Suha Çalkıvik

 

DÜNYA, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TOPRAKLARI İZLEYECEK

 

Dünyanın en önemli spor etkinliklerinden biri olarak kabul edilen UNIVERSIADE 2005 (Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları) 11 Ağustos Perşembe günü İzmir Atatürk Stadyumu’nda ‘Güneşin Doğduğu Yer: Anadolu’ adlı dev bir gösteri ile açılıyor. Gösterinin adından başlayarak, hazırlık süreci öyküsünü projenin Genel Sanat Yönetmenliğini yapan İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Yavuz Özdel’den dinledik. Gösterinin 10 koreografından biri olan İst. Dev. Opera ve Balesi sanatçısı Erdal Uğurlu ise, bu kocaman emek  öyküsünün kendisinde yarattığı duyguları paylaştı bizimle.

 

 

Yavuz Özdel- Projenin adı ‘Güneşin Doğduğu Yer: Anadolu’. Çünkü, bu topraklar üzerinde, Anadolu toprakları üzerinde gerçekten, tarihsel belgelerde de, ‘Güneşin Doğduğu Yer’ diyorlar Anadolu için. ‘Ana’ kavramı, bir tek bu ülkedeki topraklarda var: Anadolu...O yüzden de bu projenin adı üzerinde incelemeler yaparken ‘Güneşin Doğduğu Yer: Anadolu’ koyduk. Bu proje tamamen Türkiye coğrafyasındaki tüm kültür ve medeniyetleri anlatıyor. Neden bunu hedefledik? Bu coğrafyada yaşanmış ve yaşanan kültür ve medeniyetlerin, dünyaya naklen yayını yapılacak portrede biraz daha altını çizmek, kazımak için yaptık. Elimize geçmiş çok büyük bir şans, çünkü bütün dünyaya yayını yapılacak olan bir proje bu. Bu şansı da yakaladık madem, bu değerleri tanıtmak için, Türkiye’nin tanıtımına ve turizmine destek olmak için böyle bir proje oluşturduk.

 

Sizin gibi Devlet Balesi’nin profesyonel sanatçılarının yanısıra, dernek ve okullardan amatör dansçılar da katılıyor açılış ve kapanış gösterilerinize. Bu birliktelik nasıl oluştu?

 

Yavuz Özdel- Toplam 858 dansçı var. İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya Devlet Opera ve Baleleri'nden profesyonel sanatçılarımız var. Onların dışındaki dansçılar, profesyonel ve amatör olmak üzere çeşitli gruplardan geliyor. Bu dansçılardan profesyonel gruplar var aramızda, Shaman Dans Topluluğu gibi. Shaman Dans Topluluğu, bütün halk dansları ve de etnik danslar bölümünü yükleniyor. Onların da çok büyük katkısı var, hem dans olarak hem hocalar olarak. Bunun dışında, Ege’deki üniversitelerden sağladığımız halk dansları ekipleri ve de hayatında hiç dans etmemiş üniversiteli öğrenciler var. Bunlardan bir tanesi, gösterinin çok farklı bir bölümünü oluşturan semazen grubu yetiştirdik. 100 kişilik semazen grubu olacak, ama ayrı bir tabloda sahneye çıkacaklar. Bu arkadaşlar tamamen dans eğitimi olmayan, bildiğimiz üniversite öğrencileri ve şu anda çok profesyonel birer semazen oldular. Bunun gibi, çeşitli şovlara katılan 600 kadar öğrencimiz var.

 

Çalışmalarınızın yapıldığı mekanlardan ve gösteri alanından söz eder misiniz?

 

Yavuz Özdel- Çalışmalar farklı mekanlarda sürdü. Ama bütün şov, şu anda dünyanın en büyük ekranı olarak (herhalde ilk kez) kullanılacak sahayı, yani 70 metreye 110 metre ebadındaki sahayı biz bir ekran olarak kullanacağız. Ve bu ekranın desteği ile, bu görüntülerin desteği ile sahanın çeşitli bölgelerinde de birbirinden ayrı 14 tane şov hayata geçecek.

 

 

 

Açılış gösterisi ne kadar sürecek?

 

Yavuz Özdel- Tam bir saat. Bir saatlik bir sürede 14 ayrı şovu canlandıracağız. ‘Kültürel geçiş’ dediğimiz bu şovlar bir saat olacak. Şu ana kadar yapılmış en geniş katılım olacak bu Üniversite Oyunları. 1,5 saati aşan bir zamanda da sporcuların, yani 9200 sporcunun -ki hepsini sahaya almak mümkün değil- sahaya 6000 tanesini alacağız. Diğer 3000 sporcu da tribünlere geçip, bu şovu seyredecekler.

 

Bu dev gösterinin müziği hakkında bilgi alabilir miyiz?

 

Yavuz Özdel- Mercan Dede ismi ile anılan Allen Arkın, tüm şov müziklerini ve genel müzik yayınını yapıyor. Mercan Dede, hem şovların müziğini, hem de sporcuların sahaya girişlerinden itibaren 1,5 saatlik giriş müziğini de yapıyor. Bütün müzikler bant kayıtları olarak alınıyor. Ama üzerine o sırada Mercan Dede ve grubunun canlı performansları da girecek.

 

Dekor üzerinde Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi’nin usta dekor tasarımcıları ile çalışmışsınız. Nasıl bir dekorla karşılaşacağız?

 

Yavuz Özdel- Bu dekorlar büyük objeler olarak tasarlandı. Kültür ve medeniyetlerimizi canlandıracak olan büyük objeler. Dokuz metre yüksekliğinde, yedi-sekiz metre uzunluğunda dekorlar. Bunların içinden danslar ve şovlar çıkacak. Çok küçük tüyolar vereyim ben size. Mesela, büyük bir Truva atı var. Truva tablosu canlandırılacak. Birtakım gemiler var. Bunlar, Türkiye’nin eski ve yeni coğrafyasında yaşanmış hikayeleri anlatacak. Antik kent yapılarını saha üzerine koyacağız. Saha diyorum, dil alışkanlığı bu, çünkü bu şovda sahnemiz, saha. Bu topraklardan çıkmış tanrıları ve tanrıçaları saha üzerine heykel olarak getireceğiz. Ve uçma efektleri var tabi. Yurtdışından getirdiğimiz bir ekiple bazı uçma efektleri yapacağız. Son Atina Olimpiyatlarında da gördüğünüz birtakım uçma efektleri vardı. Bir İngiliz şirketi ile beraber bu efektleri gerçekleştireceğiz. Bunlar için özel konstrüksiyonlar kuruldu. 60 metre yüksekliğinde kuleler kuruldu, o kulelerin üzerine de çelik ağlar örüldü. Çelik ağların üzerinde uçma efektleri olacak.

 

Bu gösteriler bütünlüğü, sadece Üniversite Oyunlarının açılışında mı yer alacak? Kapanışta da bir programınız var mı?

 

Yavuz Özdel- Büyük yoğunlukla gösterilerimiz açılışta olacak. Biliyorsunuz, ilk açılışlar çok görkemli ve önemlidir her zaman. Bütün bu büyük şovları, özel efektleri, ışıklandırma sistemlerini açılışta göreceğiz. Kapanış için farklı projeler var. Kapanış daha törensel düzeyde gidecek. Kültürel geçişleri veren bir şov ve hemen ardından Athena’nın bir konseri olacak. Çünkü kapanış, artık sporcuların artık konsantrelerinin rahatladığı, çok rahatladıkları ve eğlenmek için geldikleri bir bölüm. O gece, onları eğlendirmeye yönelik olacak.

 

Bu kadar kapsamlı bir organizasyon ülkemizde ilk kez düzenleniyor, diyebilir miyiz?

 

Yavuz Özdel- Türkiye’de bu güne kadar yapılmış en büyük organizasyon. Zaten Universiade’a yani Dünya Üniversite Oyunları’na ‘Küçük Olimpiyatlar’ deniyor. Bu Oyunları iyi yapan, tüm sistemi ile, tüm kurgusu ile iyi yapan ülkeler, Olimpiyatı yapabilmeye hak kazanıyor. Yani, hak kazanıyor derken, “bu ülke bunu başarabilir” denilip sınıflamaya alınıyor.

 

Tüm dünyaya naklen yayınlanacak olan Dünya Üniversite Oyunları açılış gösterilerinde görev alan sizlerin aracılığınızla, ülkemizde dansın geldiği aşama hakkında da bir fikir vermiş olacaksınız dans dünyasına...

 

Yavuz Özdel- Tabi ki olacak. Dansları ile, koreografileri ile, kostümleri ile bütün bu tarihsel geçişi, bu coğrafyayı tanıtan, anlatan kişiler, tamamen Türkiye’nin yetiştirdiği sanatçılar, Türkiye’nin çağdaş yüzü. O yüzden hakikaten çok gururluyuz, neden mi? Atina Olimpiyatlarının projesini de, saha koordinasyonunu da, koreografilerini de sadece yabancılar yaptı. Ama burada, bu projede olan bütün herkes, bu toprakların insanları. Ancak Türkiye’de olmayan teknik hizmetleri yurtdışından getirtiyoruz. Ama onları bizim koordinasyonumuzda kullanıyoruz. Bu çok gurur veren, keyifli bir şey. Çok yoğun çalışıldı, inanılmaz işler yapılıyor burada aylardır. Ama Türkiye, henüz bunu çok bilmiyor ve tanımıyor. Türkiye’nin bu kadar büyük bir işi becereceğini ve şu anda becerdiğinden, pek Türkiye’nin de haberi yok. Bunu bir an önce Türkiye halkının duyması, Türkiye’nin duyması ve gereken önemi vermesi gerekiyor.  

 

Erdal Uğurlu neler hissetti bu süreçte? Koreograf olarak kendinizi yeterince özgür hissettiniz mi?

 

Erdal Uğurlu- 10 koreograf çalıştık bu projede. 856 kişi saha üzerinde olacak. Bunların ikiyüze yakını profesyonel, geri kalan tüm dansçılar amatör, üniversite öğrencisi. Gerçekten başlangıçta çok zorlandık üniversitelilerle. Fakat çok kısa sürede tempomuza ayak uydurdular, sağolsunlar ve kamplar içerisinde işlerini becerdiler. Umarım iyi bir gece olacak ve alnımızın akıyla çıkacağız. Çünkü sonuçta, bütün dünya seyredecek bizi. Utanmamamız gerekiyor. Gösteriyi yayınlayacak olan TRT’ye de çok iş düşüyor tabi bu konuda. Özgürlük konusuna gelince, her arkadaş elinden geleni yapıyor. Herkes, yaratıcı gruplar bir yerlere dağıldı. Bir yerlerde çalışıldı. Basketbol sahalarında, stadyumlarda, herkes kendi gruplarıyla çalıştı. Onların yiyecekleri, içecekleri, benim çalışma sahamda istediğim performansı almam, elimden geldiğince, onların da elinden geldiğince kolay oldu çalışma şartları diyebilirim. Ama asıl, bundan sonra kalan zamanımızda, bütün ekipler biraraya geldiğinde, özgürlük diye bir şey kalmayacak galiba.

 

Bir sanatçı olarak keyif aldınız mı bu çalışma döneminden?

 

Erdal Uğurlu- Şöyle keyif alıyorum burada; karmakarışığız biz burada, semazenler var, balerin arkadaşlar var, halk oyunlarından arkadaşlarımız var. Böyle bir karışım, miksaj belki de ilk kez  oluyor. En önemlisi de 200 tane profesyonel dansçı arkadaşımızın biraraya gelmesi enteresan bir olay. Dolayısıyla, bir sanatçı olarak gurur duyuyorum. Umarım, halkımıza yakışır bir gece olacak.