DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde biri akıllı diğeri saf iki kardeşin bir tarlası varmış.
Bir gün kardeşlerden akıllı olanı saf olana:
- “Kardeşim, tarlamızı ikiye bölelim.” demiş.
- “Peki kardeşim.” diye cevap vermiş saf kardeş.
Bir süre sonra akıllı kardeş tarlayı ikiye bölmüş ve tarlanın iyi yarısını kendine ayırıp kötü yarısını kardeşine bırakmış.
Zavallı saf kardeş iyi yarıyı kendine isteyip akıllı kardeş de buna razı olmayınca saf kardeş krala başvurmaya karar vermiş.
Kral, akıllı kardeşi çağırması için birini yollayıp soruna bir çözüm bulmaya çalışmış ama bir türlü başaramamış. Her iki kardeş de tarlanın iyi yarısını istiyorlarmış.
Sonunda kral kardeşlere bir bilmece sormaya karar vermiş. Bilmecenin cevabını bulan kardeş tarlanın iyi yarısını kazanacakmış. Akıllı kardeş buna sevinmiş çünkü kardeşinin saf olduğunu ve bilmecenin cevabını bulamayacağını düşünüyormuş.
Kral iki kardeşe demiş ki:
- “Bana dünyanın en hızlı şeyinin ne olduğunu söylemenizi istiyorum. Size
düşünmeniz için sekiz gün veriyorum.”
Böylece iki kardeş de evlerine dönmüşler. Akıllı olan düşünmeye başlamış:
- “Dünyanın en hızlı şeyi şudur… Yok o değildir; budur. Hayır ötekidir.”
Zavallı saf kardeşin aklına hiçbir şey gelmiyormuş. Bütün gününü üzülerek ve iç çekerek geçiriyormuş. Saf kardeşin çok güzel bir kızı varmış. Babasına sormuş:
- “Neyin var babacığım, niye içini çekiyorsun?”
Baba kızına tüm hikayeyi; kralın sorduğu bilmeceyi, cevabı bulanın tarlanın yarısını alacağını anlatmış. Kız babasına tekrar sormuş:
- “Peki babacığım, şu bilmece neymiş bana söyler misin?”
- “Kral bizden dünyanın en hızlı şeyi nedir onu bulmamızı istiyor.”
diye kızına cevap vermiş saf kardeş.
Bunun üzerine kız:
- “Üzülme babacığım” demiş ve eklemiş, “krala gideceğin gün doğru cevabı
söyleyeceğim ve böylece tarlanın iyi yarısını sen alacaksın.”
Adamcağız sevinmiş. Günler geçmiş, Krala cevap verilecek gün gelmiş. Saf kardeş kızına cevabı sormuş, kızı da demiş ki:
- “Babacığım krala demelisin ki dünyanın en hızlı şeyi akıldır çünkü
bedenimiz buradayken aklımız Amerika’da olabilir.”
Kral sarayında kardeşlere soruyu sorunca akıllı kardeş dünyanın en hızlı şeyinin kuş olduğunu söylemiş.
- “Hayır” demiş kral.
Akıllı kardeş atılmış:
- “O zaman at olmalı.”
Yine “hayır” demiş kral ve bu sefer saf kardeşe sormuş aynı soruyu.
- “Kralım” diye başlamış sözlerine saf kardeş ve devam etmiş, “dünyanın en
hızlı şeyi akıldır çünkü bedenimiz buradayken aklımız Amerika’da olabilir.”
- “Tamam; doğru cevabı buldun. Ancak size bir bilmece daha sormalıyım”
demiş kral.
- “Dünyanın en ağır şeyi nedir?”
Akıllı kardeş:
- “Bu sefer doğru cevabı kesinlikle bulmalıyım.”
demiş ve evine dönüp düşünmeye başlamış.
Ancak saf kardeş de kendinden eminmiş:
- “Bana doğru cevabı söyleyecek bir kızım var”.
Kızına bu seferki görevinin dünyanın en ağır şeyinin ne olduğunu bulmak olduğunu söylemiş. Kızı da ona kralın sarayına gideceği gün doğru cevabı vereceğini söylemiş.
Kralın iki kardeşe tanıdığı sekiz günlük süre bitince saf kardeş kızına sormuş. Kız da cevap vermiş:
- “Dünyanın en ağır şeyi ateştir çünkü onu fazla yukarı kaldıramayız.”
Kralın sarayına giden iki kardeşe kral sorunun cevabını bulup bulmadıklarını sormuş ve ilk önce akıllı kardeş cevap vermiş:
- “Dünyanın en ağır şeyi mermerdir.”
- “Hayır” demiş kral.
- “Demirdir o zaman” diye atılmış akıllı kardeş.
- “O da değil” diye yanıtlamış onu kral. O zaman saf kardeş demiş ki:
- “Dünyanın en ağır şeyi ateştir.”
- “Neden?” diye sormuş kral.
- “Onu çok yukarı kaldıramayız da ondan” diye cevaplamış kralı saf kardeş.
- “Tamam, doğrudur”
demiş kral ama onlara bir başka bilmece daha soracağını ve cevabı bulmaları için sekiz gün vereceğini eklemiş.
- “Dünyanın en gerekli şeyi nedir?” diye sormuş kral bu seferki bilmecede.
İki kardeş kralın huzurundan çekilip evlerine dönmüşler. Akıllı kardeş düşünmeye başlamış:
- “Nedir? Ne değildir? Paradır!”
Diğer kardeş kızına gitmiş ve kralın onlara dünyanın en gerekli şeyi nedir diye sorduğunu söylemiş.
Kız, “Babacığım” demiş, “zamanı geldiğinde sana doğru cevabı söyleyeceğim.”
Sekiz gün geçince kız demiş ki:
- “Krala de ki: dünyanın en gerekli şeyi topraktır. Çünkü eğer toprak
olmazsa biz neyin üzerinde durabiliriz?”
Kardeşler tekrar sarayın yolunu tutmuşlar. Akıllı kardeş dünyanın en gerekli şeyinin para olduğunu söylemiş krala.
- “Hayır” demiş kral.
- “Yoksa ekmek midir?” diye atılmış akıllı kardeş.
- “Hayır o da değil” diye kestirip atmış kral.
O zaman saf kardeş demiş ki:
- “Dünyanın en gerekli şeyi topraktır çünkü eğer o olmazsa biz neyin
üzerinde durabiliriz ki?”
- “Evet” demiş kral, “Tarlanın iyi yarısı artık senindir!”
Saf kardeş huzurundan ayrılmadan önce kral sormuş:
- “Doğru cevapları sana kim söyledi?”
- “Hiç kimse kralım”
diye cevap vermiş saf kardeş.
- “Doğruyu söylemiyorsun. Doğru cevapları sana kimin söylediğini bilmek
istiyorum. Artık benden korkmamalısın. Tarlanın iyi yarısı artık
senindir”
demiş kral.
O zaman saf kardeş doğru cevapları kendisine kızının verdiğini itiraf etmiş.
Kral emretmiş:
- “Kızını görmek istiyorum. Yarın sabah sarayıma getir!”
Ertesi gün saf kardeş kızını yanına katıp saraya gitmiş. Kral kızı görür görmez onun güzelliğine hayran kalmış ve onun hemen eşi olmasını istemiş.
- “Bu olamaz; sen bir kralsın ben ise fakir bir kızım”
demiş kız.
- “Ben seni istedikten sonra başka birşeyden korkmana gerek yok”
demiş kral ve devam etmiş sözlerine:
- “Yalnız senden bir isteğim var. Seninle bir anlaşma yapalım: sen benim
işlerime karışmayacaksın. Eğer karışırsan sarayımdan istediğin birşeyi
alıp burayı terk edeceksin.”
Böylece anlaşıp evlenmişler ve birlikte mutlu yaşamışlar. Kız kralın işlerine karışmamış ve kral da memnun olmuş.
Güzel geçen birkaç yılın sonunda, bir gün, kraliçe pencerenin önünde oturur ve dışarıyı seyrederken yaşlı bir adamın eşeğiyle birlikte geldiğini görmüş. Eşek birkaç adım daha atmış, aniden düşmüş ve ölmüş. O sırada yoldan eşeğiyle genç bir adam geçmekteymiş. Genç adam ölen eşeğin semerinin yeni olduğunu görüp onu almış. İki adam semer için tartışmaya başlamışlar.
Pencereden olan biteni gören kraliçe adamlara seslenmiş:
- “Semeri yaşlı adam almalı çünkü semer onundur.”
Kraliçenin işine karıştığını öğrenen kral sinirlenmiş ve anlaşmaya sadık kalmadığından dolayı kraliçeden sarayını terk etmesini istemiş.
Kraliçe düşünmüş ve demiş ki:
- “Peki, saraydan ayrılacağım. Ama bu akşam birlikte yemek yememizi
istiyorum.”
- “Olur” demiş kral.
Yemek sırasında kraliçe kralın şarabına uyku ilacı koymuş ve kral içkisini içer içmez derin bir uykuya dalmış.
Uyuyan kralı kraliyet arabasına koyan kraliçe saraydan ayrılıp babasının evine dönmüş. Kızını karşısında gören baba korkarak sormuş:
- “Ne oldu yavrum?”
Kız kralın uyuduğunu söyleyip babasından sessiz olmasını ve kralı yatağa taşımasını istemiş.
Sabah olup kral uyanınca nerede olduğunu anlayamamış. Kral ellerini çırpınca kraliçe kralın yanına gelip,
- “Ne diliyorsun kralım?”
diye sormuş.
- “Nerede olduğumu söylemeni istiyorum.”
demiş kral.
- “Babamın evindeyiz.”
diye cevap vermiş kraliçe.
- “Sana beni buraya getirme hakkını kim verdi?”
diye sormuş kral.
O zaman kraliçe krala, yaptıkları anlaşmanın ayrılmadan evvel ona evden ne isterse alma hakkını tanıdığını hatırlatmış.
- “Ben senin ne paranı ne de malını istemiyorum. Yalnız seni istiyorum ve
seni aldım.”
diye de eklemiş.
Kral gülmüş ve ona demiş ki:
- “Bravo sana! Sen benden daha akıllısın ve bundan sonra yalnız sen
hükmedeceksin.”
Kalkıp saraylarına dönmüşler. Çocuklar ve torunlar yapıp yaşayıp ölmüşler.
c d