Ahmet amca

 

Bakış Açısı

Dr. Hüseyin TOROS

huseyintoros@yahoo.com

Ahmet Amca (2)

Boğaz köprüsündeki trafik sıkışıklığı nedeniyle Ahmet amca içini dökmeye devam etti. Bende genel olarak kuzu kuzu dinledim.

Ahmet amcanın çok kızdığı diğer konular arasında suçlar, cezalar ve aflar yer aldı.

Ben seni öldüreceğim ve doğal olarak cezamı çekmek üzere hapse gireceğim. Daha sonra bir af ile ben hür olacağım. Seni öldürdüğüm yanıma kâr kalmış olacak. Bu şekildeki cereyan eden olaylar yüzünden bir gün toplumda mutlaka huzurun bozulacağını iddia etti.

Eğer kanunlar suçluya yeterli ceza uygulamaz ise, kişilerin kendileri, kendilerine göre suç işleyenlere ceza verir ki, maazallah o zaman toplumda orman kanunları boy gösterir.

Bir yanda aflar var diğer tarafta idam cezaları var. Hemen ekledim. Yaklaşık 15 yıldır hiç kimse idam edilmedi ki.

Ahmet amca içini çekerek, idam denilince sadece kelle düşünülüyor. Kelle ile yapılan idamlar bir kaç dakika sürer ve idam edilen de rahatlar.

Oysa bir çok idam vardır ki uzun sürer ve yaşanılan her gün idam edilmiş gibi insana ağır gelir. Bir yeğeninin öğretmen olduğunu ve bir diğerinin de üniversite öğrencisi olduğunu ve başlarına gelenleri anlatmaya başladı.

Öğretmen yeğeni başı kapalı olarak öğretmenlik yaparken 1998 yılından itibaren sürekli manevi baskılara maruz kaldığını ve çektiği acıları anlatırken ağlamaya başladı.

Yeğeninin biri fizik öğretmeni olup ve çocuklara eğitim vermeyi her şeyden üstün tutuyormuş. Kısaca tabiri caiz ise kendini eğitime adamış. Kızcağız hep çocuklara daha güzel konuları nasıl anlatırım heyecanı içinde evdekileri bile kızdıran tipten imiş. Buna rağmen okulda idare ve müfettişler tarafından önce hakaretlere maruz kalmış daha sonra ise başka bir okula sürgün ve sonunda da görevden uzaklaştırılmış.

Yeğenimin çektiği manevi eziyet yerine idam etseler binlerce kez iyilik yapmış olacaktılar diyerek eklemeler yapıyordu.

Yeğeni gibi bir çok arkadaşının da aynı eziyetlere maruz kalmış. Hürriyeti elinden alınan bir insanın yaşamasının ne anlamı var diyordu. Öğretmenlerin çektiği ızdırapların asla geri getirilemeyeceğini söylüyordu.

Diğer yeğeninin İstanbul Üniversitesi'nde kılık ve kıyafet yüzünden psikolojik bunalıma girdiğini ve kızcağızın geleceğinin karardığını belirtiyordu.

Bu konuşmalarına geçtiğimiz haftalarda, 71 yaşında bir teyzeden hastanede resim istemelerini ve oğlunun yaşadığı stratejinin dünyaya ibret bir vakıa olarak tarihteki yerini alacağını ekledi.

Niçin 2000'li yıllarda hala insanların kılık ve kıyafetinin eğitimden daha önemli olabildiğini anlayamıyorum diyordu.

Önemli olan kafaların içi mi yoksa dışı mı? Bütün bunların ilkel toplumlarda bile olduğunu sanmıyorum? Bayanlara yönelik bu kötü davranışlar niye diyordu?

Bir insanın gelenek ve göreneklerine göre yaşaması her şeyden önemlidir. Fakat o kadar üzülüyorum ki idam cezası örneği olduğu gibi bir çok kanun sadece ve sadece AB için kalksın veya gelsin tartışması yapılıyor. Kanunlar niçin halk için değil de AB için oluyor. Son birkaç yıl içinde binlerce insanın idam edilmesine ses çıkarmıyorlar diye ekledi.

Ahmet amca ile konuşmalarımızı keşke bir kaset olsa da kayda alsaydım. Aklımda kalanları sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Her şey halk için kuralının geçerli olduğu aydınlık yarınlarda buluşmak ümidiyle....