmen azalacaktır.

Eğitim ve kültür düzeyi düşük toplumlarda aflar ve yetersiz cezalar, yeni suçları körüklemektedir.

Yine yaşanan ekonomik buhranlar insanları hayvanlaştırmaktadır. Devletin borcu olan küçük ölçekli işletmelere acımasız yaklaşması sonucu işyerleri kapanan ve işsiz kalan yüz binler de buhranlı olarak sokağa atılmaktadır.

Bu kişilerin sağlıklı olayları yorumlamaları veya olaylara bakmaları çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Konunun çok ciddi araştırmasının yapılması kaçınılmazdır.

Devletin hala elektronikleşememesi sonucu haksız rekabetler ve yanlı davranmalar hala sürmektedir. Dinamik toplumlar olmadığı sürece bir çok aksaklıklar devam edecektir.

Yine gelişmekte olan ülkelerde maalesef hem cezaların adil olmadığı hem de ortamların suç işlemeye müsait olduğuna şahit oluyoruz.

Örneğin evinizin önünden arabanızı çalan bir hırsız yakalandığında kısa bir süre hapiste kalıp tekrar sokağa salınabilmektedir. Arabası çalınanın çektiği maddi ve manevi ıstıraplar yanına kâr kalmaktadır. Aynı kişiler ise benzer suçları işlemeye devam etmektedir.

Son yıllarda artış gösteren kapkaçtılar da aynı durumdadırlar. Kapkaççıların turistlere yönelik yaptığı saldırıların ülkemize büyük ekonomik kayıplar vereceği kesindir.

Tek temennimiz ise bu vesile olurda kap kapkaççıların sonu gelir. Böylece halkımızda kurtulmuş olacaktır.

Sivil veya resmi güvenlik üyelerimizin suç işleme ortamlarını denetlemesi elzemdir. Kapkaçtı olayları toplu taşıma araçlarındaki cep soygunları da sıkı bir denetleme ile ortadan kalkabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bir noksanlık ta istihbaratçıların halkı devleti yıkmaya potansiyel suçlu olarak görüp eforunu bu önde harcamasıdır.

Sonuç olarak gelişmekte olan ülkelerde en önemli sorun halkın can ve mal güvenliğidir.

Suç işleme ortamlarını en aza indirmek devletin asli görevi olmalıdır. Bununla birlikte suç işleyenlerin gerekli cezayı çekmeleri ve eğitilmeleri güvenli yarınları oluşturacaktır.

Suç ortamlarının azaldığı suç işleyenlerin olmadığı toplumları oluşturmak ümidiyle...