25 Aralık 1919, İngiliz Yüksek Komiserliği Baştercümanı A. Ryan’ın raporu:

“Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır.

Biz, bu gerçek ideali dinmiş gibi davranacak çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız” [Yoruma gerek varmı? Bu yöntem açık ya da dolaylı emperyalizmin başlıca silahıdır]

kaynak: 1881-1938 Atatürk, Kurtuluş savaşı ve cumhuriyet kronolojisi, Turgut Özakman, Bilgi yayınevi, 1999, sayfa 93.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili bağlantılar

http://www.fatherofturks.com/AtaENGLISH_files/frame.htm

İlhan Selçuk şaşıp kalıyorum.

Ulu önder Atatürk’ten beş altın söz

Uluönder Atatürk ile 1919 yılında yapılan bir söyleşi

NUTUK’tan alıntılar


Sayfa 268….. “Padişahlarla, halifelerle yönetilmiş ve yönetilen ülkelerde yurt için, ulus için en büyük tehlike, padişahların ve halifelerin düşmanlarca satın alınmalarıdır. Bu çoğu zaman kolaylıkla sağlanabilmiştir. Meclislerle yönetilen ülkelerde ise en yıkıcı durum, kimi milletvekillerinin yabancılar adına ve çıkarına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Ulusun yanılgıdan korunması için tek çıkar yol, düşünce ve davranışlarıyla ulusun güvenini kazanmış siyasal bir partinin, secimlerde ulusa kılavuzluk etmesidir”……


Sayfa 295… “Atatürk’ün Türk ulusu’na öğüdü: Baylar, sırası gelmişken, saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerimki: Bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, duyuncundaki (vicdanındaki) öz mayayı çok iyi incelemeye dikkat etmekten, hiçbir zaman geri kalmasın”…


Sayfa 347.. “ Gerçekten, bugünün yaşam koşulları içinde, bir birey için olduğu gibi bir ulus için de, güçünü ve yeteneğini eylemle gösterip kanıtlamadıkca, kendisine önem verilmesini ve saygı gösterilmesini beklemek boşunadır. Güçten ve yetenekten yoksun olanlara yüz verilmez., İnsanlık, Eşitlik, Yiğitlik gereklerini bütün bu niteliklerin kendilerinde bulunduğunu gösterenler isteyebilir. Baylar, dünya sınav alanıdır. Türk ulusu, bunca yüzyıllardan sonra yine bir sınav, hem de bu kez, en çetin bir sınav karşısında bulunduruluyordu. Sınavda başarı sağlamadan kendimize karşı iyi davranılmasını beklemek, bizim için doğru olabilir miydi?”…..


Sayfa 265 ..”Komutanların, buyruklarına verilen ulus çocuklarını, yurt araçlarını düşmana, ölüme sürerken düşünecekleri tek nokta; ulusun kendilerinden beklediği yurt ödevini ateşle, süngü ile ve ölümle yapmak ve sonuçlandırmaktır. Askerlik görevi ancak bu anlayış ve inançla yapılabilir. Lafla, siyasayla, düşmanın aldatıcı sözlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz. Komutanlık görev ve sorumluluğunu yüklenecek kadar omuzlarında ve özellikle kafasında güç bulunmayanların acıklı sonuçlarla karşılaşmalarından kaçınılamaz”…


Sayfa 329.. “Savaş yalnız orduların değil, tümüyle ulusların çarpışmasıdır: Bilirsiniz ki savaş ve çarpışma demek, iki ulusun; yalnız iki ordusunun değil, iki ulusun bütün varlıklarıyle bütün mallariyle, bütün nesnel ve tinsel güçleriyle karşılaşması ve birbiriyle vuruşması demektir. Bunun için, bütün Türk ulusu’na cephedeki ordu kadar, düşüncesi ve duygusuyla ve eylemli olarak savaşla ilgilendirmeliyim ”…


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün söylediği bazı sözler


Mustafa Kemal Paşa’nın 1922 yılında, 6 Mart günü yaptığı bir konuşmada söylediği sözlerden: ‘.Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine  göre  yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.’


“Bir millet kültür ordusuna malik olmadıkça, muhabere meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde derse etsin o  zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır.  Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur.”


Mazlum milletler, zalim milletleri birgün mutlaka mahv-ı perişan edeceklerdir.


Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır.


Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.


Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.


Büyüklük odur ki kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe  yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacakır, seni yoldan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen burada direneceksin. Önünde sonsuz engeller yığılacaktır. Kendini büyük değil, küçük, araçsız hiç telakki edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacak,  ondan sonra sana büyüksün derlerse bunu  diyenlere güleceksin.


Norveç dilinde ”Mustafa Kemal gibi düşünmek”  diye bir deyim vardır… Herhangi bir problem karşısında, çözümü imkansız  olduğu düşüncesiyle  hemen  kestirmeden teslim olma eğiliminde olan, ne yapıp edip bir çözüm üretmek  için yaratıcılığını zorlama zahmetine katlanmak istemeyen ruh ve   zihin  tembeli kişilere söylenir bu söz…  Bu tip insanlara derhal,  ”Hayır,  yanılıyorsun bu problemin mutlaka bir çözümü Olmalı, biraz  da Mustafa  Kemal  gibi düşün” deriz…


GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

20 Ekim 1927