Kayıtsız Hareketi


Giriş Sayfası Mümin İMER


 

 KAYITSIZ HAREKETİ

 

 

       Bu yazacaklarımın hiçbiri gerçek kişi ve olaylara dayanmamaktadır veya dayanmıyor olabilir. Dayanmasını gerçekten çok isterdim. Hepsi benim delirmeye ramak kalmış aklımın oyunudur. İnanıp inanmamak size kalmış. Hiçbir gerçeklik payı olmasa bile yavaş yavaş inanmaya başladım bir komplo teorim var. Çok uçuk olduğunu biliyorum ama anlatmak istiyorum bu teoriyi. Herkesin birçok konuşmasında dillendirdiği bir kanı vardır; Türkiye’de olan biten birçok olayın perde arkasında Amerika, İsrail, Rusya ve bir sürü ülkenin yer aldıkları söylenir. Kısmen veya tamamen bu kanının doğru olduğu söylenebilir. İşte teorim de başlangıç noktası burası. Saydığım bu ülkelerin de arkalarında kimsenin bilmediği gizli güçlerin olduğu da çoklukla dillendirilir. Teorimde bu güçleri elinde bulunduran insanlar hakkında. Bu insanların da amacının dünyayı avuçlarının içine alıp yönetmek olduğuna inanılır. Bu düşünceyi kısmen doğru buluyorum. Evet, amaçları dünyayı yönetmek olduğu doğrudur ama zaten bu amaçlarına çok uzun süre önce ulaşmış durumdalar. Belki yüzlerce yıl önce ulaştılar bu amaçlarına. Peki, amaçlarına ulaştılarsa bu adamlar kendilerini nasıl tatmin ediyorlar? Ben bu durumu şöyle açıklıyorum; bu adamalar zaten dünyayı yönetiyorlar ama bir yerden sonra sıkılmaya başlıyorlar. Çünkü insanoğlunun doğası gereği tek düze bir hayatı kimse sevmez ve kendisine yeni uğraşlar edinmek ister. Aradıkları yeni hobiyi tanrıya özenmek olarak adlandırıyorum. Biraz iddialı bir söz oldu ama açıklamam için başka bir şey bulamadım. Herkesin bildiği ve hiçbir kimsenin bilmediği bu kimseler dünyayı kendilerinin oyun alanı gibi görüp istediklerini yaparken, oluşan tepkileri de büyük bir zevkle izlemeye başladılar. Tepkileri başta tamamen durdurmak istedilerse de onlardan zevk almaya başladılar, bu yüzden kısmen de olsa izin verdiler. Çünkü çok iyi biliyorlardı ki kendi haklarını savunan insanlar ne kadar direnseler de kendileri için belirlenenler dışında hiçbir şey elde edemeyeceklerdi. Bunun da istisnaları çıkmadı değil tabi ki. Bazıları kendisi veya uğruna yaşadığı toplum için güzel şeyler yapmaya başlayınca hemen susturuldu. Böylelikle çözmeye çalıştığı sorun devam etti ve bunu gören toplum iyice sindirildi. Kısaca büyük kalabalıkları etkileyemeyen her tepkiye izin verildi ve destek olundu. Bu tasmalı bir köpeği gezdirmeye benziyor. Köpeğin koşmasına izin verirsiniz ama kaçamayacağını bilirsiniz. Köpeğin özgürlüğü tasmasının ipinin uzunluğu kadardır. Eğer köpek ipin izin verdiğinden daha fazla hareket etmeyip sahibini zorlamazsa sahibi çıktığı yürüyüşten çok fazla zevk almayacaktır. Durumumuzu daha farklı görmüyorum. Bizde görünmeyen tasmalar takıyoruz ve birileri bir şekilde bizi yönetiyor. Benim bu duruma çözümüm ise onlara eğlence şansı vermeyelim. Çıktıkları bu yürüyüşten zevk almamalarını sağlayalım. Nasıl mı? Yaşadığımız her şeye kayıtsız kalarak tabi ki. Onlar istedikleri her şeyi biz istesek de istemesek de yapacaklar. Bırakalım istedikleri her şeye sahip olsunlar. Bütün hırslarını, egolarını harcasınlar. İnanıyorum ki gün gelecek ve bütün hırs ve egolarından kurtulacaklar. Dahası paylaşmanın keyfine varacaklar. Böylelikle dünya üzerinde barış kalıcı bir şekilde kurulup sonsuza kadar yaşanacak. Bence en mantıklı çözüm benimki. Barışı engelleyenlerinde biz olduğumuzu düşünüyorum. Evet, suçu kesinlikle haklı olanlarda buluyorum ve herkesi kayıtsız kalmaya davet ediyorum. Bize verilenler yetinip sadece hayatsal gereksinimlerle yaşamaya davet ediyorum. Biz istekse de istemesek de nasılsa onlar istedikleri her şeyi elde ediyorlar ve edecekler. Umursamaz olursak bütün sinirlerimizden, streslerimizden kurtuluruz.  Böylelikle daha uzun ve sağlıklı yaşayabileceğimizi iddia ediyorum. Dahası bütün sinir stres onlara geçecek ve onlar daha kısa yaşayacaklar. Ne güzel olur değil mi? Öyleyse şu an itibariyle Kayıtsız Hareketi adıyla bu oluşumu başlatıyorum. Buna katılıp katılmamak tabi ki size kalmış. En azından bunu iyice düşünüp tartmanızı istiyorum. Yüzyıllar boyunca kapitalizm ve onun getirdiklerine karşı bir sürü düşünce atılmasına insanların çok büyük çabalar harcamasına rağmen elde tutulur bir sonuç maalesef yok. Olmasını çok isterdim ama benim pek ümidim olduğu söylenemez. Ben de sadece olanları izlemeyip kendi çözümümü sunuyorum. En azından kendimi teselli ediyorum çözüm üretiyorum diye. Kimse katılmasa da elimden geldiğince yaşatmaya çalışacağım bu hareketi. Bununda bir başlangıç olacağına inanıyorum. Desteklediğim her şeyi iyice akla uygun gelmesi ve yayılması için çalışacağım. Vereceğim ilk radikal karar ise artık Türkiye ve dünya gündeminde ki olaylarla ilgili hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğim, düşünmeyeceğim ve tartışmayacağım. Sistem benim neyi düşünmemi istiyorsa onunla meşgul olacağım. Zaten sizde artık sıkılmadınız mı gündemdeki kısır döngüye bulanmış konulardan. Ne zaman halkın yararına bir düşünce ortaya atılsa gündem aynı konularla uyutuluyor ve yararlı düşünce hasıraltı edilip unutturuluyor. Durmadan Ermeni Sorunu, Kürt Sorunu, Rum Sorunu, İktidar ile Muhalefet Parti arasında anlamsız kavgalar, Ergenekon Davası, Amerika ve Dünya ile ilişkiler gibi konularda birbirinden farkı olmayan olayları zorla izlettiriliyoruz. Bunu izleyen halkta doğru yanlış durmadan konuşuyor. Ama harekete geçen kimse yok çünkü Türk halkı korkutuluyor, uyutuluyor ve kendi kimliğinden uzaklaştırılıyor. Sadece ecdadının yaptıkları ile övünen her şeyi hazır alıp kullan ama hiçbir yeni şey üretmeyen bir halk olduk veya kimilerine göre oldurulduk. Yakın tarihimize baktığımızda birçok yüce insanı Türkiye için faydalı olmak için çabaladığını görüyoruz. Çoğunun ruhu şad olsun. Evet, maalesef çoğu öldü, öldürüldü. Hepsinin amacı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitmekti ve bunu başardılar ama bir yere kadar. Suçu tamamen dış güçlere atmıyorum tabi ki. Suçun büyük bir bölümü bizdedir. Atatürk’ün izinden gitmeyen bizler suçluyuz. Kendisine yapılanları anında unutan bizler suçluyuz. Söylenen her şeye kolayca kanan bizler suçluyuz. Kendini geliştirmeye çalışmayan bizler suçluyuz. Suçlarından dolayı çektiği cezaların farkında olmayan bizler suçluyuz ve hala suç işlemeye devam etmekteyiz. En kötüsü de bu cezaları doğmamış çocuklarına miras bırakan bizler suçluyuz. Şu an dünyanın gündeminde bulunuyorsak sadece coğrafi konumumuzdan dolayı öyleyiz. Şu an Afrika’da Güney Amerika’ da veya Pasifik’in ortasında bulunsaydık sadece atlaslarda bir nokta olarak bulunabilirdik ve kimse Türkler hakkında hiçbir şey bilmezdi. Atalarımız sayesinde buradayız. O yüce insanların kemiklerini titretmekten başka bir faaliyette bulunmuyoruz. Birçok kişi şu anki durumumuzun atalarımızdan miras kaldığını düşüyorlar. Ben kesinlikle karşıyım. Biz bu durumdaysak günün şartlarına uymadığımız içindir. Biz hala 15. 16. yüzyılın şartlarının doğru olduğuna inanıyoruz. Bunu inkâr etmek çok büyük bir yalan olur. Ama artık benim için hiçbir önemi kalmadı. Ben artık Kayıtsız Hareketine inanıyorum. Az önce yazdıklarımla buna karşı geldiğimi söyleyebilirsiniz. Kesinlikle katılmıyorum. Söylediklerimle Kayıtsız Hareketini savunuyorum. Eğer bu düşüncelerimle birilerini etkileyebilirsem ve çözüme ortak olursam bütün hayallerimi gerçekleştirmiş olacağım Bir gün daha güzel günler yaşamamız dileğiyle.

                                                                                                         Mümin İMER