(Bu
yazı, 11 Mayıs 2011’de yayın hayatına kaldığı yerden devam etme kararı
alan Forza Beşiktaş Dergisi’nde yayımlanmıştır.)
Baba
Kartalların Stadı
Beşiktaşımız
ile ilk kucaklaşmam, 7 Ocak 1974’te on yaşımdayken İnönü Stadyumu’nda olmuştu. Mahalleli çocukların deyişiyle ‘Baba Kartal’ olan babam, beni “ilk seferin kıyağı olarak” kapalı tribüne götürmüştü. Mersin İdmanyurdu
ile oynuyorduk. Öyle kalabalıktı ki sahayı görebileyim
diye beni
sırtına çıkarmıştı babam. İlk kez stada girdiğim için maç boyunca
kalbim güm güm atmıştı. Numarasını formama diktirttiğim Vedat’ı, Niko’yu, Kör Tuğrul’u, Miliç’i
çıplak gözle ilk kez seyrediyordum, kolay mıydı? O maçta Ahmet 2’nin
golüyle 1-0 galip gelmiştik. Beşiktaş, o gün çocuk gözümde daha da ilahlaşmıştı. Futbolcular geceler boyu rüyalarımı süsledi. Kabataş Erkek Lisesi
yıllarımda her okul çıkışı Şeref Stadı’na gider, görevlilere yalvarır yakarır antrenmanlara girer, Yusuf’un topu göğsünde stop ettirişini hayranlıkla izlerdim. İnönü Stadı’nın çimlerine
ilk ayak basışım, 1980 yılının 19 Mayıs gösterilerine lise olarak katılmamız nedeniyle olmuştu. Prova yapıldığı gün boş
tribünlerde gösteri sıramızı beklerken, çocukluğumun ilk maçına dönmüştüm.
Beşiktaşımızın
kendi tarihi mekânında yeni projesinin hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.
Efsane futbol adamı Pele’nin “dünyanın en güzel stadı” dediği, spor otoritelerinin dünyanın en önemli 10 stadyumu arasında ismini andığı Beşiktaş
İnönü Stadyumu’nun kapasitesinin artırılması ve üstünün tamamen kapatılabilir-açılabilir özelliğe
sahip olması yani modern bir yapıya kavuşturulması, şanlı tarihinin ona verdiği bir
haktır.
Çocukluğumda
bana sırtında maç seyrettiren Baba Kartal’ı bundan 11 yıl önce sonsuzluğa
uğurlayan mahalleli gençler, “Forza Beşiktaş” yazan fularlarını çıkarıp tabutuna sarmışlardı.
Şimdilerde
İnönü’ye her maça gidişimde, stadın altındaki dehlizden gelen seslere kulak veriyorum. (gerçekten de yıllardır gizemini koruyan böyle bir dehliz varmış)
Kaybettiğimiz nice Baba Kartal’ın sesleri
onlar. Beşiktaşlılık
ruhunun hiç susmayacak sesleri…
Suha Çalkıvik