Yer, renk, gün, ay, vb. adlarının kökeni:

Eminim ki birçok kişi bu konuyla oldukça ilgilenmektedir. Bu konudaki tek sorun, - özellikle yer adları - ile ilgili tartışmaların pek bitecek gibi görünmemesidir. Bunun nedeni ise, "hangi uygarlığın o yerleşim merkezini daha çok etkilediği, dolayısıyla sahiplenebileceği" gibi bir tuhaf kompleksle konuya yaklaşılmasının çok yaygın olmasıdır. Örneğin, ismin illa ki türkçe kökten geldiğinin kanıtlanması amacına sığınarak, "Konya" isminin "kon ya!.." gibi "birinin(uçuyor galiba) konmasına(!) izin vermek(havaalanı gözlem kulesi gibi bir yer harhalde)" gibi bir lafı (üstelik de laubali bir biçimini) koskoca Konya'ya uygun bulan mantığa ben ne diyeyim, bilemiyorum. Diğer sözcükler (ay, gün, renk, vb.) ise - neyse ki - genelde türkçe, farsça veya arapça kökten geliyor da üzerindeki tartışmalar daha anlayışlı geçiyor. Neyse, bu açıklamalardan sonra isimlere geçelim:
YENİ NOT:
Buradaki yazılar uzun yıllardır (5 yıldan fazla) yenilen(e)miyor. Kendi fikrime göre, Sevan Nişanyan'ın Etimoloji Sözlüğü önceki çalışmalara göre belirgin biçimde çok daha tatminkar... Bu yüzden, bu sayfalarda geçireceğiniz zamandan fazlasını şu adreste harcamanızı bir etimoloji meraklısı olarak öneririm: http://www.nisanyan.com/sozluk/
A.Z. 28/12/2005

Günler:

1- Pazar: Farsça'daki "bazar"'dan (yiyecek, öteberi satılan yer, pazar) geliyor. Büyük olasılıkla "pazar yerinin kurulduğu gün" anlamında adını almış.

2- Pazartesi: Herkesin bildiği gibi, "pazar-ertesi", yani pazarın kurulduğu günden sonraki gün...

3- Salı: Arapça'daki "salis"ten (üçüncü demek) geliyor, yani "haftanın 3. günü"...

4- Çarşamba: Farsça'daki "çehar" (dört) ve "şenbe"den (gün) geliyor (4. gün).

5- Perşembe: Yine Farsça: "penç" (beş) ve "şenbe"den (5. gün)...

6- Cuma: Arapça'daki "cem" (toplanma) kökünden "cum'a"... (cem, cami, cuma, cumhur, cumhuriyet, cemaat, cemiyet, vb. hep aynı kökten türemiştir) Müslüman toplumlarda toplanma günü, cuma...

7- Cumartesi:: "Cuma-ertesi", yani toplanma gününden sonra gelen gün...

Aylar:

1- Ocak: "Ocak" (ateş yakılan yer, ev yuva) sözcüğüyle doğrudan bağlantısı olsa gerek; yani "ocakların yakıldığı, veya günlerin dışarıda çalışarak-avlanarak değil ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay"...

2- Şubat: Süryanice'de, yeni takvimin ikinci ayına verilen isim (şabat/şobat)... Türkçe'de anlamını korumuş.

3- Mart: Latince'de "Mars" (savaş tanrısı) isminden... ( Özellikle batı toplumları, çoktanrılı din döneminde ay ve günlere tanrıların veya kimi imparatorların vb. ismini vermişlerdir. Tektanrılı din döneminde birçok dilde bu isimler büyük çoğunlukla değiştirilmiş ama kimi dillerde bir bölümü yine kalmıştır ) Birçok dilde bu ayın adı benzer isimler alır: Maerz (Almanca), mars (Fransızca), maris (Arapça),marzo (İspanyolca),marzo (İtalyanca),march (İngilzce), vb...

4- Nisan: Süryanice'den (nisanna) ay ismi... Aslında bu isim Süryani, Sümer, Akad ve İbrani dillerinde ortak ("nisannus, nasanus, nasanna, nusanus, nusanna" gibi şekilleri var)...

5- Mayıs: Latince'de ay adı (maius)... en büyük anlamındaki "maior"dan geliyor. Büyük olasılıkla bir tanrının (en büyük tanrı?..) adıydı. Bu ay da birçok dilde benzer isimlerle anılıyor: Mai (Almanca),mai (Fransızca),mayo (İspanyolca),maggio (İtalyanca),may (İngilizce), vb...

6- Haziran: Süryanice'de "hazıran" sözcüğü "sıcak" anlamına geliyor. Aynı dilde, bu aya, - "sıcakların başladığı ay" anlamıyla olsa gerek - "hazaran/hazuran" ismi verilmiş.

7- Temmuz: Sümer ve İbrani dillerinde "bey, efendi" anlamındaki "dummuzi" (Sümerce) ve "tammuz" (İbranice) sözcüklerinden geliyor, ancak ismi alış nedeni açık değil.

8- Ağustos: Latince "Augustus"tan (Roma imparatoru'nun adı)... Bir söylentiye göre, Augustus'un dogdugu aya bu isim verilmis. Augustus'un adı da "augus: kutsal" sözcüğünden geliyor.

9- Eylül: Süryanice'de "aylul" (üzüm), yani "üzüm ayı"... Mezopotamya dillerinde hep ortak isim olarak bu kullanılır (Şubat, nisan ve haziran'da olduğu gibi).

10- Ekim: Türkçe "ekme" eyleminden... Tarlaların sürülüp ekildiği ay...

11- Kasım: Bana göre bu isim "titreme, titreşme" anlamlarını taşıyan (Eski Türkçe) "kas, kasma, kasnama" sözcükleriyle ilgilidir. Yani "rüzgarların başlayıp ağaçları, yaprakları titrettiği ay" anlamında.... Yine Türkçe olan "kasırga"'da da bu anlamın çok güçlü olarak bulunması bu fikri oldukça destekler görünüyor. Yine de tartışmaya açık...

12- Aralık: Türkçe'deki "aralık" sözünden geliyor olsa gerek ancak taşıdığı anlam tam açık değil. 10 aylık takvimden 12 aylık takvime geçişte araya konan bir ay olarak mı bu ismi almış acaba? Tartışılır.

Renkler:

1- siyah: Farsça "siya"dan (kara)...

2- kahverengi: Anlamı açık!.. İlginç bir şey, Japonlar'ın aynı renge "chairo" (cha: çay, iro:renk) demeleri...

3- gri: Fransızca'da "gris" "duman" anlamını taşıyor.

4- kurşuni: Kurşun madeninin renginde... (kurşun-i)

5- kırmızı: Arapça'da "kırmıs" "al" anlamını taşıyor. Ancak bana göre Türkçe'deki "kırmız-ı" kullanımı, "kırmız" diye bir nesnenin rengini işaret ediyor. "Kırmız", bir böcekten (kırmızböceği) elde edilen ve Osmanlı Dönemi'nde romatizma hastalıklarında kullanımı yaygın olan koyu kırmızı renkte bir ilacın adı... Yani bu rengin bizim dilimize bu biçimde yerleşmesi o yaygın ilacın adından türemiş olması olasılığını güçlendiriyor. Yine de, "kırmız" sözcüğü arapça "kırmıs"tan gelmiş olabilir. Öte yandan, eski Türkçe'de ateş'e "kormiz" dendiği biliniyor (günümüzdeki "kor" sözcüğü o dönemden taşınmış olsa gerek). Yani "kızıl, ateş rengi" anlamında düşünürsek, sözcüğün kökeni Türkçe sayılabilir.

6- bordo: Bu renk, koyu kırmızı renkteki "Bordeaux" şaraplarının adından geliyor (Bordeaux: Fransa'da bir şehir).

7- turuncu: Turunç meyvesinin renginden; turunc-u...

8- pembe: Farsça'da pamuğa ve pamuk çiçeğine "penbe" denir. Pamuk çiçeklerinin başlangıçta aldıkları açık kızıl renkten dolayı... Burada da ilginç bir nokta, "pamuk", "pembe", "penbe" ve İngilizce'deki "pink" (pembe) sözcüklerinin benzemesidir. Anglo-Saxon'ların Mezopotamya'da yaşamış olmalarının bunda büyük etkisi olsa gerek... Farsça'daki bazı temel sözcüklerin İngilizce'de de bulunması bunu destekliyor. (Örneğin, sitare-star, peder-father, birader-brother, nev-new, vb. Bu örneklere ekleyebilecekleriniz varsa lütfen bildirin.)

9- yeşil: Türkçe'deki "yaş" (diri) sözcüğünden geliyor. Anlam genişlemesiyle, "diri, yeşil bitki"den benzetilerek renk ismi yapılmış. Yeşermek, yeşil, yeşim (taş), yaş (ömür) hep "yaş" kökünden gelmektedir.

10- turkuaz: "Turkuaz" (firuze) taşının rengi...

11- mavi: Arapça "ma"dan (su) "ma-i"; yani "su rengi"...

12- lacivert: Farsça'da "lajvard", yüzük yapımında kullanılan koyu mavi renkli bir çeşit taşa ve o taşın bulunduğu yüzüğe denir.

13- yavruağzı: Özellikle kuş yavrularının gaga kenarlarındaki pembe-sarı karışımı açık renkli et parçalarından adını alıyordur.

14- menekşe: Farsça adı "benefşe" olan "menekşe çiçeği"nin renginden...

15- mor: Arapça'daki "mur" (demir pası) sözcüğünden geldiği söylense de ben pek ilgi kuramıyorum. Fransızca'daki "morte" (ölü) sözcüğü bile bu rengi daha iyi anlatır. Şaka bir yana, belki de gerçek kökü odur.

16- leylak: Yine bir çiçek (leylak) rengi...

17- bej: Fransızca'dan geliyor (beige) ve "koyun yünü"nün rengine işaret ediyor. (Bu açıklama için Ali Kumlalı'ya tesekkurler...)

18- kara: Bu sözcüğün hem Türkçe'de hem de diğer dillerde o kadar çok anlamı ve olası kökü var ki, en iyisi bu kargaşaya hiç bulaşmamak...

19- haki: Arapça'da "hak", "toprak" anlamına geliyor. Buna göre, haki: toprak rengi...

20- eflatun: ???