(Bu yazı, CNBC-e dergisinin Eylül 2010 sayısında yayımlanmıştır.) 

 

Promise me this / Bana Söz Ver

 

Balkanlar’ın Fellini’si olarak gösterilen Emir Kusturica’nın yönettiği Zavet / Promise me this / Bana Söz Ver (2007) adlı film, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmıştı. Yönetmenin, Rade Marković’in hikâyesinden uyarlayarak Ranko Bozić ile birlikte senaryosunu yazdıkları yapıt, Mack Sennett ve Buster Keaton gibi komedi ustalarının izinde, yeryüzü sirkinde çekilmiş bir hiciv gösterisi.

Tsane, büyükbabası ve inekleri Cvetka’yla bir tepede yaşar. Komşuları Bossa ve öğretmeni dışında köyün tek sakinleri onlardır. Bir gün dedesi, genç adama, ölmek üzere olduğunu söyler ve delikanlıdan ona bir söz vermesini ister: Üç tepe aşıp en yakın kasabaya gidecek ve ineklerini satacaktır. Eline geçen parayla önce bir ikona, ardından gerçekten çok arzuladığı bir şey satın alacak, son olarak da kendine bir eş bulup onu eve getirecektir. Tsane kasabaya varınca verdiği sözün ilk ikisini hemen yerine getirir ve Jasna adlı güzel bir kızla karşılaşır.  

Emir Kusturica’nın bütün filmlerinde olduğu gibi, orkestra hiç susmaz. Balkan havalarının coşkusu, filmin ritmine yansır. Zihni Sinir tarzında neşeli buluşları olan dedenin elinden düşürmediği game boy’la oynaması, elmalarla dolu havuzda yıkanan kadın, atletizm yarışlarında ilk üç sırayı paylaşan Rus sporcuların madalya töreninde duygulanışı, karaoke yarışmasındaki ilginç tipler, televizyonda Taxi Driver filminin final sahneleri seyredilirken verilen tepkiler, sirkte top atışıyla fırlatılan roket adamın film boyunca havada uçması gibi unutulmaz sahneler, Freudçu benzetmeler ve gerçeküstücü anlatım teknikleri taşıyor.

Nato’ya, Avupa Birliği’ne ve A.B.D.’ye yönelik güncel politik taşlamalara da yer verilen filmde, evrensel sorunlar sergileniyor. Kötülerin başını çeken mafya patronunun en büyük hayalinin, ‘İkiz Kuleleri, New York’tan Sırbistan’a taşımak’ olması, mükemmel bir mecaz örneği. Kurgunun hızı ve müziğin coşkusuyla, şiirsel havayı her dakika soluduğumuz filmde romantik ve komik ögeler oldukça dengeli serpiştirilmiş. Kusturica’nın gerçeküstücü bir anlayışla barok atmosferi bir karnavala dönüştürdüğü film, onun ustalığının da bir kanıtı.

 

Suha Çalkıvik