29 Mart 2005 NTV.COM.TR'de yayımlanmıştır.                                                                 
                                            
Sezuan’ın İyi İnsanı üzerine ...
  
“Sezuan’ın İyi İnsanı”, geçen otuz yıllık süreçte birçok toplulukça oynansa da, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın bu prodüksiyonuna dek hiçbir profesyonel tiyatronun repertuarında yer almamıştı.
 
Suha Çalkıvik

 
29 Mart 2005 —  Profesyonel tiyatrolarımızın 30 yıldır oyna(-ya)madıkları, Bertolt Brecht’in “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı başyapıtı, usta yönetmen Ali Taygun’un masal tadında akıcı rejisi ve Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın yürekleriyle seyirciyi sımsıkı sarmalayan oyuncularının ellerinde sezona damgasını vuruyor. Tiyatro jürileri bu oyunu görene kadar, seyirci ödülünü dağıttı bile! (*)
  “Sezuan’ın İyi İnsanı”, (Der Gute Mensch Von Sezuan) Bertolt Brecht’in 27’nci denemesi. 1938 yılında Danimarka’da yazmaya başladığı bu oyunu 1940’ta İsveç’te bitirdi. Bütün Batı ülkelerinde ve ABD’de sahneye kondu. İlk kez 1943’te Zürih’te sahnelenen oyunu Leonard Steckel yönetti. Oyun, 1946’da Viyana’da oynandıktan sonra, Almanya’da ancak 1952’de Frankfurt Tiyatrosu’nda sahnelenebildi. Rejisini Harry Buckwitz’in yaptığı bu prodüksiyon için dekorları Teo Otto hazırladı, müziğini Paul Dessau yazdı.
       Yazar, Shen Te ve Shui Ta ikilemiyle, iyi insan ve kötü insan çizgileri çizen, kapitalist sisteme ve burjuvaziye sağlam göndermeler yapan bu oyununda, yabancılaştırma efektini en somut haliyle sergiler. Bu oyunda hem iyi olmak, hem de iyi yaşamak için çırpınıp duran Shen Te’nin sorgusuz sualsiz boyun eğilen kurallar ve yaygın bir yoksulluk karşısında çıkar yol bulma çabası dile getirilir. Shen Te’nin bulabildiği çözüm, iyi niyeti ile çelişmekte midir, yoksa başka çözüm bulunamaz mı? Bu soruya yanıt aranır. Kesin bir sonuca, son yargıya varılmaz. Brecht, seyirciye bırakır bunu. Araştırın, düşünün, tartışın, siz bulun bakalım der. Oyun, meselci anlatımı (dersler çıkarılan masalsı öykü) ile sistemin iki ahlaklı, ikiyüzlü yapısını ibretle ortaya koyar.
Türkiye’de Sezuan’ın İyi İnsanı
       Bertolt Brecht’in epik tiyatro ekolünü en iyi yansıtan oyunlarından biri olarak kabul edilen bu oyunun ülkemiz tiyatrosu adına şanssız bir geçmişi var. Oyun, 1957’de Adalet Cimcoz’un tercümesiyle (şiir çevirileri Teo’ya aittir) yayımlanır yayımlanmaz yasaklanır. 1958 yılında Şehir Tiyatroları’nda Max Meinecke rejisiyle oynanacağı ilan edildiği halde, oynanmasından vazgeçilir. 1963 yılında yeniden Şehir Tiyatroları’nın repertuarına alınan oyun Beklan Algan’ın rejisiyle sahnelenmeye başlar. Oyunun müzikleri Mehmet Abut’a, dekor ve kostümleri David Pursley’e aittir. Zihni Rona (Wang), Ayla Algan (Shen Te ve Shui Ta), Ertuğrul Bilda (1.Tanrı), Mete Sezer (2.Tanrı), Kayhan Yıldızoğlu (3.Tanrı) baş rolleri paylaşırlar. Böylece Sezuan’ın İyi İnsanı ülkemizde bir profesyonel tiyatro tarafından oynanan ilk Brecht oyunu olur. Oyunla ilgili bazı gazetelerin kışkırtıcı yayınlar yapması üzerine, tiyatroya saldırılır ve oyun daha sonra yasaklanır. Oyun son olarak 1976 yılında ve Vasıf Öngören’in rejisiyle Birlik Sahnesi tarafından sahnelenir. Sezuan’ın İyi İnsanı geçen otuz yıllık süreçte, birçok üniversite topluluğu ve farklı amatör topluluklar tarafından defalarca oynansa da bugüne dek hiçbir profesyonel tiyatronun repertuarında yer almamıştır.
  Yönetmen Ali Taygun, doğru seçilmiş bir proje ve o projeye inanmış kolektif ruhu taşıyan bir oyuncu topluluğu kendisine teslim edildiğinde, proje ne kadar zor, ne kadar iddialı olursa olsun ustalığını sergileyebileceğini bu oyunla ispatlıyor. Ülkemizde soğuk, seyirciye tepeden bakan Brecht yorumlarına önceki yıllarda alışmışızdır. Ali Taygun, Brecht’in tiyatro anlayışının özünü koruyarak, üç saatlik oyunu sıcak, akıcı bir masal atmosferine dönüştürmeyi başarmış. Oyuncu malzemesinin sağlam oluşu, dekorun işlevselliği, müziğin capcanlı ezgileri ve çizdiği mükemmel sahne trafiği ile Ali Taygun, adına yakışan bir rejiye imza atıyor. Bilgi birikimini, oyun kurgusunu oyuncusuna ifade edişindeki başarı, sahneden de yansıyor seyirciye.
Oyunculara gelirsek; konservatuarlarda okuyan oyuncu adaylarına “gidin, Meral Çetinkaya’nın mükemmel epik oyunculuk gösterisini seyredin, yarattığı sihirli havayı koklayın” diyorum. Tükenmeyen enerjisi, vücut kontrolü, sesini kullanışındaki kıvraklık, kısacası, belleklerden silinmeyecek bir oyunculuk gösterisi. Munis Düşenkalkar’ın tüm vücudunu bir yere sımsıkı bağlasanız, kıpırdatmasanız bile, gözleriyle tüm bir oyun boyunca, oynadığı karakteri seyirciye yaşatır. Oynarken kendinden geçiyor ve sözsüz sahnelerde bile oyuna ruh katıyor. Epik oyunculuk tarzını çok iyi kavramış olan Düşenkalkar, oynuyor ve de oynatıyor partnerini. Diğer Tanrı kompozisyonunda Nilgün Karababa, sahnelerden uzak kaldığı yılların acısını çıkartırcasına çok iyi hazırlanmış rolüne, paslaşmaları dengeli ve dozunda. Shen Te ve Shui Ta rollerinde izlediğimiz Defne Şener Günay, tiyatro tarihinde ‘kabus rol’ olarak görülen bu ikili rolün altında ezilmeden, iyi işlenmiş bir ‘yetenek’ olduğunu ispatlıyor. Konservatuardan mezun olalı henüz 7 yıl geçmesine karşın, hocasının güvenini boşa çıkarmamış. Sesini, vücudunu böylesine iyi kullanabilen bu genç oyuncuyu çok parlak bir gelecek bekliyor. (Yeter ki, kendine iyi baksın, televizyonun cafcaflı dünyasına kapılmasın!) Günay’ın uzun yıllar bize unutulmaz roller izleteceğinden kuşkumuz yok. Savaş Akova, ne kadar ekonomik ve sıcak bir oyuncu. Zeyno Eracar, n’olur tiyatrodan uzak kalmasın, ilk ‘antre’sinden itibaren doğal oyunculuk dersi veriyor. Ve Levent Tülek... sahne sempatisini seyirciye bu kadar ustaca yansıtan bir oyuncuyu, işte böylesi kurumlarda, böyle düzeyli projelerde görmek istiyoruz. Levent Tülek, BBT’de yeniden doğmuş sanki. 23 yıl önce izlemiştim onu ilk kez, hâlâ aynı heyecanı, hâlâ aynı sıcaklığı yolluyor yüreği. Edip Saner, ‘hınzır’ bir oyuncu. Hani, ne zaman ne yapacağı tahmin edilemeyen oyuncular vardır ya... Edip Saner, şaşırtmayı çok seven, aykırı bir oyuncu. Çünkü rolünü öyle güzel giyiyor, dersine o kadar iyi çalışıyor ki, rolü istediği gibi kavrıyor, istediği gibi yoğuruyor. Her yönetmene lazım, Edip Saner tipi oyuncular. Koroyu, halkı canlandıran en yaşlısından stajyerine diğer oyuncular, özellikle nikah ve tütün fabrikası sahnelerindeki mükemmel uyumlu çalışmalarıyla, oyunun aslî kahramanları. Polis rolünde Emrah Eren, 4 yıldır stajyer oyuncu imiş BBT’de... Tiyatronun yükünü sırtlamış o da, diğer özverili, cefakâr stajyer arkadaşları gibi. Soluk almadan çalışıyorlar, hemen her oyunda. Sizleri güzel günler bekliyor arkadaşlar, yılmadan taşıyın tiyatronuzu o güzelim yüreklerinizle yarınlara...Yılların usta oyuncusu Gül Onat, profesyonelliği ile seyirciyi kavrayıveriyor hemen sahnede.
       (Oyundaki tüm karakterler İstanbul ağzı ile konuşurken ve birbirlerine Çinli selamı verirlerken, Bayan Shin rolünde Gül Onat, neden bazen Orta Anadolu, bazen de Ege ağzı ile konuşmayı yeğliyor?)
Ali Yenel, dekor çalışmasında ustalığını bir kez daha konuştururken, tiyatromuz yeni bir ‘tiyatro müziği kompozitörü’ kazanıyor: Tolga Çebi. Besteci, hem Brecht müziğini çok iyi özümsemiş, hem de yazdığı şarkılar oyuna inanılmaz bir tempo kazandırıyor. Tolga Çebi’ye şimdiden ‘geleceğin Server Acim’i diyebiliriz, sanırım.
       Sezuan’ın İyi İnsanı’nı yaratan BBT’nin güzel oyuncularının ve yönetmen Ali Taygun’un yüreklerine sağlık.
      
       (*) Yazı yayına girmek üzere iken Afife Jale Ödülleri’nin adayları açıklandı. Jüri üyelerinden kaçı Sezuan’ın İyi İnsanı oyununu izledi acaba?