Geçen Aydan Kalanlar   Taner Derbentli
Pandeminin Yaşam ve Sağlık ile İlişkisi (29 Haziran 2020)
2020 yılı tüm dünyayı etkileyen bir salgınla, başka bir deyişle pandemiyle başladı. İlk olarak Çin’ in Wuhan kentinde görülen bu hastalığın etkeninin koronavirüs olduğu anlaşıldı ve kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Aylarca haber bültenlerinde ilk haber oldu. Bu web sayfasında pandemi iki bölümde ele alınacak. Bu yazılardan birincisi sağlık yönünden yaşadıklarımızla ilgili bir değerlendirme, ikincisi ise salgının ekonomik etkilerini konu alan bir inceleme olacak. 11 Mart’ ın, başka bir deyişle Türkiye’ de belirlenen ilk olgunun üzerinden üç aydan fazla bir zaman geçmiş. Yetmiş iki yıla yaklaşan yaşamımın belki de en farklı, en sıkıntılı üç ayı. Bu üç ayı üç sözcükle özetlemek gerekirse, yalnızlaşma (veya ayrıklaşma), belirsizlik ve değersizleşme diyebilirim. Yalnızlaşma; çünkü aile üyelerimizden, öğrencilerimizden, arkadaşlarımızdan ve her gün karşılaştığımız insanlardan koptuk. Görüntülü (online) birliktelikler ancak yapay bir bağ kurabildi, özlemlerimizi gideremedi. Belirsizlik; çünkü görsel ve yazılı medyada uzmanlardan edindiğimiz tüm bilgilere karşın salgının nasıl gelişeceği, etkilerinin kapsamı, nasıl ve ne zaman sonlanacağı konularında kesin bir bilgi edinemedik. Değersizleşme; çünkü bu olağan dışı duruma uyum sağlamak için verdiğimiz tüm çabalara, uğraşlara karşın (örneğin uzaktan eğitim), yaptıklarımız bizi mutlu kılamadı. Pandemiye yol açan virüs, korona virüslerin bir türü olan covid 19 adlı bir virüstü. Nanometre mertebesinde büyüklüğü olan bu ve diğer virüsler, çoğalabilmek için mutlaka başka bir canlının hücresine girmek zorundadır. Bu hücre bir insan hücresi olabileceği gibi, bir hayvan ya da bitki hücresi de olabilir. Covid 19, bir başka canlıya solunum yoluyla giren ve hastalık yapabilen (patojen) bir virüstür. Salgın sırasında herkesin bu virüsle karşılacağı uzmanlar tarafından bildirilmektedir. Uzmanlar ayrıca vücudumuzun bu virüs karşısında göstereceği tepkinin, en başta bağışıklık sistemimizin ne kadar güçlü olduğuna bağlı olduğunu söylemektedirler. Bu nedenle bağışıklık sistemimizi güçlendiren doğru beslenme, spor yapma gibi alışkanlıklarımızın olması bu virüsün vücudumuzda ciddi bir hastalık tablosu gerçekleştirme olasılığını azaltmaktadır. Pandemi başladığında hastalığın aşısı yoktu. Ayrıca hastalığı tedavi edecek belirli ilaçlar da yoktu. Bilim insanları hem aşı geliştirme , hem de tedavide kullanılabilecek ilaç bulma çalışmalarına başladılar. İlk aşının en erken 2020 sonlarına doğru kullanılabileceğinden söz ediliyor, tedavi edici ilaçlar konusunda biraz daha şanslı olsak da, tıp dünyası kullanılan ilaçların sağaltıcı etkileri konusunda düşünce ayrılıkları taşıyor. Evde kal çağrısının iki amacı vardı. Birinci amaç doğal olarak teması (solunum yoluyla virüsün geçmesini) önlemekti. İkinci ve daha önemli amaç, salgın sırasında hastanelerdeki hasta sayısının tepe noktasınına ulaşmasını mümkün olduğunca ertelemek, çan eğrisini olabildiğince düzleştirmekti. Böylece başta doktorlar olmak üzere sağlık personeli salgınla daha kolay mücadele edebilecekti. Haziran 2020 sonunda hastalık dünya çapında 10 milyon kişiye bulaştı ve yarım milyon insan bu hastalık nedeniyle yaşamlarını yitirdi. Türkiye’ de bu sayılar sırasıyla 200 bin ve 5 bin oldu. Kuşkusuz ölümleri sadece bir sayı olarak görmek yanlış olur. Büyük acılar yaşandı. Türkiye’ de günlük yeni hasta sayısı Nisan ortalarında tepe noktaya ulaştı ve sonrasında azalmaya başladı. Ancak 1 Haziran’ da önlemlerin esnetilmesiyle, Haziran ortalarında günlük yeni hasta sayıları yeniden artmaya başladı. Dünya bu tür salgınlarla daha önce de karşılaştı. Ortaçağda birçok insanın ölümüne neden olan kolera ve veba salgınları, 1918’ de 500 milyon insanı etkileyen ve 50 milyon kişinin ölümüne yol açan İspanyol gribi, 2009 yılında bir milyara yakın insanı etkileyen ve 250 ile 500 bin arasında ölüme neden olan domuz gribi bu kapsamda sayılabilir. Tüm bu salgınlar bir ile iki yıl arasında sürdü. Bu nedenle bugün yaşadığımız pandeminin kısa bir sürede sonlanmasını beklemek de yanlış olur. Aşının bulunması ve yaygın olarak kullanılmaya başlaması tek çözüm olarak görülmektedir. Peki, bu salgın neden çıktı, önlenebilir miydi, sorusu da yanıtlanabilmiş değil. Virüsün bir laboratuvarda üretilmeye çalışıldığı ve bu laboratuvardan kaçtığı söylemleri şimdilik bir komplo teorisi olarak sayılıyor. Ama birçok bilim insanının öne sürdükleri ve dünyanın tahribatı olarak nitelendirdikleri, ormansızlaşma, tarımsal ilaçlama, madencilik, vahşi hayvan türlerinin sömürülmesi ve benzeri birçok olgu bana daha akla yakın nedenler olarak görünüyor. |