Suyun Başı

 

 

Bakış Açısı

Dr. Hüseyin TOROS

huseyintoros@yahoo.com

Suyun Başı

Geçtiğimiz hafta iki önemli bilimsel toplantıya iştirak etme fırsatını buldum. Her ikisi de fevkalade geçti. Bilgi ve bilimin en büyük silah olarak kullanıldığı günümüzde bu tür toplantılar daha da önem kazanıyor.

Amerika; bugün dünyanın yönetimini, sahip olduğu bilgi, teknoloji ve de izlediği stratejiye borçlu. Sağ gösterip sol vurma gibi maalesef insan haklarına zıt kavramlarda dünya yönetiminde göz ardı ediliyor.

Sürekli senaryolar yazılıyor ve uygulanıyor. Senaryoyu yazanlar belki de bir elin parmakları kadar, fakat altı milyar insan isteyerek veya istemeyerek rollerini yapıyor.

Zaten bize verilen roller o kadar güzel hazırlanıp, süslenip sunuluyor ki bizlerde yaptığımızın doğru olduğuna inanarak yapıyoruz. Nasrettin Hoca'nın sende haklısın fıkrasında olduğu gibi.

Dünyanın bir tarafında Avrupa Birliği adında çok farklı kültür ve medeniyetlere sahip ülkeler birleşirken diğer taraftan aynı kültür özelliklerine sahip ülkelerin parçalanmak istendiği acı bir gerçeği yaşıyoruz. Mantıklı bir açıklamasını da düşünemiyoruz.

Geçen hafta su vakfının düzenlediği “Suyumuzun Geleceği ve Türkiye Su Politikaları”  konulu panelde sayın vakıf başkanının konuşmasında temas ettiği bir konu gerçekten düşündürücü. Dünya çapında önemli bir bilim adamı olan vakıf başkanı 1980'li yıllarda Suudi Arabistanda bir üniversitede çalışmaktadır. Arapların çok önemli dediği bir toplantıya iştirak eder. Toplantı su konusundadır. Konuşmacı bir batılıdır ve suyun öneminden bahseder. Suyun petrolden daha önemli olduğunu vurgular. Su konusunda önemli bilgiler verip dinleyicilerin tam konsantre olduğu bir anda dinleyicilere "Suyun Başı Arap Olmayanlarda" diyerek fitne ve fesadı yerleştirir.

Tıpkı 1800'lü yıllarda Osmanlı topraklarında imam kılığında toplumun arasına girip ırkçılığı körükleyip toplumu birbirine düşürdükleri gibi. Böl parçala yut mantığı çerçevesince bir cetvelle suni sınırlar oluşturup senaryolarını uyguladıkları gibi.

Arabistandaki toplantıya iştirak eden değerli bilim adamı hocamız toplantı sonunda hemen konuşmacıyı bir köşeye sıkıştırır. Bir de ne görsün konuşmacı bir avukattır. Hitabeti iyi olduğu için kendisine verilen rolü çok iyi yaptığını görmüştür. Araplar ise su konusunda uzman olduğunu düşündükleri ancak gerçekte böyle olmayan birinden biraz bilgi almışlardır. Fakat içtikleri fesat zehirinin etkisi yıllarca sürecektir.

Filmin ikinci bölümünde ise aynı zat birkaç yıl aradan sonra Türkiye'ye gelir. Ülkemizde ise çok önemli bürokratlar tarafından karşılanıp uğurlanır.

Bu sadece bir örnek. Bu tür Nice ajanın ise ne kılıfla aramızda dolaştığını bilmek ise mümkün olmayacaktır.

Ülkemizin bu günkü sıkıntılardan kurtulması için bir çok senaryoları oluşturması ve uygulamaya koyması kaçınılmazdır. Kısır günlük politikalarla gelişmiş ülkeler seviyesine çıkamayacağımız artık anlaşılmalıdır.

Amerikanın kendi içinde halkına olan güven, saygı ve hürriyeti örnek alınmalı ve dışarıya karşı nasıl tek yumruk oldukları araştırılmalıdır.

70 yaşındaki bir Anadolu köyündeki yaşlı teyzenin hastalandığında üniversite mediko sosyal merkezinden istifade etmesi için başını açma şartının aranması mantığı olduğu bir toplumun sürünmeye mahrum olduğunu üzülerek belirtmeden de geçemeyeceğim.

Yaşlı teyze bir yörük. Hayatın ona yüklediği zor şartlar nedeniyle okula bile gidememiş. Okuma yazma bilmeyen fakat vatanı için her şeyini feda etmeye hazır bir yaşlı nineye bir baş örtüsünü çok görmek yakışır mı bizlere... Bu tür hareketler tarihe nasıl geçecek çok merak ediyorum. Gelecek nesil halkımıza yaptığımız basit uygulamalar için ne diyecekler çok merak ediyorum. Yazık oluyor gibi geliyor....  

Acaba bu tür hareketler, bizlere yutturulan hangi senaryoların ürünüdür.... sizleri biraz düşünmeye çağırıyorum.