(Bu yazı, CNBC-e Dergisi’nin Ekim 2006, 81. sayısında yayımlanmıştır)

 

Suha Çalkıvik

 

Kara bir şaka: Prizzi's Honor

 

The Maltese Falcon / Malta Şahini (1941) filminden başlayarak, ölümünden kısa bir süre önce bitirdiği The Dead / Ölüler (1987) filmine dek  John Huston, düş gücünü perdeye aktarmadaki hüneri sebebiyle ‘sinemanın büyücüsü’ sıfatına erişmiş bir usta yönetmendi. Prizzi's Honor- Prizzi'lerin Onuru filminin ödül kazanma adına yaşadığı en büyük talihsizlik, 1985 yılının dünya sineması adına hayli kaliteli yapımların damgasını vurduğu bir yıl olmasıydı. Oscar Ödülleri’ndeki en büyük rakibi Sydney Pollack’ın Out of Africa filmi başta olmak üzere, Steven Spielberg’in The Color Purple ve Akira Kurosawa’nın Ran filmleri de o yıl üretilmişti. O yıl 7 Oscar alarak zaferini ilan eden Out of Africa’nın rüzgârı öyle sert esti ki, Prizzi's Honor filminin -7 dalda Oscar adayı olmasına karşın- kıymeti pek bilinemedi. Akademi Ödülleri’nde Anjelica Huston’ın kazandığı En İyi Yardımcı Oyuncu Ödülü ile teselli olurken, filmin değeri, 4 dalda kazandığı Altın Küreler ve New York Eleştirmenleri Ödülleri ile tescil edildi.

Yazar Richard Condon’ın düş dünyasında bir mafya ailesinin ilişkilerini esprili biçimde kurguladığı kendi romanından hareketle, bizzat sinemaya uyarladığı senaryo, birçok türü bir arada barındırır. Bir gangster filmi, bir melodram, sivri dilli bir komedi hatta kara film (film noir) özellikleri bile taşır. Sinema yazarlarının çoğunluğu, kara komedi türünde uzlaşmıştır.

Charley Partanna (Jack Nicholson), mafya ailesi Prizzi'lerin hesabına çalışan kiralık katildir. Bir düğün sırasında çekici bir kadın olan Irene Walker (Kathleen Turner) ile karşılaşır ve kız arkadaşı Maerose Prizzi'yi (Anjelica Huston) acımasızca terk eder. Ancak Prizi ailesinin bir ferdini terk etmek, hiç de akıllıca bir davranış değildir. Mafya dünyasına ait yerleşik anlatım yollarından kaçınan senaryo, ‘Amerikan Rüyası’nın küçük parçalarını içine yerleştirirken seyirciyi sadece hayal aleminde gezdirmez. Senaryonun duygusal çerçevesinin merkezine komedi unsurları da ustalıkla yerleştirilmiştir. Kimi eleştirmenler ünlü The Godfather’a nazire olarak, bu filmde ‘kadın’ eksenli bir iskelet kurulduğunu ileri sürerek, “Prizzi's Honor, bir kadın filmidir” şeklinde nitelendirmişlerdir. 80’li yıllarda iyice güçlenen kadın hareketinin kültürel yansımalarını, bu filmde geleneksel aile değerlerine bağlı olan kadın karakterin (Maerose Prizi) geçirdiği dönüşümde görmek mümkün. (Aldatılma karşısında nasıl da gaddarlaşabildiğine şaşırır kalırız.)  Charley’nin bu güçlü mafya ailesi içinde lider olma fırsatı elindeyken, yaşadığı imkansız aşk yüzünden bir açmaza düşmesi, filmin öyküsünü labirente çevirir.

Anjelica Huston, Prizzi ailesinin kızı rolünde, dipdiri oynanması gereken, hata yapmaya çok elverişli ve çözümlenmesi çok zor olan karakteri kusursuz bir oyunculukla aktarıyor. Her filminde bizi şaşırtmasına pek de şaşırmadığımız Jack Nicholson, -beden dilinde ve sesinde yer yer yapmacıklı görünse de- sadece gözlerindeki canlılık ve atılganlık hissi veren oyunu bile, bu rolde onu unutulmayacak bir aktör yapmaya yetiyor. Zarif sarışın karakterinde Kathleen Turner da, kısık kahkahalarıyla, (böylesine nankör bir rolde) sade oyunculuğu ile baş döndürücü kadın duygusunu vermeyi başarıyor. Bizce, filmin hakkı yenmiş oyuncusu olan William Hickey (1927-1997), mafya ailesinin lideri kötü adam Don Corrado Prizi rolünde hafızalardan kolay kolay silinmeyecek farklı bir portre çiziyor.

Hınzır sinemacı bakışıyla John Huston, Prizzi's Honor’da, güçlü bir senaryo ve seçtiği mükemmel oyuncularla, “ben de mafya’ya dair bir şaka yapayım bari” diyor sanki.