Geçen Aydan Kalanlar         Taner Derbentli

            
DEĞİŞİM    (15 Eylül 2017)     
    
Kendisinde ve çevresinde değişim insan yaşamını etkileyen en önemli olgulardan biridir. Başka etkenlerden de söz edebiliriz, sağlık, aile düzenininde değişiklikler gibi ama bunların deyim yerindeyse etkileri geçicidir. Benzer olarak, hava, mevsimler, işimizdeki yeni düzenlemeler gibi değişikliklerden de söz etmiyorum. Üzerinde durmak istediğim değişim, etkisini yavaş yavaş ve biz farkında olmadan gösteren, çevremizdeki ve kendimizdeki gelişmeler. Bir örnek vermek gerekirse bilgi teknolojilerinde son kırk yılda olan gelişmeler hepimizi yakından etkiledi. 1970’ li yıllarda hesaplarımızı “sürgü cetvel” ile yaparken, on yıllar içinde masa üstü, dizüstü bilgisayarlar, tabletler cep telefonları ortaya çıktı, çıkmakla da kalmadı, doğrudan alışkanlıklarımızı, düzenimizi etkiledi. Mühendislik problemlerini analitik yöntemlerle, abaklarla çözerken, güçlü bilgisayarlarda uyguladığımız sayısal yöntemlerle çözer olduk. Elimizden düşmeyen cep telefonu ayrı bir yazı konusu olabilir.
    
Değişim iyidir, ya da kötüdür tartışmasına hiç girmeyelim. Siz isteseniz de istemeseniz de değişim kaçınılmazdır. Sizi önüne katıp götürür. Önemli olan değişime açık veya hazır olup olmadığımızdır. Burada da eğitim önem kazanır. Temel eğitimleri güçlü olan insanlar değişimlere daha kolay uyum sağlayabilirler. Kendi kendine öğrenme ya da başkalarından destek alarak sürekli öğrenme yoluyla, değişimlere ayak uydurabilirler. Toplumlar için de bu böyledir. Küçük yaşlardan başlayarak bireylerini çağdaş, bilimsel bilgilerle donatıp, liselerinde, üniversitelerinde güncel gelişmeleri uygulamalı olarak öğreten, okulu bitirdikten sonra bireylerinin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayan toplumlar başarılı olurlar.
    
Değişimin kişi ya da toplum tarafından özümsenmesi, önceki birikimlerin bir tarafa atılmayıp, değerlendirilmesine de bağlıdır. Bu hem kişinin (toplumun) mutluluğu bakımından, hem de değişimi içselleştirebilmesi bakımından gereklidir. Tuğlanın üzerine bir tuğla eklemek, duvarı sil baştan yapmaktan kolaydır.
    
Yaşam birbirine bağlı bir evreler dizisidir. Çocukluk, gençlik , orta yaşlar, emeklilik. Aslında bunların herbiri de kendi içinde veya bağlantılı birçok başka evre barındırır. Örneğin, eğitim dönemi, iş hayatı, üstlenilen bir yönetim görevi, yurtdışında geçirilen bir süre, bir başka kentte yapılan görev bu kapsamda sayılabilir. Her bir dönemin kendine özgü özellikleri, zorlukları, mutluluk verici yanları vardır.
    
Kendi üniversitemde değişime baktığımda hem olumlu hem de olumsuz görüntülerle karşılaşıyorum. Bilgisayarlar, ölçüm cihazları, eğitim araç gereçleri, yeni yazılımlar son otuz yılda yoğun bir biçimde üniversiteye girdi. Bunlar için büyük parasal kaynaklar tüketildi. Öte yandan yeni teknoloji ile sağlanan kapasitenin ne kadar etkin kullanıldığını ölçtüğümüzü sanmıyorum. Başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere ABD, Japonya ve diğer ülkelerle yapılan ortak projelere birçok öğretim üyemiz, araştırma görevlimiz de katıldılar. Bu sevindirici bir gelişme, ancak bu işbirliğinden edinilen somut getiriler konusunda yayımlanmış raporlar yok. Başka ülkelerle işbirliği artarken, üniversite içinde bilimsel iletişim, bilgi paylaşımı kanımca çok zayıf. Yönetimsel açıdan da, öğretim üyelerinin sorunları ve sorunlarını paylaşabileceği, tartışabileceği kurullar, örneğin bölüm kurulu, çoğu birimde çalışmaz durumda. Kararlar çoğunlukla, bir bölümü seçimle gelmiş de olsa ‘yetkili kurullarca’ öğretim üyelerine danışılmadan alınıyor. Doğal olarak bunlar benim kişisel gözlemlerim.
    
Değişimin ivmesi de giderek artıyor. Uyum sağlayabilmek için çözüm yolları arayıp, uygulamaya koymak da gene bizim işimiz.