Bin Nasihat mı? Bir Musibet mi?

HaberTürk Gazetesinde 11 Eylül 2009'da yayınlanmıştır.

Dr. Hüseyin Toros

huseyintoros@yahoo.com

 

Atalarımız bir musibet bin nasihatten iyidir demişler.  8-9 Eylül 2009 tarihinde yaşanan Tekirdağ ve İstanbul sel felaketleri maalesef bu atasözünü hatırlatır mahiyette idi.  Doğal afetler süreklilik arz eden bir durum değildir. On yıllarda, yüzyıllarda veya binlerce yılda tekrarı mümkün olabilmektedir. Bu yaz yaşadığımız Karadeniz ile şimdilerde yaşadığımız  Tekirdağ – İstanbul sel baskınlarını ibretler alarak ve çözümün hep beraber olacağına inanarak sizlerle Akdeniz sahillerinden Mersin-Silifke arası sahilleri bekleyen bir tehlikeyi de paylaşmak istiyorum.

 

Son yıllarda sık sık gündeme gelen konulardan biriside küresel iklim değişikliğidir. Küresel iklim değişikliği ana sebebi ise insanların kaynakları hoyratça kullanılmasıdır. Verimliliğin arttırılması ve israfın önlenmesi konusunda ciddi çalışmalar sürerken, yapılan araştırmalar ve tahminler maalesef küresel iklim değişikliğinin ülkemizi ciddi oranlarda olumsuz etkileyeceğini göstermektedir. Tahminler doğal afetlerin sıklığının ve şiddetinin artacağı yönündedir. İstanbul'un tepelerden oluşması şiddetli yağışlarda su baskınlarını oluşturmaktadır. Sık sık görülmeyen doğal afetler ise bizlerin hayatında hep ihmal edilmektedir. Atalarımız “Tepelere ev yapma yel alır, derelere ev yapma sel alır” demişler. Geçmişimizi çabuk unuttuğumuzdan dolayı bir derenin zaman zaman taşabileceğini ihmal etmekteyiz ve her seferinde acı hatıralar yaşamaktayız. Bir türlü ders alamamaktayız. Günübirlik fırsatların peşinde koşmaktayız. Felaketler gelince ise hep birilerini suçlayarak aklanmaktayız. Tarihçiler tarih tekerrürden ibarettir derler. Aynı sözü biz doğa bilimciler doğal afetler tekrardan ibarettir desek herhalde yanlış olmaz. Kuru dere yataklarını oksijen kaynağımız bitkiler ve çiçekler ile süslemek yerine nasıl olurda değerlendiririz diye düşünürüz.  Küçük hesaplar geri dönüşü olmayan felaketleri doğurabilmektedir. 9 Eylül sabahı yaşanan İstanbul sel baskınlarını tetikleyen önemli etkenlerden birisi de İstanbul'un sahip olduğu topografyadır. İkitelli bölgesine bir saatte 90 mm yağış düşmesi düz bir araziye sahip şehirlerde sular bir noktada toplanmayacağı için her noktada homojen olarak 9 cm kalınlığında bir su tabakasının oluşmasına neden olacak ve 9 cm. bir su tabakası da tehlike oluşturmayacaktır. İstanbul'un yapısı gereği büyük alanlarda yağışlar belli noktalarda birikmekte ve bu da olumsuzluk doğurmaktadır. Dünyanın birçok büyük şehri düz arazide kurulduğu için bu tür sorunlar doğal olarak oluşamaz veya bu şehirlerde altyapıyı oluşturmak çok daha kolaydır.

 

 

Türkiye'nin büyük illerinden birisi olan Mersin'de son 30 yılda narenciye bahçelerinin yerini yavaş yavaş yüksek binaların aldığını, sahil şeridine ileride ne büyük sorunlar getirebileceği düşünülmeden binaların dikildiğini görmekteyiz. Verimli toprakların yer aldığı güzelim sahilleri bekleyen bazı felaketler aşağıdaki gibi sıralanabilir.

 

1- İklim senaryoları göstermektedir ki gelecekte buzulların erimesi sonucu deniz seviyelerinde yükselmeler oluşacaktır. Akdeniz sahilleri bu durumdan en çok etkilenecektir.

 

2- 2004 yılında dünya gündemine oturan Tsunami neticesinde sahillerin harabeye dönüştüğünü hepimiz hatırlıyoruz. Oluşabilecek bir sel baskını veya Tsunami sahilimizde  inşa edilmiş binalarda oturmanın ne büyük tehlikeler doğurabileceğini göstermektedir.

 

3- Tarihi bilgiler bölgenin 3 büyük deprem yaşadığını söylüyor. Viranşehir örneği. Bütün bunlar Toros dağı eteklerinin yaşamımızı idame yönünden ne büyük önem taşıdığını göstermektedir.

 

 

Farkına varmadan bindiğimiz dalı kesmekteyiz. Mersin'in sahip olduğu güzelim Toros dağı etekleri aslında şehirleşme için büyük bir nimettir. Dolayısıyla kıyıdan 5-10 km uzaklıktaki Toros eteklerinin acilen araştırılıp imara açılması çözüm olarak gözükmektedir. Toros etekleri aynı zamanda çok güzel bir görünüm de arz etmektedir. İyi bir yapılaşma ile deniz manzarasından çok daha fazla kişinin faydalanması sağlanabilir. Mersin'de acilen, Büyükşehir Belediyesi ve Üniversite işbirliği ile çok ciddi bir yerleşim planı hazırlanabilir. Tarıma daha az verimli Toros eteklerine yapılacak binaların mükemmel olması için iklimlendirme dahil çok iyi etüt edilmesi gerekmektedir. Binaların çevreye duyarlı, meteorolojik şartlara uygun düzenlemenin yapılması önemli olmalıdır. şehir imar yerleri düzenlenirken Jeoloji, Meteoroloji, Çevre mühendisleri gibi diğıer ilgili meslek gruplarından ehil bir grubun oluşturulması kaçınılmazdır.  Plan ve proje hazırlandıktan sonra yine Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin yapacağı örnek bir site ve bunun akabinde çok ciddi bir kamuoyu oluşturularak yerleşimin yeni alanlara kaydırılması sağlanabilecek ve böylece verimli topraklar kurtarılabilecektir. Kamuoyu oluşturulurken de zorlanılmayacağı kanaatindeyim.

 

Doğal afetleri en az zararla geçirebilmek için tüm fertlerin beraberce çözüm üretmesi gerekmektedir. Yoksa sorunu birilerine yıkarak geçiştirmek kolaycılık ve çözümden kaçıştır. Soruna birilerinin olarak baktığımız sürece çözümü zor olacaktır.