(Bu yazı, NTV Tarih dergisinin Nisan 2009 sayısında yayımlanmıştır)


CHICAGO  10
Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da üstlenen NTV’nin belgesel kuşağında yeralan CHICAGO  10 filminde,Oscar’a aday gösterilen belgeselci Brett Morgen’ın gözünden, arşiv görüntüleri ve animasyon aracılığıyla Amerikan tarihindeki bir dönüm noktasına, yüzkarası olarak nitelendirilebilecek ‘Chicago 8’ davasına bakıyoruz. 1968’de yeni başkan adayının seçildiği Demokrat Parti kongresi sonrasında bir hafta boyunca süren ayaklanmaların ardından savaş karşıtı sekiz protestocu tutuklanarak yargılanır. Film, Chicago sokaklarındaki sert çatışmalar ile duruşma salonu arasında hızla ve heyecanla mekik dokur.
“Siyaset nasıl yaşadığındır; kime oy verdiğin değil. Gösteriler, konuşmalar, parti programları değildir siyaset. Görüntüler, insanların hayatını değiştirmekle ilgilidir."  Bu sözler 1968’de siyasete bağlılığını ‘bütünüyle tiyatro oyunu’ olarak dile getiren Yippie Abbie Hoffman’a ait. O sıralar 30’lu yaşlarındaydı; kendisine asla güvenilmiyor ve belki de bu yüzden birçok insan, bu insan canlısı, kıvırcık saçlı adamı çok etkileyici buluyormuş. 1960’ların değerler çatışmasında Hoffman kendi tarafının kazanacağına, çünkü daha iyi sembolleri olduğuna inanıyordu. Onun sözleriyle ifade edilirse, komik / dramatik çatışma, bir yanda barış, aşk, özgürlük, diğer yanda savaş, baskı, zulüm arasındaydı.
Brett Morgen'ın CHICAGO  10’u gerçek görüntüler ve çizgi canlandırmalardan oluşan bir film; Nick Nolte gibi çok önemli oyuncular, çizgi karakterleri seslendirdi. Senaryo, mahkeme tutanaklarına yaslanıyor.  1968 Demokrat Parti Ulusal Kongresi’nde polis ve göstericiler arasındaki çatışmanın siyasi bir oyun gibi oynandığını izliyoruz. Grant Park’ta komedi olarak başlayan olaylar, cop ve gözyaşartıcı bombaların işe karışması ile kabusa dönüştü. Olaylar boyunca göstericiler “bütün dünya burayı izliyor” diye haykırdı.
CHICAGO  10’un kafa tutan tavrı, anlattığı dönemle örtüşüyor. Neşeli, güldürücü bazen de son derece soyut ve aykırı anlatımı olan, ‘yakın zamanda yaşanan savaşa da eleştiri getiren’, bu baş döndürücü filme, Eminem, the Beastie Boys and Rage Against the Machine’in müzikleri eşlik ediyor. Belirli bir gündemi olan bu eylemci belgeseli, ‘nesnel’ olmaya çalışmıyor, kahramanlarının idealizmi ve tutkularından besleniyor.

Suha Çalkıvik