(Bu yazı, CNBC-e Dergi Mayıs 2006 sayısında yayımlanmıştır)

Suha Çalkıvik

    Acı bir günün anısına: ‘Bloody Sunday

    Martin Luther King’in yolunu izleyen İrlandalı ‘Sivil Haklar’ lideri ve milletvekili Ivan Cooper’ın içindeki inanç, ‘Kanlı Pazar’ trajedisini engellemeye yetmedi. 30 Ocak 1972’de Kuzey İrlanda’nın Derry şehrinde, öncelikle totaliter yönetimin görevden çekilmesi, Katolik karşıtı yasaların yeniden düzenlenmesi taleplerinin dile getirileceği geniş katılımlı bir yürüyüş düzenlendi. Ancak bir yandan IRA’yı destekleyen gençlerin sloganları, öte yandan iktidarın bu gösteri yürüyüşüne ön yargılı bakışı, daha en başından ortamı kızıştırdı. Ivan Cooper, tarafları sakinleştirmek için çırpınıp durdu.  Başlangıçta her şey normal bir seyir izlerken yürüyüş kolundan ayrılan bir grup, güvenlik güçlerine taş atmaya başladı. Bu hareket, asıl niyeti göstericileri tutuklamak olan komando birliklerinin ekmeğine yağ sürdü. Birlikler, Derry’li göstericilere plastik mermi yerine gerçek mermilerle ateş açtılar. Kalabalıktan 13 silahsız masum insan o gün, yaralanan bir kişi ise birkaç ay sonra öldü. Olaylardan sonra Kraliyet Ordusu, kalabalığın içindeki IRA üyelerinin kendilerine ateş açmalarına karşılık olarak, belirledikleri hedefleri vurduklarını açıklarken, bölgede yaşayanlar, ölü ve yaralıların masum olduğunu savunmuştu.

   Bloody Sunday / Kanlı Pazar’ (2002) bu olayların otuzuncu yılı anısına çekilen iki filmden biri. (Diğer yapım, ödüllü televizyon yazarı Jimmy McGovern’ın yazdığı Sunday, İngiliz Channel 4 televizyonunda yayınlanmıştır.) Resurrected (1989) ve Theory of Flight (1998) gibi başarılı filmlere imza atan Paul Greengrass’ın bu filmi, Don Mullan’ın Eyewitness Bloody Sunday adlı kitabından uyarlandı.  Bloody Sunday, Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması İzleyici Ödülü’nü ve daha sonra Berlin’de ‘Altın Ayı’ Ödülü’nü Miyazaki’nin animasyon çalışması Spirited Away ile paylaştı. Kazanılan Altın Ayı Ödülü, filmin dünya çapında yarattığı etkiyi pekiştirdi. Bu ödülü kazanan son İrlanda filmi, Jim Sheridan’ın In the Name of the Father (1993) yapıtıydı. O filmde olduğu gibi, İngiltere’nin İrlanda’daki adaletsiz uygulamalarını gösteren bir film daha üretilmişti. Üstelik Sheridan’ın Bloody Sunday filminin yapımcılardan biri olması, İngiliz medyasının sağ kanadı tarafından filme karşı yürütülen kampanyada kullanıldı.

Paul Greengrass’ın filmi, kültürel, sosyal ve politik boyutları ile oldukça önemli ve çarpıcı bir yapım. O gün yaşananları, belgesel gerçekçilik duygusu yaratmaya çalışarak yürüyüş öncesi hazırlıklardan bitimine kadar nefes kesen bir kurgu ile dile getiren yönetmen, sürekli hareketli olan omuz kamerası ile yapılan çekimler, karartmalarla yapılan geçişler, diyalogların yarıda kesilmesi, asıl vurgunun oyuncuların mimiklerine yöneltilmesi, doğal sesler ve müziğin karışımı gibi yöntemlerle  etkinin artırılması yoluna gitti. Oldukça hızlı gelişen aksiyon serisi içinde seyirciyi allak bullak eden film, bu sayede eleştirel dozunu da yükseltiyordu. Cooper rolünde oldukça enerjik, karizmatik ve iyimser bir halk adamı portresi çizen televizyon dünyasının popüler aktörü James Nesbitt’in oyunu, filme daha da gerçeklik kazandırdı.

       Yönetmen Greengrass, “Kanlı Pazar, İngilizler’in hatırlamak istemedikleri, İrlandalılar’ın ise asla unutamayacakları bir hikâyedir. Benim düşüm, Londra, Dublin ve -Derry diye bilinen- Londonderry’de yaşayan Katolik ve Protestan oyuncuları, tarihin en kanlı dramının 30. yıldönümünde bu projeyle bir araya getirmekti. Bu düş, sonunda gerçeğe dönüştü” demişti. Gerçekliği, eksilmeyen gerilimi ve hızlı anlatımıyla, canlı tarihin eleştirel gözle yeniden yazıldığı ‘Bloody Sunday’, ‘kanlı günler yaşanmasın’ umuduyla yapılmış bir hatırlatma filmi.