Güvenlik Sorunu Üzerine


Giriş Sayfası Duygusal ve Bireysel Genel Temalar Fikir ve Elestiri Makaleler


 

 

ECELİNİZİN BİR SOKAK KÖŞESİNDE ANSIZIN GELMESİ İÇİN TÜRKİYE SINIRLARI İÇERİSİNDE OLMANIZ YETERLİ

 

Toplumlar devlet oluşumları için vardır teziyle birlikte devletlerin de toplum için olduğu su götürmez bir gerçektir. Toplumun, devlete karşı yasalara uymak, vatandaşlık görevlerini yerine getirmek gibi sorumlulukları olduğu gibi, devletlerin de vatandaşlarına karşı sosyoekonomik standartlarını yüksek tutmak, sağlık ve eğitim sektörlerinde olabilen en mükemmel sosyal hizmeti sunmak ve can ve mal güvenliklerini korumak gibi önemli yükümlülükleri vardır. Türkiye, bu yükümlülükleri yerine getirebilme konusunda bir hayli zayıf. Zaten sağlık ve eğitimden beklentisini kesmiş olan vatandaşın, can ve mal güvenliği de caydırıcı olmayan cezalar, sosyoekonomik standartların hayli düşük olması nedeniyle tamamen tehdit altında.

Türkiye’de birçok suçun cezası yok denecek kadar azken, mağduru değil tam aksine zanlıyı koruyan yasalar; suç işleme potansiyeline sahip insanları cesaretlendirerek daha da küstah hale getirmektedir. Kapkaç, hırsızlık, cinayet, gasp gibi birçok suça karşı yüküm getiren kanunlar, hafiflikleriyle görenleri şaşkınlığa uğratacak derecede komik olduklarından; ister istemez suç oranının da günden güne yükselmesine sebep olmaktadır. Öyle boyutlara varmıştır ki bu durum; evinde huzur içinde uyuması gereken vatandaşın olur da evine hırsız girerse, hırsızın alacağı ceza en fazla birkaç gün nezarette kalmak olacaktır ama Allah muhafaza o hırsız ev sahibi tarafından fark edilir de ev sahibi tarafından bırakın yaralanmayı, darp dahi edilirse -eğer “yatak odası” içinde değilse, çünkü bir insanın evi mahremi değildir, sadece yatak odası mahremidir(?)- vay o ev sahibinin haline. Elbette ki her yerde tekin olmayan semtler, elbette ki her muhitin tekin olmadığı saatler vardır fakat Türkiye’de hiçbir saatte hiçbir semt ve hiçbir muhiti güvenli değil. Her vatandaşın başına kapkaç, gasp, darp gelebilme olasılığı yüksek olduğundan insanlar cadde ve sokaklarda güven içerisinde huzurla dolaşamamaktadırlar. Hatta daha da şanssızları da vardır ki; sadece kapkaça, gaspa maruz kalmazlar, bir de canlarından olurlar. “İnsan hakları” adına, masum vatandaşın en doğal hakları yerine suçluyu koruyan veya suçu hak ettiğinden hafif gören yasalar, birçok şeyin ateş pahası olduğu ülkede, insan hayatını da memur maaşları kadar ucuz hale getirmektedir.

Diğer bir yandan, suç oranının yüksek olması sosyoekonomik standartların düşük oluşunun kaçınılmaz bir getirisidir. Devlet tarafından herhangi bir şekilde yeterli düzeyde işsizlik sigortası olmayan, işi olsa da zaruri masraflarını karşılamayan ücretler alan birçok insan, mecburi ihtiyaçlarını giderebilmek adına suça teşebbüs etmekte, evine ekmek götürebilecek parası olmadığından, çoluğuna çocuğunun kursağından çalınmış ekmek geçirmek zorunda kalabilmektedir. Ki; hırsızlık, kapkaç vb. birçok insana da direkt zarar veren adi suçlar bir tarafa kaçak elektrik kullanımı, kaçak yakıt tüketimi, fatura alınmayan veya verilmeyen alış-verişler gibi totalde tüm vatandaşların cebine zarar veren suçlar da hayli artmıştır. Düşük alım gücü, saçma sapan adlar altında alınan gereksiz yüksek vergiler; birçok temel ihtiyacın hizmet birim bedellerinin fahiş fiyatları tersine dönmedikçe de adi suçlar dışındaki suçların da oranı peyderpey yükselmeye devam edecektir. İstihdam olanakları yaratmak, halkın alım gücünü yükseltmek ve zaruri ihtiyaçlarına lüks muamelesi yapmamak gibi yükümlülükleri olan devlet, bunları yerine getirmekte gerekli başarıyı gösteremediğinden doğan başarısızlık faturası olan “yüksek suç oranı” da haliyle mütemadiyen işlenen suçlar olarak yine vatandaşın sırtına kambur hale gelmiştir.

Siyaset sahnesinde, mağdur ve mazlum rolü oynamanın halk gözünde hayli rant sağladığı ama aynı halk, kendisine karşı işlenen suçlar karşısında mağdur kaldığında- aynı devlet tarafından-, mağdur olduğu kadar korunamadığı Türkiye’de, bazı ceza kanunlarının yaptırımları ağırlaştırılmadıkça ve vatandaşların sosyoekonomik koşulları iyileştirilmedikçe; herkes, ülke topraklarının her santimetre karesinde gözü etrafını korkar bakışlarla kolaçan ederek ve huzurdan uzak bir şekilde gezmeye veya ikamet etmeye devam edecektir.    

                                                                                                                 Emre Utku ÖZEN