(Bu yazı,
CNBC-e Dergi Ekim 2005 sayısında
yayımlanmıştır.)
Suha Çalkıvik
Nastassia Kinski'nin doğduğu film: TESS
İngiliz yazar Thomas Hardy'nin (1840-1928) Tess of the
D'Urbervilles romanı, yönetmen Roman Polanski'nin elinde lirik, estetik
düzeyi yüksek, beklentilerin üzerinde naif bir filme dönüşmüştür. Başlangıçta
bu film projesini yanlış diye nitelendiren ve soğuk yaklaşan Polanski, 3 saat kadar süren filmi
tamamladığında, biyografisine mükemmel bir eser katmış oldu. Film, Cannes Film
Festivali'nde Tess adıyla ilk kez
gösterildiğinde eleştirmenleri olduka şaşırttı. 1979'da 12 milyon dolar gibi yüksek bir bütçe ile
çekilen film, o güne kadar çekilmiş en pahalı Fransız yapımı
olarak da kayıtlara geçti. 1980'de altı dalda Akademi ödüllerine aday
gösterilen film, 3 dalda (En İyi Görüntü, En İyi çevre düzenlemesi ve En İyi Kostüm
tasarımı) Oscar'a değer bulundu. Altın Kürelerde ise, En İyi Yabancı Film ve
Yılın En Başarılı Yeni Yıldızı (Nastassia Kinski)
ödüllerini kazandı.
Romantik olduğu kadar, kadının özgürlük yolunda bireysel başkaldırısını da dile getiren roman, yazar Hardy'nin 19. yüzyıl İngiltere atmosferinde, derin toplumsal ve bireysel analizlerini içerir. Hardy, romanın daha sonraki baskılarına yazdığı önsözde, bir tez ileri sürmediğini, izlenim ve etkilere yer verdiğini belirtir. Film üzerine yapılan değerlendirmelerde, romanın özünü yansıtmadaki başarısından dolayı, Tess'i sinema tarihinin en iyi edebiyat uyarlamaları arasına koymuşlardır.
Çekimlerin yapıldığı dönemde Roman Polanski ile yaşadığı yasak aşk ilişkisiyle gündeme gelen Nastassia Kinski’nin başrolü oynadığı filmde, hayatında mutluluk ve dinginlik arayan yoksul, köylü bir kızın trajik öyküsünden yola çıkarak, burjuva tutkularının kısır döngüsü içinde, doğa ve toplumun insanın kaderinde oynadığı rol sergilenir. Basmakalıp bir konunun, yaratıcılıkla nasıl dönüştürülebileceğinin en iyi örneklerinden biridir ‘Tess’.
Melodram çatısı altında, suç ve ceza kavramlarından hareketle kurgulanan filmde Polanski,
önceki filmlerinde gözlenen hızlı devinimi terketmiş, (seyircinin
merak duygusunu bir an olsun eksiltmeden) puslu Victoria dönemi atmosferinde,
yavaş yavaş tırmanan bir devinimle karakterlerin çalkantılı ruh hallerini
yansıtmayı hedeflemiş ve bunda da büyük başarı göstermiştir.
Polanski'nin ustalık çalışması olarak nitelenen Tess filminin diğer ayrıcalığı,
Nastassia Kinski'nin
gösterdiği mükemmel oyunculuk performansıdır. Bette Davis'in Of Human Bondage (1934),
Greta
Garbo'nun Camille (1936)
filmlerindeki oyunculukları ile eşdeğer tutulan Kinski, uzun süre sinemanın
yeni Ingrid Bergman'ı olarak anılmış, ancak daha sonra rol aldığı filmlerin
çoğu talihsiz projeler olmuştur.
Polanski bu filmini, 1969 yılında
Charles Manson'ın lideri
olduğu ünlü çete tarafından 8 aylık hamile
iken öldürülen karısı Sharon Tate'in anısına ithaf etmiştir.
Eleştirmenler, "filmin afişinde Polanski'nin adına yer verilmeseydi, Tess'in, David Lean'in elinden çıkmış
bir yapıt olduğunu düşünürdük" diye övgülerini dile getirmişlerdir. Filmleri
ile olduğu kadar özel yaşamı ile de adından söz ettiren Polanski, çok geniş davrandığımın farkındayım, ben
kötü ve serseri bir bücürüm diyecek kadar da açık sözlüdür.