Okullar açılırken

 

Bakış Açısı

Dr. Hüseyin TOROS

huseyintoros@yahoo.com

Okullar Açılırken

Önümüzdeki Pazartesi hemen hemen herkesi ilgilendiren yeni bir dönem başlıyor. Kimimizin çocuğu veya çocukları kimimizin ise yeğeni yada bir başka yakını okula gidecek. Tabi ki en heyecanlı olanlar ise bu yıl ilk defa okula başlayacak olanlar. Pazartesi okula yeni başlayanlar açısından çok daha önemli olduğu için bütün olumsuzluklardan arınmış olarak okula başlamalarını temenni ediyorum.

Okulların açılması dolayısıyla bir istatistik değerlendirme yapmak gerekirse; Ülkemizin nüfusu 70 milyon ve okula başlayacakların ise yaklaşık 15 milyon civarında olduğunu görüyoruz. Kısaca her beş kişiden birisi okula başlayacak. Ne büyük bir cevher. Bu ne zenginlik. Tabi ki kıymetini bilenlere.  Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.

Eğitim doğuşla başlıyor. Maalesef bizler çocuklarımızla fazla ilgilenemiyoruz. Çocuklarımız, yarınlarımız ihmalkarlıklarımızın kurbanı oluyorlar. Toplumumuzda eğitimin sadece okulda olacağı şeklinde yanlış bir kanâat var. Yanlışlıklar yüzünden geleceğimize büyük bir darbeyi kendi ellerimizle vuruyoruz.

Eğitime bir türlü severek yatırım yapamıyoruz. Bunun en bariz örneği çocuklarımızı okullara kayıt yaptırırken idare tarafından istenen bağışlara karşı çıkmamızdır.

Çocuklarımızı okullara yazdırırken torpil ararız. Bu torpili istediğimiz bir okula kayıt yaptırmak için ararız. Bazen de acaba bağış yapmadan çocuğumuzu kayıt yaptırabilir miyiz diye.

Okul idaresi ise nedendir bilinmez bağışın sözlük anlamını unutuverir. Okula bağışın kayıtla eş anlama geldiği düşünülür. Bağış adı üstünde isteyerek yapılması gerekirken okul idaresi tarafından bir nevi zorunlu hale getirilir. Yıllardır Milli Eğitim Müdürleri zorunlu yardım yok derler. Fakat her nedense okul idarecileri, amirlerinin uyarılarına kulak asmazlar.

Bazen yardım yaparsın yapmazsın tartışmasını çocuklarımızın gözü önünde yaparız. Bu tartışmaların çocuklarımızda ne derin izler bırakacağını bir an unuturuz.

Okula para vermemek için her türlü yola başvururuz. Acı ama gerçek. Eş dostun bunları yaşadığını maalesef duyuyoruz.

Geçen gün bir müdür arkadaş ile konuşuyorum. Anlattıklarını dinleyince, okulların bir çok eksiklerinin giderilmesi kaçınılmaz görünüyor. Müdürler daha iyi nasıl eğitim verebileceğinin çabası içinde. Dolayısıyla okul idarecileri yardım istemekte haklı.

Bir veli ile konuşuyorum.  Dert yanıyor.  İş, aş, giyim kuşam kısaca geçim derdinde. Veli ekmek parasından bahsediyor. İşe giderken para vermemek için her gün 2 saatlik yolu yürüyerek gidip geldiğinden bahsediyor. Veli bunca maddi sıkıntıları arasına bir de okula yardımı düşünemiyor. Nasrettin hocanın fıkrasındaki gibi her ikisi de haklı.

Hemen devlet nerede diye soruyoruz. Devletin mühim görevlerinden birisi değil midir madenleri işlemek. Devlet maden diye sadece toprakları mı anlıyor yoksa hâla. Atalar boşuna dememişler işleyen demir pırıldar diye. Genç beyinler işlenmeli. İşlenmiş olanlardan ise istifade etmenin yollarına bakmalı.

Devletin resmi web sitesine bakıyorum.  " İlköğretim 6-14 yaş grubundaki çocukların eğitim ve öğretimini kapsar. İlköğretim kız ve erkek bütün yurttaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır" diyor.

Medyayı izliyoruz. Hükümetler ne vaatlerle geliyorlar. İcraatlara bakıyoruz. Mutlu bir azınlık çıkar grubunun devlet eliyle kaynakları sömürdüğünü görüyoruz.  Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali sahte gündemlerle günümüzü geçiriyoruz. Seçim zamanları ise vekilimizi bile tanımadan maalesef oyumuzu kullanıyoruz.

Devlet okullarında yığılmaların yaşandığı bir dönemde özel okulların ve kursların niçin teşvik edilmediğini anlamak ise gerçekten zor. Devlet en azından eğitimde vergiyi kaldırarak destek olamaz mı? Dünya'daki bilişim açığı için potansiyel olamayız mı?

Seçim arifesinde eğitim ve öğretim yılının başlaması sebebiyle politikacıların eğitime gerekli katkıyı fazlasıyla vermelerini diliyorum. Yeni dönemde çocuklarımıza ve öğretmenlimize başarılar...