Efe ile beraber İzmit’e Ahmetlerin evine doğru yola çıktık. İzmit’e vardığımızda otobüse binmek için kentkarta ihtiyacımız vardı. Yaklaşık iki sene önceden cüzdanımda kalan tek seferlik kentkart olduğu aklıma gelince ve içinde de yeterli bakiye olduğu ortaya çıkınca direkt otobüse bindik. Otobüs gittikçe kalabalıklaşıyordu ve inemeyeceğiz diye korkmaya başladık. Ve korktuğumuzda başımıza geldi, bir durak geç de olsa inmeyi başardık. Daha sonra Ahmet bizi almaya geldi ve güzel bir tavuk+mantar+makarna yemeği eşliğinde Valley Uprising izlemeye başladık.
Sabah 9-10 civarında uyandım. Herkes uyumaktaydı. Bu sırada televizyonda denk geldiğim bir programdan ufak bir kesiti paylaşmak istiyorum.
Dış ses: Avustralya’nın kurak çöllerinde tır şoförlerinin dünyasına bizimle katılmak ister misiniz? Az sonra… Maykıl çiftlik için hayati değeri olan su tankerini zamanında yetiştirmek için birazdan önüne çıkacak çamuru atlatmalı. Eğer bu lanet çamur birikintisinde 2. vitese geçmezse şirkete 10 bin dolarlık zarara neden olacak. Az sonra….
O an vay be bu işi bile bir şekilde heyecanlı hale getirip TV programına dönüştürmüşler diye içimden geçirirken diğerleri de uyandı. Baya büyük bir ekmeği soğanlı yumurta ve tahinli pekmeze batırarak yok ettik. Normalde ekmek pek yemem ama ortamdan olsa gerek baya bir yedim. Çok güzeldi.
Malzemeleri hazırlayıp yola koyulduk. Aksığın sapağını kaçırmamız bize yaklaşık 15 dakikaya mal oldu. Ancak ekip olarak araştırmanın riske girmemesi için morallerimizi yüksek tutmamız gerekiyordu. Bu gecikmeye rağmen Aksığın köyüne vardık ve mağara tulumları ve kuşamlarını giyip mağara yoluna koyulduk. Havanın biraz bozulmaya başlaması her şeyi daha da kötü bir hale getirebilirdi. Ancak hava durumuna baktığımızda sıkıntı yoktu. Çizmeyi unuttuğumu işte bu anda fark ettim. Ayakkabılarımla mağaraya girmek mağara çamurunu ayakkabıma bulaştıracak ve onları kirletecekti. Ancak bu riski almam gerekiyordu. Mağara girişine vardığımızda hattı kurmaya başladım. İniş ortasındaki boltu ilk görüşte bulamamam ekibimize her ne kadar biraz zaman kaybettirmiş olsa da morallerimizi yüksek tutuyorduk. Çünkü mağaracılık bir takım sporuydu. Beraber tırmanışa başlayacağımız noktaya vardık. Oluşumun üzerine yan kol gibi bir girinti vardı. Yaklaşık 15 metre yüksekliğinde bir tırmanış yapmamız gerekiyordu. Geçen sene tamamen yapay bir şekilde çıkmaya çalışmıştık ancak bu sefer oluşumun içinden baca yaparak serbest stil çıkmak daha hızlı olur dedik. Bülent çıkmaya başladı. Ben emniyetini alıyordum. Ahmet de free solo çıkarak malzeme desteği yapıyordu. Bu olayla birlikte tırmanışın evrimini çok kısa bir süre içinde tanık olmuştuk. Ve bunu yaparken geçmişe saygı göstermeyi ihmal etmiyorduk, Royal Robbins’e ithafen. Daha sonra Ahmet devraldı ve yukarıya ulaştı ancak bize kötü haberi verdi. Biraz daha ilerledikten sonra yukarıdaki kol çöküntü ile bitti. Yukarıda hiç malzeme bırakmak istemiyorduk. Ahmet doğal bir bağlantıdan ipi geçirip ip inişi yaparak indi.
Dış Ses: Ancak mağaracılar için hiç beklemedikleri bir sorun ortaya çıktı. İp bağlantıya sıkıştı ve çekmelerine rağmen bir türlü aşağıya gelmiyordu. İpi orada bırakmaları ise kulübe çok büyük bir zarara yol açabilirdi. Hepsi sırayla göz göze geldi. Gergin bir ortam vardı ve bu sorunu çözmesi gereken kişiyi belirlemek için bu ritüeli yapmak zorundaydılar. Ve bir anlık dalgınlık ile birlikte Bülent göz kontağını kaybetti ve yukarı çıkıp ipi alacak kişi oldu. Ahmet emniyetini aldı ve Bülent yukarıya çıkıp ekstra bir perlon ekleyerek geri indi. İpi çektiler ve takım büyük bir coşku yaşadı. Gözler yaşlı ve mutluluk ile doluydu. Çıkışta ise toplamayı Recep yaptı ve rescue saatinden önce mağaradan çıkıldı.
Recep: Arabaya dönüp hazırlandık. Hava yavaş yavaş kararmaktaydı. Ben D-100’de Gebze minibüsüne, Efe otogara Ahmet ise evine dönerek geziyi bitirmiş olduk.
Category: Climbing