(Bu yazı, CNBC-e Dergi’nin Kasım 2004 sayısında yayımlanmıştır)

 

© Suha Çalkıvik

 

Crna Macka, Beli Macor-Black Cat, White Cat

 

   Emir Kusturica, “Balkanların Fellini’si”, “Avrupa sinemasının hınzır, anarşist çocuğu” ve “öcü yönetmen” olarak nitelendirilir. Cannes'da Altın Palmiye kazanan “Underground” (1995) filminin savaş sonrası Yugoslavya’yı ironik bir biçimde yansıtması, Bosnalı yönetmenin Sırp militarizmini sevimli göstermeye çalıştığı iddiasıyla saldırıya uğramasına neden oldu. Kusturica'ya karşı başlatılan büyük polemik, yönetmenin bir daha asla film çekmeyeceğini açıklamasına neden oldu. (Bu noktada Kusturica’nın Milliyetçi Sırp bir parti yöneticisini Belgrad’ın ortasında gerçek bir düelloya davet etmesi ve politikacının bu davete yanaşmaması geliyor hemen aklımıza.) Kendini hala “Yugoslav” olarak tanımlayan Kusturica emekli olacağına dair verdiği sözü kısa zamanda kırarak "Crna Macka, Beli Macor" (Kara Kedi, Ak Kedi) (1998) filmi ile sinemaya görkemli bir dönüş yaptı. Venedik Film Festivali'nde Kusturica’ya en iyi yönetmen dalında Gümüş Aslan Ödülünü kazandıran bu film, “Time of the Gypsies” (Çingeneler Zamanı) çalışmasından on yıl sonra  Çingenelerin zengin dünyasına da bir dönüştü. Kusturica senaryoyu Çingeneler arasında yaygın bir söylenceden yola çıkarak Gordan Mihic ile birlikte yazdı. Filmi Belgrad yakınlarında çiftlik mekanlarında çeken  yönetmen, bu çalışmasında Garcia Marquez’den esinlendiğini özellikle vurguladı.

    Öykü, Tuna nehri kıyısında yaşayan rakip Çingene çeteleri arasındaki ilişkilere yaslanıyor. Savaş sonrası toplum değerlerinin yıkıntıları içinde olgunlaşan kardeşlik ve aşk üzerine odaklanan bu filmi izlerken insan yer yer zorlanıyor. Sıradışı karakterler seyirciyi sürekli şaşırtıyor. Filmde varolan komedi unsurları filmin bütününü komik bulmamızı gerektirmiyor ama hayranlık kazandırıyor.

   Kusturica bu filmiyle “evrensel karmaşaya” olan inancını yansıtmaya çalıştığını açıkladı. Ona göre “bu evrende herşey durmadan çarpışıyor. Sonsuza kadar da çarpışacak. Bütün nesneler, insanlar ve hayvanlar aynı ortama paldır küldür itiliyor.  Ak kedi, kara kedi, kafalar sürekli karışık.” Politik film yapmak amacında olmadığını özellikle vurgulayan Kusturica, filmin şamatalı ortamı içinde yoğun politik mesajlar da verdi: dolaşan “Alman” markları, domuzun arabayı eski Yugoslavya haritası şeklinde kemirmesi, “özgürlük” lafının geçtiği sahnelerdeki bağlı insanlar, savaş suçlusu “vatansever” işadamı gibi. Kusturica, "Doğal olan şeylere hayranlığımı ve coşkuyu dile getirmek istedim. Trajediden uzaklaşarak hayata, renklere ve ışıklara yöneldim. Farkındaysanız filmde ölüler bile diriliyor. Çingeneler, hayatın her anında coşkularıyla yaşarlar. Duygusal etkisi nedeniyle ilgi uyandıracağını düşünerek entrikaları ve “Çingene” kitch'ini vurgulamak istedim" diyor.

   Olağanüstü görüntü tekniğiyle, renkli ayrıntılara (etrafta sürekli dolaşan kaz sürüleri, ağaca bağlı çalgıcılar) yer veren Kusturica, pop kültürü (Rambo, Casablanca, makinalı tüfekler, altın dişler, kasaba lunaparkı, techno müzik) motiflerini serpiştiriyor.‘Emir Kusturica and The No Smoking Orchestranın üretimi olan çarpıcı müziği ile “Kara Kedi, Ak Kedi”  kara mizahla yoğrulmuş  bambaşka bir dünyaya götürüyor bizleri.