Suyun Başı

 

 

Bakış Açısı

Dr. Hüseyin TOROS

huseyintoros@yahoo.com

Teknoloji İstemiyorum

Zaman öyle olayları içerir ki isyan etmemek elde değildir. Mart ortasında dünya devinin kendince haklı nedenlerden dolayı bir başka devlete saldırmasında olduğu gibi. Veya zalimce öldürülen ve sakatlanan binlerce masum insanı görüp de dünyaya meydan okuyan dünya devine isyan bayrağı çekenler gibi.

 

Bir okur elektronik mektup atmış. Mektubuna teknolojiyi istemiyorum başlığını koymuş. Teknolojiye meraklı biri olarak dikkatimi çeken bu mektubu okudukça etkisinde kalmamak mümkün değildi.

 

Mektubu okudukça hayal dünyasına dalıp, 1970'lerde Anadolu'nun ücra köşesinde elektronikleşmenin ve teknolojinin olmadığı insanları düşünmeye başladım. Elektrik yok. Radyo ve televizyon nedir bilmiyorlar. Doğa ile iç içeler. Dünyaları yaşadıkları on km'lerle sınırlı. Onlardaki gerçekçilik ile günümüzdeki sahtekarlıkları gördükçe ben de teknolojiyi istemiyorum diye haykırasım geliyor.

 

Bakış açısı işte. Dünyaya hangi pencereden bakarsanız olayları o kadarcık görüyorsunuz. Teknolojiyi sürekli savunanlar bile teknolojiyi istemeyebiliyor. Çünkü teknoloji sayesinde yanlışlar doğru, doğrular ise yanlış olarak her zamankinden daha kolay yutturuluyor insanlara. Hele dünyaya taraflı medya penceresinden bakıyorsak vay halimize.

 

İnsanoğlu tabiatı gereği tarih boyunca sürekli kavgalar etmiştir. Fakat hiç biri teknolojinin imkanları ile son yüzyıldakiler gibi sahtece olmamıştır. Masum bir vatandaş yıkılan binanın altından kurtulmaya çalışırken alnına kurşun sıkılması kadar bir kaddar yapı herhalde tarihte yoktur.

 

İnsanlar hiç bu kadar medya kanalıyla yanıltılmamıştır. Eskiden teknoloji yok diye gerçekleri öğrenemiyorduk. Şimdilerde ise teknoloji sayesinde doğrular kadar yanlış bilgilenebiliyoruz da. Eskiden bir insan en fazla yüz ikiyüz milyon insana söz geçirebiliyordu. Şimdi ise altı milyara meydan okuyabiliyor. Teknoloji sayesinde bir kişi binlerce kişinin kanını emebiliyor.

 

İnsanlar nasıl medeni olur anlamak gerçekten zor. Veyahutta medeni olabilecekler mi? bütün söylemler yoksa bir hayal ürünü mü?  Lokman hekimin oğluna 2 nasihatını (Sana yapılan kötülükleri ve yaptığın iyilikleri unut) günümüz idarecilerinde görebilecek miyiz?

 

Bir tarafta kaynaklar zevk için, başkalarını öldürmek için harcanırken, diğer tarafta açlıktan ölen insanlar. Bencil insanoğlu. Sadece kendini düşünüyor. Silaha harcanan kaynakların yarısı yoksul insanların kalkınması için harcansa kıyamet mi kopar?

 

19. yüzyılın başından itibaren hızlanan emperyalizm ve kapitalizm, ülkeleri sömürürken demokrasi şemsiyesi altında amaçlarını gerçekleştirmeleri ve gariban insanların ise safça buna alet olmaları ne zamana kadar devam edecek?

 

Böl, parçala, yut veya yuttur.  Sizce sömüren mi veya sömürülen mi haklı?  Ne dersiniz?