KTÜ’nün bugünkü yapısı...
1955 yılında kurulan KTÜ, 2006 yılına gelindiğinde 23 fakülte, 3 yüksekokul,
16 meslek yüksek okulu ile yaklaşık 55 bin öğrenciye ve 100 bini aşan mezuna
sahip bir bölge üniversitesi iken; 2006 yılında çevre illerde yeni
üniversitelerin kurulmasıyla, bugün 15 fakülte, 4 yüksekokul, 9 meslek yüksek
okulu, 34 bin
öğrencisiyle (tıklayınız)
eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir.
KTÜ
2004 yılında toplam 580 öğretim üyesine sahipken, yeni üniversitelerin
açılmasıyla, 145 öğretim üyesi KTÜ’den ayrılmıştır. Bugün 700 civarında bir
öğretim üyesine sahip üniversitenin, takriben, %30’u Prof., %20’si Doç.,
%50’si Yrd.Doç. konumundadır. Ayrıca yaklaşık 40 civarında atanma konumunda
doktoralı eleman bulunmaktadır. KTÜ'de kadroların dağılımı "ihtiyaç analizi"ne
uygun bir personel politikasına göre yapıl(a)mamıştır. Oysa Akademik
kadroların birimlere ve bilim dallarına göre dağılımı mutlaka rasyonel
olmalıdır. Aksi halde kaynakların düzensiz kullanımı söz konusu olur. *Gönül
isterdi ki kurumumuzu ilgilendiren personele dair veya benzeri kurumsal
istatistiki bilgiler, paylaşım adına, bizlere güncel sunulabilsin.
Örnek için tıklayınız...
Değerli
Meslektaşlarım,
Biliyoruz ki; üniversitelerde sürdürülebilir gelişme, öncelikle o
üniversitedeki bilgi ve araştırma kalitesiyle oluşabilen bilimsel ve
teknolojik gelişmelerle gerçekleştirilebilir. Bilginin toplandığı, üretildiği
ve aktarıldığı ortamlar olan üniversiteler, günümüzde bu görevleri, öz
değerlerini yitirmeden, çağa uygun hale getirebilirler. Böylesi beklentilerin
gerçekleşmesi üniversitenin bilim politikası ve kalitesi ile doğru
orantılıdır.
Bir üniversitenin kalitesi, ürettiği bilgi kalitesi, bilgi yaymadaki
etkinliği, mezunlarının kalitesi, bölge, ülke ve dünya ölçeğinde bilime ve
insanlığa katkısı ile ölçülebilir. Kalite geleneksel olarak üniversitenin
toplumdaki “itibarı” ile ölçülebildiği gibi, günümüzdeki tanımıyla “ toplam
kalite” kavramıyla da ölçülmektedir. Kalitenin iyileştirilmesi için
önceliklerin ve temel faktörlerin doğru saptanması çok önemlidir. Kaliteye
yönelik bir tavrın bütün üyeler tarafından bilinmesi ve benimsenmesi gibi bir
sürecin de yaşanması gerekmektedir. Ancak esas olan, bir üniversitede
“kurumsal kimlik” göz ardı edilmeden, hedefler bağlamında gelişme planları
hazırlanıp, kararlılıkla uygulanmalıdır.
KTÜ’nün önüne konulmuş
hedeflere ulaşabilirliğini ölçmek için, elbette öncelikle bir durum analizi
yapmak gerekir. Temelde
bir dönem adına ortaya konan ve geçmişte verilen sözlerin bugün sorgulanıp
(lütfen tıklayınız), ne
denli başarılı olunduğu, çözüm olarak önerilenler ve yapılanlar, yaşanan
sorunlar ve bu sorunların yarattığı etkilerin, dünden bugüne bir süreçte
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda
Rektörlükçe yayınlanan KTÜ 2007-2011 stratejik plan raporunda “zayıf yönler”,
yönetimce yapılan değerlendirmede
(lütfen tıklayınız) ortaya konulmuştur. Doğrudur, burada
sınırlı da olsa belirtilenlerin başarılamamış işler olması bir yönetim
sorunudur. Ancak yine de bir icra dönemi değerlendirildiğinde aşağıdaki genel
tespitleri yapmak mümkündür:
Toplumsal
açıdan;
-
KTÜ etki alanını
uluslar arası ve ulusal ölçekten kent ölçeğine indirgediği gibi, bunu toplum
ve çevre sorunlarına yönelik çözüm üretmede de kullanamamıştır. Daha çok
bireysel düzeyde, günlük kısır ilişkiler adına üniversite kaynakları
irrasyonel olarak kullanılarak, üniversite gerçek görevlerinden gittikçe
uzaklaştırılmış ve itibar kaybına neden olunmuştur.
-
KTÜ –Endüstri –
Toplum ilişkilerinde istenilen düzeye ulaşılamamıştır. Bölge adına bilgi ve
teknolojiye dayalı yeni projeler, yeni değer ve kazanımlara üniversite
olarak öncü olunamamıştır. Topluma yönelik sosyal ve kültürel içerikte
sürükleyici bilgiler üretilememiştir. Yeni fakülteler, bölüm ve araştırma
merkezleri açılma girişiminde bulunulmamıştır. Üstelik bölgenin dışa
açılımında üniversite olarak topluma ivme verilememiştir. Yerel değerler ve
düşünceler ortaya çıkarılamamış ve evrensel boyutlara taşınamamıştır.
-
KTÜ nitelikli
öğrenciler için cazip hale getirilememiştir. KTÜ’yü tercih eden öğrenciler
içerisinde ilk tercihlerden gelen öğrenci sayıları giderek azalırken, KTÜ
öğrenciler için tercih edilebilir bir üniversite olarak görülmemeye
başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak, mezunları aranan bir üniversite olma
özelliğini de kaybeder olmuştur.
-
KTÜ, özellikle
dışarıdan nitelikli öğretim elemanlarını çekmekte yeterince başarılı
olamamış ve bu nedenle üniversitenin farklı kültür ve yüzlerden oluşacak
aydın zenginliği oluşturulamamıştır.
-
Bir üniversitenin
ulusal ve evrensel arenadaki ölçütleri günümüzde ürettikleri bilimsel
yayınlara göre yapılmaktadır. Son yıllarda KTÜ'nün yayın açısından Türk ve
Dünya üniversiteleri arasındaki düşüşü devam etmektedir. Oysa
üniversitemizden çok daha yeni kurulmuş birçok üniversite, sıralamada
KTÜ'nün üzerlerinde yer almaktadır.
Öğretim
elemanları açısından;
-
Öğretim
elemanlarının kalitesini artıracak önlemler alınmayarak, elemanların
kendilerini yetiştirmedeki öz güvenleri kaybolmaya başlamıştır. Öğretim
elemanı ve yönetici diyaloglarında kişisel kalite artırıcı, sorun çözücü
unsurların görüşülüp tartışılmasından ziyade günlük fırsatların
değerlendirilmesi söz konusu olmuştur.
-
Öğretim üyeleri ile
yönetim diyalogu farklı formatlara büründürülüp, üniversite adına olan idari
gelişmelere dair bilgilerden daha çok, üniversite dışı kaynaklardan sunulan
bilgilerle sınırlı kalınmıştır.
-
Öğretim üyeleri için
yurt dışı imkanları yaratılamamış, hatta yöneticiler dahi yurt dışına çık(a)mamıştır.
Hal böyle iken yurt dışı teşvikleri giderek kısıtlanarak, destek ücretleri
üzerinde günün koşullarına göre iyileştirmeler yapılamamıştır. Üniversite
öğretim üyeleri bir nevi dış dünyaya uzaklaştırılmış ve dışa açılan pencere
neredeyse kapatılmıştır. Öğretim üyesi değişimi, uluslar arası proje ve
programlar yönünden yetersiz kalmıştır.
-
Öğretim üyelerinin
akademik özlük haklarını elde etme adına, geçmişe oranla, daha olumlu
gelişmeler yaşanmış gibi gözükmekle birlikte, hak ettiği halde daha
kadrosunu elde edememiş olan öğretim elemanlarının sayısı azımsanamayacak
boyuttadır. Kadro kişinin öz hakkı olup, özverili çalışmalarıyla elde ettiği
bir değerdir ve hiçbir şekilde engellenmemelidir. Oysa KTÜ’de akademik kadro
verme bir lütuf gibi sunulmuş, çalışan çalışmayan ayrımı gözetilmemiştir.
-
Araştırma ve
geliştirme olanaklarındaki yetersizlikler, öğretim elemanının moral
motivasyonunu olumsuz etkilerken; özellikle genç araştırmacılar için mekan
ve kadro olanaklarında liyakat dışı terfi ve tercihler, gelecek adına kaygı
verici boyutlara ulaşmıştır. Ne yazık ki, öğretim elemanları önlerini
göremez olmuşlardır.
-
Öğretim elemanları
için “mesken” amaçlı yeni projeler üretilememiştir. Bugün kısıtlı sayıda
kalmış lojman sayısı artırılamadığı gibi, hakça bir lojman dağıtımı da
sağlanmayıp; mevcut lojmanların kullanımının iyileştirilmesi yönünde adımlar
atılmayarak yaşam koşulları düzeltilmemiştir.
-
Altı çizilerek
vurgulanmalıdır ki; böylesi geniş sağlık imkânlarına sahip bir üniversite bu
potansiyelini öz veriyle çalışan kendi personeline yeterince sunamamıştır.
İmtiyaz sahibi kişiler adına sıra dışı gayret gösterenler; yıllardır kendi
personelinin öncelikle ve insanca bir sistem dâhilinde, sağlık
hizmetlerinden yararlanacakları bir hizmeti “içe” sunmayı başaramamıştır.
Öğrenciler
açısından;
-
Günün koşullarına
göre ders programlarında güncelleştirmeler yapılamamıştır. Öğrencilerin
yarının sorunlarına çözüm üretecek gençler olarak bilgi birikimi açısından
kendilerine güvenli olabilmeleri, aldıkları bilgilerin güncelliği ile
doğrudan etkilidir. Özellikle uygulama eksikliğinden kaynaklanan sorunlar
sıkça dile getirilmektedir.
-
Eğitim-öğretim
yönetmeliklerindeki sistem değişiklikleri öğrencileri olumsuz yönde
etkileyerek, zaman ve dönem kayıplarına neden olmaktadır. Özellikle
yetiştirildikleri eğitim-öğretim programlarının çağın gereksinimlerine uygun
olup olmadıkları konularında oldukça tereddütlüdürler.
-
Mevcut sistem içinde
“çift anadal” ve “ yan dal” programları yeterince yürütülememiştir.
Özellikle Yaz Okulu kaldırılarak, öğrenciler için kayıp dönemler
yaratılmıştır. Kaldı ki Yaz Okulu dünya üniversitelerinde normal bir
eğitim-öğretim dönemi ve “çift anadal” ve “ yan dal” eğitiminin de
destekçisidir.
-
Öğrenci-Öğretim
Üyesi-İdari personel arasındaki diyaloğun yetersiz olduğu zaman zaman
öğrenciler tarafından gündeme getirilmektedir. Bu konuda öğrenci şikâyetleri
yeterince dikkate alınmamıştır.
-
Özellikle
üniversiteye yeni kayıt yaptıracak öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını
karşılayacak, ikamet amaçlı sorunlarına çözüm üretip, seçenek sunacak bir
ofis ve benzeri yapılanma oluşturulamamıştır.
Üniversitemiz mensupları ve toplumun dile getirdiği sorunlar yıllardır çeşitli
ortamlarda hep tartışılmakta, ancak sorunları algılama ve çözmede çareler
geliştirilememekte veya geliştirilen çözümler uygulanamamaktadır. Bazen de
bugünün çözümleri ne yazık ki yarının sorunları haline dönüşmektedir.
Sonuçta, kurumsallaşamayan bir üniversitede moral motivasyonu kaybolurken,
bilim politikalarından uzaklaşılmakta, temel amaç ve hizmetlerin görülmesi
gerekirken, şahısların keyfiyetleri öne çıkmaktadır. Bu nedenle sorunlara
çözüm üretebilmek için öncelikle sorunlara hakim olunması gereği iyi
algılanmalıdır....
|