(13 Haziran 2005’te NTV.COM.TR'de yayımlanmıştır)
Suha Çalkıvik
’Kamyon’ 10 yıldır yollarda...
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun bir rekora imza atan oyunu ‘Kamyon’, 10 yıldır sadece İstanbul’a değil, Anadolu’nun her yerine sıcaklığını taşıyor. Issızlığın ortasında bozulup kalan bir kamyon ve her an gelmesi beklenen bir tamirci.. Memet Baydur’un “yerinden yurdundan edilmiş bütün köylülere” adadığı komedisi, hınzırca bir “Türkiye fotoğrafı” çekiyor... 2001 yılında kaybettiğimiz Memet Baydur’un Anısına oynanan oyunu (Aynı zamanda İst.Dev. Tiyatrosu Müdürü olan) Yönetmen Osman Wöber sahneye koydu. Devlet Tiyatroları’nın usta sanatçıları, Mümtaz Sevinç, Cengiz Daner, Erkan Taşdöğen, Seda Yıldız, Turgay Tanülkü ve Halil Doğan oyuna can katıyorlar. ‘Kamyon’ oyununun başarı öyküsünü, oyuncularından dinledik.
Mümtaz Sevinç: Kamyon’un bu kadar yıldır, 10 yıldır oynanmasının sırrı, bizim insanımızı anlatması. Evet maalesef, sürekli yer değiştirmekte olan, köyden kente, kentten daha ötelere yurtdışına gitmek zorunda kalan, yerinden yurdundan edilmiş ya da ayrılmak zorunda kalmış insanları anlatmasında yatıyor. Bugün de artık kentlilerimiz, eski kentliler değil. Bir kentte doğmuş, büyümüş olanların sayısı gerçekten artık azaldı. Bu insanları anlatınca, kendine yakın görüyor seyircimiz de ve büyük ilgi gösteriyor. Üstelik bunu mizahın ögelerini de kullanarak yapınca çok daha sempatik geliyor. Bu arada, oynanıştan gelen ustalıklar, keyifler de seyirciyi etkiliyor mutlaka. Klasik bir oyun gibi, yıllar içinde ne hale gelir, hâlâ geçerliliğini korur mu bilemiyorum ama, galiba ‘göç’ olayı devam ettiği sürece, ‘Kamyon’ da güncelliğini koruyacaktır.
Cengiz Daner: 6 kişilik olan oyunumuzda başarının sırrı, takım oyunu, ekip oyunu olması. Bu oyundaki hiç kimse “ben kendimi göstereyim” diye değil, takım oyunu olarak çıkıyor sahneye. Herkes, oyunun ritmi, gidişatı, aradaki ilişkiler, hep takım oyununun sonucu. Takım birbirine güveniyor. Mesela diyelim, o gün benim randımanım düşük olabilir, fakat diğer 5 kişi bunu hissedip, o oyunu kaldırabiliyor ve beni de motive edebiliyorlar. Takım oyunu çok önemli, yani ben değil, biz. Bu oyun için yola çıkarken sen, ben değil, takım olarak yola çıktık. Zaten tek başınıza hiçbir şey yapamazsınız tiyatroda. Bu oyunda herkes, rejisinden dekoruna, tüm ekip, bir takımız. Ben 20 yıllık tiyatro sanatçısıyım, ilk defa bir takım oyununda oynuyorum. Bu kadar uzun sürmesinin nedeni de bu. 17-18 kere oyunu izlemeye gelenler var. Seyirci bu oyunla yaşlanıyor. Mesela bir seyircimiz, “ben ortaokul 1’de ilk kez seyrettim, ortaokul sonda 2. kez izledim, lise 1’de 3. kez, üniversite son sınıftayım 9. seyredişim” demişti. Memet Baydur bir Türkiye haritasını ortaya koyuyor bu oyunda, çok zeki bir yazar. Türkiye’nin çıkmazlarında, çıkmaz yollarında mutlaka bir kişiyi bekliyorlar oyun kahramanları, girdikleri yoldan çıkmak için. Ama o kişi gelmiyor bir türlü. Laz’ı var, Kürt’ü var, Egeli’si var, yerel unsurlarla bir sempati de yaratmış yazar. Bu oyun Avrupa’da oynandığı zaman, orada mutlaka kendinden birini buluyor seyirci. Abuzer’i buluyor, Şaban’ı buluyor, “bu benim memleketlim”, diyor. Ve oyunun içine giriyor seyirci, birlikte seyrediyorlar oyunu. Orada, sahnede Türkiye’yi görüyor. Yabancı seyircilere de ilginç geliyor oyun. Yabancılar Shakespeare’i bizden seyretmeyi merak etmiyorlar. Onlar zaten Shakespeare’in en iyisini yapıyorlar. Komik oluyor zaten, yabancı yazarların oyunlarını onlara götürdüğümüz zaman. Yabancılar bizim tiyatromuzu, bizim oyun yazarımızı merak ediyorlar. Bu oyunun bir özelliği, seyirci otururken koltuğunda, “ya ben şunların arasına gireyim” dedirtmesi. Ankara turnemizde Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan bir oyuncu ablamız öyle demişti: “Ben de sahneye çıkayım, yanlarında olayım, o kadar zor tuttum ki koltuğumda kendimi” İnsanı yakalaması sayesinde 10 yıldır bu oyunla sahnedeyiz. Sahnede herkes birbirine çok saygılı. Sahnede kimse birbirinin önüne geçmeye çalışmıyor. Sonra, bu oyunun Anadolu’da gitmediği yer kalmadı. Hakkari’ye bu oyunla gittiğimizde inanılmaz zor koşullarda gittik, nehirlerde, tek teker geçtiğimiz, kayaların yuvarlanabileceği, askerin 10 metrede bir arama yaptığı yollarda turne yaptık. Ama her gittiğimiz yerde kendilerini buldular, yabancılaşmadılar. Her gittiğimiz yerde, defalarca gitmemiz için çağrılar alıyoruz. Genel Müdürlüğümüz, “kardeşim biz ‘Kamyon’u gönderdik size, kaçıncı defa göndereceğiz?” demesine rağmen, “hayır, biz ‘Kamyon’u istiyoruz” diyorlar. Diyarbakır’a biz 3. defa gittik oynadık. Her gidişimizde seyirci sayısı katlandı. Oradaki seyirci, oyunumuzun az oynanmasına isyan ediyor. Oradaki seyircimiz bu oyun daha çok gelsin istiyor. Memet Baydur ülkeyi çok iyi tanıyan, çok zeki bir yazar. İyi bir reji ve iyi bir oyun ekibine rastlayınca, bu üçlü bir araya gelince, bu oyun 10 yıl da oynar, 20 yıl da oynar.
Halil Doğan: Oyunun başarısının en büyük sırrı, seyirci ile buluşmuş olmasıdır. Oyunda Türkiye profilinden insanlar var. Herkes kendinden bir şeyler buluyor oyunda, herkese sıcak ve samimi geliyor. Gerçekten bir ekip oyunu olması ve iyi oynanıyor olması çok önemli. Hiç bozulmadan 500’e yakın oyun oynadık. Tabi, Devlet Tiyatroları için, İstanbul’da bir rekor bu. İlk defa, bir oyun 10 yıldır oynuyor. Bunun dünyada örnekleri, işte İngiltere’de bir oyun 50 yıldır oynayabiliyor. Oralarda zaten uzun soluklu oluyor oyunlar. Repertuar tiyatrosu olduğumuza göre özellikle Devlet Tiyatroları’nda, Şehir Tiyatroları’nda bunun yaygınlaşması gerekiyor. Çünkü bu kurumların bir çok sahneleri var, oyun öğütme makinesi gibi çalışıyorlar. Bunun için de ne kadar uzun süreli oyun olursa, o kadar seyirci ile daha fazla buluşma imkanı var oyunların. Bizim oyunumuzdan örnek verelim, ‘Kamyon’u ilk izlediğinde ilkokulda olan bir seyirci bugün üniversite öğrencisi olarak da izleyebiliyor. İstanbul gibi nüfusu 10-12 milyon olan bir şehirde, bu sayı az bile sayılır. Onun için tiyatroda böyle uzun soluklu oyunları koruyabildiğimiz sürece, burada hem bir oyun israfından kurtulmuş oluruz, hem de bir gelenek haline gelir. ‘Kamyon’ oyunu ile bir çok yurtdışı turnesi yaptık, orada da insanlar çok büyük ilgi gösterdiler ve “bize böyle oyunlar lâzım” dediler. Bizden, Türkiye’den oyun görmek istiyorlar. Bulgaristan’da iki kez festivale katıldık, çok büyük ilgi gördük. ‘Kamyon’un seyirciyi yakalayan bir yanı da var. İki kez büyük Anadolu turnesi yaptık. Sonra, bir ‘ilk’i daha gerçekleştirdik: Bayrampaşa Cezaevi’nde yerleşik bir tiyatro gibi, oradaki mahkûmlara 4 gün temsil verdik. ‘Kamyon’, adı üstünde, hiç durmuyor. Bu sene yine turnesi var, doğu ve güneydoğu bölgelerini bitirdikten sonra, bu yıl batı’ya geçiyoruz.. Ağustos ayında Dalaman’dan başlayıp, Marmaris, Datça, Muğla, Aydın, Ayvalık’a kadar süren bir turnemiz olacak.