GÖĞE YÜKSELEN KÖPRÜ

 

“Ah keşke uzun boylu olsaydım, keşke bir büyücü olsaydım!” dermiş Nikolis tek başına nehrin kenarında otururken.  “Yerden göğe yükselen bir köprü inşa ederdim.  Üzerinde yürür yıldızlara ulaşırdım, oradan ışığı alır yeryüzüne indirirdim.  Işığı anama verirdim ki gözleri yıldızlar gibi parlasın.”

 

Nikolis bu sözleri tekrar edip dururken nehirden bir su perisi çıkmış.  Peri yeşil bir fistan giyiyormuş ve bir çiçek kadar güzelmiş.

 

Nikolis periden çok korkmuş ama peri gülerekona demiş ki:

 

- “Nikoli, yerden göğe yükselen bir köprü mü yapmak istiyorsun?  Onu

    sadece sen kurup yine sen yıkacaksın.”

 

- “Nasıl, nasıl kuracağım ben onu?”

 

diye sormuş Nikolis.  Ama su perisi ortadan kayboluvermiş.  Nikolis nehrin sularına iyice bakmış ve binlerce su perisinin şarkı söylediğini görmüş.

 

- “Onu sadece sen kuracak, yine sen yıkacaksın.”

 

- “Onu nasıl kuracağım?”

 

diye bağırmış Nikolis.

 

O saat keyfi kaçmış Nikolis’in Yemekten içmekten kesilmiş.  Canı gülmek istememiş.  Sadece köprüyü düşünmüş.  Sabah akşam nehre gidip su perilerini çağırmış.

 

- “Nasıl olur?  Nasıl olur da köprüyü sadece ben kurabilir, yine sadece ben  

    yıkabilirim?”

 

ve nehirden, periler onu cevaplamışlar:

 

- “Onu sadece sen kuracak ve yine sen yıkacaksın.”

 

Anası onun keyfi olmadığını görmüş ve sormuş:

 

- “Neyin var benim Nikolim?  Ne yiyip içiyor ne de eskisi gibi gülüyorsun.”

 

- “Hiçbir şeyim yok ana.  Ben sadece yerden göğe tırmanan bir köprü

    kurmak, onunla yıldızlara ulaşmak, oradan ışık alıp onu sana getirmek ve

    böylece gözlerini parıldatmak istiyorum.  Ana, ne benim için endişelen,

    ne de koyunlar için. Ama eğer köprüyü kuramazsam huzur

    bulamayacağım.”

 

Nikolis su perilerinin sözlerini hatırlamış ve kara kara düşünmeye başlamış. 

 

- “Tek başına ben nasıl kuracağım, nasıl kuracağım ben tek başıma?”

 

Bir gün koyunları dağda otlatırken aniden bir yaşlı kadına rastlamış. 

 

- “İyi günler oğul...”

 

diye seslenmiş kadın.

 

- “Merhaba bayan...  Oturun da size biraz süt vereyim”

 

demiş Nikolis.

 

Sütü içerken yaşlı kadın ona demiş ki:

 

- “Hayır duam seninle.  Ne istiyorsan o olsun.”

 

- “İstediğim nasıl olacak?  Anam insanın her istediğini yapamayacağını

    söyler”

 

demiş Nikolis.

 

Yaşlı kadın gülmüş ve,

 

- “Sana söyleyeceğimi dinle ve sakın unutma.  Akşam evine döndüğünde

    anana bulabildiğin en güzel elmayı ver, ona tatlı tatlı gül, gününün nasıl

    geçtiğini sor.  Sana anlatmaya başladığında gözlerinin içine güzel güzel

    bak.”

 

demiş.

 

- “Peki bayan; dediğinizi yapacağım”

 

diye cevap vermiş Nikolis.

Akşam eve dönerken elma bahçelerine bakmış ama bütün elmalar hammış.  Sadece bir elma bahçesinde olgun elmalar varmış ama kuşlar onları yemiş.  Nikolis uzun zaman aramış ve sonunda bir güzel elma bulmuş ama onu kopartamamış.

 

- “Elma, anamın mutluluğu için ağaçtan düş”

 

demiş Nikolis.

 

O zaman elma yere düşmüş ve ağaçtan bir ses duyulmuş:

 

- “Eğer anan içinse al onu!”

 

Şaşırmış Nikolis ama birşey dememiş.  Elmayı almış ve evine dönmüş.  Onu anasına vermiş, tatlı tatlı gülümsemiş ve sormuş:

 

- “Nasılsın anacığım?”

 

- “Çok iyiyim oğlum.  Hayır duam üzerine olsun.”

 

demiş anası ve onu öpmüş.  Nikolis anasının gözlerinde yıldızlar gibi kuvvetli ve güzel bir ışık görmüş.  Işık bir an yanıvermiş ve sonra kaybolmuş.

 

Nikolis anasına gülümseyerek bakmayı sürdürmüş.  Anası buna çok sevinmiş çünkü o kadar günden sonra oğlunu mutlu görmüş ve gözlerinde tekrar ışık pırıldamış.

 

Ertesi gün Nikolis koyunlarıyla birlikteyken yaşlı kadın gelmiş ve onu bulmuş.

 

- “Sana söylediklerimi yaptın mı?”

 

diye sormuş Nikolis’e.

 

Nikolis cevap vermiş:

 

- “Evet.  Ama anam elmalarla ne yapsın?  Ben bir köprü kurmak, göğe

    çıkmak, yıldızlardan ışığı almak ve anamın gözlerini onlar gibi parıldatmak  

    istiyorum.”

 

- “E, o zaman bu akşam ona bir çiçek ver.”

 

demiş yaşlı kadın.

 

- “Peki bayan”

 

demiş Nikolis ve akşam eve dönerken güzel bir çiçek bulmuş, onu koparmış ve anasına vermiş.  Kadın yine sevinmiş ve gözlerinde yıldızlara benzer bir ışık pırıldamış.  Nikolis bunu görmüş ve sevinmiş.

 

Üçüncü gün yaşlı kadın demiş ki:

 

- “Bu akşam evine döndüğünde anana onu ne kadar sevdiğini söyle.”

 

Nikolis de öyle yapmış.  Akşam eve döndüğünde demiş ki:

 

- “Benim güzel anam, seni çok seviyorum.”

 

 Anasının gözlerinde tüm yıldızların sahip olduğu kadar kuvvetli bir ışık pırıldamış.

 

Fakat ne yazık ki ışık kaybolmuş ve anası ona sormuş:

 

- “Nikolim benim, hâlâ o köprüyü kurmak istiyor musun?”

 

O zaman Nikolis su perilerinin sözlerini hatırlamış: “Sadece sen kurabilir, yine sadece sen yıkabilirsin.”

 

- “Köprü dedikleri buymuş meğer!”

 

diye düşünmüş Nikolis.  Anasını kucaklamış ve ona demiş ki:

 

- “Kurdum onu ana.  Köprüyü kurdum!”

 

  Anası ona sevinçle bakmış ve Nikolis evden çıkıp nehre doğru koşmuş.

 

- “Su perileri, benim güzel su perilerim... Artık köprüyü yıkmayacağım.”

 

demiş.

 

Nehirden, sanki binlerce su perisinin tebessümleri tatlı bir mırıltı gibi yükselmiş.  Nikolis gözlerini göğe kaldırmış.  Ta yukarılarda; bir köprünün üzerinde, anasını görür gibi olmuş.  Anasının gözleri yıldızlar gibi parlıyormuş.  Ve o ışık Nikolis’e çok ama çok mutluluklar getirmiş.

 

˜