(Bu yazı, Mart 2014’te CNBC-e dergisinde yayımlanmıştır.)

 

Dandelion

 

Ülkemizde İlk Aşk adıyla gösterime giren Dandelion (2004) aslında bizim karahindiba olarak bildiğimiz şifalı bitkinin adı. Zengin bir vitamin ve mineral kaynağı olan karahindiba, ilkbahar aylarında tüm tarla kıyılarında çayırlık alanlarla yol kenarlarında yetişen, çok yıllık sarı çiçekli otsu bir bitkidir. Çimenliklerde rahatsız edici bir ot olarak görülen bitki, aslında acı çeken insanlık için çok güçlü bir şifa aracı. Filmin hikâyesi de bu bitkinin işlevlerine atıflarda bulunuyor. Mark Milgard’ın yönettiği ve üç senaristinden biri olduğu filmde Vincent Kartheiser, Taryn Manning, Arliss Howard, Mare Winningham ve Michelle Forbes rol alıyorlar. Amerikalı yönetmen Mark Milgard’ın, Sundance başta olmak üzere, Rotterdam, Karlovy Vary, Londra gibi ulusal ve uluslararası pek çok bağımsız film festivalinden ödüllerle dönmüş ilk filmi olan Dandelion’da Mad Men dizisinden hatırlayacağımız başarılı aktör Vincent Kartheiser’in 25 yaş haliyle oyunculuktaki müthiş çıkışına tanık oluyoruz.

 

Küçük ama doğayla içiçe bir kasabada, iletişimsizliğin ve yanlızlıkların had safhada olduğu bir insan topluluğunun arasında sıkışıp kalmış Mason’ın tek rahatladığı yerler olan tarlalar ve nehir boylarıdır. Gözlerini yumarak doğa ile başbaşa kalmak ona zihinsel bir rahatlama sağlamaktadır. Ev içinde anne babanın mutsuz hayatları onu derinden sarsmaktadır. Annesiyle birlikte yeni bir hayat kurmak üzere kasabaya gelen Danny ile Mason arasında güçlü bir aşk doğar. Bu arada yaşanan trajik bir kaza, yönlerini değiştirir. Ailelerin ve çevrenin bu aşka olan duyarsızlığı da ilişkiyi hazin bir noktaya sürükler.

 

Vietnam sendromu yaşayan savaş gazisi amcanın hazin sonu, demiryolu kazasında eşini kaybeden ve her akşamüstü aynı saatte o yolda kendinden geçercesine dans ederek trene dalan adam, plân geçişlerinde tarlalarda başakların rüzgârda savruluşu gibi çarpıcı görüntüler eşliğinde, bir ilk gençlik aşkının ekseninde iletişimsizliğin ve yabancılaşmanın kuşattığı trajik insan öykülerine tanık oluyoruz. Filmin hiç de sıradan olmayan anlatım dili ve umut veren bir finalle noktalanması, yapımın en önemli artıları. Oyunculukların mükemmelliği (özellikle baba karakterini oynayan Arliss Howard ve anne rolü ile Mare Winningham unutulmaz bir ikili olmuşlar) ve görüntü yönetimi ile film, gerçekten göz dolduruyor.

 

Suha Çalkıvik